Anasayfa » Melheme-i Kübra (Armageddon) Hesaplaşması Kaçınılmazdı!

Melheme-i Kübra (Armageddon) Hesaplaşması Kaçınılmazdı!

Yazar: yonetici
0 Yorum 84 Görüntüleyen


Melheme-i Kübra (Armageddon) hesaplaşması kaçınılmazdı!


Son dönem Elazığ evliyasından olup, Muhyiddini Arabi Hazretleri meşrebinden sayılan Musa Kazım Efendi’nin (KS) (D. 1.7.1905, Ö. 25.3.1967) Suriye Merkezli büyük bir hesaplaşmanın yaşanacağı yönünde önemli kanaatler beyan ettiği bilinmektedir. Çok iyi derecede Fransızca, Farsça, Zazaca, Ermenice ve Kürtçe bilen Musa Kazım Efendinin 1950 yılında özel bir sohbet esnasında:

“Çok uzak olmayan bir gelecekte, bu yeni kurulan İsrail’in; iyice şımarıp süper devletleri kışkırtarak Suriye’ye saldırtacağını… Hatay-Amik ovasına ve Türkiye sınırına kadar işgal altına alınacağını… Ancak sabrı taşan Türkiye’nin, (önce kendi içinde yaşanacak kutlu bir değişim ve dönüşümle) İsrail’i ve gâvur güçlerini hezimete uğratacağını” haber vermesi de O Zat’ın önemli bir keşfi ve müjdesidir.[1] Hatta Musa Kazım Efendi’nin sohbetlerine katılan ve sadık bağlılarından olan komşumuz Hacı Kaya Efendi, O Zat’ın“Mehdiyet inkılâbının en önemli görevlisinin Elazığ’dan çıkacağını bildirdiğini” bize nakletmiştir.

Muhyiddini Arabî’ye göre: Şam merkezli (Suriye topraklarında) büyük bir savaş çıkacaktı!

Şimdi İbn-i Arabî’nin, “Fi Muallak-ı Gayb-ülİlm”ini okuyup incelemekteyim. Nedenine gelince, bir dostum telefonuna gönderilen bir mesajı gösterdi. Şöyle yazıyordu: “Dini Necm eden Adam’ın alameti; 28 kez ihrama girmesidir. O, (Mısır ve Suriye’deki) zalim hükümdarların düşürülmesi öncesinde vefat edecektir. (Arkasında) Müslümanların üzerine feci bir savaş ve saldırı düzenlenir. Bu esnada “dini necm eden” Zat'ın öğretilerini üstlenen bir öncü kumandan, Müslümanlardan oluşan ordu sayesinde saldırgan kâfirleri hezimete uğratıp püskürtecek ve Kudüs’ü fethedecektir”

Mesajda bu ifadelerin kaynağı olarak; İbn-i Arabî’nin “Gayb-ül İlmi” gösterilmiş, ancak kitapta bunun aynısına rastlayamadım. Ama başka ilginç ifadeler vardı. Mesela İbn-i Arabî’ye göre;

•“Deniz'de büyük karışıklık çıkacak. Müslüman hükümdarlardan biri öldürülüp ortadan kaldırılacak. (Kutlu ülkenin) Kıble yönünde (güneyinde) büyük bir savaş başlayacak. • Kırmızı tenli bir kişinin başında büyük bir fitne kopacak. •İnsanlarda göğüs hastalıkları artacak. •Batı ülkelerinde kargaşalıklar çoğalıp yayılacak. •Şam (Suriye) vilayetinde büyük bir savaş patlayacak. •Pahalılık artacak, hatta buğdayın batmanı bir altına fırlayacak.•Şam'da çıkan savaş o senenin sonuna doğru bitecek ve Müslümanlar kazanacak.•Padişahı (iktidarı) azledilip yerine bir başkası oturtulacak…”

Deniz'de çıkacak karışıklığı: Basra körfezi ya da Akdeniz'e,

Öldürülecek Hükümdarı: Kaddafi’ye, Hüsnü Mübarek’e, Beşar Esad’a,

Batı Ülkelerindeki kargaşayı, Yunanistan, İtalya ve İspanya’da krizler yaşanması, IŞİD saldırıları ve mülteci sorunlarına,

Artan göğüs hastalıklarını; atılacak zehirli gaz bombaları sonucu yaygınlaşacak akciğer hastalıklarına ve tehlikeli gribal salgınlara yorarsak, önümüzdeki süreç oldukça hareketli geçecek demektir. Biz yine İbn-i Arabî’nin üslubuyla bitirelim: “Her şeyin en iyisini Allah bilir.”[2]

Kur’an’ın Teknolojik Müjdeleri ve Siyonist Sistemin Akıbeti

Rahmetli Erbakan Hoca, özellikle son dönemlerindeki sohbet, seminer ve konferanslarında:

• Haksızlık ve ahlaksızlık üzerine kurulan Siyonist ve emperyalist zulüm düzeninin, öyle barış ve adalete çağırmakla veya hoşgörü edebiyatıyla düzeltilemeyeceğini…

• Bunların, tahribi çok ürkütücü nükleer füzelerine ve etkili silah sistemlerine güvenip, dünyayı tehdit ederek barbarlıklarını yürüttüklerini…

• Öyle ise, Batılıların bu Şeytani güçlerini etkisiz bırakacak, yeni ve yüksek teknolojilere sahip olmak gerektiğini ve Allah’ın izniyle bunları başarıp ilgili ve yetkili makamlara teslim ettiklerini defalarca anlatmıştı.

Bugün zalim ve Batıl güçlerin elinde bulunan:

a- Nükleer başlıklı füzelerini, b- Uçak gemilerini, c- İnsansız hava gereçlerini, d- Savaş kontrol merkezlerini:

1- Tamamen çalışmaz hale getirecek ve çok ucuza mal edilecek teknolojik böcekleri,

2- Silah mekanizmalarını çürütecek metalik virüsleri,

3- Fırlatılan füzeleri havadan yakalayıp tersine çevirecek elektromanyetik sistemleri:

A- Planlayıp yaptıklarını, B- Bunları seri üretime hazırladıklarını, C- Proje aşamasından deneme safhasına kadar, hangi aşamalardan geçtiğini gösteren video kayıtlarını, D- Ve bunların Kahraman Ordumuzun özel yetkili birimlerine aktarıldığını özellikle vurgulamıştı. Bu müjdeler, aynı zamanda; ülke ve bölge şartlarının olgunlaşması durumunda, süper şeytani güçlerin burnunun kırılacağı bir tarihi hesaplaşmanın yaşanacağının da ihbarı ve ihtarıydıŞimdi, bu gerçekleri daha iyi kavrayabilmek için, Kur’an’da çağımıza yönelik teknolojik gelişmelere işaret eden bazı ayetlerin üzerinde dikkatle durulması lazımdı.

Fil suresindeki “ebabil kuşları” metalik ve insansız hava araçları mıydı?

Fil Suresi: 1- Rabbinin fil sahiplerine neler yaptığını görmedin mi? 2- Onların 'tasarladıkları planlarını' boşa çıkarmadı mı? 3- Onların üzerine ebabil (sürü sürü) kuşlarını gönderdi. 4- Onlara 'pişirilip-sertleştirilmiş balçık taşları' atıyorlardı. 5- Sonunda onları, yenik ekin yaprağı gibi kıldı.

Meryem Suresi’nde geçen, Hz İsa’nın “ben size çamurdan (maden hamurundan) bir kuş yaparım ve ona üflerim o da uçuverir” mealindeki ayet ile bu “üzerlerine ebabil kuşlarını gönderdi (ki) onlara pişirilip sertleştirilmiş (madeni) balçık taşları (benzeri mermiler) atıyorlardı” (Fil:3-4) ayeti düşünüldüğü zaman ikisi arasındaki irtibat belirginleşir. Bu ayetler: “Dağlardan elde edilecek madenlerin eritilip kuşa dönüştürüleceği” fikrine işaret ve ilham etmektedir. Fazla uzatmaya gerek kalmadan görüyoruz ki, sadece et ve kemik olan kuşlar söz konusu değildir, madenden yapılma kuşlara işaret edilmektedir. Nitekim, bir çok eski efsane ve tarihi hikayelerde ‘demir kuşlar’dan ‘ateş kuşlar’dan söz edilmektedir.. “Tayr” kelimesi etrafında yaptığımız bu yorumlardan sonra şimdi Fil Suresi’ni ele alabiliriz.. Mekke, bünyesinde barındırdığı Kâbe dolayısıyla en eski zamanlardan beri Arabistan’ın hem kültür hem ticaret merkeziydi. Buralarda her yıl kültür şenlikleri düzenlenir, şiir yarışları tertip edilir ve kurulan panayırlarda hem kültürel etkinlikler hem de ticaret gerçekleşirdi. Putperest Kureyşliler, bu faaliyetler sayesinde büyük servetler edinmişlerdi. Habeşistan, bütün çabalarına rağmen, bu kültürel faaliyetleri ve ticari sirkülasyonu kendi ülkesine çekememişti. Gün geçtikçe Mekke daha zengin oluyor ve kültür merkezi olma bakımından öne geçiyordu. Dönemin Habeşistan Kralının Yemen Valisi Ebrehe, putperest olan Kureyşlilerin bu avantajı Kâbe sayesinde yakaladıklarını biliyordu. Eğer kendisi de bir mabed inşa ederse, belki ticareti Yemen’e çekebilecekti. Öyle de yaptı. Altın kubbeli muhteşem bir mabed yaptırdı ve herkesi buraya gelmeye mecbur etti. Mekkelilere de bu yolda haber gönderdi. Bunun üzerine Yemen’e giden bir Kureyşli, hakaret niyetiyle mabedin içine pisledi. Buna çok öfkelenen Ebrehe, Mekke’yi alıp Kâbe’yi yıkmaya karar verdi. Ordusunun önünde eğitilmiş savaş filleri yürüyordu. Nihayet Mekke civarına gelince, otağını kurdu ve Mekkelilerin sürülerini gasp etmeye başladı.. O sıralarda Mekke’nin siyasi lideri, Hz. Peygamber´in dedesi Abdülmuttalib’ti. Ebrehe Abdülmuttalib’in de 200 devesini almıştı.. Bu haber Abdülmuttalib’e ulaşınca, Abdülmuttalib, Ebrehe’nin karargâhına gitti. Ebrehe, onun Mekke’nin affı için yalvaracağını umuyordu. Ama öyle olmadı. Abdülmuttalib, develerini talep etmek için geldiğini söyledi..

Ebrehe şaşırdı. Onun Mekke lideri olarak kendisinden bağışlanma dileyeceğini ve Kâbe´ye zarar vermemesini isteyeceğini sanmıştı. Ve; “Sen develerin için mi geldin? Oysa ben, senin Kâbe´ye zarar vermemem için ricacı olacağını umuyordum” deyince. Abdülmuttalib ona şu cevabı verdi:

“Hayır, ben Kâbe için gelmedim, kendi develerim için geldim. Ben develerimin sahibiyim. Kâbe ise Allah’ındır. O kutsal mabedini koruyacak güçtedir.” Ebrehe, aşağılayıcı bakışlarla Abdülmüttalib’i süzdükten sonra; “Verin şunun develerini, nasıl olsa yarın hepsini birlikte alacağım” Abdülmuttalib oradan ayrıldıktan hemen sonra Fil Suresi’nde geçen hadise cereyan etti.. Şimdi surenin mealini aktaralım;

“Görmedin mi Rabbin Fil sahiplerine ne yaptı? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine ‘siccil (maden çamurundan pişirilmiş taş gibi sert mermiler)’ fırlatan “uçan ebabil”ler yolladı. Ve onları “asfinmekul”e çevirip (ortadan kaldırdı)”..

Burada üzerinde duracağımız kelimeler ‘tayr’, ‘ebabil’, ‘siccil’ ve ‘asf’tır. Bilindiği gibi ‘tayr’ uçan şeye verilen genel addır. Bu surede ‘tayr’ kelimesinin ‘nekre’ (belirsiz) bir isim olarak kullanılması, bunların bildiğimiz kuşlar olmadığına dikkat çekmek içindir. Elmalılı Hamdi Yazır bu surenin tefsirini yaparken “Bu kelimenin nekre kullanılması, bunların tanınmadık, bilinmedik garip uçucular olduğunu hatırlatmak içindir” demektedir.“Tanınmadık, garip kuş” Bu ifadeler son derece ilginçtir. UFO’ların İngilizcedeki karşılığıyla tamtamına örtüşmektedir. (tanımlanamayan uçan cisim)!. Tahmin ediyoruz ki, merhum Hamdi Yazır, bu tefsiri yaparken bugünkü insansız uçaklar ve UFO’lar görünmüş olsaydı, herhalde onlara bir atıfta bulunup dikkat çekerdi.. Çünkü Elmalılı Tefsiri, teknolojik gelişmelere en çok vurgu yapan tefsirlerden biridir, hatta kendi dönemi için en iyisidir. Elmalı aynı kelimenin tefsirinde “Bunlar -siz bunu uçan cisimler olarak da anlayabilirsiniz- o zamana kadar oralarda hiç görülmemiş, irili ufaklı, siyah, yeşil, beyaz, takım takım kuşlar cinsinden şeylerdi” denmektedir. Eğer surede geçen ‘tayr’ kelimesi bilinen bir tür kuş olsaydı, bunların irili ufaklı olması veya değişik renklerde olması gerekmezdi. Oysa irili ufaklı ve muhtelif renklerden söz ediliyor ve bunların takım takım, yani filolar halinde saldırdığı belirtiliyor. Amon-Ra’nın dönüşünü anlatan “Yıldız Geçidi-Stargate” filmiyle, Amerika’nın uzaylılar tarafından istilasını anlatan ve yeni vizyona giren filmdeki “Independence Day” uzay araçları göz önüne alınacak olsa, Ebabil -ki aşağıda izah edeceğimiz gibi ebabil, filo demektir- diye nitelendirilen kuşların ne derece hakikate uygun olduğu da anlaşılır.. Bilinen bir gerçek varsa, bu surede geçen Tayr, bildiğimiz kuşlar değildi ve o daha önce hiç görülmemişti.. Bu surede anlatılan uçucular Erbakan Hoca’nın Heronlardan çok daha yüksek kalite ve yetenekte yaptıklarını söylediği “insansız hava araçlarına” ne kadar da benzemekteydi!

DEVAMI İÇİN: http://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/baris-ve-huzur-istiyorsan-savasa-hazir-olmalisin
















 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi