İnsan ürküyor, anlamakta zorluk çekiyor. Şu sözlere bir bakın:
'Ok yaydan çıktı bir kere. Bu safhadan sonra geri dönüş 'yok
olmamız' anlamına gelir. Onun için tüm imkanlar kullanılarak taarruz tek
yoldur. Önümüze kim çıkarsa ezip geçeceğiz. Seçimlerde yüzde 65 ile bile
gelseler, dosyalarla (bunları, Erdoğan iktidarını) götürmek zorundayız. 44
yılda ördüğümüz hırkayı 'buyurun siz giyin' diyecek değiliz. Komünist, faşist,
Alevi ve CHP'li fark etmez herkesle ittifak edin.' 'Hizmetin bekası için gerekirse
Türkiye feda edilir. 5 bin savcı o kadar hakim, on binlerce polis ve asker
şehit olmaya hazır. Kayıplar önemli değil.' 'Bütün bilgiler ve her alanda(ki kirli
belgeler); amir, memur, hakim, savcı, asker, general, vali, müsteşar, esnaf ve
talebe(yle ilgili fişlemeler) sayı ve özellikleriyle masamızda (duruyor).
Herkesi her an 'hain
ilan ediliriz'endişe ve baskısı altında tutun. Gerekirse zaaflarını
açıklamakla tehdit edin. Hizmetimizi muhafaza için, güçlü olandan yana olmak
esas düsturumuz olmalıdır. Türkiye'deki mücadelede ABD'nin yanında yer alırsak
güçlü çıkarız.'[4] şeklinde yüksek
yargı üyesi hâkim ve savcılara böyle talimatlar verebilen bir Hocaefendi
kimlerin güdümündeydi ve Cemaati kimlerin hizmetindeydi?
ABDde tanıştığım bazı insanlardan da paralel örgütün ABD'de de
neler döndürdüklerine dair tarafıma aktarılan bilgiler arasında yer alan ve
tesadüfen SABAH'ın pazar günü manşetinden verdiği, Gülen Cemaati'nin ABD'li
siyasetçilerin seçim çalışmalarında yaptığı bağışlar mevzusunu irdeleyeceğim.
Benim bilgi kaynağım sadece Hillary Clinton için cemaat mensuplarından toplanan
miktarın 250 bin Dolar ve Gülen Cemaati'nin ABD'deki en önemli isimleri
arasında sayılan Bayrock şirketinin ortaklarından Burak Yeneroğlu'nun da
Obama'nın kampanyası için yaptığı bağışın 652 bin 900 dolar olduğunu söylüyor
Acaba hiçbir gerekçesi, bahanesi yokken Gülen'in ABD gibi katı mülteci yasasına
sahip bir ülkede elini kolunu sallayarak dolaşmasına ve Pensilvanya'da konuşlu
o çiftliği örgütünün merkez üssü gibi kullanmasına hangi sebeple göz yumuluyor?
Gülen öğrenci değil; işadamı değil; işçi değil; sanatçı değil. Ülkesine
dönebilmesiyle ilgili de önünde hiçbir engel yok. İstediği an Türkiye'ye
dönebilir. Ki bu ülkenin Başbakanı 2 sene evvel kendisini açık açık davet de
etti; “Bu hasret bitsin” diyerek. Eee o halde? Neden dönmüyor? Neden
15 yıldır ABD'de yaşamayı tercih ediyor?
Gerçi eski bir cemaat mensubu olan kaynağımın iddiasına göre 17
Aralık operasyonu onun istediği biçimde şekillense ve hayalini kurduğu biçimde
sonuç bulsaydı Gülen Türkiyeye dönmeyi planlıyordu. Kaynağım bu konuda
inanılmaz bir senaryodan bahsediyor; Paralel örgütün 17 Aralık ve sonrasında
Başbakan'ın yakın çevresi dahil ülke ekonomisine yön veren tüm yandaş
işadamlarını tutuklayarak cezaevine göndermeyi planladığını ve sonrasında da
hükümeti istifaya zorlayıp ardından da Gülen'i Humeyni benzeri bir şovla
Türkiye'ye döndürme hedefi olduğunu iddia ediyordu![5] tespitlerine niye hala
yanıt verilmiyordu?
Şu sorular niçin hala sorulamıyordu?
Amerikada çok etkin oldukları bilinen Morton I. Abramowitz ve
Eric S. Edelman gibi önde gelen Yahudi-Siyonist stratejistlerin hazırladığı Retorikten Gerçeğe: ABDnin
Türkiye Politikasını Yeniden şekillendirmek adlı, yarı resmi
raporda, daha önce Erbakanı yıkıp Erdoğanı iktidara taşımak üzere AKPye
destek veren kesimler, şimdi niye Cemaat ağzıyla konuşuyor ve Sn. Başbakana
sert mesajlar gönderiyordu? Bu malum ve melun odaklar, AKP Hükümetinin halkın
kan damarlarından hortumlayıp Havuzlara doldurdukları ve
Karaman hocalardan rüşvete fetvalar uydurdukları gerekçesiyle mi, yoksa bu
iktidarın son kullanma tarihi geldiği için mi böyle sert ve ters davranıyordu?
AKP
Hükümeti 17 ve 25 Aralık soruşturmalarıyla ortaya çıkan vahim iddiaları
unutturmak ve halkı uyutmak için her türlü yola başvurduğu görülüyordu. Bütün
bu operasyonları doğrudan paralel devletile
irtibatlandırılmasının ardında herhalde büyük bir hesap yatıyordu. Fakat
bunlardan hareketleparalel
devlet diye
bir yapılanma bulunmadığını, dolayısıyla son yolsuzluk operasyonlarının da bu
yapılanmanın işi olmadığını ileri sürmek de hiç kimseye inandırıcı gelmiyordu.
Böyle bir yapılanma uzun süredir vardı ve tahribat yapıyordu. Varlığını da
büyük ölçüde siyasi iktidarın onayına, göz yummasına, hatta teşvik edip arka
çıkmasına borçluydu. Çünkü delil üretme ve karartma, kumpas kurma, gizli tanık
yaratma, dezenformasyon ve manipülasyon yapma konusunda hayli mahir olan bu
yapılanma, eski iktidar sahiplerini tasfiye sürecinde hükümetin en büyük
yardımcısı olmuştu. Yeni yaşanan, bu yapılanmanın artık siyasi iktidarın da
canını acıtması; hükümetin de eski müttefiklerden kurtulma telaşıydı gibi
haklı tahliller üzerinde niye kafa yorulmuyordu? Hükümeti ve Cemaati asıl
kullanan ve kışkırtan dış güçler ve içteki çevreler niye hiç gündeme
getirilmiyordu?
Başbakan
Erdoğan İstanbul Başakşehirdeki hastane açılışında Fethullah Gülene elebaşıdiyerek Hoca dedikleriniz ihanet içinde uyarısı yaparken, niye Amerikadaki
ağababalarına hiç dokunmuyordu?