Zaman zaman, Hz. Mevlânanın meşhur Mesnevi'sinde ve diğer eserlerindeki bazı uygunsuz cinsellik hikâyeleri… Ve yine üstat Bediüzzaman'ın Risale-i Nur Külliyatı içerisindeki birtakım siyasi tespit ve tercihleri ve Ehli Kitabın bazı kesimlerinin Müslümanlarla ittifak edeceği beklentileri… Bahane edilerek bu çok değerli İslam âlimlerine sataşma kampanyaları maalesef yapılmaktadır. Böylesi talihsiz ve seviyesiz saldırıların, bu gibi zatların şahsında, asıl İslam'ı karalama ve saf zihinleri karıştırma operasyonlarının bir parçası olduğu açıktır. Önce şu noktaları bir kez daha vurgulamamız lazımdır.
1- Allah'ın özel tayin ve terbiye edip görevlendirdiği Peygamberler dışında ve hele Hatemül Enbiya olan Efendimizden sonra, hiçbir ulemanın ve evliyanın asla “günahsız, hatasız ve noksansız” sayılmayacağı, böyle düşünenlerin şirke kayacağı açıktır ve tüm İslam ulemasının ittifakıdır.
2- Bir zatın, kendisi hakkında hüsnü zann edilen makamı ne olursa olsun, onun hâşâ “her şeyi bildiği, manevi hükmünün her yerde geçtiği, kaderin onun iradesiyle değiştiği” iddiaları tam bir safsatadır, sapkınlıktır ve o şahsı tanrılaştırmak ve tabulaştırmaktır.
3- Ancak bazı yanlış kanaat ve kararları, uygunsuz yaklaşımları ve içtihat hataları yüzünden Hz. Mevlâna ve Üstat Bediüzzaman gibi zatların, diğer yüzlerce haklı ve hayırlı icraatlarının, çok faydalı kitaplarının, yararlı ve tutarlı tavırlarının hepsini kötülemeye çalışmak, sadece şeytanın ve şeytani odakların işine yarayacak bir haksızlık ve ahlâksızlıktır. Çünkü böylesi içtihadi hatalarda, niyet ve mahiyetlerine göre günahkâr sayılmayacakları, hatta bir sevaba dahi nail olacakları müjdesi vardır. Kaldı ki, açıkça günah olan bir davranıştan dolayı bile, hiç kimse küfürle ve dalâletle suçlanamayacak, ona düşman tavrı alınamayacaktır.
Peygamberlerden bile zelle cinsinden hatalar çıkmıştır
Zelle; sözlükte “sürçüp hata yapma, yanlışa kayma, yanılma, ufak suç yapma, doğru ve uygun olandan ayrılma” anlamında kullanılır. Dinî literatürde ise bu terim daha çok Peygamberlerin hataları için kullanılmaktadır. Peygamberlerin kendilerine has bazı üstün sıfatları vardır. Bu sıfatlarla normal insanlardan seçilip ayrılırlar. Onlar nübüvvetten önce bile hırsızlık, yalancılık, dolandırıcılık, putlara tapma, ahlâk dışı davranışlar ve benzeri kötü alışkanlıklardan uzak tutulmuşlardır. İşte onlar için öngörülen sıfatlardan biri de İsmet sıfatıdır. Buna göre Peygamberlerin suçsuz ve günahsız olmaları lazımdır. Zira günah işlemek nübüvvet makamı ile bağdaşmaz. Onların kem gözlü ve hain bakışlı olmaları bile caiz sayılmamıştır. Bütün İslam âlimleri arasında genel anlamda Peygamberlerin masum ve günahsız oldukları hususunda görüş birliği sağlanmıştır. Bazı ayet ve hadislerde geçen ifadelerden ötürü Peygamberlerin küçük günah işleyip işlemeyecekleri konusunda ihtilaf vardır. Maturidilere göre Peygamber, küçük-büyük bütün günahlardan, her türlü küfür ve şirkten uzaktır. Bununla birlikte küçük ve hafif hatalara, zelle türünden ayak kaymalara onlarda da rastlanır. Ancak tebliğde kesin olarak günahsızdırlar. Râzî ve Cürcanî'ye göre, dalgınlık veya unutkanlıkla bazı küçük hataların Peygamberden sadır olması mümkün sayılmıştır. Her Peygamberin biri kulluk, diğeri de Peygamberlik olmak üzere iki vasfı vardır. Peygamberlik vasfında asla hata etmezler, çünkü hepsi vahyin ve İlahi velayetin kontrolü altındadır. Ancak kulluk vasfında bazı hatalar yapılması fıtrattandır. Bununla birlikte yaptıkları hatalarda kasıt söz konusu olmamıştır.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..