Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), Atatürke düşman üretme çabasında mıydı?
ADD, Cumhurbaşkanının ve bazı Bakanların, 24 Haziran 2022de vefat eden Mahmut Efendinin cenaze töreninde hazır bulunmalarını, ve katılımcıların bazısının kılık kıyafet devrimine aykırı davranmalarını LAİKLİK ilkesinin çiğnenmesi olarak değerlendirip yargıya başvuracaklarını açıklamışlardı. ADD yetkilileri, bu tür densiz ve dengesiz davranışların, Atatürke yönelik nefret ve husumeti azdıracağını ve üstelik Erdoğan iktidarına oy kazandıracağını bilmiyor olamazlardı. Tarihi devrim ve değişim döneminde ve geçiş sürecinde alınan birtakım katı tedbirlerin, şartlar ve ihtiyaçlar ölçüsünde zamanla yumuşatılıp kaldırılması gerektiğini bile hesaba katamayan Aziz milletimizle ve onun değer ve dinamikleriyle savaşmanın hep hezimetle sonuçlanacağını bile hâlâ kavrayamayan Zamanla yozlaştırılan ve istismar aracı yapılan, böylece meskenet yuvasına çevrilmiş olan tarikatlar gibi kurumların, İslami esaslara ve insani hususlara uygun yeniden yapılandırılması ve DİN-DEVLET-MİLLET barışının sağlanması için zemin hazırlamak yerine, sürekli müzmin İslam düşmanlığı tavrını tekrarlayan ADD gibi, toplumdan kopuk ve halkımızın inançlarına soğuk yapıların, önce LAİKLİKin ne olduğunu bilmesi lazımdı.
Laiklik ilkesini ve hele bugünkü tatbikat ilkelliğini Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına koyan Atatürk değil; Mason Localarını kapattığı için Mustafa Kemalden intikam almak üzere fırsat kollayan sabataist şebekenin güdümündeki İsmet Paşa olduğu gerçeği, kasıtlı olarak Milletten gizlenmektedir. Öyle anlaşılıyor ki Atatürk, Laikliğin Din ve Millet aleyhine kullanılmasından endişe etmektedir. Atatürk'ün 3 ciltlik Nutuk kitabını baştan sona okuyunuz; tek bir yerde Laiklik kelimesine rastlayamazsınız. Özel mektuplarını, söylevlerini, değişik konulardaki görüşlerini derleyen bütün yayınları karıştırınız; Atatürkün laiklikle ilgili hiçbir beyanını bulamazsınız. Bulamazsınız çünkü yoktur… Laikliği; Recep Peker'le anlaşarak 1936 yılında CHP programına sokan, Atatürk'ün sirozun pençesine düştüğü 1937'lerin sonunda ve masonik mahfillerin etkisinde kalarak Anayasaya yazdıran İsmet İnönü'dür. Kendi can derdine düştüğü o dönemlerde Atatürk, bu tür oldubittilerle uğraşacak veya karşı koyacak durumda değildir. Her hususta Batıyı örnek alan taklitçilerin, Laiklik konusunda bize özel garip ve acayip bir uygulamayı tercih etmeleri, bunların gerçek ayarını göstermesi bakımından anlamlı ve önemlidir.
Mustafa Kemal Atatürkün;
Durumumuzu düzeltmek için, mutlaka Avrupadan öğüt almak, bütün işlerimizi onların arzusu istikametinde yapmak ve her hususta onların peşine takılmak gerektiği gibi yanlış ve hayırsız fikirler ileri sürülmektedir. Halbuki, böyle sadece yabancıların öğütleri ve projeleri ile yükselebilmek mümkün değildir. Mali (ekonomik) bağımsızlık olmadan, siyasi ve milli bağımsızlık göstermeliktir. (1922)
Biz, gidişatımızı ve toplum hayatımızı yabancıların tavsiye ve takdirlerine uydurmak gerektiği görüşünü bir zillet ve zafiyet kabul ediyoruz Avrupanın en ileri devletleri, Osmanlı Türklerinin gerilemesi ve çökmesi sayesinde ortaya çıkmış ve güç kazanmışlardır. Batılılar bugün de; kendi kârlarını Türkiyenin zararında ve hatta yıkılmasında aramaktadır. Ve Türkiyeyi yıkma konusunda, kendi aralarındaki çekişmeleri bırakıp, ittifak kurmuşlardır. Türkiyeyi uygarlaştırmak gibi bazı bahanelerle müesseselerimize, mekteplerimize, ticaret ve sanayimize sızmışlardır.
Unutmayınız ki, himaye altına giren bir ülke gerçek hâkimiyetini kaybetmiş sayılır. Bağımsızlık ve egemenlik bir bütündür. Siyasi, iktisadi ve içtimai her yönden bağımsız olmayan bir devletin geleceği karanlıktır.[1] şeklindeki kesin ve keskin uyarılarını göz ardı eden sahte Atatürkçülerin, ABye ve ABDye teslimiyet yolundaki gayretleri de, tam bir karakter hamlığı ve kabiliyet noksanlığıdır.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..