Anasayfa » İSLAM’IN YOZLAŞMASI VE CAHİLİYE AHLAKI

İSLAM’IN YOZLAŞMASI VE CAHİLİYE AHLAKI

Yazar: yonetici
0 Yorum 140 Görüntüleyen

1- Alaycılık

Toplum taparlık ve adam yerine koyulmak
Dinin mensuplarının: Ana dilleri ayrı olsa da, ana düşünceleri aynıdır.
Pasaportlarında farklı dinlere veya ateizme bağlı oldukları yazsa da, fikirleri
ve fiilleri aynıdır. Ülkeleri ve partileri değişik de olsa, hayat prensipleri
ve pratikleri ortaktır.

Samimiyetsizliğin yanı sıra alaycılık da
adamlık dini insanlarının ortak davranış dengesizliğidir. Kuran’da açıkça
yasaklanan alaycılığın, ne derece sakınılması gereken bir davranış olduğu bir
ayette şöyle bildirilmiştir:

“Arkadan çekiştirip duran ve kaş göz
işaretiyle (insanlarla) alay edip (aşağılayan) her kişinin vay haline…”
[1]

Buna karşın adamlık dininde, kişinin fırsat
bulduğunda hiç çekinmeden bir başkasıyla alay etmesini ve onu küçük düşürmesini
engelleyen hiçbir kural getirilmemiştir. Tam tersine alay eden kişinin safında
olmak herkese daha kolay ve cazip gelir. Alaycı ve küçük düşürücü tavırlara şu
örnekleri verebiliriz:

Bir topluluk içinde samimi olduğu
kişilerle kaş göz işareti yaparak diğer bazı kişileri alaya almak, topluluk
içinde insanları aşağılamak kastıyla onların hatalarını, eksiklerini,
kusurlarını gündeme taşımak ve bunları alay konusu yapmak, kişileri fiziksel
özelliklerinden dolayı kınamak ve horlamak, karşı tarafın eksik ya da vasat
özelliklerini, o şahsı bu özelliklerin zıttıyla överek alay konusu yapmak.

Ayrıca şaka ve esprilerle veya kötü
lakaplar ve sıfatlar takmak suretiyle insanları hafife almak, bakış ve
mimiklerle insanları küçümseyip aşağılamak, karşısındakinin küçük düşürücü
şekilde taklidini yapmak, üslup, ses tonu ve seçilen kelimelerle karşı tarafı
ezmeye çalışarak kendi üstünlüğünü ortaya koymak, birisi bir şey anlatırken
onun eksikliğini ima ederek başkasıyla gülüşüp şakalaşmak, duyamayacağı bir
şekilde onun hakkında fısıldaşmak gibi hareketler
 adamlık dininde sık sık görülen edep ve hürmet dışı hareketlerdir.

2- Umursamazlık

İstismarcılık dininin en temel esaslarından biri de umursamaz tavırlardır. Çünkü bu batıl dinde
umursamazlık; akıl, yetenek ve şahsiyet üstünlüğünü vurgulama yöntemi olarak
kullanılır. “Çok özel, önemli ve herkesten daha üstün bir şahsiyete sahip
insan” izlenimi vermenin yolunun, “umursuzluk” olduğuna inanılır. Bu
nedenle özellikle gençler arasında umursuz tavırlar çok yaygındır.

3- Zalimlik ve zorbalık

İstismarcılık dini topluma son derece acımasız ve insaniyetsiz bir sistem getirir. Bu nedenle
halkın büyük bir çoğunluğu çevresine karşı son derece düşüncesiz ve
merhametsizdir. Dolayısıyla insanların sadece bir gün içinde defalarca morali
bozulur, kırılır, kalbi sıkılır. Adamlık dininin zalimliği nedeniyle son derece
gergin, asabi, azap dolu bir hayat yaşanır. Herkesin mutlu ve neşeli bildiği
insanların bile hemen hemen tamamı, akşam yatağına yattığında huzursuz olan,
vicdan azabı duyan, için için büyük bunalımlar yaşayan insanlardır. Çünkü
toplumun geneline adamlık dini tam hâkim durumdadır ve bu dinin getirdiği her
tavır ve her mimik insanlar için -kendileri de aynılarını yapıyor olsa da-
katlanması çok güç bir eziyettir.

Çünkü taklitçilik dininde samimiyetle
insanlara itibar ve iltifat etme, iyilik ve güzellikleri dile getirme yoktur.
İnsanları iğnelemek, hor görmek, hakaret etmek, küçük düşürmek adamlık dininin
prensipleridir. Her güzellikte bir kusur bulmak ve güzel olan yerine kusurlu
olanı dile getirmek adamlık dininin bir gereğidir.

4- Kızdırma Taktikleri İle Muhataplarını
Kışkırtmak

İnsanları kızdırmaya çalışmak adamlık dininin bir diğer bozuk tavrıdır. Halk arasında
birçok insan çeşitli sebeplerle bu yöntemi kullanır. Kimisi sevmediği bir
insana rahatsızlık vermek, kimisi de kendisine kötülük yapan birinden intikam
almak istediği için kızdırıcı davranır. Kimisi için ise kızdırmak adeta bir
yaşam tarzıdır. İnsanların zaaflarını ortaya çıkarmaktan ve öfkelenmelerini
seyretmekten hoşlanır ve bu şekilde nefsini tatmin etmeye çalışır. Annesine,
babasına, öğretmenlerine, arkadaşlarına karşı her tavrının altında kızdırıcı
bir yöne rastlanır.

Ancak adamlık dininin bu özelliği,
insanlar tarafından çok açık olarak uygulanmaz. Kızdırmanın belirli yöntemleri
vardır. Bunlardan birkaçı şunlardır:

a) “Sakin Takılmak”

Karşı tarafı kızdırmaktan zevk alan
insanlar bu yönteme çok sık başvururlar. İnsanların önem verdiği, heyecan
duyduğu, telaşlandığı konularda normalin dışında sakin bir tavır göstererek
karşılarındaki insana rahatsızlık yaşatırlar. Özellikle gençlerin kızdıkları
öğretmen ve arkadaşlarına, anne ve babalarına karşı olan tavırlarında buna sıkça
rastlayabilirsiniz. Örneğin dışarı çıkmasına izin vermeyen annesinden intikam
almak isteyen bir genç kız, onun bütün sorularına son derece lakayt ve sakin
bir ses tonuyla cevap verir.

b) Duymaz, Görmez, Anlamaz Davranmak

Cahiliye toplumlarında bu yöntemi
genellikle kavgalı kişiler birbirlerinden intikam almak için kullanırlar.
Sevmediği insanı kızdırarak rahatsız etmek, ona huzursuzluk vermek için
uygularlar. Böylece bir nebze de olsa intikam aldıklarını sanırlar. Örneğin kavga
ettikleri kişinin de bulunduğu bir toplulukta ondan yana bakarak konuşmamak,
sanki o ortamda öyle bir insan yokmuş gibi davranmak, herkesin esprisine
gülerken onunkine ilgi duymamak, herkese selam verirken ona selam verip
almamak, herkese veda ederken onunla tokalaşmamak, herkesin hatırını sorarken
onun yanından geçip yüzüne bakmamak,
 adamlık dini
kıstaslarına göre
 “sana değer vermiyorum, bilgin
olsun” anlamına gelir.

c) “Laf Dokundurmak”

Kızdırmanın diğer bir yöntemi “laf
dokundurma” tabiriyle bilinen bir tavır bozukluğudur. Örneğin birileri
vasıtasıyla şirkete girmiş ve üst düzey yöneticiliğe yükseltilmiş bir elemanın
olduğu iş toplantısı sırasında,
 “keşke bizim
arkamız da güçlü olsaydı da, biz de kısa yoldan yükselseydik”
 demek buna bir örnektir. Veya istemeyerek yaptığı bir hata yüzünden zarara
sebep olan birinin yanında
 “bazı insanların hatalarının
ceremesini biz çekiyoruz, bildiğiniz gibi”
 şeklinde sözler sarf etmek yine “laf dokundurmak” maksatlıdır.
Burada isim vermemek, özellikle “bazı insanlar” diye belirtmek yine
adamlık dininin çirkin kurallarındandır.

ç) Bakışla Kızdırmak

İnsanlar genellikle sözle anlatamadıkları
şeyleri bakışlarına yansıtarak karşı tarafa anlatma yolunu seçmektedir. Çünkü
bakışla yapılan bir ima hiçbir zaman maddi olarak ispat edilemez ve insanlar
bakışlarındaki anlamı kolaylıkla reddedebilirler. Örneğin karşısındakine kinle
bakan bir insan, “o an heyecanlandım, bakışlarım bu yüzden değişmiştir,
yoksa kızgınlıkla hiçbir ilgisi yok” dediğinde bunu herkes kabul etmek
zorunda kalır. Ya da bakışlarında alaycılık olan birinin, “yoo ben seni
gayet ciddi dinliyorum, bir an aklıma bir şey geldi de, ondan bakışlarım sana
alay gibi gelmiştir” dediğinde buna kimse itiraz edemez. Çünkü bakıştaki
alaycılığın maddi bir delili yoktur. Ancak insan bakışlarıyla karşısındakine,
her türlü olumlu veya olumsuz düşüncesini belli edebilir. Bu nedenle cahiliye
toplumlarında kızdırma yöntemi olarak sadece bakışlarını kullanan birçok kişi
vardır.

5- Yeni Fikirlere ve Eleştiriye Karşı
Kapalı Olmak

İstismarcılık dinini yaşayan bir insan,
karakter ve ahlak olarak hayatı boyunca hiçbir hayırlı ilerleme
kaydedemeyecektir. Çünkü adamlık dini eleştiriye ve yeni fikirlere kesin bir
yasak getirmiştir. Bir insanın kendisinden büyük, zengin, kültürlü, yüksek
makama sahip, güzel ve tecrübeli bir kişiyi eleştirebilmesi veya ona yeni
fikirler getirebilmesi neredeyse imkânsız gibidir. Hatta adamlık dininde bu
konuda o kadar sert kurallar vardır ki, 20-30 yıllık arkadaşlıklar tek bir
eleştiri nedeniyle bir daha görüşmemek üzere bir anda sona erebilir.

Örneğin adamlık dinine göre bir insanın,
kendi tavrıyla, ahlakıyla, karakteri ve kusurlarıyla ilgili olarak karşısındaki
kişinin fikrini alması ve ona danışması son derece küçük düşürücü sayılan bir
şeydir. Bu nedenle genellikle cahiliye toplumunda kimsenin kendisiyle ilgili
konularda bir başka kişinin fikrini aldığını ve danıştığını göremezsiniz.
“Karakterimde sizi rahatsız eden yönler bulunuyor mu? Gülüşlerimde, yüz
mimiklerimde veya yürüyüşümde bir kusur görülüyor mu? Bana kişiliğimle ilgili
verebileceğin bir tavsiyeniz olur mu? Nasıl bir insan olsam daha çok sevilirim
konusu konuşulur mu?” gibi sorular duymak hemen hemen mümkün değildir. Çünkü
bir insanın kendisini geliştirmek için çevresinden fikir alması adamlık dininin
zihniyetine taban tabana zıt görülmektedir. Herkes kendisini “en iyi, en
kültürlü, en görgülü, en akıllı” kişi olarak kabul etmektedir.
Eksiklikleri ve kendisini geliştirmesi gereken yönleri olduğunu bilse bile bunu
çevresine belli etmek istememektedir.

Taklitçilik dini, fikir danışmamanın yanı
sıra eleştiriye de tam anlamıyla kapalıdır. Örneğin kendi alanında uzman bir
doktor veya bir mühendis düşünelim. Kendilerine gelen bir kişi eğer başka bir
uzmanın fikrinin kendisininkinden farklı olduğunu ifade ederse, mutlaka “o
zaman git ona muayene ol veya öyle ise git evini ona yaptır” gibi bir
cevap verilir. Kendi sahasında uzman olan insanlar, genellikle meslektaşlarının
fikirlerini almaya tenezzül etmez ve mutlaka kendi dediklerinin yapılmasını
isterler.

6- Misafire Bakış Açısı

Bir insanın manevi değerlerini
kaybetmesiyle birlikte bu boşluğun yerini dinsizlik sistemi üzerine kurulu olan
adamlık dini doldurmaktadır. İslam ahlakının ve Kur’an ahkâmının olmadığı yerde
mutlaka adamlık dini vardır. Adamlık dininin olduğu yerde ise insaniyet, ince
düşünce, fedakârlık gibi güzel ahlaka uygun davranışlara rastlamak imkânsızdır.

Eğer adamlık dininin etkisi altında olan
bir kişinin evine misafirliğe giderseniz, burada yoğun olarak hissedeceğiniz
duygu “yük olma”dır. Çünkü cahiliye ahlakında misafir, kendi
deyimleriyle fazladan bir “boğaz'” olarak algılanır. Karşılıklı çıkar
alış verişi olan insanlar, aralarındaki ilişkinin bozulmaması için mecburen
birbirlerini bir sıraya tabi olarak belirli zamanlarda ağırlamaktadır. Adamlık
dini kurallarına göre bir kişi diğerinin evine gittiğinde sıranın mutlaka
diğerine gelmesi lazımdır. İki-üç kere üst üste bir taraf diğerine misafir
olamayacaktır.

Bu bakış açısı gereği misafirin bir an
önce evine dönmesi arzulanır. En yakınları bile olsa birkaç günden fazla
misafirlere katlanılmamaktadır. Olabilecek en az masrafla misafiri evine
yollama gözüyle bakıldığı için, en ucuz gelecek şekilde dışarıdan alınan birkaç
ikram yapılır. Evdekiler genellikle yiyeceklerin iyilerini kendilerine ayırıp
kötülerini sunma ve bu şekilde kar elde etme telaşına kapılır. Misafirin bir
tabaktan fazla yemesi son derece itici görülür ve eğer kendiliğinden biraz daha
yiyecek isterse ev sahipleri mutfakta arkasından “amma çok yedi, bir an önce
gitse de rahatımıza baksak” gibi kızgınlık ifadeleriyle misafirin ne kadar
görgüsüz olduğu vurgulanır. Misafirin evde dolaşması bile hiç hoş
karşılanmamakta, çünkü Allah rızası ve akraba hatırı gözetilmediğinden,
misafirler sadece mecburen katlanılan bir yük sayılmaktadır.,

7- İstismarcılık Dininde Yaşlılığa Yaklaşım

Adamlık dininin her yaş kategorisi için
belirlediği bir tarzı vardır. Bunun yazılı bir metni ve açıklaması yoktur, ama
insanlar, dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, bunu bilip bütün
detaylarıyla uygulamaktadır. Örneğin 50 veya 60’lı yaşlara gelmeye başladıklarında
yaşam şekillerinin, konuşmalarının, kıyafetlerinin, ses tonlarının,
üsluplarının adamlık dininin kurallarına uygun şekilde değişmesi gerektiğine
inanılır.

Bu değişikliğin ana prensibi: dünya
nimetlerinden el çekme, her şeyden, herkesten ve geçmişinden şikâyet etme ve
karamsarlık üzerine kurulmaktadır. “Nasılsın?” sorusuna bu yaşlarda
verilen cevap genellikle “işte idare ediyoruz, ne olsun bildiğin
gibi” veya “ne yapalım hastalıklarla uğraşıyoruz” gibi olumsuz cevaplardır.
Bunların hayattan zevk almaya bir hakları olmadığına ve bu yaştan sonra tüm
nimetlerden uzaklaşmaları lüzumuna dair batıl bir inançları vardır. Çünkü
sonsuz bir hayata inanıp hazırlanmadıkları için hep böyle ruhi karanlık ve
karamsarlık içinde kıvranmaktadır.

8- Taklitçilik Dininde İnsan Ayrımı

Adamlık dininin en belirgin
kötülüklerinden biri, insanları değerlendirme şeklidir. Bu dinde insanlar
zengin ve fakir olarak ikiye bölünmektedir. Her iki gruba farklı bir bakış
açısı ve dolayısıyla da farklı bir davranış şekli hâkimdir. Zengin ve fakir insanlara
karşı gösterilen tavır farklılığı, tüm mimiklerine, ses tonuna ve hatta bakış
şekline kadar dünyanın hemen hemen her yerinde aynı gibidir. Bir Amerikalı da
bu dinin gereği olarak söz konusu tavrı yerine getirir, bir Rus da, bir Fransız
da…

Özet olarak bu tavır farklılığını şu
şekilde maddeleyebiliriz:

1- Cahiliye insanları kendilerinden daha
zengin ve itibarlı kişilere karşı genellikle ince ve yumuşak bir ses tonu
kullanır ve mümkün olduğunca kibarlaşarak konuşmaya çalışır. Fakir bir insana
karşı ise ses tonu doğallaşır, kişinin gerçek ayarı neyse bu ortaya
çıkmaktadır. Konuşma sertleşir, kabalaşır, kibarlaşma ihtiyacı ortadan
kalkmaktadır. Anlatılacak olan konu son derece net ve en kısa şekliyle
anlatılır. Bir iş yerinde genel müdüre kullanılan ses tonu ve üslupla iş
yerinin çaycısına kullanılan üslup arasındaki farklılık, hemen göze
çarpmaktadır. Genel müdürden menfaat elde etme ihtimali olduğu için ona değer
verdiklerini hissettirmek amacıyla mümkün olduğunca nezaketli, alçak gönüllü ve
saygılı bir ses tonuyla konuşulmaktadır. Ancak çaycıdan bir çıkar beklentileri
yoktur ve bu nedenle konuşurken ona değer vermez bir üslubu kullanmaktadır.

2- Zengin bir kişi geldiğinde hareketler
aceleci ve itinalı olmaktadır. Her şeyin istediği gibi olması, her arzusunun
yerine getirilmesi, hoşuna gitmeyecek bir durum oluşmaması için herkes telaşa
kapılmaktadır. Fakir bir insan geldiğinde ise genellikle kimse onun varlığını
umursamaz. Son derece sakin, yavaş ve ilgisiz davranılır. Zengin olan biri
içeri girdiğinde ayağa kalkılır, üstbaş düzeltilir, oturuşa çeki düzen verilir.
Fakir olan birine karşı ise ayağa kalkılmaz, hatta ondan yana bakılmaz,
oturuşta herhangi bir değişiklik yapılmaz.

3- Zengine genellikle “siz” diye
hitap edilir. Fakir bir kişiyle ise direk “sen” diye konuşulur.
Örneğin bir bakkal alışverişe gelen zengin bir müşteriyi mutlaka “ne arzu
etmiştiniz” gibi saygılı bir cümleyle karşılar. Ancak eğer içeri giren
müşterinin fakir olduğunu anlarsa “Ne istedin” veya “ne
baktın” gibi aşağılayıcı bir ifade kullanır.

4- Zengine karşı çok titiz bir saygı
hâkimdir. Zengin kişinin yaşı küçük olsa bile ona bir büyüğe gösterilen saygı
gösterilir. Hatta yaşça küçük olan insanların bile eli öpülür, kalkılıp yer
verilir. Fakire ise yaşça büyük olsa bile çocuk gibi davranılır. “Ne
yapıyorsun bakalım”, “Ne istedin, söyle bakalım” gibi çocuklara
kullanılan ifadelerle hitap edilir.

8- İstismarcılık Dininde Arkadaş Seçme
Koşulları

İslam dininde dost seçerken de tek ölçü o
kişinin ahlakı ve Allah’a yakınlığıdır. Adamlık dininde ise arkadaş seçme
ölçüsü yine çok farklıdır. Cahiliye toplumundaki her kültürün kendisine has
birtakım kuralları vardır. Örneğin “entel” çevreden olan bir kişi
kendisine arkadaş seçerken mutlaka kendi kültürüne uygun biri olmasına
bakmaktadır. Bunun için de önce dış görünüşüne bakılır. Temiz, düzgün, ütülü,
klasik giyimli biri yerine serkeş giyimli, boynuna fular bağlayan, ayağında
kalın büyük botlar olan, temizliğine özen göstermemiş, gümüş takılı, keçi
sakallı veya mor ojeli biriyle arkadaşlık kurmayı uygun bulmaktadır. Çünkü
adamlık dininde genellikle bu görünümün yansıttığı belirli bir kültür vardır.
Dünyayı umursamayan, ahlaki değerlere aldırmayan, insanlara tepeden bakan,
kimsenin kendisine karışamayacağını ve kimseye karşı sorumlu olmadığını savunan
bir hayat görüşüne bağlıdır.

Bir de dostluk ölçüsünü karşısındakinin
sadece maddi durumuna bakarak belirleyen çevreler vardır. Bu adamlık dini
çevrelerinde karşıdaki kişinin konuşulacak, fikri alınacak, arkadaşlık
kurulacak bir insan olup olmadığını anlamak için önce kıyafetlerini,
fiyatlarına ve markalarına göre teker teker değerlendirmek lazımdır. Ceketinin,
ayakkabılarının, çantasının, parfümünün, kol saatinin, gömleğinin hatta
çoraplarının bile markasına bakılır. Kıyafetlerden sonra eğer görülebilecek bir
yerdeyse arabası olup olmadığını öğrenmek, eğer arabası varsa markasını
öğrenebilmek önem kazanır. Bunlar ilk adım için gereken koşullardır. İkinci
adımda ise bu kişinin ailesiyle ilgili bilgi edinmeye çalışır. Babasının
mesleği, hangi okulu bitirdiği, annesinin çevresi, gittiği berberi, tatil
yaptıkları ülkeler, yazlık evlerinin nerede olduğu, hangi muhitte oturdukları
vs. gibi özellikler kalıcı bir dostluk kurup kurmamak için karar verme
aşamasında gerekli şartlardır. Eğer karşıdaki kişi tüm bu özelliklerden geçer
not alırsa o zaman bu kişinin ahlakı, karakteri, inancı veya dünya görüşü her
ne olursa olsun hiç fark etmez, mutlaka arkadaş olunabilecek insan
kategorisinde sayılır. Evet, dünyaperetlerin kuralları da, koşulları da Şeytan
mantıklıdır.

10- Fırsatçılık ve Çıkarcılık

Kuran’ı yol gösterici olarak kabul eden
bir insanın en belirgin özelliklerinden biri, son derece vefakâr ve fedakâr
hareket etmesidir. Çünkü böyle bir kişi tüm mülkün Allah’a ait olduğunu ve
O’nun rızasını aramak için kendisine emanet olarak verildiğini, dolayısıyla
Rabbimiz’in gösterdiği şekilde hayır yolunda harcaması (infak etmesi)
gerektiğini bilir. Bu harcama, yani infak, İslam’ın en temel ibadetlerinden
biridir.

Buna karşılık, adamlık dini tamamen şahsi menfaatlere dayalı bir toplum
modeli benimsemiştir. Adamlık dininde yetişen bir insan, çocukluğundan itibaren
çıkarcı ve bencil bir karaktere sahip olması yönünde teşvik edilir. Ailesinden,
arkadaşlarından, toplumun genelinden gördüğü örnek insan modeli: çıkarcı,
fırsatçı, her ortamda kendi şahsi menfaatlerini kollayıcı insan modelidir. Bu
telkinle zaman içinde
 “gemisini kurtaran kaptan” olmayı öğrenir.

Uyanıklık ve fırsatçılık, “adam”
olması gereken bir kişide aranılan özelliklerden zannedilir. Her ortam ve işte
kendi çıkarına maksimum fayda sağlayabilmek, uyanıklık göstergesidir. Buna göre
insan, içinde bulunduğu her ortamda kendi şahsi menfaatlerini düşünmeli,
“en çok fayda” prensibi ile hareket etmelidir. Bireyler arasındaki
ilişkiyi de yine en çok fayda prensibi şekillendirir. İş yerinde patron
çalışanlardan, çalışanlar patronlarından elden geldiğince yararlanmayı
düşünmektedir. Alış verişte müşteri satıcıdan, satıcı müşteriden, arkadaşlar
birbirlerinden en çok oranda faydalanmak peşindedir.

11- Yancılık ve Yağcılık:

İstismarcılık dininin ortaya çıkardığı insan karakterlerinden biri de yancı ve yağcı
karakteridir. Yancıların en belirgin özelliği: aslında zengin olmadıkları halde
zengin gibi yaşamaları, satın alacak güçleri olmadığı halde pahalı kıyafetler
almaları, iyi evlerde oturmaları, aileleri ekonomik olarak zor durumda olduğu
halde kendilerinin zengin bir çevrede yaşamaları için imkân ve iktidar
sahiplerine yaranma gayretleridir. Yancılar bu olanaklara, yağcılık ve
yalakalık yaptığı bir insanın “sırtından geçinerek” erişmektedir.
Kendilerine dost edindikleri bu insanın parasından, çevresinden,
olanaklarından, evinden, arabasından ve sahip olduğu her türlü imkândan
faydalanarak hayatlarını sürdürmektedir. Bunun karşılığında ise; dalkavukluk
yaptıkları insanın her türlü ayak işini yapma, onu övme, nefsini tatmin etme,
kendisine olan güvenini sağlama gibi görevleri yürütmektedir.

Eğer çevrenize dikkatlice bakarsanız
toplum içinde hemen her zengin veya ünlü kişinin yanında birçok yancıya ve
yağcıya rastlamanız mümkündür. Aslında her ikisi de aynı tarz giyinmelerine,
aynı üslupla konuşmalarına rağmen hangisinin piyon, hangisinin patron olduğunu
hemen ayırt edebilirsiniz. Çünkü yancılar genellikle aşağılanan, azarlanan,
hizmet eden, karşı tarafı sürekli öven, konuşmalarını tasdikleyen, istekleri
yerine getiren, ilgilenen, üstüne düşen kişidir. Diğeri ise övülen, istekleri
yerine getirilen, sözleri tasdik edilen ve aşağılayan taraftır.

Yancının en büyük görevi yağcılık yaptığı
kişiyi eğlendirmek, neşelendirmek, sürekli övmek, onun güvenini ayakta
tutmaktır. Kendisini çirkin hissettiği zamanlarda onu güzel olduğuna
inandırmak, morali bozuk olduğunda dengesini sağlamak, espri yaptığında sahte
kahkahalar atmak, dertlerini dinleyip ortak olmak ve ona çözümler aramak ve
gerçekte haksızlık ve ahlaksızlık içinde bocalayan bu kişiye sahte saygılar
sunmaktır. Ve hele gözüne girilmeye ve lütfuna erişilmeye çalışılan kişi bakan,
başbakan, holding başkanı ise, gazete yazılarında ve televizyon yorumlarında
bunlara yandaşlık ve yağdanlık yapmak, hatta hıyanetlerine keramet,
hezimetlerine hikmet uydurmak, çok daha kȃrlı ve yaygın bir karakter
hastalığıdır.

12- İstismarcılık Dininde Kavgacı Tavırlar

Taklitçi ve cahil toplumda “Adam
olmanın” gereklerinden biri de kavgacı bir karaktere sahip olmaktır. Çünkü
kavgada yenen taraf olmak adamlık dininde çok önemli bir itibar meselesi
sayılır. Adamlık dinine göre galip taraf olmak aklın, gücün veya karakterin
üstünlüğünü yansıtır. Yenilen taraf olmak ise zayıflıktır. Bu nedenle insanlar
herhangi fiziksel bir kavga ya da tartışma ortamında haksız da olsalar mutlaka
üstün gelmek için ellerinden geleni yapmaktadır. Kavganın bir diğer önemi ise,
şahsiyet ve cesaret belirtisi olarak algılanmasıdır. Bir insan eğer hoşuna
gitmeyen bir durumda karşısındakine tavır alabiliyorsa adamlık dinine göre bu,
onun güçlü bir karaktere sahip olduğunun ispatıdır. Dolayısıyla Hak dini
yaşamayan insanlar arasında sık sık böylesi kavga sahnelerine rastlanmaktadır.

İnsanların kavgaya en açık olduğu
yerlerden biri de trafikte yaşanır. Dolayısıyla adamlık dininin binlerce
detayını görebildiğimiz yerlerden biri de trafik olayıdır. Yolda sadece 10-15
dakikalık bir süre için araba kullansanız bile yüzlerce adamlık dini tavrına
şahit olunacaktır. Dini ve Milli değerleri, ülkenin birlik ve dirliği, temel
insan haklarının gözetilmesi konusunda kılı kıpırdamayan insanların, basit bir
trafik ihlali yüzünden ne kavgalara karıştıkları ve başlarına ne belalar
açtıkları, her gün karşılaştığımız durumlardır.

13- Delikanlılık Numaraları

İstismarcılık dininin erkekleri arasında
yaygın olan ortak bir kişilik yapısı vardır:
 “Delikanlılık”.

Erkeklerde ergenlik çağıyla başlayan ve
genellikle orta yaş sınırlarına kadar devam eden
 delikanlılık ruhu kişinin tavır ve davranışlarını büyük ölçüde etkisi altına almaktadır.
Temel vasfını “delikanlılık” olarak tanımlayan bu kitlenin ortak
tavır ve davranış biçimleri vardır.

Kendine göre çeşitli prensipleri olan bu
kişilik yapısının ileri safhalarında, olayın batıl bir felsefe ve ahlak sistemi
haline geldiği ortaya çıkmaktadır. Kendine göre doğruları yanlışları ve
kuralları olan bir delikanlı ahlakı yaygındır. Bu sisteme göre arkadaşının,
komşunun, mahallenin kızlarına bakmak büyük ahlaksızlıktır. Fakat aynı yanlışlık
tanımadığı birine yapıldığında bu hareket çapkınlık, delikanlılıktır.
Yakınlarının, mahallenin kadınlarına ve kızlarına karşı da göstermelik bir
koruma ve kollama mantığı vardır. Lafa gelince, doğruluk, dürüstlük ya da kendi
tanımlarıyla “harbilik” delikanlılığın değişmez kanunlarıdır, ama
yolunu bulur, kalıbına uydurursan her türlü sahtekârlığı yapmak uyanıklık
olarak tanıtılır.

Bu cahiliye mantığından, başbakan olmuş
kişiler bile kurtulamamakta, kendilerine “Kasımpaşa delikanlısı” denilmesinden hoşlanmaktadır.
Genelde kendini kanıtlama üzerine kurulu bu kültürde; gergin, asabi ve
saldırgan bir ruh hâkimdir. Bunalımlı ve psikopat takılmak, ani çıkışlar,
dengesiz hareketler yapmak, her an kavga ya da gerilim çıkarmaya hazır olmak ne
kadar delikanlı olunduğunun bir göstergesidir. Dışarıya karşı daha caydırıcı
bir görünüm verebilmek, çekinilen birisi olabilmek için kendine aşırı dengesiz
bir görünüm vermek de sık başvurulan bir yöntemdir. Tespih, zincir gibi
aksesuarlar da delikanlılığın vazgeçilmez objeleridir.

14- Yanlış Saygı Anlayışı

Müminin sahip olduğu saygı hissinin aslı,
Allah’a duyduğu derin hürmetten kaynaklanır. Diğer insanlara göstereceği saygı
da, bu asıl saygının bir yansımasıdır. Mümin, Allah’a saygı duyduğu için, O’na
itaat edip, rızasını kazanmaya çalışan diğer insanlara, yani tüm müminlere de
saygı duyacaktır. (Saygıya layık olmayanlara, yani Allah’a isyan eden, O’nun
rızasına aykırı hareket eden, Allah’ı tanımayan inkârcılara ise kalben saygı
duymak imkânsızdır.

Ancak elbette, adamlık dinindeki saygı
anlayışı Kuran’da tarif edilen bu gerçek saygı kavramından tamamen uzaktır.
Müminlerdeki saygı, daha önce de belirttiğimiz gibi, temeli Allah’a olan
saygıdan kaynaklanan içten ve samimi bir duygudur. Adamlık dininde ise, saygı:
yüzeysel, belli kalıplara oturtulmuş, tamamen şekilci ve karşılıklı çıkar
ilişkilerine dayanan riyakâr davranış biçimleri olarak kendisini gösteren sahte
tavırlardır.

İstismarcılık dinine göre “saygı” göstermek demek: yerine göre nazik davranmak ve
çeşitli ortamlara göre kurallaştırılmış söz ve hareket kalıplarını suni bir
tarzda uygulamaktır. Saygı, kişinin toplumda bir yer edinmesine yardımcı olan,
ortamına ve kişisine göre şekli, süresi değişen ve katlanılması gerektiğine
inanılan bir tavır farklılığı olarak algılanır ve tam bir sahtekârlıktır.

İstismarcılık Dininde İslam Aksesuarı!

Bugün dünyanın birçok
ülkesinde “din” kavramı son derece yanlış anlaşılmaktadır. Allah’ın
Kuran’da bildirdiği din anlayışı ve İslam ahlakı ile toplumun algıladığı ve
uyguladığı din kavramı arasında büyük farklılıklar vardır.

Bunun en açık göstergesi, bir insandan söz
edilirken onun dininin yanı sıra, dünya görüşünden, ideolojisinden, hayat
felsefesinden ya da yaşam biçiminden de söz edilebilmesidir. Bu mantığa göre,
bir insan herhangi bir dine mensup, örneğin Müslüman olabilir, ancak bunun
yanında, Müslümanlık dışında (Komünistlik, Kapitalistlik gibi) bir hayat
felsefesi, dünya görüşü vs. benimsemesinde hiçbir çelişki görülmemektedir.
Müslümanlık, onun sadece “inanç”larıyla ilgilidir, ama bunun yanında
bir de “hayatın gerçekleri” vardır!? diyerek, kendi tapındığı Batıl
din ve ideolojiye İslam kisvesi geçirilmektedir. Yani İslam bunların
hayatının motoru değil, kaportası ve aksesuarıdır.

Bu zihniyete sahip adamlık dini
mensuplarının çok büyük bir bölümü, hak dini açıkça inkâr etmezler. Aksine iyi
birer Müslüman olduklarını ileri sürerler. Buna karşın, İslam’ın bazı
hükümlerini kendilerince beğenmez, çağ dışı, gereksiz ve geçersiz gösterirler.
Katı Kur’ani kuralların değişmesi gerektiği düşüncesindedirler. Dinin kabul
ettikleri kısmı sadece, çıkarlarına ters düşmeyen bölümleridir. Tüm bunları
yaparken iyi birer Müslüman oldukları iddiasını da sürdürürler. Oysa bu
yaptıkları, Kuran’da bildirilen tariflere göre samimi iman özellikleri
değildir. Ve bir anlamda inkâr etmektir. Böylece Kuran’da, “ayetlerin
bir kısmını kabul edip bir kısmını inkâr edenler”
in konumuna
düşülmektedir.[2]

Burada İstismarcılık ve çıkarcılık dini
mensuplarının neden İslam’ı tamamıyla değil de kısmen kabul ettiklerini ve
neden bunun inkârcıların bir özelliği olduğu gerçeğini iyi tespit etmelidir.
Aslında bir insanın İslam’ı kabul edip yaşamasının gerçek nedeni, “yalnızca
Allah’ı Rab kabul etmesi ve O’na teslimiyetle yönelmesi ve rızasına erişmesi”
olması gerekir. Eğer İslam bundan daha farklı bir nedenle benimsenir ve
yaşanırsa, bu gerçek bir iman değildir. Kuran’da bahsi geçen bir insan
topluluğu olan münafıklar bunun en iyi örneğidir. Onlar da İslam’ı benimser
gibi görünürler ve tıpkı Müslümanlar gibi hareket ederler, ama amaçları Allah
rızasını kazanmak değil, insanlara gösteriştir ve dini sömürmektir. İslam’ı
kabul ederek daha iyi bir statü elde edeceklerini, bazı çıkarlara kolay
erişeceklerini düşünmektedir. Kuran’da bu insanlar şöyle tanımlanır:

İnsanlardan öyleleri vardır ki: “Biz
Allah’a ve ahiret gününe iman ettik” derler; oysa inanmış değillerdir.
(Sözde) Allah’ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini
aldatıyorlar ve şuurunda değiller.”
[3]

Münafıklar, İslam’ın Allah rızası
dışındaki bir amaçtan dolayı benimsenmesinin hiçbir değeri olmadığının
örneğidirler. Zaten bunlar, İslam’ın tüm hükümlerini yerine getirmez ve
özellikle fedakârlık gerektiren ibadetlerden yüz çevirirler. Süper güç dedikleri
zalimlerin himayesine girmeyi ve onlara gönüllü hizmet etmeyi realite diye
gösterirler.

İstismarcılık dini mensupları da benzer
bir durum içindedirler. Çünkü onlar da İslam’ı, Allah’a gerçekten iman
ettiklerinden, O’nun rızasını gözettiklerinden ve ahiret hayatını düşünüp
hazırlık gördüklerinden dolayı kabul etmiş değillerdir. Onların İslam’ı kabul
nedenleri, inkârcıların temel özelliklerinden biri olan “atalara
uyma” mantığı ve taklitçiliktir.

 

 


 

[1] Hümeze: 1

[2] Bakara: 85

[3] Bakara: 8-9

 

KAYNAK:

http://www.millicozum.com/mc/mart-2012/islamin-yozlasmasi-ve-cah

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi