KÖLE DÜZENİ
I. GİRİŞ
Bundan önceki “TEŞHİS” adlı broşürümüzde Türkiye`de halen ekonomik ala nasıl bir “Köle Düzeni”nin yürürlükte olduğu açıklanmıştır.
Her ne kadar Anayasa`da ekonomik düzenin adil olacağı, bütün vataşlara eşit muamele edileceği, herkes için fırsat eşitliği sağlanacağı tekrar tekrar ifade edilmiş sömürü ve angaryanın yasak olduğu belirtil-mişse de tatbikat tam bunun aksine yürütülmektedir. Bu sözler ve prensipler Anayasanın satırları içinde ve rafta kalmaktadır.
a) Emperyalizm, Siyonizm, “Modern Müstemlekecilik”
Türkiye`de halihazır ekonomik sahada yürürlükte bu-lunan “Köle Düzeni” kendi kendine oluşmamıştır. Bu yeryüzündeki “Emperyalizm” ve “Siyonizm” güçle-rinin bilinçli, planlı ve programlı olarak yürüttükleri “Mo-dern Müstemlekecilik” tatbikatının bir sonucudur.
Bilmek mecburiyetindeyiz ki yeryüzü boş değildir. Merkezlerini Amerika New York’ta Wall Street bankalar caddesine yerleştirmiş bulunan Siyonizm bir inançtır, bir ideolojik güçtür. Bunlar Cenab-ı Hakk`ın asıl kul-larının kendilerinin olduklarına inanmaktadırlar. Diğer kulların kendilerine köle olmak için yaratıldıklarına kanidirler. Yeryüzüne kendilerinin hakim olacaklarını kabul etmekte diğer insanları ne kadar sömürürlerse o kadar büyük ibadet hazzı almaktadırlar. Siyonistler dünya emperyalizmini kontrolleri altına almışlardır. Faizci kapitalist nizam vasıtasıyla bütün insanlığı sömür-mektedirler. Emperyalist devletler vasıtasıyla yer-yüzünde siyasi hakimiyetlerini sürdürmektedirler.
Emperyalizm ve Siyonizm Türkiye`de “Taklitçi Partiler”i desteklerler. Ellerindeki her türlü imkanla bunların işbaşına gelmesine çalışırlar. Bu gayretli çalışmalarının sonucu olarak Türkiye`de 40 yıldan beri temelde birbirinin aynı olan batı taklitçisi partiler işbaşına gelmişlerdir. Bu taklitçi partiler dış borç alabil-mek için IMF heyetlerine teslim olmuşlardır, onların tan-zim ettikleri reçetelerle adım adım bugünkü köle düzeni tesis edilmiştir.
Dünya emperyalizmi sadece Türkiye`yi değil, bütün Müslüman ülkeleri sömürmektedir. Müslüman ülkelerin her türlü tabii zenginlikleri ve bu meya bilhassa pet-rol, emperyalizmin kontrolü altındadır. Müslüman ülkeler ne kadar petrol üretecek, bunu hangi fiyattan satacak, petrolden elde ettikleri gelirin ne kadarı Siyonist banka-larda tutulacak, ne kadarını kullanmalarına müsaade edilecek ve nasıl kullanacaklar bütün bunları etkilemek-tedirler. Netice itibariyle Müslüman ülkelerin petrol gelir-lerinin büyük bir kısmını kendi bankalarında tutmak-tadırlar (700 Milyar Dolar). Bu paranın bir kısmını diğer Müslüman ülkelere yüksek faizle dış borç olarak ver-mektedirler. Böylece Müslüman ülkelerin arasına girip kendilerine büyük faizler ödettirmektedirler. Mesela: Türkiye`ye 50 Milyar Dolar dış borç vermişlerdir, buna mukabil yılda 8.5 Milyar Dolar faiz ödettirmektedirler.
Aynı şekilde Mısıra 50 Milyar Dolar dış borç vermişlerdir, buna mukabil yılda 7.5 Milyar Dolar faiz, ödettir-mektedirler.
b) Emperyalizm Ve Siyonizm Bütün Müslüman Ülkeleri Ve İnsanlığı Sömürmektedir.
Bu sömürü sadece borç verme mekanizmasıyla değil, hemen her sahada yürütülmektedir. Dünyanın, ulaşım sistemi, iletişim sistemi, silah sanayi, temel stratejik sanayileri, ticareti, banka, para kredi ve transfer sistemleri, ajansları, haberleşme araçları, basın yayın kuruluşları vasıtasıyla emperyalizm ve Siyonizm bütün insanlığı sömürmektedir.
İşte Türkiye`de “Taklitçi Partiler” vasıtasıyla tesis edilmiş olan halihazır “Köle Düzeni” yeryüzündeki bu gerçeğin bir parçasıdır.
II. KÖLE DÜZENİ BİZİ NASIL SÖMÜRÜYOR
Teşhis broşürümüzde yaptığımız açıklamalar köle düzeninin bizi faizci kapitalist sistemin 5 mikrobuyla sömürdüğünü ve ezdiğini açıkça ortaya koymuştur.
Bu mikroplar:
– Faiz mikrobu
– Haksız vergi mikrobu
– Darphane mikrobu
– Kambiyo mikrobu
– Kredi sistemi mikrobu.
Yine “Teşhis” broşüründe bu mikroplar yüzünden fiyatların sürekli olarak arttığı, pahalılık ve enflasyo-nun azdırıldığı belirtilmiştir.
Faizci kapitalist düzenin bu 5 mikrobu vasıtasıyla mil-letin büyük çoğunluğu ezilmekte ve netice itibariyle düzen dünya emperyalizmini, Siyonizmi, İsrail`i ve O`nun bir avuç işbirlikçisi şampanyacı holdingleri beslemektedir.
“Teşhis” broşüründe Türkiye`de halihazır şartlar altında, sabahtan akşama kadar sıcak ocak karşısında çekiç sallayan bir demircinin 6 çekicinden 1`ini kendi-sine verip 5`ini haksız olarak elinden alıp götürdüğünü, inşaata taş taşıyan bir işçinin aynı şekilde 6 küfesinden birinin bedelini kendisine verip 5`ini haksız olarak alıp götürdüğünü ve yine 6 sefer ya-pan taksi şoförüne bu seferlerden birisinin bedelini kendisine verip 5`ini ondan haksız olarak aldığını açıklamıştık.
Aşağıdaki grafikler “Köle Düzeni”nin çalışan in-sanları yıldan yıla nasıl ezdiğini açıkça göstermektedir:
a) Türkiye`de Toplam Gelirler İçerisinde Emek Ve Faizin Payı
Bu grafik taklitçi partilerden birisi olan faizci kapitalist ANAP`ın elinde ülkenin son yıllarda nasıl perişan edil-diğini açıkça göstermektedir. ANAP`ın işe başladığı 1983 yılında toplam gelirlerin içinde emeğin payının 24.78, faiz ve rant gelirleri payının ise 75.22 olduğunu buna mukabil 1990 yılında emeğin payının sadece 14, faiz ve rant gelirlerin payı ise 86`ya yükseldiği görülmektedir. Bu oranlar köylü, işçi, memur, esnaf ve dar gelirlinin nasıl ezildiğini açıkça belirtmekte-dir. (Tablo 1, Şekil 1)
b) Türkiye`de Devlet Bütçesinin Açıkları Ve Bütçeden Ödenen Borç Faizlerinin Yıldan Yıla Artması
Bu grafikte 1983 ve 1990 yıllarına ait bütçedeki açığın, dış borç faizinin ve iç ve dış borç top-lam faizlerinin ne nisbette arttığını bütçenin yüzde değerleri olarak göstermektedir. 1983`de bütçe açığı bütçenin 7`si iken 1990`da 11 olmuştur. 1983’te dış borç faizi bütçenin 4`ü iken 1990`da bütçenin 21`ine ulaşmıştır. Dış ve iç borç faizleri toplam 1983`te 27 iken 1990`da 42`ye ulaşmıştır. (Tablo 1, Şekil 1)
İşte millet gittikçe daha büyük nisbette böyle sömürülmektedir.
c) Türkiye`de 1991 Yılı Bütçesi
Bu grafikte taklitçi partilerden birisi olan faizci kapi-talist ANAP`ın Türkiye`yi 8 yıl içinde nasıl perişan ettiğini açık bir şekilde göstermektedir. 1991 yılı bütçesi takri-ben 104 Trilyon TL. dir. Bunun daha bütçe yapılırken açığı 20 Trilyon TL olmuştur, iç ve dış borç faiz ve taksitleri toplam 45 Trilyon TL. sına ulaşmıştır. Fiili bütçe 40 Trilyondur. Bunun da bilindiği gibi büyük kısmı, yatırımlarda tasarruf adı altında, gerçekte kullanılmamakta ve fiili gerçek bütçe çok ufak bir miktarda kalmaktadır. (Tablo 1, Şekil 3)
İşte köle düzeni kısa zama bir ülkeyi böylece tahrip etmektedir.
III. DÜZENİN GERÇEK HESABI
Tablo II`de halihazır “Köle Düzeni`nin gerçek hesabı” yapılmıştır.
Bu grafik ve hesap tablosu açıkça göstermektedir ki, halihazır köle düzeni netice itibariyle çalışan bir insanın hakkı 100 iken bu kimseye hakkının ancak 8`ini ver-mekte 92`sini elinden alıp götürmektedir.
Yani Refah Partisi işbaşına gelip Adil Düzeni kur-duğu zaman bir insan 100 kazanacaksa bugün 8 ka-zanmaktadır. Diğer bir ifade ile köle düzeni bugünkü tatbikatıyla çalışan insana hakkının gerçekte 1/12`ini vermektedir.
İşte Düzenin Hesabı:
Bugün hala 801.000 TL. sı brüt maaşla insan çalıştırılmaktadır. Bu insan muhasebeye girdiği zaman ücret veya aylığını alacağında kendisinden 14 si-gorta kesiliyor. Bu 112.140 TL yapar. (bilindiği gibi gerçekte kesilen sigorta 34 olup bunun 14`ü işçiden 20`si de işverenden kesilmektedir) 801.000 TL brüt ücretten 112.140 TL sigorta çıkarılınca 688.Ş60 TL kalıyor. Bunun 54.000 TL sine muafiyet tanınıyor geriye kalan 634.860 TL. sından en az gelir vergisi dilimi olarak 25 hesabıyla 158.715 TL. sı vergi kesili-yor. Ayrıca 10 kişiden fazla işçi çalıştıran müesseselerde 6 zorunlu tasarruf kesintisi yapılmaktadır. Bu da 48060 TL.dir. Böylece sigorta, gelir vergisi zo-runlu tasarruf fonu kesintisi toplamı 300.000 TL. oluyor ve bu kimse muhasebeden çıkarken 801.000 TL. brüt ücret yerine 502.911 TL. net ücret alarak çıkıyor. Bu-nun manası hakkı 100 iken kendisinden hakkının 1/3`ü daha muhasebede iken kesilmiş kendisine hakkının sa-dece 2/3`ü verilmiştir. Yani 100 hakkı yerine elinde 66 kalmıştır.
Bu kimse muhasebeden çıktıktan sonra net maaşıyla alış veriş yapmaktadır. Halbuki satın aldığı malların içinde 1/3 oranında faiz ve yine 1/3 oranında vergi kendisine haksız olarak ödettirilmektedir. Böylece faiz yüzünden 66`nın 1/3`ü elinden alınmakta 100 hakkı 44`e inmekte, fiyatların içindeki vergi yüzünden de bu 44`ün 1/3`ü haksız olarak elinden alınmakta dükkan çıktığı zaman 100 hakkı 30`a inmiş bulun-maktadır.
Köle düzeni kendisini bununla da rahat bırakmamakta darphane mikrobu vasıtasıyla herkesin cebindeki paranın 1/4`ünü haksız olarak almaktadır. Çünkü son yıllarda piyasadaki para yerine geçen nakit, çek, senet toplamının 1/3`ü kadar (Mesela 1989 yılında 15 Trilyon mevcut paraya mukabil 5 Trilyon) karşılıksız para piyasaya sürülmektedir. Bunun neti-cesi olarak da elinde 30 bulunan kimsenin 1/4`ü elin-den alınıyor neticede kendisine 22 kalıyor.
Diğer yan kambiyo mikrobu da ayrıca herke-sin cebindeki paranın takriben 1/4`ünü haksız olarak alıp götürmektedir. Bilindiği gibi Türk Lirası`nın değeri Dolara karşı emirle sürekli olarak düşü-rülmektedir. Mesela 1989 yılında, yılbaşında 1 Dolar – 1.820 TL. sı iken yıl sonunda 1 Dolar =2.320 TL. olmuştur. Aynı şekilde 1990 yılı sonunda ise 1 Dolar = 3.000 TL. sı olmuştur. Ağustos 1991 de ise 4.700 TL. civarındadır. Böylece kambiyo mikrobu yüzünden elinde 22 kalan vataşın hakkının 1/4`ü elinden alınıp götürülmekte neticede elinde başlangıçta hakkı 100 olan yerine sadece 16 kalmaktadır.
Böylece köle düzeni hakkı 100 olan kimseye faiz, vergi, darphane ve kambiyo mikroplarının bir neticesi olarak 1/6`smı vermiş 5/6`sım haksız olarak alıp götürmüştür. Ancak ne var ki yapılan zulüm bundan da ibaret değildir. Türkiye`de gelir dağılımı nispetleri göz önünde bulundurulacak olursa mevcut köle düzeni bir kimseye 6 çekiçten birini verip 5`ini alıp götürüyor ama o bir çekice karşılık vermesi icab eden ücretin de aslında yarısını veriyor bunun içinde 16`yı 2`ye bölüyoruz neticede 8 kalıyor.
Nitekim Türkiye`deki gelir dağılımı incelendiği zaman ne görüyoruz: (Tablo II)
Türkiye`deki bütün nüfusu 5 katlı bir binaya yerleştirelim en alt kattaki 20 nüfus (ki bunlar işsizler, işçi, köylü, memur, esnaf, dul ve yetimler) milli gelirin gerçekte sadece 4`ünü alıyorlar, ilişikteki tabloda bu rakam yuvarlak olsun diye 5 olarak gösterilmiştir.
İkinci kattaki 20 nüfus ise milli gelirin sadece 7`sini almaktadır. Bu rakam ilişikteki tabloda yuvarlak olsun diye 10 gösterilmiştir.
Üçüncü kattaki nüfusun 20`si ise sadece milli geli-rin 14`ünü almaktadır. Bu rakamda ilişikteki tabloda yuvarlak olsun diye 15 olarak gösterilmiştir.
Dördüncü kattaki nüfusun 20`si ise milli gelirin tak-riben 17`sini almaktadır, ilişikteki tabloda bu rakam yuvarlak olmak üzere 20 olarak gösterilmiştir.
En üsttekiler nüfusun 20`sini teşkil eden mutlu azınlık ise gerçekte milli gelirin 58`ini almaktadır, ilişikteki tabloda bu rakam yuvarlak olarak 50 olarak gösterilmiştir.
Her halükârda ilişikteki tablodan görüldüğü gibi, aşağıdaki gelir gruplarından 3 katta bulunanlar toplam olarak nüfusun 60`ını teşkil ediyorlar. Buna mukabil milli gelirden aldıkları pay 30`u bile bulmamaktadır. Bu adaletsizliği gidermek için aşağıdaki gelir gruplarına verilen ücretlerin en aşağı 2 misli arttırılması gerekir.
Türkiye`deki mevcut banka sistemi “TEŞHİS” broşüründe de açıklığı gibi fakirden alıp zen-gine veren bir sistem olduğu için, tabloda, gelir dağılımı bozukluğunda halihazır banka sisteminin önemli payı dikkate alınarak bu haksızlık banka siste-mine izafe edilmiştir. (Tablo II)
IV- KÖLE DÜZENİNİN ZULMÜNDEN KURTULMAK NASIL MÜMKÜNDÜR ?
“Teşhis” broşüründe açıklığı gibi halihazır “Köle Düzeni” milyonlarca insanı geçim sıkıntısı, açlık, sefalet, işsizlik ve geri kalmışlığa mahk-um ederek ezmekte bunların haklarını haksız olarak el-lerinden alıp emperyalizm, dünya Siyonizmine ve onların işbirlikçisi ufak bir mutlu azınlığa aktar-maktadır Bunun neticesi olarak büyük çoğunluk git-tikçe fakirleşmekte ufak bir azınlık ise gittikçe zengin-leşmektedir. Bu durum ülkeleri sosyal patlamalara götürmekte, yeryüzünde huzur ve güvenliği ortadan kaldırmaktadır.
Faizci kapitalist sistem sadece ülkelerin içerisindeki gelir dağılımını bozmakla kalmamakta ülkeler arasındaki dengesizliği de hızla artırmaktadır. Zen-gin emperyalist ülkeler gittikçe zenginleşmekte ve bun-ların zenginlikleri bu ülkelerdeki Siyonist mutlu azınlığa ve işbirlikçilerine akmakta, fakir ülkeler ise gittikçe fa-kirleşmekte, geri kalmakta ve yeryüzünde açlık ve işsizlik gittikçe yayılmaktadır. Böylece ülkeler arası den-gesizlik de artarak patlamalara yol açmaktadır. Geri kalmış ülkeler ağır dış borç yükü altında kıpırdanamaz ve nefes alamaz hale gelmişlerdir.
Türkiye`de mevcut halihazır köle düzeninin milyonlar-ca insanı ezmesinin sebebi tekrar tekrar ifade edildiği gibi düzenin 5 mikrobudur. Düzendeki bu mikroplar or-tadan kaldırılmadan vücudun sıhhat bulması, meselele-rin çözülmesi, dertlerin sona ermesi mümkün değildir.
Bu mikroplar sadece Özal ve ANAP zihniyetinde mi mevcuttur? Bu Demirel ve DYP zihniyetinin bu mikro-plar bakımından Özal ve ANAP zihniyetinden ne farkı vardır ? Aynı şekilde bu İnönü ve SHP`nin zihniyetinin de temelde Özal ve ANAP zihniyetinden bir farkı yok-tur. Bu üç partinin ve Refah Partisi dışındaki bütün batı taklitçisi zihniyetli partilerin hepsi te-melde birbirinin aynıdır. Bunların hepsi faizci-dirler, vergiyi gelirden alırlar yani fakir fuka-raya ödettirirler, karşılıksız para basarlar, paranın değerini emirle düşürürler, kredileri zengine verirler ve yüksek kredi faizleriyle batık kredilerini fakir fukaraya ödetirler. Bugünkü bankacılık düzeniyle fakirden alıp zengine verirler. Hepsi temelde birbirinin aynıdırlar. Birbirlerini tenkit ederken iddiaları “Ben ondan daha az acıtacağım” demekten ibarettir. Bunların hiçbirinin zihniyeti bu milleti bugünkü hastalıklardan kurtaramaz. Esasen hiçbirisi de bugüne kadar, mevcut meseleleri nasıl çözecekleri hakkında tek bir konuda dahi herhan-gi bir çözüm ortaya koyabilmiş değildir.
Milletimizin halihazır ekonomik zulümlerden kurtula-bilmesi için bu zulümlere sebep olan mikropların or-tadan kaldırılması gereklidir. Bu ise ancak “Milli Görüş”ün temsilcisi olan “Refah Partisi`nin “ADİL DÜZEN’ i ile mümkündür.
Refah Partisi`nin temsil ettiği Milli Görüş “Yeniden Büyük Türkiye”yi kurmak için, bugünkü, Anayasaya aykırı köle düzenini ortadan kaldıracak, yerine Anayasa`da sözü edilen herkese refah getiren, her-kese hakkını veren ve herkese fırsat eşitliği tanıyan Milli Görüş`ün kuracağı yeni düzende faiz olmayacak, haksız vergiler kalkacak, pa-ranın değeri hak ölçüsü olarak kabul edile-cek, sağlam paraya geçilecek, karşılıksız para basılmayacak, paranın değeri düşürül-meyecek ve krediler adil ölçüler içinde faydalı iş yapacak herkese verilecek. Böylece herkes bugünkü düzende bir ekmek aldığı parayla üç ekmek alma imkanına kavuşacak ve aynı işletme sermayesiyle bugünkünün üç misli fazla üretim yapabilecek, bugünkünden üç misli fazla insan çalışabilecek, her şeyin fiyatı üçte birine düşecek, herkes üç misli fazla satın alma gücüne kavuşacak, en ucuz üretim Türkiye`de olacak, ihracat artacak, Müslüman ülkelerle Ortak Pazar kurularak onların ihtiyaçları Türkiye`den karşılanacak ve böylece Türkiye, çok kısa bir zama dünyanın en güçlü ülkelerinden birisi olacaktır. Bugün sun`i sebeplerle hasta hale getirilmiş olan milletimiz ta-rihteki büyük ve eşsiz pehlivan olarak ayağa kalkacak, bütün insanlığa en hayırlı hizmetleri yapacaktır, inşaallah.