İKİNCİ ÇEKİÇ GÜÇ VAKASI!..
DİYARBAKIR BOPUN YILDIZI YAPILIYOR
ERBAKAN KOVMUŞTU ONLAR GERİ GETİRDİ
İKİNCİ ÇEKİÇ GÜÇ GELDİ… ANKARA
SUSTU, NATO VE AMERİKALI KOMUTANLAR DİKKATLERDEN KAÇIRILAN BİR GERÇEĞİ
AÇIKLADI
Irakın
toprak bütünlüğü Ankaranın kırmızıçizgisiydi, Irak fiilen bölündü. Suriyenin
toprak bütünlüğünün dahi söz konusu edilmediği şu günlerde, IŞİD denilen
karanlık bir örgüt bahane edilerek, Ortadoğu yeniden şekillendiriliyor.
Türkiye ise celladına âşık bir siyasi tavırla 22 İslam ülkesinin
sınırlarını değiştirip, Ortadoğuyu kan gölüne çevirecek olan ABDnin BOPa
destek olmaya devam ediyor.
18 YIL
ARADAN SONRA…
1991 Körfez
Savaşından sonra Kuzey Iraktaki hava savunması için ülkemize yerleştirilen ve
PKKya sürekli destek olduğu ortaya çıkan ABDnin Çekiç Güçü 18 yıl aradan
sonra ikinci kez Diyarbakıra yerleştiği ortaya çıktı. Erbakanın 11 aylık
hükümeti döneminde kovulan Çekiç Güç, yeniden ülkeye sokuldu
TÜRKİYE
SUSTU, NATO GENERALLERİ İFŞA ETTİ
Önceki gün
Washingtonda Türk-Amerikan Konseyinin 34üncü yıllık Türk-Amerikan ilişkileri
konulu konferansında ifşaatlar NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Başkomutanı
Orgeneral Philip Breedlove ve Genelkurmay Başkan Yardımcısı Orgeneral Paul
Selvadan geldi. NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Breedlove, Amerikan
Hava Kuvvetlerinin son dönemde Diyarbakırdaki askeri üsse de uçak ve personel
sevk etmeye başladığını söyledi. Breedlove önümüzdeki aylarda İncirlikin
operasyonel kapasitesinin de arttırılacağını söyledi.
SIRADA
MALATYA VE BATMAN VAR
IŞİD bahane
edilerek ABDnin İncirlik Üssündeki varlığını artırmayı kabul eden Türkiye,
ABD ile imzalanan gizli mutabakat sonrasında Diyarbakır Askeri Üssünü de ABD
askeri unsurlarına açtığı ve askeri personelin Temmuz ayında Diyarbakıra
konuşlandığı ortaya çıktı. Diyarbakırdan sonra Malatya Erhaç ve Batmandaki
üsler de sırada
Haber: AHMET
AÇIKAY / ANKARA
TÜRKİYENİN
dış politikası son yıllardaki yanlışlar yüzünden içinden çıkılmaz bir hale
aldı. Özellikle Suriyede 2011 yılında başlayan iç savaş sonrası Türkiyenin
diyalog yerine çatışmayı körükleyen politikası bu gün ülkeyi adeta uçurumun
eşiğine doğru getirdi. Suriyede uygulanan yanlış politikalar sonucunda oluşan
otorite boşluğunu fırsata çeviren özellikle PYD ve sonrasında kimliği belirsiz
olan uluslararası örgüt IŞİD ülkeyi adeta böldü. Sonrasında atılmak istenen
adımlar ise Türkiyeye pahalıya patlamaya başladı. IŞİD bahanesiyle İncirlik
Üssünde ABD varlığının artırılmasına izin verin Türkiyenin bu sefer de
Diyarbakıra izin verdiği ortaya çıktı.
IŞİD BAHANE,
BÖLGE KORTROLÜ ŞAHANE
IŞİD denilen
küresel örgüt bahane edilerek Türkiye korkutulduktan sonra Temmuz ayında ABD
ile yapılan bir gizli anlaşma sonucunda üslerin ABD askerlerine açıldığı ortaya
çıkmıştı. Mutabakat denilen sözde tek taraflı dayatma anlaşması ile Türkiye,
Suriyede güvenli bölge isteğini ABDye uygulatamazken, ABD ise istediği her
türlü şeyi yapmaya başladı. İncirlik Üssü ile birlikte bölgedeki özellikle
Diyarbakır ve Malatyadaki hava üslerinin de sözde örgüte karşı kullanılmasının
kararlaştırıldığı anlaşıldı. İncirlik Üssündeki ABD askerlerinin varlığı
bilinmesine karşın Diyarbakır Askeri Üste de ABD askerlerinin varlığı Türkiye
tarafından değil, ABDli generaller tarafından ifşa edildi. Türkiyenin ABD ile
imzaladığı mutabakata göre her iki ülkenin üst düzey askerleri harekat
konsepti ve harekat planı adlı bir belge üzerinde çalışmalar yapacaktı.
Görüldüğü kadarıyla sözü edilen harekat planlarına göre ABD askerinin ülkenin
Güneydoğusundaki üslerde konuşlandırılması konusunda bir uzlaşı sağlanmış.
TÜRKİYE
SUSTU, NATO GENERALLERİ İFŞA ETTİ
Önceki gün
Washingtonda Türk-Amerikan Konseyinin 34üncü yıllık Türk-Amerikan ilişkileri
konulu konferansında ifşaatlar NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Başkomutanı
Orgeneral Philip Breedlove ve Genelkurmay Başkan Yardımcısı Orgeneral Paul
Selvadan geldi. İki General açıklamalarında İktidarın vatandaşından gizlediği
gerçekleri ortaya saçtı. İncirlik Üssünden sonra Diyarbakır Askeri Üste de
ABD askeri varlığını dile getiren Generaller, her zaman olduğu gibi yine
bölgesel istikrar ve IŞİDden dem vurmayı da ihmal etmedi. NATO Avrupa Müttefik
Kuvvetler Komutanı Breedlove, toplantı da Amerikan Hava Kuvvetlerinin son
dönemde Diyarbakırdaki askeri üsse de uçak ve personel sevk etmeye başladığını
söyledi.
TÜRKİYE
OLAĞANÜSTÜ MÜTTEFİK OLDU!
NATO
toplantısında ABD Genelkurmay Başkan Yardımcısı Paul Selvada Türkiyenin
sırtını sıvazlayarak başladığı konuşmasında, Ankaranın iki milyon mülteciye ev
sahipliği yapıyor olmasını övdü. Selva, Ankaranın Amerikan savaş ve tanker
uçaklarına, insansız hava araçlarına İncirlikte yer açmasının ve savaş
uçaklarının IŞİD bombardımanına katılmasının; personel arama kurtarma görevlisi
ve teçhizatlarının Diyarbakırda konuşlanmasına ve koalisyona Suriyenin
kuzeyinde istikrarlı ve güvenilir hava üstünlüğü sağlamasına izin vermesinin,
Türkiyeyi olağanüstü düzeyde önemli bir müttefik haline getirdiğini söyledi.
ERBAKAN 1996
YILINDA POSTALAMIŞTI
1991 yılında
yaşanan Körfez Savaşı bahane edilerek Saddam Hüseyinin Irakın kuzeyindeki
Kürt bölgesine saldırı girişimini engellemek isteyen ABD, Huzur Harekatı adı
verdikleri bir çalışma ile ülkenin kuzeyini uçuşa yasak bölge ilan
etmişlerdi. Bu gerekçeler doğrultusunda Çekiç Güç adı verilen ABD Askeri
Birlikleri Diyarbakıra konuşlanmış, bölgeden sözde Kuzey Irakın korunmasını
sağlamışlardı. Ancak bu süreç zarfında Çekiç Güç denilen yapının bölgede yeni
bir devlet oluşumuna zemin hazırladığı ve PKK terör örgütüne de yardım ve
yataklık yaptığı birçok rapor ve açıklamaya yansımıştı. Türk Genelkurmay
Başkanlığının basına sızan 1995 yılındaki iki raporu bu gerçeği doğrulamıştı.
Raporlarda, Çekiç Güçün Kuzey Irakta bir Kürt devleti kurduğu açıkça dile
getirilerken, yaşananlar, PKKya da helikopterlerden yardımlar atıldığı
kaydedilmişti. Tüm bu yaşananlardan sonra bir türlü siyasi bir irade
gösteremeyen Türkiye Refah-Yol Hükümetini beklemek zorunda kaldı. 1996 yılının
yaz aylarında iktidara gelen Erbakan Hükümeti, 6 ay sonra Çekiç Güçün görev
süresinin 6 aylık uzatılma aşamasında son noktayı koyarak, 31 Aralık 1996 günü
Çekiç Güç denilen şer odağını ülkeden söküp attı. Aradan geçen 18 yıldan
sonra bu sefer Saddam Hüseyin yerine IŞİD denilen bir küresel örgüt bahane
edilerek ABD askeri ikinci defa Diyarbakıra yerleştirilmiş oldu.
KAYNAK: http://www.milligazete.com.tr/haber/DIYARBAKIR_BOPUN_YILDIZI_YAPILIYOR/380111#.VhAVjvntlBc
Bop Neydi?
Merhum Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın 1992 konuşması
BOP EŞBAŞKANLIĞININ ASLI VE KANUNİ KARŞILIĞI NEDİR?
Tam 32 yerde Bize BOP eşbaşkanlığı görevi verildi diyen Recep Tayyip Erdoğan ve yandaşları bunları niçin ve nasıl inkâr etmeye kalkışmaktadır?
1- Kanal D / Teke Tek Programı: (16 Şubat 2004)
Şu anda Amerikanın da Büyük Ortadoğu Projesi var ya; Genişletilmiş Ortadoğu yani,işte bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir. Bunu başarmamız lazım.
2- Çırağan Sarayı / ABD-TESEV-Alman Marshall Fonu Toplantısı: (25 Haziran 2004)
Üstlendiğimiz misyon gereği, Ortadoğu ve Avrasya ülkelerine yöneleceği Eşbaşkanı olduğumuz Genişletilmiş Ortadoğu Projesi için
3- Yeni Şafak / İstanbul NATO Zirvesi Öncesi Konuşması: (25 Haziran 2004)
Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin buraya katılması Eşbaşkanlar OlarakTürkiye, İtalya, Yemen üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye çalışacağız.
4- İranda Basın Açıklaması: (28 Temmuz 2004)
Demokratik ortak olarak Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi içinde, bu projenineşbaşkanları arasındayım.
5- Davos / Klaus Schwabla Söyleşi Esnası: (28 Ocak 2005)
Türkiye işlevini Büyük Ortadoğu Projesi içinde, bu bölgede etkin bir şekilde yerine getirecektir. Her görüşmede, attığımız her adımda bunun uygulamasını yapıyoruz.
6- Zaman / ABD Yolculuğundaki Röportajı: (7 Haziran 2005)
Biliyorsunuz GOP, bir alt biriminin eşbaşkanlığını üstlendiğimiz bu proje. Olay sadece Ortadoğuyu kapsamıyor Bu konuda yapacağımız çalışmalara komşu ülkelerden başladık. Suriye, Lübnan, Fas, Tunus gibi ülkelere geziler düzenliyoruz. Yakında Cezayire gideceğiz, Ürdüne gideceğiz.
7- ABD / Wıllard Otel, Basın Toplantısı: (8 Haziran 2005)
Sea Island sürecinde Türkiye, İtalya ve Yemen Geniş Büyük Ortadoğu Projesinde bir görev üstlendik ve eşbakanlık bu üç ülkeye verildi
8- ABD / Amerikan Dış Politika Derneği (FPA) Toplantısı: (10 Haziran 2005)
Biz Türkiye olarak, bildiğiniz gibi, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifi çalışmalarında rol aldık. Eşbaşkan olarak bu süreci işletmeye devam ediyoruz.
9- Esenboğa Havalimanı / ABD Dönüşü Sırası : (12 Haziran 2005)
Biz Büyük Ortadoğu Projesine bu seyahatte başlamadık. Biliyorsunuz adı değişti, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifi olarak belirlendi. Bunun içerisinde Türkiye, İtalya ve Yemen, eşbaşkan olarak çalışmaya başladık.
10- Esenboğa Havalimanı / Lübnana Hareketinden Önceki Konuşması: (15 Haziran 2005)
Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifi çerçevesi içerisinde Türkiye eşbaşkanlıkolarak paylaştığı bir görevi yürütmektedir.
11- ABD / Dünya İş Konseyi (World Affaırs Councıl) Toplantısı: (7 Temmuz 2005)
Türkiyenin Amerika Birleşik Devletleriyle yapabileceği çok şey vardır. Türkiyenin Sea Island Sürecinde, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifinde Eşbaşkan olarak yer almış olması bundan kaynaklanmaktadır.
12- ABD / Dış İlişkiler Konseyi (CFR) Toplantısı: (13 Eylül 2005)
Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi içinde önemli bir rol oynuyoruz. Amerikanın Ortadoğuda oynayacağı önemli bir rol var. Onun bir parçasıyız ve şu anda onun dahilinde çalışıyoruz.
13- Ankara / AKP MYK Toplantısından Sonra Basın Açıklaması: (16 Kasım 2005)
Dışişleri Bakanı Gül, Bahreynde ABD Dışişleri Bakanı Condellize Rice ile Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi ile ilgili görüşecek. Söz konusu projede eşbaşkanlık görevi yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz.
14- Denizli Polisevi / İşadamlarıyla Toplantısı: (19 Kasım 2005)
Eğer bugün Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesinde Türkiye eşbaşkan olarak görev almışsa İşte şu anda bu görevi yapmaya çalışıyoruz.
15- TBMM / AKP Grubu Konuşması: (29 Kasım 2005)
Onun için biz şu anda Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi içerisinde eşbaşkanlık görevini üstlenmişiz.
16- ATV / Siyaset Meydanı: (28 Aralık 2005)
Biliyorsunuz, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi içinde eşbaşkanız, bunun gereği olarak da inisiyatif alma gayreti içindeyiz.
17- TBMM / AKP Grubu Konuşması: (21 Şubat 2006)
Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifindeki rolümüz, eşbaşkanlık görevimiz bize, özellikle Ortadoğuda önemli sorumluluklar yüklemektedir. Bugüne kadar başlattığımız bütün dış politika hamleleri, bu parametre üzerine kurulmuştur. Az önce birkaçını hatırlattığım bu girişimler, aynı dış politikanın, aynı vizyonun tutarlı ve tamamlayıcı parçalarıdır.
18- İstanbul Üsküdar / AKP İlçe Kongresi Konuşması: (26 Şubat 2006)
Biz Ortadoğuda GODKA denilen Geniş Ortadoğu Ve Kuzey Afrika Projesinin içinde eşbaşkanız. Biz orada görev ifa ediyoruz. Böyle bir görev Türkiyeye seçilerek verilmiştir.
19- İstanbul Tuzla / AKP İlçe Kongresi Konuşması: (4 Mart 2006)
Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanlarından biriyiz.
20- İstanbul Bayrampaşa /AKP İlçe Kongresi Konuşması: (4 Mart 2006)
BOPun eşbaşkanlarından biriyiz. Şimdi bu görevi yapıyoruz.
21- Sait Halim Paşa Yalısı / UBS Bankın Yemek Sofrası: (28 Nisan 2006)
Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesine bundan dolayı girdik.
22- Avusturya Seyahati: (11 Mayıs 2006)
Büyük Ortadoğu Projesine, Genişletilmiş Ortadoğu Projesine niye katıldınız, niye bunların içinde yer aldınız diye eleştiriler geliyor. Biz de elbette olacağız diyoruz.
23- Zaman / G-8 Zirvesine Giderken Röportajı: (13 Mayıs 2006)
Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesi eşbaşkanı olarak Türkiyeye büyük görev düşüyor.
24- Yeni Şafak / G-8 Zirvesine Giderken Röportajı: (13 Mayıs 2006)
Bölgemizdeki gelişmeler karşısında Türkiye olarak üzerimize büyük görev düşüyor. Bunun için de ABDye bir ziyaret planlıyorum Türkiye, Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi eşbaşkanı olduğu için, bunu ABDyle konuşmamız gerekiyor.
25- Esenboğa Havalimanı / Mısıra Giderken Anlatmıştı: (20 Mayıs 2006)
Ziyaretim sırasında Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi çerçevesinde yapmayı planladıklarımızı da anlatma fırsatını bulacağız.
26- TBMM / AKP Grubu Konuşması: (30 Mayıs 2006)
Türkiye, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi içerisinde ortak üyeliğe kabul edilmiştir. Bizler bunun için burada bir ortak üyeliği ve ardından da eşbaşkanlık görevini İtalya ve Yemen ile birlikte kabul ettik.
27- Artvin Çıkışı: (15 Temmuz 2006)
Biz Türkiye olarak GOKAP içerisinde yer aldıysak, bunun için bizlere davet yapıldı, bunlar olacak diye biz eşbaşkan olarak kabul ettik.
28- CNN / Larry Kıng Show: (27 Temmuz 2006)
Daha önce Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi içerisinde zaten yer almıştık. Burada eşbaşkanlık görevi üstlenmiştik.
29- CNN Türk / Editör Programı: (6 Kasım 2006)
BOP içerisinde davet edilen ülkeler kimlerdir? Türkiye var, Yemen vardı, üç tane eşbaşkan var.
30- Beyrut Dönüşü Açıklaması: (4 Ocak 2007)
Biz Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesini bunun için kabul ettik Türkiye, İtalya ve Yemenle eşbaşkanlık görevi üstlendik.
31- Alman Süddeutsche Zeıtung Gazetesine açıklaması: (7 Şubat 2008)
Bu sebeple TÜRKİYE, G-8 ülkelerinin de desteklediği Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi içinde inisiyatif almaktadır.
32- TBMM Grup Toplantısı: (13 Ocak 2009)
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, aynı zamanda Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanıdır Bu görevinden vazgeçsin diyorlar. Bunu anlatmak istiyorum. Büyük Ortadoğu Projesinin amaçları bellidir.
İşte bütün bu sözleri, Recep Tayyip Erdoğanın Amerikanın gizli ve kirli projelerinde görev aldığının ve Büyük İsrail Planına bilerek veya bilmeyerek katkı sağladığının çok açık itiraf ve ispatı görmek ve endişelerimizi dile getirmek, bir hakaret midir, yoksa uyarı mahiyetli bir durum tespiti midir? Ve kamuoyunun asıl merak ettiği, ülkemizi de parçalamayı hedefleyen yabancı bir projede eşbaşkanlık yapan kişinin ve hükümetin, anayasa ve kanunlarımızdaki ve toplum vicdanındaki karşılığı ve yaptırımı nedir? Bunların işlenmesi değil de gündeme getirilmesi suç sayılır duruma gelmişse, bu ülke nereye sürüklenmektedir? Üstelik sorulması gerekmez mi, bu ifade ve itiraflar doğruysa, Sn. Başbakan BOP eşbaşkanlığı görevine; hangi ülkeler ve mahfillerce, hangi yetki ve gerekçelerle Ve en tehlikelisi hangi gizli vaatler ve tavizler neticesi tayin edilmiştir? Bu görevle ilgili tavsiye ve talimatları kimler vermektedir ve nasıl yerine getirilmektedir?
TBMM, hükümet üyeleri, TSK ve MİT gibi devlet birimleri bu BOP eşbaşkanlığı göreviyle ilgili bilgi sahibi midir?
Sn. Başbakan; BOPun mahiyetini, böyle bir dış görevlendirmenin hukuki niteliğini, NATO ve BM gibi resmi üyeliğimiz dışındaki özel ve gizli projelerde görev almanın kanuni gerekçelerini, Milletimize ve Meclise açıklamak zorunda değil midir?
Siyasi rakiplerinin özel bilgilerini ve hiç kimseyi ilgilendirmeyen gizli ilişkilerini, tüm edep ve hürmet ölçülerini tepelercesine diline sakız edip çiğneyenlerden; ülkemizin, bölgemizin ve İslam âleminin geleceğini ve güvenliğini ilgilendiren yabancı ve yıkıcı projelerdeki görevinin aslını ve hesabını sormak, bazılarını niye bu denli rahatsız etmektedir?
Hükümranlık haklarımızın yabancı merci ve mahfillere devri, ülke birliğimizin bölünüp milli dirliğimizin tehlikeye girmesi anlamını taşıyan böylesi dış görevlendirmelere boyun eğmenin müeyyide maddeleri nelerdir? Milli iradenin ve TBMMnin de üzerinde, dışarıdan tayin ve görevlendirmeler geçerli ise, bir sürü masraf ve horoz kavgası ile yürütülen, demokratik seçim aldatmacalarına niye lüzum görülmektedir? Sn. Erdoğana bir ara bu projede görev verilmiş ama daha sonra zararlı ve yararsız olduğu fark edilip vazgeçilmişse, bunun da topluma açıklanması elbette gerekmez miydi?
YSKnın seçim öncesi hukuki gerekçeli vetolardan zoru görünce vazgeçmesi ve yine seçilen bazı PKKlı vekilleri reddetmesi üzerine yöneltilen hücumların bizzat TCye yönelmesi örneğinde olduğu gibi; yoksa hukuk, zorbalara karşı, kitabına uydurulan, ama zayıflara karşı katı biçimde uygulanan ayarı bozuk bir terazi midir?
BOP'un Amacı ve Asbaşkanları!
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), ABDnin 1997de oluşturduğu Yeni Amerikan Yüzyılı Projesinin (PNAC) bir alt unsuru olarak ortaya çıkan, sinsi ve Siyonist bir adımdır. Donald Rumsfeld, Paul Wolfowitz, Dick Cheney ve akıl hocaları Richard Perle ve William Kristol gibi üst düzey Yahudi stratejistlerin, İslam Dünyasına hâkimiyet amaçlıdır. ABD tarafından yetkili yöneticilerin açık beyanları dışında BOPa ilişkin yayınlanmış resmi bir belge bulunmamaktadır. Çünkü böyle bir durum Müslüman halkları kuşkulandıracak ve uyandıracaktır. Bu konudaki bütün değerlendirmeler, NNSS 02 olarak kodlanan Ortadoğuda ABDnin Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi: Bir 11 Eylül Sonrası Analizi (New National Security Strategy of The USA in tlıe Middle East Apost September 11 Analysis) adlı belgeye dayandırılmaktadır. Bu tür belgelerin tam içeriği ise haliyle gizli tutulmaktadır.
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi (PNAC) nedir ve Hangi Hesapladır?
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesinin kuruluş bildirgesinde; ABD dışişleri ve savunma politikaları amaçsız bir şekilde rüzgârda savrulmaktadır. ABD dünyanın en büyük gücü olmasına rağmen bu fırsatı boşa harcamak ve önümüzdeki görevde başarısız olmak tehlikesiyle karşı karşıyayız ifadeleri kullanılmıştı. Yeni Amerikan Yüzyılı Projesinin taraftarlarına göre, ABD, askeri harcamalarını artırmalı ve parayı teknolojik olarak en gelişmiş silah sistemlerine yatırmalı, böylece istediği her yere hızla ve az kayıp vererek müdahale edebilir duruma ulaşmalıydı. Bu düşünce aslında Amerikan halkının değil Siyonist Yahudi odakların fikri olmaktaydı. 2. Dünya Savaşının sonunda dünya ekonomik üretiminin yarısına yakınını gerçekleştiren ABD, açık farkla dünyanın en önemli ekonomik gücü idi. Ancak bu durum, 1990lara gelindiğinde artık geçerli değildi. Avrupa ülkeleri, gelişmiş ülkelerden üç kat daha hızlı büyüme oranına sahip olan Çin, ABDyi yakalama gayretindeydi. Birçok Cumhuriyetçi Parti hükümetinin danışmanlığını yapan Henry Kissinger, Soğuk Savaşın sonu, bazı gözlemcilerin tek kutuplu ya da tek süper güç dedikleri bir dünya var etmiştir. Ancak ABD, gerçekte, küresel gündemi tek başına dayatabilme konusunda bugün Soğuk Savaşın başlangıcında olduğundan daha iyi bir konumda değildir. Birleşik Devletler, Soğuk Savaş döneminde hiç yaşamadığı ölçekte bir ekonomik rekabet ile karşı karşıya gelmiştir diyerek Siyonist odakları uyarmaktaydı. ABDnin problemleri 1990ların ortalarında olduğundan çok daha fazlaydı. Yeni teknoloji patlamasının çöküşü, ABD şirketlerinin gerçek kârlarının açıkladıklarından yüzde 50 daha düşük olduğunu açığa çıkardı. Ve ABD ekonomisi normal işleyişini sürdürebilmek için, dünyanın geri kalanından (Aslen doğu Asya ülkelerinden) yılda yaklaşık 400 milyar dolar kadar borçlanmaya bağımlı kılmıştı. Bu durumda, ABDnin ekonomik zaaflarının üstesinden gelmek amacıyla askeri gücünü kullanmaktan başka çaresi kalmamıştı. Birbiri ardına yapılan askeri müdahaleler, ABDnin tüm gelişmiş ülkelerin bağımlı olduğu petrol kaynakları üzerinde denetimini sağlayacak ve ABDnin yatırım yapmak isteyen yabancılar için en güvenli ülke olduğunu vurgulayacaktı. Bush doktrini ne de ilham kaynağı olan bu görüşe göre ABD, büyük ekonomik ve askeri gücüne dayanarak dünyanın herhangi bir bölgesinde istediği dönüşümü yaptırabilir, kendisine yönelik tüm tehditleri ortadan kaldırabilir durumdadır.
Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, 11 Eylül terör eylemlerinin ardından yaptığı açıklamalarda, terörist ağının dünyanın her yerinde konuşlandığını ve bunlara bazı devletlerin de destek sağladığını ifade etmiştir. Rumsfelde göre bu terörist ağı harekete geçmeden önce yok edilmeli ve bunlara destek veren ülkeler askeri güç kullanılarak hizaya getirilmelidir.Bu Rumsfeld ekolü ve söz ettiği savaşta Bush doktrini olarak bilinmektedir. ABDnin 21. Yüzyılın ABD yüzyılı olması için hazırladığı Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi (PNAC), ABDnin tek başına dünya hâkimiyeti kurması için daha önce hazırlanmış projelerin birleştirilmesi ile elde edilmiş bir projedir. ABD politikalarında etkili olan stratejist Brzezinskiye göre ABDnin dünya hâkimiyetinin yolu Avrasyanın kontrolünden geçmektedir. Brzezinski, Doğu Avrupayı yöneten Merkez bölgeye kumanda eder; Merkez bölgeyi yöneten Dünya adasına kumanda eder; Dünya adasını yöneten, Dünyaya kumanda eder görüşündedir. Brzezinski, ABDnin Avrasya Stratejisini biçimlendirmek için yazdığı Büyük Satranç Tahtası adlı kitabında, ABD yönetimini bu bölgeyi kontrol edebilecek bir gücün ortaya çıkmaması konusunda: Amerikan politikasının nihai hedefi, iyi huylu ve uzun vadeli eğilimlerle ve insanlığın çıkarları ile uyum halinde, ortaklaşa küresel bir topluluk oluşturma hayaline sahip olmalıdır. Fakat bu arada, Avrasyaya egemen olan ve böylece Amerikaya meydan okuma yeterliğine sahip bir rakibin ortaya çıkmaması şarttır demekte, diğer taraftan Avrasyanın kontrolü ise Büyük Ortadoğu diye isimlendirilen bölgenin kontrolünden geçmektedir.
BOP Nedir, Hangi Somut Verilere Dayandırılmaktadır?
Dünya kullanılabilir petrol rezervlerinin yüzde 68i ve doğalgaz kaynaklarının yüzde 41ini içeren Ortadoğu, ABD ve tüm Batı ülkeleri için stratejik bir öneme sahiptir. Son 10 yılda saptanan rezervlerin ise yüzde 90ı yine bu bölgededir. 2020 yıllarına gelindiğinde, bu bölgenin dünya petrol talebinin yüzde 40ını karşılayacağı öngörülmektedir. Brzezinskinin Büyük Satranç Tahtasında ve S. B. Cohenin Dünya Sisteminin Jeopolitiği kitabında bu bölgenin önemi üzerinde ısrarla durulmaktadır. Bu bölge İslam, Çin ve Hint gibi üç büyük medeniyetin birbirleri ile arakesit oluşturdukları, buluştukları bir bölgedir. Batı medeniyetinin burada ciddi bir varlığı yoktur. Bu coğrafya, kara, deniz ve hava ulaşımında stratejik geçitlere sahiptir. Dünyanın en zengin petrol ve doğal gaz kaynakları bu bölgededir. Alternatif enerji kaynakları bulunamadığı taktirde gelecekte de bu üstünlüğü devam edecektir. Enerji açısından Japonya tamamen. Batı Avrupa ise %60 civarında bu bölgeye bağımlıdır. ABDnin enerji ihtiyacının ise çok küçük bir bölümü bu bölgeden sağlanmaktadır. Ancak ABD için İsrailin korunması her şeyin üstünde sayılmaktadır.
Ne var ki bölgede Amerikan düşmanlığı her geçen gün artmaktadır. ABD böyle bir gelişmeden ciddi bir rahatsızlık duymaktadır. Bu gelişimin büyük bir güç haline dönüşmeden kontrol edilmesini amaçlamıştır. Brzezinski 1997de yazdığı Büyük Satranç Tahtası adlı kitabında bu tehlikeye özellikle dikkat çekmiştir: Amerikan önceliğine İslamcı köktendincilikten (yani gerçekten milli, insani ve İslami bir düzenden) gelebilecek olası bir meydan okuma, bu istikrarsız bölgedeki sorunun bir parçası olabilir. İslamcı köktendincilik, dinsel düşmanlığı Amerikan yaşam biçimine karşı istismar ederek ve Arap-İsrail anlaşmazlığından yararlanarak çeşitli batı yanlısı Ortadoğu hükümetlerine zarar verebilir ve nihayet özellikle Basra Körfezinde Amerikanın bölgesel çıkarlarını tehlikeye atabilir diye uyarmıştır.
Büyük Ortadoğu denilen bu coğrafyadaki yönetimlerin çoğu halktan kopuk ve despotiktir. Halka zulmetmekte, kendileri lüks ve israf içerisinde yaşarken halk açlığa ve sefalete mahkûm edilmektedir. Vurgun, soygun ve yolsuzluk en yaygın olan bir şeydir. Bilimsel ve teknolojik alt yapı hemen hemen yok gibidir. BOP, Ortadoğu alanında yer alan halkların son derece kötü koşullarda yaşadığı gerçeğini istismar ederek hazırlanmıştır. Bu bağlamda 2002 tarihli BM Arap İnsani Geliştirme Raporunda sunulan veriler BOPa dayanak teşkil etmektedir. Buna göre, tüm yetişkin Arapların yüzde 40ı okuma-yazma bilmez durumdadır; işsizlik had safhaya ulaşmıştır, Arap ülkelerinin 2010da 50 milyon, 2020de de 100 milyon istihdam alanı yaratmaları kaçınılmazdır, Ortadoğu halkının üçte ikisinin günlük kazancı 2 dolardan azdır, bölgede yapılan yıllık yayın sayısı, tüm dünyada yapılan yayının sadece yüzde 1.1ini oluşturmaktadır; kadınlara ayrımcılık yapılmaktadır, demokratik kurumlar ya hiç yoktur ya da zayıftır; bölge halklarının sadece yüzde 1.6sının internet erişimi vardır, 22 Arap ülkesinin toplam GSGMsi tek başına İspanyanınkine bile ulaşamamıştır.
Bölgede (hepsi de emperyalizm ve Siyonizm destekli) köktendinci hareketler, terör örgütleri, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı yapan örgütlü suç şebekeleri hepsi sürekli tehditler üretmektedir. BOPu hazırlayanlara göre, bu unsurların ortaya çıkmasının ve taraftar toplamasının asıl nedeni, bölge halklarının içinde bulundukları olumsuz ekonomik ve sosyal çaresizlik ile bölgede varlığını sürdüren despotik rejimlerdir. Eğer, ekonomik ve sosyal koşullar düzeltilir ve demokrasiye geçiş sağlanırsa, yönetime katılım olanağı bulan ve refah düzeyi yükselen Ortadoğu halkları, Batıyı tehdit eden eylemlere destek vermeyecek, köktendinci hareketler zayıf düşecek, terör örgütleri çökecek ve ucuz petrolün Batı pazarlarına istikrarlı biçimde aktarılması güvence altına girecektir.
Ancak, ABDnin enerji kaynakları ve sevk yollarını kontrol etmek istemesinin nedeni sadece, kendi petrol ihtiyacını karşılamak veya dünyayı birlikte yönetmeyi planladıkları uluslarüstü şirketlerin petrol ticaretini sürdürmelerini güvence altına almak değildir. Çünkü ABD, ihtiyacının büyük bir bölümünü zaten çok verimli kendi kaynaklarından, geri kalan ihtiyacının önemli bir bölümünü Meksika, Venezüella ve Kuzey Denizinden (Norveç) karşılamakta, sadece küçük bir bölümünü Ortadoğu ülkelerinden almaktadır. Dolayısıyla, bölgeyi denetim altına almak istemesinde, kendi çıkarlarını sağlamak amacıyla ilgili hesaplar yapması yanında, esas amaç, dünya üzerindeki rakiplerinin çok büyük ölçüde bu kaynaklara bağımlı olmasıdır. ABDnin rakipleri üzerinde ekonomik baskı kurabilmesi için, sadece Ortadoğudaki petrol ve gaz kaynaklarını denetim altında bulundurması lazımdır, ayrıca komşu bölgelerde bulunan enerji kaynaklarının erişim ve sevk yollarının da kontrolü de şarttır. Bu stratejiler, ABDyi Ortadoğu coğrafyasının yanında, stratejik önem taşıyan diğer yakın bölgelerin de kontrol altına alınması gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.
Büyük Ortadoğu diye anılan bölge, tarih boyu dünyayı kontrol etmek isteyen güçlerin hep ilgisini çekmiş ve bütün büyük güçlerin çatışma alanı haline gelmiştir. Sovyetlerin çöküşü ile ABDnin bölgeyi kontrol edebilmek için gelip yerleşmesi ve bölgede üsler kurması daima stratejik hedefleri arasında olmuştur. Normal şartlar altında da buraya gelip yerleşebilmesi söz konusu değildi. Olağanüstü bir durum oluşturulmadan veya Batı medeniyeti için büyük bir tehlike ve tehdidin bu bölgeden gelebileceğini ortaya koymadan ABDnin buralara girmesi de mümkün gözükmemekteydi. İşte 11 Eylül ile bu gerekçeler üretilmişti. Nitekim 11 Eylülün ertesinde ABD, Büyük Ortadoğu denilen coğrafyanın en stratejik iki bölgesini işgal etmiştir. Afganistan olayında dünya kamuoyundan büyük bir destek gören ABD, aynı desteği Irak işgalinde görememiştir. BM ve NATOnun işgalde kullanılması engellenmiştir. Şimdi ABD, G-8, NATO ve AByi ikna etmek için Büyük Ortadoğu Projesine(BOP) ayrı bir elbise giydirip sunmaya yeltenmiştir ve ABD derin devleti sayılan Siyonist Yahudi Lobilerinin talimatı yerine getirilmiştir.
BOP'un Görünür Amaçları:
ABD yönetiminin kamuoyuna dönük yaptığı yazılı ve sözlü açıklamalardan BOPun görünür amaçları aşağıdaki gibi özetlenebilir:
– Bölgedeki Kitle İmha Silahlarının (KİS) kontrol edilmesi, üretiminin ve yaygınlaştırılmasının engellenmesi
– Bölgedeki terör odaklarının kurutulması, terörle mücadelenin sürekli hale getirilmesi,
– Totaliter rejimlerin demokratikleştirilmesi,
– Serbest piyasa ekonomisinin yaygınlaştırılması ve gerekli mekanizmaların yerleştirilmesi,
– Bölgenin modernleştirilmesi,
– İnsan haklarının ve özgürlüklerin geliştirilmesi,
– Kadınlara eşit hakların verilmesi,
– Radikal İslami unsurların temizlenmesi,
– Dini eğitimde reforma gidilmesi. Aslında bunların hepsi bahanedir, zehire sürülen çikolata gibidir.
ABDde yönetimde bulunan Yeni Muhafazakârların önemli isimlerinden Richard Perleun yazdığı Şerre Son (An End to Evil) adlı kitapta işlenen ana tema:
Batı ya İslama karşı zafer kazanıp güçlenecektir veya bir saldırıya, hatta soykırımına uğrama tehlikesi çok yüksektir. Müslümanların gazabının ve anarşik tavrının kökü İslamın kendisindedir. Suudi Arabistan teröre karşı ya batı ile tam işbirliği yapacak veya zengin petrol kaynaklarının bulunduğu Doğu eyaleti ondan kuvvet zoru ile koparılacaktır. İsrail-Filistin ihtilafına gelince, Washingtonun bir Filistin kurulması fikrinden vazgeçmesi gerekir. 11 Eylülün ortaya çıkardığı İslam dünyasındaki belayı, Judca tepelerinde 23üncü Arap devletini kurarak tedavi edemeyiz. Tahrandaki rejim mutlaka yıkılmalı ve bu maksatla İranlı muhaliflere her türlü yardım yapılmalıdır. Müslüman gazabı Arap kültürü ile özdeşleşmiştir. Ortadoğudaki köktendinciler ve laik militanlar, Sünniler ve Şiiler, Komünistler ve Faşistler birbiri ile kaynaşmışlardır. Hepsi patlamaya hazır gazabın haznesinden fışkırıyorlar. Bu durumun çaresi demokrasi değil demokratikleşmedir; Yani batı ile uyumlu ve ılımlı partilerin işbaşına getirilmesidir. Yoksa Demokratikleşme derhal seçimlere gidilerek sonra onun sonuçlarına katlanmak anlamına gelmez. Seçimler 1995te Cezayirde denenmiştir. Orada yozlaşmış statükonun yerine az daha köktendinciler yerleşecekti. Aynı şekilde Türkiyedeki Erbakan hareketi de, kontrolsüz demokrasinin bir neticesidir ve oldukça tehlikelidir. Böyle bir sonuç kabul edilemez. Reform süreci güdümlü ve tedrici olmalıdır
ABDde Ulusal Demokrasi Vakfı Başkanı Cari Gershman da bölgeye ilişkin demokrasi stratejisini anlatırken Batılı değerler doğrultusunda özgürlükler ve hukukun üstünlüğü garantiye alındıktan sonra yönetim biçiminin krallık ya da cumhuriyet olması önemli değildir derken, asıl niyetlerini ifşa etmiş olmaktadırlar.
ABD imparatorluğunu genişletebilmek için hedef aldığı ülkeleri alt etnik gruplara bölüp yeni uluslar oluşturmayı bir strateji olarak benimsemiştir. Mevcut yönetimde danışmanlık yapan ve Afganistanın geleceğinde Amerikan Politikası Koordinatörlüğü görevini üstlenen Richard Haass, Karışıklık adlı kitabında yeni bir ulus inşa etmeyi, ABDnin işgal edeceği bölgelerde hâkimiyet kurabilmesi için şart olarak görmektedir:
Güç, eğer bir politik değişiklik olayı ise, fazla bir zekâ gerektirmeden ve biraz da iyi şansla işe yarayabilir. Aksi halde tek başına güç kullanımı politik değişikler için yeterli değildir. Bu şekilde bir değişiklik için en etkili yol; ülkelerde etnik ve mezhebi karışıklık yaratmaktır. Yeni bir Ulus inşa etmek bu yollardan biridir. İlk önce buna karşı çıkanları ve milli birliği savunanları susturacaksın ve daha sonra başka bir topluluk yaratma işiyle meşgul olacaksın.
Diğer taraftan 2003 yılında RAND Corperation tarafından hazırlanan Sivil Demokratik İslam: Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler adlı raporda, Türk İslamı, Alman İslamı, Arap İslamı, Mısır İslamı, Köktendinciler, Gelenekçiler, Modernist Müslüman ve Ilımlı İslam gibi kavramlaştırmalara gidilmesi, Büyük Ortadoğu coğrafyasında yeni ulus inşasının yanı sıra yeni dinler inşa edilmek istendiğini göstermektedir. Bugün ABD, Irak ve Afganistanda buna benzer bir politika izlemektedir. Büyük Ortadoğu projesinin gizli amaçlarından en önemlisi bölgeyi etnik ve dini eksenli olarak paramparça edecek tarzda yeni uluslar ve yeni dinler ortaya çıkarmaktır. Son Libya ve Suriye müdahaleleri de bu amaçlıdır.
BOPun gizli amaçlarından biri de, uluslararası sermayenin tam olarak giremediği bu bölgeye girip yerleşmesini sağlamak ve bunu güvence altına almaktır. Onun için bu bölgede yer alan devletler uluslararası şirketlerin menfaatine uygun bir şekilde yeniden yapılandırılmak istenmektedir. Büyük Ortadoğu Projesinin gizli amaçlarından bir diğeri de, bölgenin sahip olduğu enerji kaynakları ve bunun uluslararası camiaya ulaştırılma yollarının kontrol altına alınmasıdır. Yukarıda Büyük Ortadoğu bölgesinin önemini incelerken, bölgenin dünyanın en büyük petrol ve doğal gaz rezervlerine sahip olduğunu, AB ve Japonyanın buraya neredeyse tam bağımlı olduğunu ifade etmiştik. Bu bölgeye enerji bakımından en az bağımlı olan ABDdir. Üstelik de bu bölgedeki petrollerin işletilmesinin büyük bir kısmı Gulf, Exxon, Chevron ve Texaco gibi dev ABD petrol şirketleri tarafından yapılmaktadır.Dolayısıyla ABDnin kendi ihtiyacı olan petrol veya doğal gaz ihtiyacını bu bölgeden temin etme konusunda herhangi bir sıkıntısı yoktur. Bundan dolayı BOP kapsamında Enerji kaynaklarını ve yollarını güvenliğe almak bu projenin amacı olamaz. Enerji bakımından bu bölgeye bağımlı olan ve gelecekte ABDye rakip olabilecek güçleri, enerji vanalarını kontrol ederek terbiye etmek BOPun gizli amacıdır. ABD rakiplerini devre dışı bırakabilmek için bu bölgedeki enerji kaynaklarını rakiplerine karşı bir silah olarak kullanmak istemektedir.
Brzezinski National Interest dergisindeki (Kış 2003) Hegemonik Bataklık (Hegemonic quicsand) adlı makalesinde bunu şöyle ifşa etmektedir:
(Bölgenin enerji kaynaklarına ilişkin) veriler, ABDye buraya egemen olmaktan başka bir alternatif bırakmamaktadır. O nedenle ABD, Global Balkanları (Büyük Ortadoğu) kendi stratejik çıkarlarına uygun olarak şekillendirmelidir. Bu bölgeye egemen olmak ABDye başka bir stratejik manivela da sağlamaktadır: Ekonomileri bölgeden güvenli petrol akışına bağımlı Avrupa ve Asya ekonomilerini denetim altında tutma gücü. Bu bölge o kadar önemlidir ki, ABD herhangi bir bölgesel gücün beklenti ve önceliklerini buraya dayatmasına izin vermemelidir
BOPun gizli amaçlarından birisi de: İsrailin güvenliğinin sağlanması ve Siyonizmin Büyük İsrail Projesinin hayata geçirilmesidir. Bugünkü ABD yönetiminde Yahudiler oldukça etkindir. Yönetimin şahinler kanadını Yahudiler teşkil etmektedir. Pek çok siyaset bilimciye göre ABDyi İsrail egemenleri ve Yahudi sermayesi ile bağlantıları olan 400 Amerikan zengini yönetmektedir. Bugün Amerikada, devlette ve hatta özel sektörde hiç kimse, Başkan dahil İsrailin politikalarını körü körüne desteklemedikçe, sandalyesinde kalması mümkün değildir. Çünkü, Amerikada insanları yöneten iki güç odağı, yani paranın ve medyanın (yazılı ve görsel basın ve sinema) patronları kesinlikle Yahudilerdir. Büyük Ortadoğuyu terörden arındıracağını söyleyen ABDnin İsrailin yaptığı devlet terörünü kayıtsız şartsız desteklemesi, ABDdeki Yahudi nüfuzunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.
BOP'un Gizli Amaçları:
1- Bölgede ABDye karşı meydana gelebilecek bir meydan okumayı kırmak, Ilımlı İslam adında yeni bir anlayışı bölgeye yaymak. Bununla eş zamanlı olarak etnik temele dayalı yeni uluslar inşa edip bölgedeki karışıklığı ve çatışmayı sürekli kılmak.
2- Devletlerin Uluslararası Sermayeye göre yapılandırılmasını sağlamak.
3- Bölgedeki enerji kaynaklarını ve ulaşım yollarını kontrol ederek, buralara bağımlı olan ve gelecekte ABDye rakip olabilecek güçleri frenlemek. Bölgede var olan stratejik madenlere el koymak.
4- Bölgede İsrailin güvenliğini garantiye almak.
5- BOP bahanesiyle Arzı Mevud'u içine alan Büyük İsrail İmparatorluğunu kurmak.
BOP'un Tarihsel Geçmişinde Ne Vardır?
ABDde yapılan G8 toplantısına, Kuzey Afrika ve Genişletilmiş Ortadoğu Girişimi adıyla sunulan BOPa ilişkin ilk somut bilgiler, Londra merkezli Arapça yayın yapan El Hayat gazetesinin 13 Şubat 2004 tarihli sayısında yer almıştır. Büyük Ortadoğu kavramının, klasik Ortadoğu ile birlikte bağımsızlığını yeni kazanmış Orta Asya ve Kafkasya ülkelerini de kapsayacak biçimde akademik düzeyde kullanılışı ise, 1990ların ortalarına rastlamaktadır. BOPun siyasal düzleme taşınması çabaları ise 2000de başlamıştır. Ancak kuşkusuz BOP konusunda en önemli kilometre taşı, Bush döneminde ABD dış politikasına hâkim olan yeni muhafazakârlara karşı yeni liberal görüşü savunan Ronald Asmusun Kenreth Pollack ile birlikte kaleme aldığı ve Washington Post gazetesinde 22 Haziran 2003 tarihinde yayımlanan The Neoliberal Take On The Middle East (Ortadoğunun Neoliberal Açıdan Ele Alınışı) başlıklı makalededir. Makaleye göre, Ortadoğudaki tehditlerin ortadan kaldırabilmesi, ancak NATOnun Soğuk Savaş döneminde SSCBye karşı uyguladığı gibi uzun soluklu ve kapsamlı bir proje ile mümkün olabilir. Ortadoğu, yeni muhafazakârların savunduğu gibi güç kullanılarak dönüştürülemez, bu dönüşüm ancak Avrupalı müttefiklerle de işbirliği yaparak ve ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal boyutları da içeren kapsamlı bir projeyle mümkün olabilir
ABD yönetimi 21. Yüzyılı bir Amerikan Yüzyılı olarak düşünmekte ve stratejilerini buna göre şekillendirmektedir. O nedenle bütün projeler, PNAC ana projesinin alt projeleri olarak şekillenmektedir. BOP da ABDnin Avrasya hâkimiyeti için geliştirdiği bir alt projedir. Kamuoyuna ilk kez Joint Forces Quarterly dergisinin (ABD Silahlı Kuvvetler dergisi) Sonbahar 1995 sayısında The Greater Middle East ismi ile duyurulmuş emperyalist ve Siyonist bir girişimdir. 26 Şubat 2003te Amerikan Girişim Enstitüsünde ABD Başkanı Bush tarafından Ortadoğuda Demokratik Değerlerin Yayılmasını Öngören Plan açıklanırken, Büyük Ortadoğu Projesinden bahsedilmiştir. Bush ayrıca 9 Mayıs 2003te yaptığı bir konuşmada 10 yıl içerisinde ABD- Ortadoğu Serbest Ticaret Bölgesinin kurulacağını açıklayarak, projenin hedeflerinden birini dile getirmiştir. Bushun Ulusal Güvenlik Danışmanı Condolezza Rice da, 7 Ağustos 2003te The Washington Post gazetesindeki yazısında, BOP kapsamında 22 ülkenin hedef tahtasına konulup yeniden yapılandırılacaklarını belirtmiş, projenin kapsamı hakkında daha ayrıntılı bilgi edinilmesine imkân vermiştir. Ulusal Demokrasi Vakfında 6 Kasım 2003te Bush, Ortadoğuyu Özgürleştirme Stratejisini açıklayarak BOPta nelerin sloganlaştırılması gerektiği mesajını iletmiştir. Başkan Yardımcısı Dick Cheney de, Davosta Dünya Ekonomik Forumunda Büyük Ortadoğuya Reform projesini açıklamıştır. Dışişleri Bakanı Colin Powell, değişik zamanlarda yaptığı konuşmalarda İslam coğrafyasının siyasal olarak değiştirileceğini belirtmiştir. ABD NATO Konseyi Daimi üyesi Nicholas Burns, 24 Ekim 2003te NATO ve Büyük Ortadoğu adlı bir toplantıdaki konuşmasında, NATOya yeni bir misyon biçilip Büyük Ortadoğuda konuşlanmasını istemiştir. Londrada yayınlanan El Hayat gazetesi 13 Şubat 2004te, ABDnin G-8 zirvesi için hazırlatıp üye ülkelere dağıttığı taslak metinde BOPun ayrıntılarına yer vermiştir.
BOP Hangi Ülkeleri Kapsamaktadır?
BOPun eylem alanı resmen ilan edilen net sınırların da ötesine taşmaktadır. Her an yeni ülkelerin kapsam içine alınabilmesi için açık kapı bırakılmaktadır. Bununla birlikte özellikle ABD kaynakları 27 ülkenin ilk planda BOP çevresinde değerlendirildiğini vurgulamaktadır. Bu ülkeler şunlardır: Afganistan, Bahreyn, BAE, Cezayir, Cibuti, Fas, Filistin Özerk Yönetimi, Irak, İran, İsrail, Katar, Kuveyt, Komor Adaları, Lübnan, Libya, Mısır, Moritanya, Pakistan, Somali, Suudi Arabistan, Sudan, Suriye, Tunus, Türkiye, Umman, Ürdün ve Yemen. Bu ülkelerin harita üzerinde ve resmen değil, ama Irak gibi fikren ve fiilen bölünüp, siyasi, ekonomik ve kültürel yönden ABDnin güdümüne sokulması amaçlanmıştır. Genişleme halinde bu alana Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetleri ile Endonezya ve Malezyanın da dahil edilebileceği konuşulmaktadır. Fas ve Moritanyadan başlayıp Afrikanın kuzeyi, Ortadoğunun tamamı, Kafkaslar, Kazakistan, Türki Cumhuriyetler, Orta Asya, Afganistan, Pakistan ve Bangladeşe kadar uzanan tüm bölge, Büyük Ortadoğu diye anılmaktadır.
Büyük Ortadoğu Projesinde Türkiye için kullanılan sıfatlar ise: model ülke, merkez ülke, Yeni Osmanlı Misyonu biçimindedir. Türkiye, bu projeye yaklaştıkça hem kendi güvenliği ve geleceği tehlikeye girmektedir hem de bölge halkının tepkisini çekmektedir. Türkiye için kullanılan Ilımlı İslam kimliği de İslamı yozlaştırmaya yöneliktir. ABD Başkanı Bushun Başbakan Erdoğan ile görüşmesinde BOPun bel kemiğini Türkiye oluşturmalıdır ifadesinde de açıkça anlaşıldığı üzere Türkiye bu projenin merkezinde yer almaktadır. BOPa göre ABD, bölgedeki radikal dini anlayışın terörü beslediği, bu anlayışların ehlileştirilmesi gerektiği kanaatini taşımaktadır. Batı, yıllarca Ortadoğuda otoriter rejimleri destekleyip sahip çıkmıştır. Bu rejimlerin doğurduğu tepkiler radikal anlayışları beslemiş ve o anlayış da şimdi Batıyı hedef almıştır. ABD bunun üzerine, radikal dini anlayışlar yerine Ilımlı İslam anlayışını getirmeye çalışmaktadır. Ilımlı İslamı desteklemek aslında eski bir politikadır. ABD, Sovyet rejimi çökene kadar Yeşil Sovyet ideolojisine karşı tampon olarak manipüle edilen Ilımlı İslam anlayışı Artık BOPun bir ayağını oluşturmaktadır. BOPta ABDnin Türkiyeye bu anlamda bir rol biçtiği açıktır. Şu anki haliyle ılımlı İslam teriminde vücut bulan bu rolün Türkiyenin çıkarlarına ve devletimizin yapısına aykırılığı ortadadır. ABDnin projesinin öngörülerinden birisi de, demokrasinin büyük bir devletin gözetiminde etnik ya da dini topluluklara dayanarak, küçük ulus devletleri içerisinde yerleşmesini sağlamaktır. Bu anlamda BOP Türkiyenin üniter devlet yapısına ciddi bir tehdit olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye Erbakan Hocanın D-8ler projesi gibi atılımlarla kendi ağırlığını hissettiremezse, bölgeye yönelik politikalardan kendini soyutlayarak sadece tehdit algılamasını dillendirerek hiçbir yere varamayacaktır.
Sonuç:
ABDnin taslağında yer alan ve Büyük İsrail hayaline dayanan reformların tamamen emperyalizm amaçlı olduğu açıktır. Bu nedenle AKPnin ve diğer işbirlikçi partilerin bu sinsi ve Siyonist projeye taşeronluk yapmaları ve Recep Tayyip Erdoğanın BOPun eş başkanlığı gibi talihsiz bir görevden gurur duymaları şaşırtıcıdır. Türkiye, milli ve haysiyetli bir yönetim ve yönelişle; D-8 gibi onurlu ve olumlu projeleri sahiplenmekle, Yeni ve Adil bir Dünyanın öncülüğünü üstlenecek bir konumdadır. Tarihi ve tabii şartları ve potansiyel imkânları, bizi buna zorlamaktadır.*
* Nail Kızılkan. Milli Çözüm Dergisi. Kasım 2007
KONUYLA İLGİLİ DİĞER MAKALELERİMİZ:
2) Siyonist Senaryoda; DİNDARLIK ROLÜ OYNANMASI
http://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/siyonist-senaryoda-dindarlik-rolu-oynanmasi