İslam ülkeleri yöneticilerinin Filistin Direnişine katkı olarak ACİL ve GEÇİCİ tedbir destekleri şunlardır:
1- Malatya Kürecik Üssünden ve ABD üzerinden Siyonist İsraile teknolojik bilgi aktarımı derhal sonlandırılmalı, bu kapsamda İncirlik Üssü de Siyonist ve emperyalist hedeflere kapatılmalıdır!
İsrailin belli periyotlarda gerçekleştirdiği ve her defasında da dozajı biraz daha artırdığı zulüm ve barbarlıklarına karşı yapılan kınamalar, kitleleri teskin etmek için kurulan süslü ve sert ama kof ithamlar veya uluslararası topluma yönelik sloganik laflar, ciddi ve caydırıcı birer tepki olmaktan uzaktır. Devletler, sivil toplum kuruluşu değildir; konuşmak, tweet atmak veya kınamaktan öte uygulamaya koyacağı argümanları vardır. Siyasi veya ekonomik yaptırımlarda bulunmak, ilişkileri kesmek, uluslararası hukuku harekete geçirmek gibi birçok gerçekçi tedbire başvurmaları lazımdır.
Ancak bütün bunları yapmak yerine, sabah akşam kınarsanız, sivil toplumun yaptığı iyi niyetli eylemleri yeterli sayarsanız, ekonomik anlamda dişe dokunur yaptırımlara başvurmazsanız, ortaya konan irade aksiyoner değil de ancak reaksiyoner olur, ki işgalcinin istediği tam da budur zaten.
Prof. Dr. Necmettin Erbakanın Başbakanı olduğu 54. Hükümet döneminde, 20 Şubat 1997deki Türkiye Tarafından Hebrona (El-Halil) Askeri Personel Gönderilmesi Hususunda Hükümetin Yetkili Kılınması İçin Anayasanın 92nci Maddesine Göre İzin Verilmesine Dair 487 nolu Karar ile Türk askerinin Filistine gönderilmesi örnek alınmalıdır. Bir koalisyon hükümeti olmasına rağmen bu karar çıkarılmıştır. Bununla birlikte, Erbakan Hoca, İslam ülkelerinin kendi meselelerini aktif bir şekilde çözebilmeleri ve ekonomik-siyasi bir güç odağı olmaları için D-8 birlikteliğini hayata geçirmeyi başarmıştır.
Benzer bir tavrı Suudi Kralı rahmetli Faysal Bin Abdülaziz de yapmıştı. Arap Milliyetçiliği yerine İslam Birliği siyasetini önceleyen Faysal, 1973teki Yom Kippur Savaşında yenilen İsrailden yana tavır alan ABD ve Batılı ülkelere yönelik olarak petrol ambargosunu başlatmıştı.[2]
2- Filistine Barış Gücü yollanması, D-8 ülkeleri aracılığıyla gündeme taşınmalıdır Böylece hem Sünni hem Şii İslam dünyası tek vücut olarak devreye sokulmalıdır
3- Türkiye, Mısır ve Suriye, Filistinle derhal Ortak Deniz Yetki Alanları ve Doğalgaz Araştırmaları anlaşması imzalamalıdır!..
Filistin'deki iki başlılığın İsrail'in elini güçlendirdiğini, Hamas ve El-Fetih'in birlikte hareket etmesi gerektiğini artık anlamamız lazımdır. Bizim Akdeniz üzerinden Filistin'le komşu olduğumuz unutulmamalıdır. Bu komşuluğun getirdiği avantaj iyi kullanılmalı, Filistin'le bir anlaşma yapılmalıdır. Türkiye'nin sınırlandırma anlaşması yapacağı yer Gazze Şeridi olursa kimse karşı çıkamayacaktır. Filistin ve Gazzede aynen Libya'daki gibi bir pozisyon da oluşturulması imkânı vardır. Doğu Akdeniz Gaz Forumu'na (East-Med) Filistin üye olabiliyorsa bizimle de anlaşma imzalaması doğaldır. East-Med üyeliği, Filistin'in Doğu Akdeniz'de kıyısı olan başlı başına uluslararası bir birim olduğunun kanıtıdır. Böyle bir anlaşma, East-Med üzerinden Türkiye'ye karşı oynanan oyunu da lehimize çevirmiş olacaktır. Bu bizim açımızdan stratejik bir satranç hamlesi konumundadır. Bu anlaşma imzalandığı takdirde Filistin'in denizlerdeki doğalgazdan hak alması sağlanacaktır. Filistin'e destek olurken, Yunanistan ve Rum Kesimi'nin de oyunu bozulacaktır. İsrail, Doğu Akdeniz'deki ittifakları gereği görüntüde karşı çıksa da, East-Med'e üye Filistin'in yapacağı böyle bir anlaşmaya çok büyük tepki koyamayacaktır. Hem Filistin, hem Doğu Akdeniz'deki kazanımlar düşünüldüğünde, böyle bir anlaşmanın tam zamanıdır. Bu anlaşma, Filistin'in uluslararası tanınırlığına büyük katkı sağlayacağı gibi, reel politik açıdan Filistin'e uluslararası desteği de arttıracaktır. Böyle bir gelişme karşısında İsrail uluslararası camiada başkalarıyla bambaşka şekilde karşı karşıya kalacak ve sıkışacaktır.
Filistin'in BM'de tanınmaması da önemli bir sorun sanılmamalıdır. Çünkü bir devletin devlet olabilmesi için BM tarafından tanınması şartı bulunmamaktadır. 1933 tarihli Montevideo Sözleşmesi'ne göre sınırları, halk niteliği kazanmış insan topluluğu ve bir yönetimi olan her ülke ile ekonomik ve diplomatik ilişkiler kurulmaktadır. tespit ve teklifleri uygulanırsa çok önemli fırsatlar sağlayacaktır. Zaten Gazze'de tüm bu şartlar vardır. Tayvan buna açık bir örnek sayılır. O zaman bu anlaşmayı imzalarız, sadece BM nezdinde kayda aldıramayız. Ama önemli olan anlaşmanın yapılmasıdır. KKTC ile 2011'de imzaladığımız kıta sahanlığı sınırlandırma anlaşması da buna en büyük örnek konumundadır. Bu anlaşma, KKTC de BM üyesi olmamasına rağmen geçerliliğini korumaktadır.
4- Gazzeye özel yöntemler ve sistemlerle, SİHAlar ve füze rampaları sokulmalı, acilen ve yeterli şekilde gıda ve ilaç yollanmalıdır.
5- İslam ülkeleri arasında ortak ve şuurlandırıcı-moral ve motivasyon aşılayıcı TV yayınları başlatılmalıdır!
Böylece, en az 5-6 dilde;
İsrailin Siyonist amaçları ve sistemli katliamları,
Filistin halkının direniş destanı ve ibretli başarıları anlatılacak
İslam dünyasının ve tüm duyarlı insanların sorumlulukları hatırlatılacaktır
Ama asıl sonuç alıcı ve kalıcı tedbir ise, kararlı bir şekilde ve ortak bir girişimle İsraile müdahale edilip hizaya sokulmasıdır!
Bu ise, D-8 girişiminin devreye sokulması ve Sünni-Şii tüm İslam ülkelerinin birlikteliğinin sağlanması ve dünyadaki duyarlı devletlerin ve derneklerin desteğinin alınmasıyla mümkün olacaktır. Görünüşte çok zor sanılsa da gerçekte gayet kolaydır ve sonunda doğal karşılanacaktır. Ama bunun için de, öncelikle Türkiyede kararlı ve inançlı bir iktidara ihtiyaç vardır Evet önünde sonunda, ama mutlaka; İslami kaynakların Melheme-i Kübra=Büyük Yaralanma, Batılıların ise Armageddon dedikleri tarihi hesaplaşma yaşanacaktı ve o günler hızla yaklaşmaktaydı!
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN:
https://www.millicozum.com/mc/duyurular/filistinli-mucahitler-destanlar-yazmakta-isbirlikci-hukumetler-istismarcilik-yapmaktaydi