Anasayfa » MEHDİYET GÜNEŞİ DOĞMAK ÜZEREDİR

MEHDİYET GÜNEŞİ DOĞMAK ÜZEREDİR

Yazar: yonetici
0 Yorum 213 Görüntüleyen

MEHDİYET GÜNEŞİ DOĞMAK ÜZEREDİR  

 Din, hem saadet sistemi hem de imtihan vesilesidir. Bütün peygamberlerin ve Hak Dava önderlerinin bir takım engellerden ve sıkıntı dönemlerinden geçmesi takdir edilmiştir. Bu sıkıntı ve sarsıntı süreci bitince, zafer yakın demektir.

Bakınız, Hz Peygamberimiz (sav) Müddesir suresinin ilk ayetlerinden sonra “Ey örtüsüne bürünen, kalk ve (halkı) uyar” [1] emri gereği Risaleti ve tebliğ görevi fiilen başlamıştır.

Bi’setin ilk 3 yılında gizli ve özel davet yapılmıştır ve bu süre içinde sadece 30 kişi Müslüman olmuş ve Hz. Peygamberin safına katılmıştır.

Miladi 614, yani bi’setin 4.cü yılında, Hicr süresi 94. Ayetinden sonra ise “açık tebliğ” dönemi açılmıştır.

Bundan sonra Müşrikler Müslümanlara karşı ;

1.    Bir müddet “sansür ve Kuran’ı dinletmeme” yani İslamın gerçeğini gizleme ve cehaletten istifade etme gayretini sürdürmüşler,

2.    Arkasından “önem vermiyor gözükme ve alay etme” dönemine geçmişler, bu da etkili olmayınca,   

Peygamberimize makam ve menfaat vaadetmeyi ve çeşitli tehditlerle davasından döndürmeyi denemişler.

3.    Bütün bunlar tutmayınca, fakirlerden ve kölelerden başlayarak, zulüm ve işkenceye yeltenmişlerdir..

Bu arada miladi 616 yılı başlarında Hz. Hamza ve Hz. Ömer’in İslama girişleriyle, Müslümanların önemli bir moral ve mukavemet gücü kazandıkları görülmektedir.

Miladi 617 başlarına doğru Müslümanlar ve Beni Haşim (efendimizin yakın akrabaları) Mekke’nin Ebu Talip mahallesinde kuşatma altına alınıp genel bir ambargo uygulanmaya başlanmış. Ve bu ekonomik, siyasi ve sosyal boyutlu acımasız ambargoyu tam 3 yıl sürdürmüşleridir. Nübüvvetin onuncu yılında yani miladi 619 da Müslümanlar bu kıskaçtan kurtulduktan 7-8 ay sonra Efendimizin amcası Ebu Talip’le, muhterem eşi Hz. Hatice’nin vefatları “Hüzün senesi olarak” yaşanıp tarihe geçmiştir.

4. Arkasından, “İslam davasını yozlaştırma ve hedefinden saptırma” niyetiyle, sözde barış ve uzlaşma teklifi yapıldı. Velid Bin Muğire ve Utbe bin Rabia gibi hatip ve hatırlı müşriklerin Efendimize gelip, “dinlerini karıştırma ve barıştırma” girişimleri de sonuç vermemiştir.[2]

5. Bütün bunlarda başarısız kalan Kureyş müşrikleri yaklaşan Hac mevsiminde hep bir ağızdan “Efendimizi suçlamak ve karalamak” üzere iftira kampanyasını başlatıp en adi ve asılsız iddiaları peygamberimize ve ailesine reva görmüşlerdir..[3]

6. Bu ahlaksız davranışları da boşa çıkınca, Sonunda “silahlı bir darbe cinsinden” her kabileden seçilen eşkıyalarla, Efendimizi öldürmek, sürgüne göndermek veya hapsetmek sureti ile , cemaatini başsız bırakıp dağıtmaya karar vermişlerdir.

Ancak miladi: 622 yılında Hicret izni verilmiş ve Medine’ye göç edilmiştir.

7. Medine’de İslami devletin temelinin atılması ve davetin yaygınlaşmasıyla, bu sefer, “münafıklar zuhur etmeye ve zehirlerini dökmeye” girişmişlerdir.[4]

8. Ardından müşrikler ve münafıklar birleşerek zorla ve silahlı ordularla İslamı sindirmeye ve Allah’ın nurunu söndürmeye karar vermişler. Ama ne Uhud (M.624 yılı), ne Bir-i Maune olayı (70 tebliğci sahabenin tuzağa düşürülüp şehit edilmesi) (M.627), ne Hendek harbi ve Medine kuşatmasıyla (M.628) amaçlarını elde edememişlerdir.

9. Bu sefer çaresiz kalıp barışa mecburiyete ve islamın gücünü kabullenmeye[5] rıza göstermişlerdir.

Sonunda, Mekke’nin Fethiyle, tamamen teslimiyet dönemine girilmiş ve küfrün kökü kesilmiştir.[6]

 Bunun üzerine İslamın evrensel davet dönemi başlamış Hz. Peygamberin Bizans’a, İran’a, Habeşistan’a, Mısır’a, Yemame’ye elçiler göndermesini önleyememişlerdir.[7]

İşte bu yüzden, çağımızda Hakkın temsilcisi ve hayrın takipçisi olan Milli siyasete ve Mehdiyet hareketine   karşı da;

1-       (1969-1971) Sansür dönemi ve milli diriliş hareketini halktan gizleme devresidir.

2-       (1972-1973) Alay etme , küçük düşürme ve önemsiz görme dönemidir.

3-       (1973-1974) Koalisyona mecbur bırakma ve bu yolla Milli siyaseti yıpratma ve yozlaştırma denemesidir.

4-       Zulüm ve işkence dönemi (1973-1983 arası) inançlı kadroları sürgüne gönderme, işine son verme, faili meçhul cinayetlere kurban etme, hapis, karakol ve işkence sürecidir.

5 – İftira kampanyaları: 1970’den günümüze devam etmektedir ve her türlü karalama yolu denenmektedir.

6-   Askeri ihtilal dönemi: 12 Eylül 1980 gibi açık ve 28 Şubat gibi gizli darbelerin de hepsi bu kutlu hareketin önünü kesmeye yöneliktir. Ama ne var ki amacına erişememiştir.

7-  Münafıklık ve içten yıkma girişimi: 12 Eylül’den sonra “bu iş partiyle olmaz, bu iş yaşlılarla olmaz” iddiaları yaygınlaşmış, çeşitli kopmalar yaşanmış, ama çekirdek kadro, daha da çelikleşmiştir.

8-  Medya, mafya ve masonik güçlerin saldırı denemeleri ve zulüm dönemleri de netice vermemiştir.

9-  Bundan sonra “barışa mecburiyet ve gücümüzü teslimiyet” dönemine geçilmiş, halkımız Milli siyaseti 1. Parti konumuna yükseltmiştir.

 Mutlak zafere başlangıç ve son hazırlık devresi: Milli siyasetin hükümeti yaklaşık bir yıl kadar devralması ve büyük inkılabın son hazırlıklarını tamamlama dönemi de başarıyla gerçekleşmiştir. 28 Şubat süreci, görünüşte milli dirilişi boğmaya yönelik olsa da, bu silah tersine tepecek ve neticede sömürü sisteminin temellerini çökertecek ve düzenin çürümüş çarkını iflasa sürükleyecektir.

 

 

Ve nihayet Nübüvvet çizgisinde bir hilafeti, yani farklı köken ve kültürden, değişik din ve düşünceden bütün insanlara her türlü huzur ve hürriyeti sağlayabilecek, Siyasi, ahlaki ve ekonomik yönden mükemmel bir refah ve adalet sistemini yerleştirip yürütecek bir inkilab-değişim yakındır ve kesindir. Herkesin, en etkin biçimde ülke yönetimine katılımını ve hükümetleri denetleme ve değiştirme mekanizmasını oluşturacak gerçek bir demokrasinin… Devletin farklı din ve düşüncedeki vatandaşlarına aynı mesafede kalıp, en geniş anlamda inanç ve ibadet özgürlüğünü sağlayacak örnek bir laikliğin… Ve İslam’ın barış ve bereket anlamına ve amacına en uygun ve uygar, Türkiye merkezli yeni ve yüksek bir medeniyetin temsilcisi ve tatbikçisi olan Hz. Mehdinin de, cemaatinin bu sıkıntılarla eğitilip pişmesi… Ve herkesin gerçek ayarının ve iç dünyasının ortaya dökülmesi için, bu dönemlerden geçmesi gerekmiştir. Artık kutlu devrimler ve mutlu dönemler bizi beklemektedir…

 

 

Afrikalı bir zenci lider şu itirafta bulunuyor; “Avrupalılar Afrika’ya geldiklerinde, onların incilleri, bizim de çiftliklerimiz ve zenginliklerimiz vardı…

 

 

Şimdi ise bizim İncillerimiz ve kiliselerimiz, onların ise çiftlikleri ve maden işletmeleri var…

 

 

“Aynen bunun gibi, Osmanlı döneminde ve özellikle Fransız ihtilalinden sonra batılıların laikliği ve demokrasisi, bizim ise izzetimiz, servetimiz ve haysiyetimiz vardı…

 

 

Bu batılı barış meleklerinin() işgalinden yurdumuzu kurtardıktan sonra ulaştığımız cumhuriyet döneminde ise, şimdi bizim despotizme çevrilmiş demokrasimiz ve laikliğimiz var… Ama huzurumuz yok… Onurumuz yok… Özgürlüğümüz yok…

 

 

Maalesef milyonlarca insan işsiz ve açız Her yönden geri kalmışız ve gavurlara muhtacız Anarşi ve kardeş kavgası ile birbirimizi boğmaktayız ve her geçen gün ahlaken biraz daha batmaktayız… İmam-Hatipler kapatılmakta, Kur’an kurslarına kilit vurulmakta, Müslümanlar horlanmakta ve dışlanmaktadır.

 

 

İşte bu nedenle, umuyoruz ki, bize iş sahası açamayan, hala ekonomik ve teknolojik kalkınmamızı başaramayan ve karnımızı doyurmayan, üniversite mezunlarımızı bile başıboş sokaklarda dolaştıran bu sömürü sisteminin de, bu despotik demokrasinin de elbet sonu gelecektir

 

 

Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede, bütün Müslümanları potansiyel teh gören, İslam dinini ve Kur’an’ı kerimi sadece camiye hapseden ve imam-hatip okullarına irtica yuvası diye küfreden bu dejenere olmuş düzenin de, bu devrim yobazlarının da pili bitecektir

 

 

Başörtülü kızlarımızı okullardan, namaz kılan evlatlarımızı da resmi kurumlardan kovan, ayet–hadis meali okudu diye insanımızı hapislere tıkan bu laçka laikliğin de, bu çarpık zihniyetin de nefesi tükenecektir

 

 

Fikir hürriyeti diye küfür hürriyeti… Batı medeniyeti diye fuhuş serbestiyeti ve çağdaşlık diye sadece soytarılık kıyafetinden başka bir şey veremeyen, bu mimsiz medeniyetin mumları sönecektir

 

 

Çünkü Milli siyasetle yola çıkan Mehdiyet güneşi doğmak üzeredir.

 

 

Çünkü mevcut sistem, başta şikeli ve şaibeli iktidarı oluşturan partileri, parazitleri ve tüm destekçileriyle birlikte tükenmiş ve iflasın eşiğine gelmiştir.

 

 

Ve kuvvetle zannediyorum ki bu uğursuz ve uygunsuz hükümet, dayatmacı Deccal zihniyetinin son hükümetidir.

 

 

[1] Miladi: 610

 

 

[2] Miladi : 620

 

 

[3] Miladi : 621

 

 

[4] Miladi : 622-623

 

 

[5] Hudeybiye Anlaşması Hicri:6, Miladi:628

 

 

[6] Hicri : 8, Miladi: 630

 

 

[7] Miladi: 628-629, Hicri: 7

 

 



MİLLİ ÇÖZÜM MAKALELERİ İÇİN TIKLAYINIZ…

 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi

acilis-duyuru-son