ERKEN SEÇİM İNTİHARDIR!
Temel Karamollaoğlunun:Saadet Partisi kadroları Mecliste bulunmadan faydalı çalışmaların çıkması imkânsızdır. Partiler ülkenin problemlerini çözmek için vardır. Bölgemiz yanıyor. Etrafımızda bizimle dost olan kalmadı. Her yerde kan ve gözyaşı var. Dünya ayrı bir gerginliğin içine sürükleniyor. Buna durun diyecek bir sese ihtiyaç vardır ifadeleri AKP ile gizli ve kirli pazarlıkların bir kılıfı mıydı? Teşkilat ve tabanımızın samimiyet ve teslimiyetini defalarca istismar eden bu kafalara hatırlatmak lazımdı: Bu gerçek dışı gerekçelerle AKPnin tahribatına ve tek başına iktidarına ortak olmaya kalkışırsanız, yanınızda birkaç dalkavuk dışında tek bir sadık Milli Görüşçü bulamayacaksınız. Şahsi hesaplarınız ve çıkarlarınız için bu davayı ve camiayı satamayacaksınız!
Zerre vicdanı ve izanı olan hiç kimseyi Saadet amblemi dışında ve hele zulüm ve günah odağı AKP altına mühür bastırmaya muvaffak olamayacaksınız. Öyle biat, itaat, teşkilat gibi kavramları kullanıp, bu şuurlu ve onurlu camiayı şahsi heves ve hedeflerinizin peşinde koşturamayacaksınız.. Ama elbette, çaresi yok, Allah içinizi dışa kusturacak ve gerçek niyetinizi ve mahiyetinizi de ortaya koyacaksınız!
MHP Hatay Milletvekili Şefik Çirkin, terör örgütü PKKnın Türkiyede 80 bin silah dağıttığını açıklamıştı. Bu silahlar arasında roketatarlar, tank ve uçaksavarlar ve tahrip gücü çok yüksek bombalar vardı. Bütün bunlar çok büyük çaplı ve topyekûn bir isyan hazırlığıydı.
MHP Hatay Milletvekili Şefik Çirkin, terör örgütü PKKnın Türkiyede 80 bin silah dağıttığı ve milis gücü oluşturup şehirlerde kitlesel ayaklanma girişiminde bulunacağı yönündeki duyumları ve uyarıları mutlaka ciddiye alınmalıydı.
IŞİD (DEAŞ) Suriye Kürdistanını oluşturmak üzere danışıklı dövüş gereği ABD tarafından taşeron olarak kullanılmaktaydı. PYD ile DAEŞ gizli ittifak kurmuşlardı.
Suriyedeki muhalif gruplardan Cephetul Şamın Türkmen komutanlarından Zekeriya Karslı, PYD ile DAEŞin masa altında ittifak içinde bulunmaktadır. PYDnin Ayn el Arap ve Fırat bölgesini bir mermi atmadan DAEŞin elinden nasıl aldığını biliyoruz. DAEŞ bölgeden çekildikten sonra işgal uçakları, Arap ve Türkmen köylerini bombaladı. Böylece PYDnin bölgeyi DEAŞın elinden savaşarak aldığı algısı oluşturulmaya çalışıldı sözleriyle önemli bir gerçeğe parmak basmışlardı.
Sn. Cumhurbaşkanı, bu kafayla bu bela aşılamazdı!
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde artan terör olayları ve şehit haberlerini değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğandan gelen talihsiz açıklamalar halkın kafasını karıştırmıştı. Teröristlerin şehir merkezlerinde rahatça dolaştığını belirten Erdoğanınburada bölge halkı üzerine düşeni yapmıyordur diyerek kendi suçlarını ve sorumluluklarını terör bölgesindeki vatandaşlarımızın sırtına yıkmışlardı. Cumhurbaşkanlığı sarayında Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Erzincan, Hakkâri, Iğdır, Malatya, Muş, Tunceli, Batman, Şanlıurfa ve Ankaradan gelen muhtarlarla gerçekleştirilen Dokuzuncu muhtarlar toplantısında, konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gündemin sıcak konuları terör ve hükümet kurma çalışmalarına dair açıklamalarda bulunmuşlardı. Erdoğanın konuşmasından bazı satırbaşları şunlardı:
Bir tercih var, Ben devletimin yanındayım veya terör örgütünün yanındayım. Bu tercihi yapacağız. Öleceksek bir kere ölelim ama adam gibi ölelim. Bir köyde, bir kasabada, bir ilçede eğer teröristler halkın arasına karışarak rahatça hareket edebiliyorsa burada bölge insanı da üzerine düşeni yapmıyor demektir diyen Cumhurbaşkanı, yıllardır fakirlik ve çaresizlik içinde kıvranan bölge halkına sataşmıştı.
PKK kaçırdığı Kürt kızlarına tecavüze başlamıştı!
Ağrı Valisi Musa Işın, PKK’nın çirkin yüzünü bir daha gösterecek bir bilgiyi gazetecilerle paylaşmıştı. Ağrı Valisi, PKK’lı teröristlerin 40 tane genç kızı kaçırıp zorla tecavüz ettiğini ve kızların PKK’ya katılmak zorunda bırakıldıklarını açıklamıştı. Makamında gazetecilerle bir araya gelen Vali Işın, Kürtlerin hakkını savunduğunu iddia eden PKK terör örgütü Kürtleri öldürüyor. Kürt çocuklarını dağa kaçıran, ölümün kucağına atan, Kürt köylerini basarak kadınlarını çocuklarını toplu katliama tabi tutan, Kürtlerin namusuna musallat olan PKK, bir de kalkıp çocuk ölümlerinin üzerinde ajitasyon ve karalama kampanyası yürütüyor diyerek PKKnın iç yüzünü ortaya çıkarmıştı.
Ağrı Valisi Işın’ın sözlerine HDPli Belediye Başkanı Sırrı Sakıkın: “Ağrı Valisi’ne öncelikle %99’unun Kürt olduğu bir şehirde valilik yaptığınızı ve yaşınız kadar Kürtlerin bir özgürlük mücadelesi verdiğini unutmayınız. Kadın bedeni ile namustan vurmak istiyorsanız Kürtlerin yan yana mücadele ederek bunu çoktan aştığını; namusun onurlu yaşamak olduğunu hatırlatırım” sözlerinin anlamı: Bütün Kürtlerin karıları-kızları PKKya helaldir. Bizim için namus bağımsız Kürdistan için PKK ile birlikte anarşiye katılmaktır. Namus ve nikâh gibi şeyler çağdışıdır.
Yıllar önce öldürülen eroin ve silah kaçakçısı Mafya Babası Savaş Buldanın dul eşi HDP Milletvekili Pervin Buldan, Diyarbakır’da öldürülen PKK’lının ailesine taziye ziyaretinde bulunup ağıtlar yakmıştı. Diyarbakır’da güvenlik güçlerine yönelik saldırıda öldürülen teröristin ailesine ziyaretiyle ilgili twitter adresinden bir de fotoğraf paylaşan Buldan, öldürülen PKK’lı için “şehit” ifadesini kullanmıştı. Yani küstahlıklar haddini aşmıştı.
Oysa gerçek Şehidin yarbay ağabeyi artık dayanamamıştı!
Şehit Yüzbaşı Ali Alkan’ın Osmaniye’deki cenaze töreninde vekillere tepki patlaması yaşanmıştı. Şehidin Yarbay ağabeyi “Bu çapulcuların olduğu yerde ben şehidimi alacağım”deyince kargaşa çıkmıştı. Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesindeki Ayvalık Jandarma Karakoluna düzenlenen terör saldırısında şehit olan Jandarma Yüzbaşı Ali Alkanın kendisi gibi asker olan Yarbay ağabeyi Mehmet Alkan törene üniformasıyla katılmıştı. Askerlik disiplinine, edep ve erdem ölçülerine oldukça riayetkâr olmasına rağmen, kardeş acısı ve ilgililerin yıllar süren duyarsızlığı nedeniyle yaşananlara isyan eden şehidin ağabeyi kardeşinin tabutuna sarılarak, “Bu vatan evladı, 32 yaşında, daha vatanına, sevdiklerine doymadı, dünyaya doymadı, bunun katili kim? Bunun sebebi kim? Şu güne kadar ‘çözüm’ diyenler neden şimdi ‘sonuna kadar savaş’ diyor” diyerek derin duygularını açığa vurmuşlardı. Yandaş yalakalar bu acılı feryatları bile istismardan ve saldırmaktan sakınmamıştı.
HDPli Belediyeler PKKnın hizmetkârı ve lojistik depolarıydı!
Van’da Belediye kamyonundan çıkanlar herkesi şaşırtmıştı ve bunlar PKKya taşınmaktaydı! Van Büyükşehir Belediyesine ait bir kamyon içinde 100 kg. amonyum nitrat, 26 adet patlayıcı yakalanmıştı. Van Çatak ilçesinde PKK/KCK terör örgütüne patlayıcı yapımında kullanılacak malzeme aktarıldığı yönünde elde edilen bilgilere istinaden yapılan çalışmalarda, Van Büyükşehir Belediyesi’ne ait bir kamyon içerisinde 2 şahıs yakalanmış ve araç içerisinde yapılan aramada, 100 kg. amonyum nitrat, 26 adet patlayıcı ortaya çıkmıştı. HDPli belediyelerin tamamı böyle çalışmaktaydı.
21 memurumuz PKKnın elinde bulunmaktaydı
Genelkurmay Başkanlığı Kapıköy sınır kapısında çalışan ve mesai bitiminde ayrıldıktan sonra haber alınamayan 11 gümrük memuru bir araç sürücüsünün PKK tarafından kaçırıldığını açıklamıştı. Açıklamada Van ili Saray ilçesinde, Bölücü Terör Örgütü mensubu teröristler tarafından, Kapıköy sınır kapısında görevli 11 Gümrük Muhafaza Memuru ve araç sürücüsü kaçırılmıştır ifadesi yer almıştı. Vanın İran sınırındaki Kapıköy Sınır Kapısında mesai bittikten sonra 11 gümrük memuru ve bir şoför servisle, bazı gümrük görevlileri de özel araçlarıyla Vana gitmek üzere yola çıkmış, kendi özel araçlarıyla yola çıkan memurlar Vana ulaşırken, servisle gelenlerden haber alınamamıştı. Jandarma ekipleri ihbar üzerine yol güzergâhında araştırma yapıp, haber alınamayan 12 kişiyi bulmak için çalışma başlatmıştı.
Haftalardır haber çıkmamıştı!
Yüksekova ilçesindeki Esendere Sınır Kapısında görev yapan ve bir süre önce hizmet vermeye başlayan Çukurca ilçesindeki Irak sınırında bulunan Üzümlü Sınır Kapısında geçici olarak görevlendirilen 10 gümrük muhafaza memuru, 10 Ağustos sabah saatlerinde Yüksekovadan Çukurcaya gitmek üzere minibüsle yola çıkmıştı. Gümrük memurlarının görev yerlerine gitmediklerinin tespit edilmesi üzerine telefonla ulaşmaya çalışan diğer görevliler, konuyu Kaymakamlığa bildirmiş ancak güvenlik güçlerinin personeli bulma çalışması sonuçsuz kalmıştı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, çözüm süreci ve terör örgütü PKK’nın eylemleri hakkında önemli ve ümitlendirici açıklamalar yapmıştı
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın yazdığı makalede PKK’nın son saldırılarıyla IŞİD’e yönelik operasyonları yorumlamıştı. “Gerçekte kim çözüm sürecini sabote etti”başlıklı makalede İbrahim Kalın, PKK’nın çözüm sürecini istismar ve sabote ettiğini çeşitli tarihlerden örnekler vererek anlatmıştı. Çözüm sürecinin geleceğinin PKK’nın koşulsuz ve tamamen silah bırakmasına bağlı olduğunu belirten Kalın, Türkiye’de barışı gerçekten umursayanların net bir tavır takınmaları ve PKK’ya silahsızlanma çağrısı yapmaları gerektiğini vurgulamıştı. Bu Devletin kararlılığını yansıtması açısından anlamlıydı. Kalının, “Türk hükümetlerinin çözüm süreci adına attığı bazı demokratik ve ekonomik önlemlere rağmen PKK silah bırakmamıştı, nedeni açıktı. PKK silahsızlanmayı var olma nedeninin sonu olarak algılamaktaydı. Bunun yerine terörist faaliyetlerine devam etmek için yeni bahaneler aramaktaydı” açıklamaları akılcı ve hayırlı bir adımdı.
1000 kadar terörist saf dışı bırakılmış, 1500 kadarı yaralanmıştı
TSK’nın gerçekleştirdiği hava operasyonlarından sonra teslim olan terörist sayısı 400e ulaşmıştı. Bunlardan 200 kadarı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) gerçekleştirdiği hava operasyonlarından sonra Kandil ve civarındaki kamplardan kaçmıştı. Diğer 100 kişi ise daha önce Irak’ın kuzeyine sığınıp sonra teslim olmuşlardı. 100 kişi kadar da çatışmalar sırasında TSKya sığınmışlardı.
Bin (1000) terörist saf dışı kalmıştı!
Güvenlik güçlerinin 22 Temmuz’dan bu yana terör örgütü PKK’ya yönelik yurt içi ve yurt dışında gerçekleştirdiği operasyonlarda ise yaklaşık 1000 (bin) terörist etkisiz bırakılmış, 1500 kadarı yaralanmıştı. Böylece PKKnın belinin kırılması, mühimmat depolarının, barınaklarının, lojistik yığınaklarının imha edilmesi üzerine hem sivil yandaşları, hem dış patronları Aman barış sürecine geri dönelim diye yalvarmaya başlamıştı.
Doğu ve Güneydoğumuzda, kendilerini dokunulmaz sanan PKKlı küstah belediye başkanları tutuklanmaya başlanmıştı!
Diyarbakır’da öz yönetim açıklaması yapan yani özerk Kürdistanı kurduklarını açıklayan Sur ve Silvan Belediyesi Başkanları tutuklanmıştı. DBP’li merkez Sur İlçesi Belediyesi Eş Başkanları Seyid Narin, Fatma Şık Barut, Silvan Belediyesi Eş Başkanı Yüksel Bodakçı, DBP Sur İlçe Eş Başkanı Ali Rıza Çiçek ile Güneş Ölmez, Abdulnesim Baran ve Hasan Irmak, savcılıktaki ifadelerinin ardından tutuklanma talebiyle nöbetçi hâkimliğe sevk edilmiş, nöbetçi hâkimlikte; Sur Belediye Eş Başkanları Seyid Narin, Fatma Şık Barut, Silvan Belediye Eşbaşkanı Yüksel Bodakçı, DBP Sur İlçe Başkanı Ali Rıza Çiçekli ve Güneş Ölmez, tutuklanmıştı.
İşte bu şartlarda erken seçim bir intihardır!
Doğu ve Güneydoğuda kontrolün PKKnın elinde bulunduğu ve toplu isyan hazırlıklarının yapıldığı bir ortamda beş ayda ikinci, 1,5 yılda dördüncü kez seçime gitmek elbette yanlıştı ve yararsızdı.
Silah ve dolar tehdidiyle seçim yapılamazdı!
Türkiye, 7 Haziranın dalgalı bulutlu siyasi sonuçlarını netleştirmek hevesiyle 5 ay içinde ikinci genel seçimine hazırlanmaktaydı. Türkiye; dolar ve eurodaki rekor ile ekonomik sıkıntılar, her gün patlayan terör bombaları, sınır ötesi operasyonlar ve gelen şehit cenazelerinin acısı ile en öfkeli ve tehlikeli bir seçim ortamına sokulmaktaydı. Doğu ve Güneydoğusunda ilan edilen sözde özerk bölgeler, etnik temelde sürekli körüklenen terör eylemleri, toplumsal güvensizlik ve özellikle taşrada terör örgütünün kontrolü altında sandık bölgelerinde yapılacak yeniden seçimle nereye varılacak ve hangi sonuçlar alınacaktı?
AKP+HDP seçim hükümetiyle nereye varılacaktı?
Güya 1 Kasımda seçim olacaktı. İyi de bu seçim hangi hükümetle yapılacaktı? Anayasaya göre; Cumhurbaşkanı ülkeyi seçime götürürse, tarafsız bir seçim hükümeti kurulması lazımdı. Yani bir seçim hükümeti şarttı. Bu bir nevi milli mutabakat hükümeti olmalıydı. Her parti, bu hükümete milletvekili sayısına göre bakan vermek durumundaydı. Örneğin AKP 10, CHP 5, MHP 3, HDPden 3 bakanla katılacaktı.
Ancak MHP ve CHP Biz bu hükümete ortak olmayız türünden açıklamalar yapmışlardı. Ama sivil PKK HDP ise Ben varım ve hazırım demeye başlamıştı. Yani AKP ile HDP, daha doğrusu AKP ile PKK ortaklı bir seçim hükümetiyle, acaba hangi hayırlı ve başarılı sonuçlar alınacaktı?
Davutoğlu’nun Ankara’yı karıştıran teklifine tepki yağmıştı!
Ankara 45 günlük sürenin dolmasının ardından gözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapacağı yeni görevlendirmeye çevrilmiş bulunmaktaydı. Erdoğan’ın, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na bu kez seçim hükümeti kurması için görev vereceği konuşulmaktaydı. Kendisine yapılacak bir görevlendirmede, partilere değil milletvekillerine teklif götürüleceğini ifade eden Davutoğlu, bakan olarak hizmet vermenin milletvekilleri için büyük onur olduğunu söyleyerek rüşvetle bakanlık pazarı kurulacağını ağzından kaçırmıştı. Davutoğlu’nun açıklamalarına MHP’den ve CHP’den çok net ve sert yanıtlar almıştı.
Tek başına iktidar olma ve saltanatlarını koruma (veya hesap vermekten kurtulma) aşkına, toplumu 2 ay oyalayıp sonunda Davutoğlu geçici seçim hükümeti kurma yetkisi almıştı. Bunun üzerine her türlü fırsatçılık ve fesatçılığı mubah görenlerin, bakanlık rüşvetiyle muhalefet partilerinden milletvekili devşirmeye girişenlerin, ülkenin güvenliği ve geleceği, milletin dertleri ve beklentileri umurlarında bile olmamıştı. Artık bu iş böyle gitmezdi, Türkiye böylesine şahsi heves ve hedeflerin sahiplerine terk edilemezdi. Yeni ve yeterli tedbirler kaçınılmazdı!
Seçim hükümeti mi, Feridun Sinirlioğlu kabinesi mi?
Sonunda Davutoğluna hazırlattırılan ve Cumhurbaşkanına imzalatılan seçim hükümeti işbaşındaydı. Dışişleri Bakanı yapılan Feridun Sinirlioğlu İsrailin has adamıydı. Bozulan Telaviv Ankara ilişkilerini düzeltmek için özel çaba harcamıştı. Bu nedenle Siyonist yetkililer kendisine sürekli övgüler yağdırmıştı. Temmuz 2002 – Ocak 2007 arası Telaviv büyükelçiliği yapan Siniroğlu 2009da Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığına atanmıştı. Meşhur Wikileaks belgelerinde adına sıkça rastlanan Feridun Sinirlioğlunun, İsrail kafasıyla İran aleyhtarlığı ve Azerbaycana rağmen Ermenistan yandaşlığı sırıtmaktaydı. Türk Dışişlerinin Kara kutusu sayılmaktaydı. Ve tabi hatırlatalım, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirelin özel danışmanıydı.
Feridun Sinirlioğlu İsrail ile Ankara arasında gizli görüşmelerin mimarıydı!
İsrail Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü ile Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlunun Romada gizli bir görüşme yaptığı ortaya çıkmıştı. İsrail’in önemli gazetelerinden Haaretz İsrail Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü Dore Gold ile Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlunun İtalyanın başkenti Romada gizli bir görüşme yaptığını yazmış, Türkiye bunu önce yalanlamış, sonra Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun Roma’da İsrail Dışişleri Direktörü Dore Gold ile görüştüğünü doğrulamıştı. Mevlüt Çavuşoğlu “Hiç görüşmeden nasıl bir uzlaşma sağlanabilir ki? Geçmişten beri uzmanlar düzeyinde iki ülke bir araya geliyor”diyerek AKPnin gizli İsrail hayranlığını da açığa vurmuşlardı. Çavuşoğlu, kendi makamında Foto Muhabirleri Derneği Yönetim Kurulu üyelerini kabul ettiği görüşmede, Mavi Marmara baskınının ardından diplomatik ilişkilerin ikinci kâtip düzeyine düştüğü İsrail’le ilişkileri yeniden canlandırmak için Sinirlioğlu’nun, Gold ile Roma’da görüştüğü iddialarını doğrulamak zorunda kalmıştı.
Sivil PKK (HDPli) Müslüm Doğanın kalkınma, Ali Haydar Koncanın AB Bakanı yapıldığı Karanlık Kabinede eski BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Türkiyenin yüksek çıkarları ve Milli duyarlılıkları nedeniyle iki aylık bakanlığa (ve ondan sonraki pazarlıklara) tav olmuşlardı.
Bu arada PKK saldırılarını iyice yoğunlaştırmış, E. GKB. Necdet Özelin Erdoğanı 2 yıl önce uyardığı, ama bunların dikkate alınmadığı anlaşılmıştı.
Askeri kaynaklar, terör örgütünün göz göre göre güçlendiğine inanmaktaydı.
AKP iktidarının, bölücü terör örgütü PKK ile 2008de Norveçin başkenti Osloda masaya oturduğunu halkımız bu tutanakların internete sızdırılmasıyla farkına varmıştı. Görüşmeye, Türkiye adına dönemin Başbakanı Recep T. Erdoğanın özel temsilcisi statüsüyle Hakan Fidan ile MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneşin, bölücü örgüt adına Zübeyir Aydar, Sabri Ok ve Adem Uzunun katıldığı, Batılı bir ülkenin gözlemci statüsüyle temsilci gönderdiği ortaya çıkmıştı. Bu dönemde, AKP iktidarını PKK konusunda uyaran kesimler arasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin de olduğu anlaşılmıştı. Askeri kaynaklar, TSK adına uyarıyı bizzat dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özelin yaptığını belirterek, içeriğine ilişkin şu bilgileri aktarmıştı:
Özel Paşa, 30 Mart 2014teki yerel seçimlerden önce, dönemin Başbakanı Erdoğana Gizli ibareli bir yazı gönderip, bölücü terör örgütüyle görüşmenin tek taraflı yürütüldüğü vurgulandı. Örgütün bu süreci, silahlı unsurlarını güçlendirmek için kullandığı, kırsalda olduğu gibi meskûn mahallerde de siyasi ve silahlı yapılanmasını artırdığı, il ve ilçeleri silah deposu haline getirdiği hatırlatıldı. Ama İktidar o dönemde, yerel seçimler ile arkasından yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimini düşünerek, gerekeni yapmadı.
Sonuç: Türkiye sanıldığı gibi, sadece PKK ile değil, asıl onun arkasındaki Amerika, Avrupa, İsrail ve diğer odaklarla savaşmaktaydı. Öldürülen anarşistler arasında muhtemelen İsrail, ABD, İngiliz ajan subayları ve Ermeni militanları da vardı. Yoksa böylesine ciyak ciyak bağırmazlar, yeniden barış sürecine dönelim diye yalvarıp durmazlardı. Ama artık bu iş yarım bırakılamazdı, mutlaka netice alınmalı ve PKK aldatılmış Kürtlere umut olmaktan çıkarılmalıydı. İşte bu şartlarda bir erken seçimle oyalanmak değil devlet aklına, bir aşiret kafasına bile aykırıydı. Oldukça kararlı, vakarlı ve başarılı Ordumuzun arkasında durmak, milli birlik ve kardeşliğimizi ortaya koymak zamanıydı.
Kaldı ki, seçim anketleriyle adından söz ettiren KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan ve AKP için erken seçimin bir kumar olduğunu hatırlatmıştı.
7 Haziran seçimlerinden önce, seçim sonuçlarına en yakın tahminleri yapan KONDA Araştırma Şirketi’nin Genel Müdürü Bekir Ağırdır, erken seçime ilişkin çok kritik bir ‘öngörü’ ortaya atmış, erken seçimin AKP ve Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan açısından bir ‘hezimet’ yaratabileceğini vurgulayıp, tekrarlanan seçimin bir ‘kumar’ olduğunu hatırlatmıştı.
Mehmetçiklerimizin internette izlenme rekorları kıran cephede cemaatle namaz kılma görüntüleri, zaferin iman ve Kuran şuurunda olduğu gerçeğinin ispatıydı. Evet aynı ruh Çanakkalede de yaşanmıştı.
Şehit sayısının her geçen gün arttığı bir sırada ortaya çıkan ‘askerlerin namaz kıldığı fotoğrafın’ sosyal medyada paylaşım rekorları kırması herkese ders olmalı, Ordu-Millet kaynaşmasının ve Dinsiz-Darwinist PKK belasının aşılmasının ancak kaynaştırıcı mayamız İslamla mümkün olacağını her kesim anlamalı ve gereğini yapmalıydı.
Tebrikler, Yusuf Kandemir ne güzel özetlemişti: Değişerek gelişen kadroların 13 yıllık hikâyesi
Masum çocukları, kadınları, ihtiyarları, sivil ve savunmasız Müslümanları vahşice katleden Amerikan bombaları Bağdata ilk düştüğünde kasamıza yeşil dolarlar dolacak diye göbek attınız. Dışişleri Bakanınıza Türkiye tarihinin en kirli at pazarlıklarını yaptırdınız. 1 Mart tezkeresinin geçmesi için elinizden geleni ardına koymadınız. Merhum Erbakan Hocanın ve vicdanlarının etkisiyle hayır oyu veren milletvekillerini dışladınız. Tezkerenin geçmemesine rağmen türlü numaralarla Iraka bomba yağdıran binlerce uçuşa izin çıkardınız. Ve fakat kafanıza Amerikan çuvalının geçirilmesinden kurtulamadınız, Irak politikanız çöktü!
Afganistanda teröre karşı ortak savaş vereceğiz diye hava attınız. Muhalefetteyken karşı çıkmanıza rağmen, iktidara gelince askerimizi Kabile yolladınız. ISAF işgal güçlerinin komutasını defalarca üstünüze aldınız. Amerikan askerinin güvenliğini siz sağladınız. Şimdi NATO Afganistanda harcadığınız paraları ödememek için bin dereden su getiriyor, Afganistan politikanız çöktü!
Annan planı diye yırtındınız. Çözümsüzlük çözüm değildirdiye çırpındınız. Sorun oluşturan taraf olmayacağız diye ortaya çıktınız. Şehit kanıyla kurtarılan kendi devletinizin varlığını koruyacağınıza, referandumda evet oyu verilmesi için ahir ömründe Rauf Denktaşa kan kusturdunuz. Şimdi Kuzey Kıbrıs Türk Devletinin Federasyon çatısı altında yok olması an meselesi, Kıbrıs politikanız çöktü!
Avrupa Birliğine layıkız demekten utanmadınız. Buna Muasır medeniyet seviyesine çıkmalıyızkılıfı taktınız. Yenilmiş bir medeniyetin çocukları olduğumuzu açıkladınız. Adaylık tarihini tamtamlarla, gündüz gözü attığınız havai fişeklerle kutladınız. Avrupalılar istedi diye türlü ahlâksızlıkları kanunen serbest bıraktınız. Şimdi Avrupalılar tarafından bekleme odalarına hapsedilmiş durumdasınız, Avrupa politikanız çöktü!
İsrail ile Arap âleminin arasını yapacağız palavrasına sarıldınız. Suriye ile İsraili barıştıracağız diye yola çıktınız. Asker kökenli iki İsrail başbakanı yüzünüze karşı hiç çekinmeden Gazzeye tank üzerinde girdiğimde ibadet aşkıyla tutuşuyorumdiye küstahlaştı, masayı yıkmak yerine sakin sakin dinleyip yüzüne baktınız. Kameralar önünde gülümseyerek poz vermekten sıkılmadınız. Siyonist Cumhurbaşkanını dualarla açılan meclisimizde ağırladınız. Eli kanlı katili ayakta alkışladınız. İsrailin Gazze katliamlarındaorantısız güç kullanma şeklindeki kirli cümleyi bile kullanacak kadar şaşkınlaştınız. Bir avuç yürekli insanımızın bulunduğu yardım gemimizi Akdenizin ortasında vurdular, insanımızı şehit ettiler, yaraladılar, esir aldılar. Sözüm ona dostluğumuz kıymetli, düşmanlığımız şiddetlidirdiyerek İsraile Akdenizde seyr-ü sefer garantisi açtınız. Şehit başına ödenecek tazminatla, resmi kayıtlara bile geçmeyen kuru bir özre razı olup kaldınız. Mahkemenin kırmızı bülten kararını işleme bile koyduramadınız. Üstelik en yetkili ağızlarınızla Mavi Marmara şehit ailelerini suçlamaya kalkıştınız. İsrail bugün sayenizde tarihinin en rahat günlerini geçiriyor, İsrail politikanız çöktü!
Komşularla sıfır problem istiyoruz edebiyatı yaptınız. Ermeni açılımı başlattınız.Kazan kazan yapacağız, Siyaset sorunları çözme sanatıdır diyerek sözde dostluk maçlarında birlikte çekirdek çıtlattınız. Şimdi elin Taşnak reisi utanmadan Türkiyeden toprak talep ediyor, Ermeni politikanız çöktü!
Önce Libyada NATOnun ne işi var diye horozlandınız. Üç gün sonra, operasyonu NATO şemsiyesine alabildik müjdesini açıkladınız. NATO üyesi Norveç ve Polonya bile,arkadaş ben bu operasyona katılmam diyebiliyorken; Afrika Birliği ülkeleri Libyaya gidip ateşkes çağrısı yapabiliyorken; siz ille de rol kapacağım diye koşa koşa gemilerimizi yollayıp Libyayı bombalattınız. Mehmetçiği haçlının bekçisi yaptınız. Libyada iç savaş hâlâ devam ediyor. İç savaştan kaçarken Akdenizin sularına gömülen sivillerin naaşları kıyılara vuruyor. Libya politikanız çöktü!
Suriye ile kardeş olacağız diyerek Beşşar Esatla ailece tatillere çıktınız. Mayınlı sınır arazisini İsraile temizletmeye kalktınız. İsrail menşeli firmaya bir çakıl taşı bile verilmemeli diye uyaranları faşist ilan edip saldırdınız. Sınırları kaldıracağız, Yeni Osmanlıyı kuracağızsandınız. Müslüman kardeşinizin evindeki yangını söndürmek yerine, daha da büyütmek için ateş taşıdınız. Eğit-donat-ölüme yolla safsatalarından hayır çıkar sandınız. Kurduğunuz tüm dostluklar tarumar oldu, Suriye politikanız çöktü!
Önce Kürt açılımı dediniz, olmadı demokratik açılıma kıvırdınız. Dolmabahçede şarkıcıya türkücüye kokteyl düzenleyerek huzur yollarını açtınız(!) Magazin gündeminden fırlayan figürleri âkil adam atadınız. Dağdan inen teröristin ayağına helikopterle hâkim savcı yolladınız. Eli kanlı teröriste otobüs üzerinde şehir turu attırdınız. Şimdi elin oğlu özerkliğini ilan ediyor, her gün bir şehirde yol kesiyor. Yakıyor, yıkıyor, vuruyor, öldürüyor, çözüm politikanız çöktü!
Merhum Erbakan Hocamız, size leblebici dükkânı bile emanet edilmez buyurmuşlardı, kızdınız. Biz ders anlatırken arka kapıdan kaçanlara güvenilmez diye uyarmışlardı, darıldınız. Bu Siyonist mikrobu 5765 yaşındadır, ben mi Siyonizme hizmet ediyorum, hadi canım sen de, sözlerini söylete söylete kendisine hizmet ettirir diye hatırlattı, ciddiye almadınız. Hiçbir çağrısına kulak asmadınız. On üç yıldır bunca gaflete, bunca delalete, bunca beceriksizliğe imza attınız. Şimdi de çıkmış İmparatorluk bakiyesi olan koca bir ülkeyi Anonim Şirket gibi yönetmek için yeniden seçim tezgâhları ayarladınız.
Öyleyse biz de size merhum Erbakan Hocamızın kulaklarımızda çınlayan sözleriyle cevap veriyoruz: Hadi oradan, hadi oradan, hadi oradan!
Bunlar Şehit Yüzbaşının Yarbay kardeşini elbirliği ile linç etmeye girişmişlerdi
Oysa Peygambere küfredildiğinde, bu muhafazakârlar o kâfirlerle yan yana yürümekten çekinmezler. İslâm toprakları işgal edildiğinde, bu reel politikçileri işgalciyle kol kola girmekten hayâ etmezler. Ama yüreği yanan bir şehit yakınının sözleri kendilerine dokununca, ağızlarından nefret kusa kusa saldırıya geçerler.
Bütün bu yüz kızartıcı palavralarına; İslama, insanlığa ve Milli Görüş hakikatine aykırı politikalarına rağmen; hala bunları Erbakanın devamı, sadık adamı ve dava kahramanı sayan, savunan ve hararetle sahip çıkan Elazizciler ve onlar gibiler, bu AKPlilerle akılları da, ahlakları da, vicdani ayarları da aynıdır!
Ha sahi, Din bozan Süfyan deyip kin ve hakaret kustuğunuz Mustafa Kemali, İslam kahramanı Erdoğan, 30 Ağustos konuşmasında, defalarca hürmet ve minnetle anmış, en derin saygı ve bağlılıklarını sunmuşlardı. Şimdi söyleyin bakalım, bu tavrıyla takiyye yapıp askerlere mi yağ çekip yaranmaya çalışmaktaydı. Yoksa sizin gibi saftirikleri mi avutup oyalamaktaydı? Bizi samimi ve gerçekçi Atatürk algımızla vurmaya kalkışan kahpeler bu 30 Ağustos mesajlarını nasıl yorumlayacaktı?
Son uyarı: Saadet Partisini AKPnin payandası yapamazsınız, yapamayacaksınız!
Partisinin İstanbul İl Divanında konuşan Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Temel Karamollaoğlunun: Biz bu seçime giderken kendimize yeni politikalar çizmek zorundayız. Ankarada geniş istişare toplantıları yapacağız ve bir hafta içinde kararı açıklayacağızsözleri 1 Kasım 2015 seçimlerinde tek başına iktidar olsun diye AKPye payanda olacağız, birkaç kişinin milletvekili olma hevesine AKPnin günah ve tahribatlarını sırtlayacağız mesajı olmasındı?
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul İl Başkanı Birol Aydın,Saadet Partisi sadece bizim partimiz değil, Saadet Partisine oy vermeyenlerin de partisidir.Saadet Partisi; AKPye, MHPye ve CHPye oy verenlerin de partisidir sözleri de buna hazırlık mıydı?
Temel Karamollaoğlunun:Saadet Partisi kadroları Mecliste bulunmadan faydalı çalışmaların çıkması imkânsızdır. Partiler ülkenin problemlerini çözmek için vardır. Bölgemiz yanıyor. Etrafımızda bizimle dost olan kalmadı. Her yerde kan ve gözyaşı var. Dünya ayrı bir gerginliğin içine sürükleniyor. Buna durun diyecek bir sese ihtiyaç vardırifadeleri AKP ile gizli ve kirli pazarlıkların bir kılıfı mıydı? Teşkilat ve tabanımızın samimiyet ve teslimiyetini defalarca istismar eden bu kafalara hatırlatmak lazımdı: Bu gerçek dışı gerekçelerle AKPnin tahribatına ve tek başına iktidarına ortak olmaya kalkışırsanız, yanınızda birkaç dalkavuk dışında tek bir sadık Milli Görüşçü bulamayacaksınız. Şahsi hesaplarınız ve çıkarlarınız için bu davayı ve camiayı satamayacaksınız!
Zerre vicdanı ve izanı olan hiç kimseyi Saadet amblemi dışında ve hele zulüm ve günah odağı AKP altına mühür bastırmaya muvaffak olamayacaksınız. Öyle biat, itaat, teşkilat gibi kavramları kullanıp, bu şuurlu ve onurlu camiayı şahsi heves ve hedeflerinizin peşinde koşturamayacaksınız.. Ama elbette, çaresi yok, Allah içinizi dışa kusturacak ve gerçek niyetinizi ve mahiyetinizi de ortaya koyacaksınız!