Fıtrat bozukluğu ve
ahlak dejenerasyonu olan EŞCİNSELLİK ABNİN ALÂMETİ FARİKASIDIR!
Gemi yapımında ve lüks inşaat taşlarını tutturmada kullanılan zift (katran, karasakız) üretim ve ticaretiyle aşırı zenginleşip şımaran ve bugünkü terörist İsrailin işgal ettiği bölgede yaşayan LUT (AS) kavmi kadınlarını bırakıp şehvetle erkek erkeğe yanaşmaları sonucu helak olup yerin dibine batmışlardır. Bu ahlaksızlığı meşrulaştıran ABnin ve Onun talibi ve takipçisi olan hükümetlerin de (tevbe edip Hakka dönmezlerse) akıbeti felaket olacaktır.
İktidar yandaşı İslamcı takımının ve ucuz kahramanlık gösterisi yapanların, İstanbulda yürüyüşe katılan eşcinsel ahlaksızları hedef alıp, ama bunu bize dayatan Avrupa Birliğine ve Ona girmek için can atan ve her türlü hakarete katlanan İşbirlikçi Hükümetine toz kondurmamaları acaba ahmaklığın mı yoksa münafıklığın mı bir göstergesi sayılmalıydı? Şu dindar ve kahraman(!) iktidarın 2011 yılında AB ile eşcinselliğin temel insan haklarından sayılmasını ve kanunla meşruiyet kazandırılmasını da içeren İstanbul Anlaşmasını imzaladığını, daha geçen sene Binnaz Toprakla Nursuna Memecanı İbneliği kurumsallaştırma hazırlığı için Avrupaya yolladığını hatırlatmamız bu din istismarcılarının keyfini niye kaçırmaktaydı?
Sözlükte havuzu çamur vb. ile sıvamak suretiyle onarmak anlamına gelen livâta kelimesi örfte; erkekler arasındaki eşcinsel ilişkiyi anlatır. Kelime anlamını, erkekler arası eşcinsel ilişkinin yaygın olduğu Lût kavminden almaktadır.
Kuranda ve hadislerde yer alan ifadelerden hareketle İslâm âlimleri, livâtanın dünyevî cezayı da gerektiren haram bir fiil olduğu konusunda görüş birliğine varmışlardır. Hatta livâtayı haramlık bakımından zinadan daha ağır bir fiil olarak kabul edenler de vardır. Livâta yapan kimseye verilecek ceza konusunda ise İslâm hukuk ekolleri farklı görüşlere sahiptir. Bu konudaki fikir ayrılığı, livâtanın zina kapsamında bir suç mu yoksa ondan ayrı başka bir suç mu teşkil ettiği konusundaki farklı yaklaşımlardan, ayrıca bu fiili işleyen kimselere verilecek ceza ile ilgili hadislerin yorumundan kaynaklanmaktadır.
İslâm hukukçularının çoğunluğu, Kuranda hem zinanın hem livâtanın açık hayâsızlık ve çirkin davranış (fahişe) olarak nitelendirilmesini dikkate alarak livâtayı zinaya kıyas etmiş, bu fiilin zina olarak adlandırılacağı ve zina ile aynı hükümleri taşıdığı kanaatine varmıştır. İmam Şâfiî ile Hanefî hukukçularından Ebû Yûsuf ve Muhammed b. Hasan eş-Şeybânîye göre livâta yapan kişiye zina suçuyla aynı ceza uygulanır.
Livâtanın gerek din ve ahlâk gerekse milli vicdan açısından günah, çirkin ve suç teşkil eden bir fiil olmasının yanı sıra tıp otoriteleri de anal ilişkinin zedelenmeye ve yaralara yol açtığını, özellikle AIDS hastalığını meydana getiren virüsün eşcinsel ilişkiler yoluyla açılan yaralardan kolayca girmek suretiyle hızlıca ürediğini saptamışlardır. Eşcinsel ilişkilerin Batı toplumlarında giderek yaygınlaşması ve bireysel özgürlük kapsamında ele alınması ahlaksızlığın son aşaması ve helakin yaklaşmasıdır.
Şimdi ey faizci, zina serbestçisi ve eşcinselci iktidarın dindar ve takvalı taraftarları.. Ey bu haramların, haksızlıkların ve ahlaksızlıkların fetvacı ilahiyatçıları.. Ne buyurursunuz, bu iktidarınızın ve kahraman Lider takımının AB ile eşcinselliği meşrulaştırma ve yaygınlaştırma çabalarına eğer kalben de razı ve hazırsanız, o takdirde vicdanınız yalamadır ve ruhunuzda eşcinsel sapma başlamıştır Yok eğer imanınız ve vicdanınız iktidarın bu ahlaksız tavır ve tahribatlarından rahatsız olduğu halde destekliyorsanız, o durumda da makam ve menfaat hatırına Haksızlıklar karşısında susan konumundasınız!.. Ve hele, işte bu marifetli Hükümeti ve beyin ekibini, hala Erbakanın devamı gibi göstermeye çalışanlar ise, gaflet ve cehaletten çok öte aklen ve vicdanen Lutileşmiş yandaşlardır.
Bu konuda Sn. Burhanettin Canın tespitleri önemli ve uyarıcıdır:
Homoseksüellik sorununu üç boyutuyla ele almak lazımdır. Birinci boyutu, ilahi yasaya göre kâinatta olan her şeyin eş (zevc, çift) olarak yaratılmasıdır. Zevcler, dişi-erkek, pozitif-negatif olarak yaratılmıştır. Karşıt cinsler arasında çekim kuvveti; aynı cinsler arasında ise itme kuvveti vardır. Bu normal ve doğal durumdur. Anormal durum, aynı cinsler arasında bir şehvet ve çekim kuvvetinin ortaya çıkmasıdır.
Konunun ikinci boyutu, eşcinselliğin, aynı cinsler arasında bir cazibe ve şehvetin kışkırtılmasıyla anormal bir durum, bir hastalık hali olmasıdır. Normal şartlar altında, genlerle oynanmamışsa, eşcinselliğe ilişkin herhangi bir gen mevcut olmayıp kişi, bu hastalığa, 0-4 yaş aralığında içinde yaşadığı sosyo-kültürel ve sosyo ekonomik çevreden dolayı yakalanmaktadır.[1]
Sorunun üçüncü boyutu ise; eşcinselliğin bir hastalık değil bir yaşam tarzı olarak kabul edilerek meşrulaştırılması ile toplumların helakine neden olan büyük bir günahın yaygınlaştırılmasıdır.
Eşcinsellik ve Eşcinsel Birliktelik İlahi Dinlerde Yasaklanmıştır
Eşcinseller, iki ana sınıfa ayırtılmaktadır:
Birinci Grup: Kişi kendisini hasta olarak kabul etmektedir ve sapkınlığın farkındadır.
İkinci Grup ise: Kendilerini hastalıklı ve ahlaksız kabul etmeyip eşcinselliği, bir yaşam tarzı olarak benimseyen ve bunu, insan hakları, bireysel özgürlük konuları çerçevesinde topluma kabul ettirmeye çalışanlardır.
Asıl tehlikeli olan bu ikinci tabakadır. Birinci gruptakilere tedavi olabilmeleri için her türlü yardım yapılırken; ikinci gruptakilerin ifsadına karşı da amansız bir ıslah mücadelesi başlatılmalıdır. İnsan fıtratına, aile yapısına ve toplum hayatına savaş açmış bir bozuk düşüncenin ve yaşam şeklinin, hoş görülebilecek bir tarafı yoktur; insan hakları ile de ilgisi bulunmamaktadır. Bu nedenle tüm semavi dinler, eşcinselliğe ve eşcinsel yaşam tarzına savaş açmışlardır.(Kuranda Araf 80-84; Hud 77-83; Şuara 165-174; Neml 54-58; Ankebut 28-35; Zariyat 33-37; Meariç 29-31; Kitab-ı Mukaddeste: Yar.19/1-29; Yahuda1/7; Leviller 18/22; 20/13; Romalılar 1/26-27; 1.Korintliler 6/9-10) eşcinsel olan Lut kavminin cezalandırılma nedenleri ve cezalandırma şekli, geniş bir şekilde yer almaktadır.
Hz. Lut Peygamberin, Eşcinsel Yaşam Tarzına Karşı Ahlaki Cihadı!
Eşcinsellik, sadece 20-21. asırlarda ortaya çıkmış bir sapıklık sanılmamalıdır. Kurana, İncil ve Tevrata göre eşcinsellik, ilk kez Hz. Lutun kavminde ortaya çıkmıştır. Ondan önce hiçbir toplumda, böyle bir davranışa ve yaşam şekline rastlanmamaktadır (Araf 80; Ankebut 28). Hz. Luttan sonraki Peygamberlere gönderilen her üç Kutsal Kitapta, bu konu üzerinde özenle durulmaktadır.
Hz. Lut, eşcinsel hayat tarzını, ölçüyü aşma-sınırı çiğneme, çirkin hayâsızlık, kötülük, fesad, fasıklık, akılsızlık, cehalet, iğrençlik, utanç verici bir tutku, sapıklık ve günahkârlık olarak nitelemekte ve de şiddetle karşı çıkmaktadır:
Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz. Siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz. İçinizde hiç aklı başında olan (reşid) bir adam da yok mu? Yaptığı şeyin rezalet ve neticesini bilmeyen bir kavim. Fesat çıkarmakta olan bir kesim. Suçlu-günahkâr bir kavim (Kuran: Araf 81; Şuara 165, 166; Neml 55; Hud 78; Neml 54-55; Ankebut 28-34; Zariyat 32; Kitab-ı Mukaddes: Levililer.20/13; 18/22; Romalılar.1/26-27).
Hz. Lut, kavmini bu hastalıklı sapkın yoldan çevirmek ve Allah tarafından cezalandırılmalarını engellemek için onları meşru olan yola çağırmıştır. Onlara, kadınlarla nikâhlanarak aile kurmalarını, böylelikle doğal olan, insan fıtratına uygun bir yaşama dönmelerini tavsiye edip durmuşlardır. (Kuran: Hud 78; Kitab-ı Mukaddes: Yaratılış 19/8). Maalesef kavmi ise meşru olanı, doğal olanı ve fıtrata uygun olanı inkâr ve isyan edip ahlaksızlıkta inatlaşmıştır. (Hud 79).
Hz. Lut, kavminin bozuk yaşam tarzına ve şeytani arzularına karşı çıkmada çok fazla ısrarcı olunca; kavmi, işi daha da ileri götürüp Hz. Lutu sürgüne göndermekle tehdit etmeye başlamışlardır. (Kuran: Neml 56; Şuara 167; Kitab-ı Mukaddes: Yaratılış.19/9).
Hz. Lut kendisine yapılan kınama, alay ve tehditlere karşı kınayıcıların kınamalarından, alay edicilerin alaylarından ve tehdit edicilerin şantajlarından yılmayarak, onlara teslim olmamış ve onurlu mücadelesini asla bırakmamıştır. (Hud 80; Şuara 168).
Eşcinsel Yaşam Tarzı Helak Olmakla Sonuçlanır!
Hz. Lutun halkının yapılan uyarıları ciddiye almaması, şirretliklerini artırması ve Hz. Lutu tehdide başlamaları ahlaki fesatlık ve fasıklıkta sınırı aşmaları nedeniyle üzerlerine ilahi azap hak olmuştur (Kuran: Hud 81; Araf 83; Şuara 170, Neml 57; Ankebut 21, 34; Zariyat 31-32; KitabıMukaddes: Yaratılış.19/12-23). Allah, tarihte ilk kez, çirkin bir hayâsızlığı yaşam tarzı haline getiren ve bütün uyarılara rağmen isteklerinde ısrar eden bu topluluğu, gelecek nesillerin ibret almasına imkân verecek tarzda helak edip yerin dibine batırmıştır.
Böylece emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırıverdik. (Hud 82)
Rabbinin katında belli bir biçime sokulmuş, damgalanmış olarak. Bunlar zalimlerden uzak değildir. (Hud 83)
Ki bu taşların her biri, Rabbinin katında ölçüyü taşıranlar için herkese ayrı ayrı işaretlenmiştir. (Zariyat 34). (Bak: Kuran: Şuara 173; Araf 84, Neml 58; Ayrıca Kitabı Mukaddes: Yaratılış.19/10-11; 24-25).
Bu olayda ibret alınacak üç önemli nokta vardır. Birincisi, böyle pis, ahlaksız bir davranış toplumsallaşır ve meşrulaşırsa, helak kaçınılmazdır. Allah, bu tehlikeden gelecek nesillerin korunabilmesi için Sodom Gomora halkını ve bölgesini, akledebilip anlayanlar ve azaptan korkanlar için ibret alınacak bir tarzda helak edip yıkıma uğratmıştır. (Kuran: Şuara 174; Ankebut 35; Zariyat 37; Kitab-ı Mukaddes: Yahuda.1/7).
İkincisi ise, Hz. Lut peygamberin hanımının, kavminin yaşam tarzına karşı çıkmayıp onlarla işbirliği yapmaya kalkışması dolayısıyla cezalandırılmış olmasıdır. Peygamberin hanımı olması, onu kurtarmamıştır. (Kuran: Neml 57; Hud 81, Şuara 171, Ankebut 33, Zariyat 35-36; Kitab-I Mukaddes: Yaratılış.19/26). Bu noktada AKP iktidarının ve taraftarlarının bu Kurani tehditlerden ders çıkarması lazımdır.
Üçüncüsü de, helak etme şeklinde kullanılan araçların ileri teknoloji ürünü silah olmasıdır. Her bir şahsa işaretlenmiş taşlar tabiri, akıllı silahların varlığına bir işaret olarak yorumlanmalıdır.
Özetleyecek olursak: Ya eşcinsel yaşam tarzına karşı savaşacak buna mazeret ve meşruiyet üreten hatta resmiyet kazandırmaya yeltenen iktidarı ve sivil kurumları uyaracak, ya da hep birlikte helake razı olacağız
Çünkü zina ve eşcinsellik, insan fıtratına ve İslam ahlakına açılmış bir savaştır. Toplumun ifsadı, neslin bozulması ve değişik hastalıkların ortaya çıkması, cinsel tatminin gayrı meşru bir şekilde karşılanmasının sonuçlarıdır. Yaratılış kanunlarına aykırı olan, insan fıtratını bozmayı amaçlayan, AİDS gibi değişik hastalıkların ortaya çıkıp yaygınlaşmasına yol açan hiçbir ahlaksızlık yaşam tarzı kılıfına sarılıp meşrulaştırılmamalıdır. Bütün bunlardan dolayı eşcinselliğe ve zinaya, insan hakkı olarak da bakılamayacaktır.
Zinayı ve eşcinselliği bir değer ve yaşam tarzı olarak kabul etmiş olan tüm düşünce sistemleri ve onların bozuk kültür ve medeniyetleri, ömrünü tamamlamış olarak helak olmaları kaçınılmazdır:
Ümmü Seleme (R.A.) Hz. Peygamberimize (SAV): Ey Allahın Resulü! Aramızda salihler mevcut iken dahi bizler helak olacak mıyız? diye sorunca Aleyhissalâtu vesselâm Efendimiz:Evet, pislik (zina, livata) artarsa ve Müslümanlar buna tepkisiz kalırsa (birlikte helak olacaksınız) buyurmuşlardır.
Kitab-ı Mukaddes-1.Korintliler.6: 9-10 bölümünde: Günahkârların, Tanrı Egemenliğini miras almayacağını bilmiyor musunuz? Aldanmayın! Ne fuhuş yapanlar Tanrının Egemenliğini miras alacaktır, ne puta tapanlar, ne zina edenler, ne oğlanlar, ne oğlancılar, ne hırsızlar, ne açgözlüler, ne ayyaşlar, ne sövücüler, ne de soyguncular. diye kayıtlıdır.
Allaha, Resullerine, Kitaplarına ve de Ahiret gününe iman edenlerin böylesine akılsız ve ahlaksız bir yaşam tarzını hoş görmesi, mümkün olmadığı gibi neme lazımcı davranmaları da bu vebale ortak olmaktır.
AB sürecinde kendi kültür medeniyetimizin temel değerlerine taban tabana zıt birçok olgu, maalesef işbirlikçi ve din taciri iktidarlar eliyle yasallaştırılmaktadır. Toplum ve sözde İslamcı taraftarlar, bu noktada duyarsız davranmaktadır. Bu, ciddi bir tehlike olup, zalimlerle, kötülüğü icra edenlerle aynı safta bulunmak ve aynı cezayı hak etmek anlamını taşımaktadır. Aksini düşünenlerin, Cumartesi yasağını çiğneyen sahil kasabasının başına gelenleri, Kuran-ı Kerimden (Araf: 163-169) okumalarında fayda vardır.
Her üç dine gerçek anlamda iman edenler, insanlığın sonunu hazırlayacak böyle bir hastalığa karşı birlikte mücadele etmek zorundadır. Bu iman ve ahlak sahipleri ile seküler, modernist-post modernistler arasında bir mücadele olacaktır.
Artık kendi kültür ve medeniyetimizin ön gördüğü değerlere, ilmi ve insani verilere aykırı olan tüm yasalar, ele alınıp yeniden yazılmalıdır. 6284 Sayılı Aileyi koruma kanunu, öncelikle ele alınıp; aileyi, gerek içerden ve gerekse dışarıdan gelecek tehlikelere karşı koruyabilecek şekilde tekrar hazırlanmalıdır. Bu Hükümetin imzaladığı 2011 İstanbul Sözleşmesi iptal edilip kaldırılmalıdır. 6112 Sayılı RTÜK yasası, keyfi yorumlamalara meydan vermeyecek şekilde uyarlanmalı ve uygulanmalıdır.
Bütün bunların yapılabilmesi için de, iktidarın ve halkın dosdoğru bir istikamet tutturması şarttır:
Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru bir istikamet tuttur. Onların hevalarına uyma. (Şura 15) emri açıktır.[5]
Cinsel iştahçılığa dindarlık kılıfı!
Adnan Oktar'ın sosyal medyayı en çok kullanan kediciklerinden olan Tülay Kumaşçı yine ar ve hayâ damarını çatlatmıştı. Adnan Oktar'ın kediciği Tülay Kumaşçı'nın son paylaşımı sosyal medyayı sallamış, Kumaşçı'nın instagram hesabından paylaştığı video şehvet tutkunlarınca izlenme rekorları kırmıştı.
Önce havuzda yüzmekten sonra üstsüz dans etmekten sakınmamıştı.
Kendisini Allah Aşığı olarak tanımlayan Adnan Oktar'ın yayımladığı İpek Yolu Dergisi'nin köşe yazarı olan Kumaşçı önce havuzda yüzdüğü daha sonra ise bikinisinin üst kısmını çıkardığı görüntüleri instagram ve Twitter hesaplarında paylaşmaktan, hiç utanmamış ve sıkılmamıştı. Bu hayâsız tavırları kasıtlı yaptıkları açıktı. Kumaşçı'nın erotik görüntülerini yorumlayan takipçilerinin bir kısmı Kumaşçı'yı Cesaretinize hayran kaldıkdiye alkışlarken, duyarlı ve vicdanlı kimseler tepki yağdırmışlardı.[6] Öyle anlaşılıyor ki bunlar sadece Allaha imanı ve bazı vicdani kuralları yeterli sayan; ama topyekûn Kuran ahkamını ve tesettürle ilgili İslam ahlakını gereksiz ve geçersiz sayan bir DİN anlayışını yaygınlaştırmak amacındaydı. Ve zaten 16 Ağustos 2015 saat 17:00 A9 kanalındaki canlı sohbetinde Adnan Oktar: Mehdi Hz. Davud neslindendir ve Beni İsraildendir. Allah Ortadoğunun tamamını İsrail oğullarına vereceğini vaad etmiştir diyerek, Siyonist İsrailin Arz-ı Mevud hayalini, Müslümanların beklediği Mehdinin hedefi gibi göstermeye çalışıp gerçek niyetlerini ortaya koymuşlardır.
Cinsel Sapkınlar ve Yahudi Yaklaşımı
Cinsellik, kadın erkek ilişkilerini ifade eden ve özellikle cinsel ilişkiyi anlatan bir kavramdır.Kişinin cinsel ve duygusal ilgi ve isteği/yönelimi karşıt cinslere dönük olabildiği gibi kendisiyle aynı cinsten kişilere dönük olabilir düşüncesi fıtrata aykırı bir sapkınlıktır. Bu bağlamda üç çeşit cinsel yönelimden söz etmek mümkündür: 1- Heteroseksüellik, 2- Eşcinsellik/homoseksüellik, 3- Biseksüellik. Duygusal ve cinsel anlamda karşı cinslerden hoşlananlar için heteroseksüellik ya da düzcinsel (stright), sadece kendi cinsine yönelenlereeşcinsel ya da homoseksüel, hem karşı cinse hem de kendi cinsine yönelenlere ise biseksüeltabirleri kullanılır.
Ensest, yakın aile bireyleri, özellikle de meşru bir evlilik gerçekleştiremeyecek derecede birbirlerine akrabalık bağlarıyla bağlı insanlar arasındaki cinsel ilişkiyi ifade eden sapkın bir yaklaşımdır. Tarih boyunca bütün toplumlarda sadece biyolojik gerekçeler yüzünden değil aynı zamanda ailenin psikolojik işlevselliği de düşünülerek yakın akrabalar arasındaki cinsel ilişki türleri yasaklanmıştır. Uzmanların ifade ettiğine göre yoksul çocuklara yardım eden kuruluşlar, hastaneler, polis raporları ve konuya ilişkin genel araştırmalar XX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren ensest ilişkilerde dikkate değer bir artış olduğu saptanmıştır. Bu artışında ötesinde ensest konusunda asıl dikkat çekilmesi gereken problem, modern dönemde bizim gafil yöneticilerimizin de girmeye can attığı Avrupa ülkelerinin birçoğunda konuya ilişkin yaptırımların kaldırılmaya başlanması ve dahası ensest ilişkilere onay vermeye dönük çeşitli tavırlar ortaya konulmasıdır. Örneğin Fransa ensest cezasını 200 yıl önce kanundan çıkarmıştır; Hollandada ise rıza ile kurulan ensest ilişki yasaklanmamaktadır. İsveçte aynı babadan dünyaya gelen kardeşlere, ilişki kurmanın ötesinde evlenme imkânı da tanınmıştır. Yine Fransa ve İtalyada başbakan ve hükümet yetkililerinin özel izniyle amca ile kız yeğeni ya da teyze ile erkek yeğeni evlilik yapmaktadır. Avrupa ülkelerindeki serbestlik yönündeki tutumun altında devletin, elini özel hayatın üzerinden çekme isteğinin yattığını söyleyenler Siyonist odaklardır. Nitekim bu yüzden birçok ülke ensest ile ilgili sınırlandırmaların kaldırılmasını savunmaktadır.
Homoseksüellik, çok değil 40-50 yıl öncesine kadar birçok Batı ülkesinde hapis cezası öngörülen bir suç sayılmaktaydı. En iyi bilinen örnek XIX. Yüzyıl sonunda İngiliz yazar Oscar Wildenin eşcinsel olduğu için hapse mahkûm olmasıydı. 1960larda cinsel özgürlük talepleriyle birlikte bu ülkelerde hukuki durum da farklılaştı. Avrupa Birliği sürecinde eşcinsellere yönelik hak ihlalleri, cinsel ayrımcılık olarak kabul edilmeye başlandı. Ancak medeni hukuk alanında uzun süre bir adım atılmadı. Eşcinsel evliliklerini ilk kabul eden Kuzey Avrupa ülkeleri olacaktı. 1990lardan sonra bu eğilim Atlantiki aştı ve ABDye sıçradı. Eşcinsel evliliği onaylayan ilk ülke 2001 yılında Hollandaydı. Şu an Belçika, Güney Afrika, İspanya, Kanada, Arjantin gibi ülkeler ve Amerika Birleşik devletlerinin Vermont, Oregon, Massachusetts, Lowa, Kaliforniya ve New York gibi eyaletlerinde eşcinsellere yasal olarak evlilik hakkı tanınmaktadır.
Ensest ilişkiler ve eski Ahitteki sapkınlıklar.
Tahrif edilmiş Eski Ahit incelendiğinde İsrailoğullarının ataları arasında İbrahimin baba bir anne ayrı olan kız kardeşiyle evlenmesi (Tekvin 20:12) Yakupun iki kız kardeşle evlenmesi (Tekvin 29:16-35) ve Musanın babası Amramın halasıyla evlenmesi (Çıkış 6:20) örneklerinde olduğu gibi Ensest olarak değerlendirilen evliliklerin gerçekleştiği yazılmaktadır ki, bu Peygamberlere apaçık bir iftiradır ve Batıda tüm ahlaksızlıkların kaynağı ve çarpıtılmış Yahudi kitaplarıdır.
Hızla yayılmaya başlayan cinsel özgürlük algısının etkisiyle 1970lerden sonra homoseksüelliğe bakış konusunda Yahudi tutumlarında da derin kırılmalar yaşanmış ve farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Ortodoks Yahudilik, homoseksüel eylemleri sözde günah olarak değerlendirmeye devam etmekle birlikte kınanan bu eylemlere yönelen insanlar değil, eylemin bizatihi kendisi sayılmaktadır. Bazı Ortadoks düşünür ve din adamları, homoseksüel arzuların frenlenemediğini ve bu nedenle homoseksüellerin cezalandırılmaması ya da toplumdan dışlanmaması gerektiği düşüncesini savunarak homoseksüellere anlayışlı yaklaşmaktadır. Bu isimlerden biri olan Yeshayahu Leibowitz (1903-1994) homoseksüellerin Yahudi cemaatin üyeleri olduklarını ve bu nedenle bazı kurallara uymasalar da yasanın emirlerini yerine getirmeye çalışmaları gerektiğini söyleyip bu görüşünü XIX. Yüzyıl Hasidik düşünürlerden biri olan Rabbi Zadok HaCohen (1823-1900)'e dayandırır. HaCohen, homoseksüel eylemleri tecavüze uğramayla benzer yorumlar ve bu tür eylemlere dahil edilen kimseleri temizlemek adına onların, bu fiillerinden sorumlu tutulamayacağını açıklamıştır.
Reform Yahudiliği'nde bugün homoseksüellik, sadece ahlaki yargıya bağlı bir yaşam sitili tercihi değil, biyolojik bir eğilim olarak da göz önünde bulundurulmakta ve meşru sayılmaktadır. Bundan dolayı Reformist Yahudilikte homoseksüeller haham olarak görev yapmaktadır ve çoğu reformist haham, aynı cinsiyete sahip insanların evliliğini onaylamaktadır. Fetullahcı Tuncay Güney bunlardandır. Reform Yahudiliği, son yıllarda ABD'de eşcinsellerin kurdukları gay örgütlerinin varlığını tanımaya başlamıştır ve daha ileri giderek yürütülen anti-gay kampanyalarına karşı 1998 yılında Reform Yahudiliği Dini Eylem Merkezi (Religious Action Center of Reform Judaism) Cemaat İlişkileri direktörü Rabbi Mark Israel tarafından her türlü cinsi sapıklığı meşru sayan bir bildirge yayınlamıştır:Homoseksüelliği gerçek inancın ve Tanrının sevgisinin karşıtı bir durum olarak tanımlamaya yönelik bütün girişimlerle mücadele etme noktasında bir sorumluluğumuz vardır. Cinsel yönelimine bakmaksızın her kalpte Tanrı için yer olduğunu kabul etmemiz ve duyurmamız lazımdır
ABD'de bugün bu bildirgede bir örnek olarak zikredilen Bet Mishpachah Cemaati gibi siyasal ve sosyal eşitliğe vurgu yaparak gay, lezbiyen ve biseksüel, cinsel kimliği ne olursa olsun cemaatine kabul eden ve bu yönüyle ön plana çıkan çok sayıda reformist Yahudi sinagogu vardır. Bunlar arasında yer alan San Francisco'daki Shaar HaZuhav ve New York'taki Beit Simhat Torah cemaatleri ABD'deki en büyük oluşumlar arasındadır.
Siyonist İsrailde homoseksüellik konusunda dini hukuk ve sivil hukuk arasında ayrım yapılmıştır. İsrail devlet yasasında daha önce 351. Madde kapsamında homoseksüel ilişkilere yönelik bir yasaklama söz konusu iken 1988 yılında yapılan düzenlemeler ile bu yasaklama yürürlükten kaldırılmıştır. Her yıl Yahudi eşcinseller, bazı dini liderlerinin kof tehditlerine rağmen Kudüs'te yürüyüşe katılmaktadır. Yürüyüşler, Kudüs'teki homoseksüellerin derneği konumundaki Açık Ev tarafından organize olunmaktadır.
XX. Yüzyılda hızla yayılmaya başlayan cinsel özgürlük algısının etkisiyle homoseksüelliğe bakış konusunda modern Yahudi gruplarının tutumlarında da derin kırılmalar yaşanmıştır. Yahudilerin Homoseksüelik konusundaki yaklaşımları dört kısma ayrılır 1) Baskıcı tutum:toplumun geri kalanlarının ahlaki olarak zayıflamasının yolunu kapatmaya dönük olarak homoseksüelliğe tolerans göstermeyen yaklaşım. 2) Pratik tutum: Modernleşmeye düzenine dair sebepler nedeniyle hapis vb. Cezaları ortadan kaldıran yaklaşım. 3) İzin verici tutum: Cinsi sapıklıkları doğal ve mübah gören ve alternatif bir yaşam sitili olarak homoseksüelliğe izin veren yaklaşım. 4) Biyo-psikolojik tutum: homoseksüellik gibi cinsi rezaletlerin biyolojik ya da psikolojik bir rahatsızlık olarak değerlendirildiği ve tedavi edilmesi gerektiğinin telkin edildiği yaklaşım. Daha özel olarak Yahudi grupları içindeki ana tutumlar şu şekilde özetlenebilir: Yahudi şeriatındaki yasaklamadan hareketle Ortodokslar için homoseksüellik çirkindir ama hoş görülmelidir. Reformist ve Yeniden Yapılanmacılar için homoseksüellik problem teşkil etmemektedir; Muhafazakâr Yahudiler için çözülmeyi ve çare üretilmeyi beklemektedir.
Sonuç: Türkiyeyi ABye sokmak isteyenler, onların haksızlık ve ahlaksızlık temelli kanun ve kurumlarını da bize uyarlamayı taahhüt etmişlerdir, bu ise topyekün helakimiz demektir.
[1] Tarhan, N., İnsani Değerler ve Ruh Sağlığı Vakfı, Haber 7, 10.03.2010.
[2]Muvatta, Kelam 22, (2, 991).
[3]Muvatta, Cihâd 26, (2, 460).
[4]Müslim, Edahi 43, (1978); Nesâî, Dahaya 34, (7, 232).
[5]Milli Gazete
[6]11 08 2015 / http://www.internethaber.com/adnan-hocanin-kedicigi-dans-ederek-soyundu-806564h.htm