Anasayfa » Fehmi Çalmuk’un Türktime’den Fahrettin Damga ile yaptığı Röportajlarındaki ERBAKAN’A İFTİRALARI ve Bu İftiralarına MİLLİ ÇÖZÜM’DEN CEVAPLAR

Fehmi Çalmuk’un Türktime’den Fahrettin Damga ile yaptığı Röportajlarındaki ERBAKAN’A İFTİRALARI ve Bu İftiralarına MİLLİ ÇÖZÜM’DEN CEVAPLAR

Yazar: yonetici
0 Yorum 149 Görüntüleyen


Fehmi
Çalmuk’un “Türktime”den Fahrettin Damga ile yaptığı Röportajlarındaki ERBAKAN'A
İFTİRALARI ve Bu İftiralarına MİLLİ ÇÖZÜM'DEN CEVAPLAR


Fehmi Çalmuk’un “Türktime”den Fahrettin Damga ile yaptığı 28 Şubat 2018 tarihli röportajında: “Tabi, Erbakan’ın siyasi angajmanı, devlet adamlığı, bulduğu yapı, soğuk savaş liderliğiyle, Tayyip Erdoğan liderliği bir değil. Tayyip Erdoğan sokaktan geldi, çorbanın içinden geldi. Erbakan hazır buldu bunu. Ben bir gün Necmeddin Hocama dedim ki; “Hocam ekmek kaç lira?” (bilemedi…) Bir gün fırından fotoğraf alalım size. Erbakan Hocam bunu Karadeniz gezisinde balıkçıların rakı sofrasına oturarak gösterdi. Onun resmini çektik o zaman. Yani halkın içinde olma(mıştı), halktan kopuk değil ama ister istemez böyle bir yapıdaydı. Fakat Tayyip Erdoğan simit satarak, bayat simit satarak, şeker satarak geçirmiş gelmiş bir noktada. Şimdi, demek istediğim şu; Evet, bugün Saadet Partisi’ni izliyoruz, görüyoruz. Her ne kadar biz Erbakancıyız, Erbakan geleneğinin devamıyız deseler de, Erbakan’ın oğlunu partiye almayan bir partiden bahsediyoruz. Ve Erbakan’ın mirasını ve şurada açıkça söyleyeyim, Kerkük Türkleri’nin paralarıyla kurulan Hamidiye Camisi’ni (ve Genel Merkez binasını) Erbakan’ın oğlu icraya veriyor. Böyle bir muamma var. Kendi içlerinde (birbirlerine) düşme bir yapısı var. Erbakan Araştırmaları diye bir enstitü yok. Ben 16 yılımı verdim iki biyografi kitabıma. Yani eksikliğimiz muhakkak vardır. Eleştirilere açığım ama ne çocukları ne tarafları, Erbakan’la ilgili bir araştırma yapılmamış.” iddiaları da tam bir safsata ve saptırmacadır. Ve hele “Erbakan Hoca’yı “Halktan kopuk” Erdoğan’ı ise “Halk çocuğu” gösterme çabaları tam bir çarpıtmacadır ve kendi yazdıklarıyla da çelişen saptamalardır. Halktan kopuk bir Erbakan; köylünün, işçinin, emekçinin, ezilen kitlelerin sorunlarını ve bunların çözüm yollarını nereden bilecek, ciddi ve gerçekçi tedbirleri nasıl alacaktı? Vakfın ve Partinin Erbakan Hoca’yı gerçek yönleriyle tanıtıcı araştırmalar ve programlar yaptırmaması, elbette bir ayıptı ve kayıptı. Ama Erbakan Hoca’nın gerçek kişiliğini, örnek mücadelesini ve yüksek idealini en önce kitaplaştıran ve onlarca kitaba kaynaklık yapan“Erbakan Devrimi”ni biz yazmıştık.

Türktime’den Fahrettin Damga ile yaptığı ve “Dasist Erbakan” kitabı tanıtımı amaçlanan röportajında Fehmi Çalmuk’un: “28 Şubat dönemi Necmeddin Erbakan’ın elinden İslami hareketi alıp Fetullah Gülen’e teslim etme operasyonudur… Bunun içinde yerli ve yabancı işbirlikçiler vardır. Erbakan, 97 yılında mutlaka iktidar olma zorunluluğu hissetti. Milli Görüş’ün ana dinamiği şudur; Anti emperyalisttir. Mazlumun yanında, zalime karşı. Milli Görüş’te bu felsefeyi anlamamış hiçbir kimse Milli Görüşçüyüm diyemez… Recep T. Erdoğan’ın son Afrin Operasyonu. 7 Haziran sonrası Recep T. Erdoğan fotoğrafı böyle bir fotoğraftır. Daha doğrusu 2011’den başlayan süreçte böyle bir fotoğraftır.”iddiaları da tamamen asılsızdır ve çok çiğ ve çirkin bir istismarcılıktır.

Çünkü Erbakan’a ve Refah-Yol iktidarına yönelik 28 Şubat tezgâhı, Fetullah Gülen’i değil, asıl Recep T. Erdoğan’ı iktidara taşımak üzere tertiplenmiş bir Siyonist tezgâhtır ve Masum Türker’in çok çarpıcı itirafları bunun en açık ispatıdır. Peki Fehmi Çalmuk 2011’den (yani Devletin işe bizzat müdahale etmesinden) önceki süreçteki AKP tahribatlarını ve halâ devam eden yıkıcı ve yanlış icraatlarını niye hiç yazmaya yanaşmamaktadır. Zaten Afrin Operasyonları da Hükümetin değil Devletin bir kararıdır ve elbette sahip çıkılmalıdır. (Ne demek istediğimiz yakında anlaşılacaktır.)

Yetmez Erbakan Hocanın Refah-Yol iktidarını, D-8 inkılabını ve 28 Şubat’ın perde arkasını anlatan “Refah-Yol’la Rantiye Savaşı”nı hamdolsun biz hazırlamıştık. Erbakan Hoca’mızın İslam Dünyasına ve insanlığa en büyük armağanı olan “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” kitabını biz yazmışız ve tam beş dile çevirmiş bulunmaktayız. Biyografi yazmakla ilmi eserler hazırlamak arasındaki farkı bile halâ anlamayanların bu istismarcılık çabaları saman alevi gibi parlayıp sönmekten başka işe yaramayacaktı… Hocanın Hayat Hikayesinin detay bilgileri ve biyografisi de elbette yararlıydı, ama AKP ile Erbakan’ın farkını anlamayanların, veya bile bile yamuklaştırıp yanlış yorumlayanların, doğru ve doyurucu sonuçlar alması imkânsızdı. Ve hele kitabında; Necip Fazıl’ın iftiralarını, gerçekmiş gibi aynen alıp hiçbir açıklama yapmaması ise, tam anlamıyla mide bulandırıcıydı.

Fehmi Çalmuk’un: “Tayyip Erdoğan parti kuracağı sırada Erbakan’la son bir görüşme yapıyor. Elini öpüyor. Erbakan Hoca ona ne diyor? ‘’Yeni muhitin hayırlı olsun’’ diyor. Kelimenin aynısını Saadet Partisi’nden ayrılan Numan Kurtulmuş’a da söyledi… “Yeni muhitiniz hayırlı olsun.” demek, “bu (Fazilet) parti benim. Siz de kendinize yeni bir bina yapın! (yeni parti hazırlayın)” demekti. Erbakan Hoca Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçildiği gün İzmir’de iftarda ne diyor? “Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı Milli Görüş’ün en büyük zaferidir” diyor. Eğer Erbakan AKP'li eski öğrencilerine insanlarına sahip olsaydı, AKP bu kadar performansı sağlayamazdı. (AKP için) En büyük yanlışlık F. Gülen ve ekibinin ipiyle kuyuya inmek oldu. Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanlığı’ndan başlayarak F. Gülen’i ve ekibini hiç sevmedi ama zorunlu kaldı.” sözleri de, tarihi hıyanet ve hatalarını meşrulaştırmaya Sn. Erdoğan’ın akla ve vicdana sığmaz tahribatlarını saklayıp aklamaya yönelik tezviratlarıdır. Ve hele AKP’nin Milli Görüş’ten kopmasını, Siyonist odaklarla işbirliği yapmasını, sanki Erbakan arzulamış hatta planlamış gibi gösterme çabaları Fehmi Çalmuk’un nasıl yamulduğunun fotoğrafıydı. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığını ise Rahmetli Hocamız “Milli Görüş’ün en büyük zaferi…” diye sahip çıkmamış, “Milli Görüş’e hıyanetin karşılığı, bu makamı hanımı tesettürlü birine vermek zorunda kalmışlardır”anlamındaydı.

Fehmi Çalmuk’un şu ayetleri dikkatle okuması ve kendi durumunu Kur’an terazisinde tartması lazımdı:

“(Ey Resulûm) Biz Sana Kitabı (Kur'an'ı) Hakk olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın Sana gösterdiği şekilde adaletle hüküm veresin (İslami ve insani hukuk kurallarına göre hükümet edesin). Sakın (İslâm'a ve insanlığa aykırı sistemleri beğenen ve sözde Müslüman geçinen) hainlerin tarafını çekmeyesin!” (diye Hz. Peygamber Efendimizin şahsında bütün mü’minler uyarılmıştır. İslâm davasını ve iktidar imkânlarını istismar ve suistimal ederek, aslında)Kendi nefislerine hıyanet edenleri savunma. Çünkü Allah (c.c) daima hainlik yapan ve günahlara dalan kimseleri asla sevmez. Onlar (hıyanet ve kötülüklerini) insanlardan gizlerler de Allah’tan gizlemezler. Oysa O asla hoşnut olmayacağı sözden (ve sinsi projelerden ibaret hıyanet girişimlerini) ‘geceleri (ve gizlice) düzenleyip kurarlarken,’ (Allah) onlarla beraberdir. Allah bütün yaptıklarını kuşatıvermiştir. İşte siz böylesiniz; (haydi marazlı münafıkları sahiplenip) dünya hayatında onları savundunuz (diyelim…) Peki, kıyamet günü onları Allah'a karşı savunacak kimdir? Ya da onlara vekil olacak kimdir?”[10]

Ey Fehmi Çalmuk, sen şimdi bunların hıyanetlerine mazeret ve keramet uyarladın, peki hesap gününde bunlara kim sahip çıkıp savunacaktı? AKP iktidarının tarım, hayvancılık ve sanayimizi köreltme, Haçlı AB dayatmasıyla ailevi ve ahlaki yapımızı dinamitleme gibi vebali çok ağır icraatlarının… Ve hele NATO ve BATI hatırına kardeş ve Müslüman Libya saldırısına katılıp on binlerce masum insanın katledilmesi gibi tahribatlarının günahını Erbakan’ın sırtına yıkmaya çalışmak ve Onu da suç ortağı sayacak asılsız yorumlar yapmak nasıl bir vicdan ayarıydı?

Bu dindar ve yandaş yazarlara, İslam itikadının en önemli esası olan:“İnsanları ve icraatlarını gizli hikmetlere göre değil, zahiri hükümlere göre değerlendirmek ve derecelendirmek gerektiğini” öğreten kimseler hiç çıkmamış mıydı? Dinimize göre haram, haksızlık ve ahlaksızlık sayılan davranışları ve hele bunların toplumda yaygınlaşmasına ve meşrulaştırılmasına ön ayak olanların ağır günahını bilmeyecek kadar cahil takımı olmadıklarına göre, bile bile yapılan bu; “İslam’ı kişilerin keyfine uydurma” sorumluluğunun altından nasıl kalkacaklardı?

Yoksa Erbakan Hoca’mızın tespitiyle“Bunların hidayetleri kararmış da” bu yüzden gerçekleri görmeyen ve hakikatleri gizleyen kimseler mi olmuşlardı?


MAKALENİN TAMAMI İÇİN: http://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/islamcilar-arasinda-en-yaygin-riyakarlik-ve-sahtekarlik-erbakan-istismari-ve-yeni-safakin-sarlatanligi














BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi