Anasayfa » ERBAKAN'A ATFEN YAZILAN ŞİİRLER

ERBAKAN'A ATFEN YAZILAN ŞİİRLER

Yazar: yonetici
0 Yorum 69 Görüntüleyen

ERBAKAN’A
ATFEN

Aziz ERBAKAN Hocamıza Atfen yazılmış
şiirler,
(bir kısmı)

     ERBAKAN'I ANARKEN

Emri Hak gelip de, gittin gideli

Halimiz perişan, hep zillet Hocam!

Gönüller mühürlü, gözler perdeli

Ne izzet kaldı ne, haysiyet Hocam!

    

Edep Sende idi, cesaret Sende

Dirayet metanet, feraset Sende

Sensiz çaresizlik, esaret bende

Seninle kazandık, şahsiyet Hocam!

      

Aziz hatırana, saygısız soysuz

Aşağılık mahlûk, huzursuz huysuz

Kendin başkan yapmış, seçimsiz oysuz

Hakkını savunmak, farziyet Hocam!

    

Biri bühtan atar, diğeri susar

Fırsatı bulmuş ya, gayzını kusar

Bir sürü duyarsız, saklanıp pusar

Yakışmaz Mü’mine, acziyet Hocam!

      

Güya; “Beytül malın, üstüne yattın;

Sonra evlatlara, miras bıraktın…”

Haşa ki Sen Haktan, böyle ıraktın

Ederler kasıtlı, eziyet Hocam!

      

Davanı satarlar, hep öbek öbek

Gâvurla uzlaştı, siyona köpek

Vicdanlar çürüdü, yağlandı göbek

Kalmadı asalet, fazilet Hocam!

      

Kimisini almış, hapis korkusu

Kimileri sarmış, servet kokusu

Milli Çözüm caymaz, sağlam dokusu

Zor günde sadakat, meziyet Hocam!

      

Ruhun aramızda, himmetin hazır

Sadıkların safta, zafere nazır

Siyoniste kalsa, kökümüz kazır

Peşinden koşarlar, rezilet Hocam!

      

“Ven-Necmi” sırrını, anlayan gelsin

Aşkla yaşla gözün, kanlayan gelsin

Marazlı takımı, tanıyan gelsin

Riyakârın derdi, süs ziynet Hocam!

                                              Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL


VA HASRETA!

 

 

Ey Hocam hayatın, tadı
yok Sensiz

Tadı yok sevdanın, adı
yok Sensiz

Elbette baharı, özleriz
amma

Rüzgarlar esse de, badı1 yok Sensiz!

 

Güller yine açar,
kokmuyor artık

Bülbül yine uçar,
şakmıyor artık

Sular yine coşar,
akmıyor artık

Hatıralar dondu, yadı2 yok Sensiz!

 

Candan usandırdı, beni
bezgiler

Dile sığmaz kalbe, gelen
sezgiler

Yarime yakılsın, bütün
ezgiler

Gönlümüz buruktur, şadı3 yok Sensiz!

 

Keramet gözlerin,
gönlüme radar

Bu hasret biter mi,
vuslata kadar

Aşık odur kendin,
dostuna adar

Ya Rabbel Alemin, Hadi
yok Sensiz!

 

Nuruna vuruldum, Sana
aşığım

Çileyle yoğruldum, çün
alışığım

Ey gönül huzurum, ey gün
ışığım

Kerem kıl Ahmed’e, radı4 yok Sensiz!

 
                                                      
Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL

 


[1]  Bad: Tatlı ve ferahlatıcı
esinti (Bad-ı Seba=Seher yeli)

[2] Yad: Hatır, gönül

[3] Şad: Şen, sevinçli

[4]  Rad: Cömert kişi, kerem
ve fazilet sahibi

  

Ahmet Akgül Hoca’dan

ERBAKAN’A BAYRAM KUTLAMASI

 

Hasretin kalbime işler, gönüller rü’yetin özler

Sen Bosna’sın Filistin’sin, Uygur Sincan Arakan’sın!

Türk Ordusu müjdelenmiş, mazlumlar vadini gözler

Sönmeyen kandil misali, nur saçansın kir yakansın

Kim ulaşır makamına, zira ki sen Erbakansın!

 

Amerka’ya uşaklıkla, hayra hizmet yapılır mı

Hem Rahman’a hem Şeytan’a, aynı anda tapılır mı

Sütü bozuk değil ise, Hak davadan sapılır mı

Münafık yerin gasp etmiş, bizi yetim bırakansın

Kim erişir ayarına, Sen müstesna Erbakansın!

 

Gayba iman; vaadedilen, geleceğe inanmaktır

Seçkin mü’minlerin kârı, cahillerce kınanmaktır

Çağın büyük imtihanı, Erbakan’la sınanmaktır

İman aşı tutsun diye; kafaya çivi çakansın

Kim erişir irfanına, zira ki sen Erbakansın!

 

Armageddon savaşının, Şam ateşi yakılacak

O yüksek teknolojinle, Deccalizim yok olacak

ABD yenilecektir, hem İsrail yıkılacak

Gafiller öldü sansa da, Sen ruhani bir hakansın

Kim ulaşır makamına, ki mücahit Erbakansın!

 

Milli Nizam Selametsin, Refahsın Sen Faziletsin

Müminlere Saadetsin, zalim kafire zilletsin

Rabbim sana kem gözleri, hainleri rezil etsin

Davan Allah rızasıydı, taş atana gül takansın

Kim yetişir ki manana, Metin Mekin Erbakansın!

 

Başbakan olmak kolaydı, Erbakan’a askerlik zor

Hıyanetle Cumhurbaşkan, olsan da akıbetin hor

Milli Görüş ne ağır yük, sen gel kahır çekene sor

Ömür boyu Aziz Hocam, alnından hep ter akansın

Kim ulaşır makamına, zira ki sen Erbakansın!

 

Ölmeden efsane oldun, nice destanlar yazansın

Çağrı yaptın Altın Çağa, âleme kutlu ezansın

Seni övmek ne haddime, sözlerim kıymet kazansın

Dini tebliğ temsil ettin, Hak tercümanı Kur’ansın

Kim erişir ayarına, Sen Rabbani Erbakansın!

 

Ey gönlümün rabıtası, kalbimin sevdası Sultan

Ey ruhumun rayihası, fikrimin ravzası Sultan

Şuurumun şahikası, Ahmedin duası Sultan

Kuşatırdı kıtaları, gök katları firekansın

Kim ulaşır makamına, zira ki Sen Erbakansın!

 

                                                            Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL

Ahmet Akgül Hoca’dan

 

ERBAKAN’A


Hasretin kalbime işler, gönüller rü’yetin özler
 

Sen Bosna’sın Filistin’sin, Uygur Sincan Arakan’sın!

Türk Ordusu müjdelenmiş, mazlumlar vadini gözler

Sönmeyen kandil misali, nur saçansın kir yakansın

Kim ulaşır makamına, zira ki sen Erbakansın!

 

 

Amerka’ya uşaklıkla, hayra hizmet yapılır mı

Hem Rahman’a hem Şeytan’a, aynı anda tapılır mı

Sütü bozuk değil ise, Hak davadan sapılır mı

Münafık yerin gasp etmiş, bizi yetim bırakansın

Kim erişir ayarına, Sen müstesna Erbakansın!

 

 

Gayba iman; vaadedilen, geleceğe inanmaktır

Seçkin mü’minlerin kârı, cahillerce kınanmaktır

Çağın büyük imtihanı, Erbakan’la sınanmaktır

İman aşı tutsun diye; kafaya çivi çakansın

Kim erişir irfanına, zira ki sen Erbakansın!

 

 

Armageddon savaşının, Şam ateşi yakılacak

O yüksek teknolojinle, Deccalizim yok olacak

ABD yenilecektir, hem İsrail yıkılacak

Gafiller öldü sansa da, Sen ruhani bir hakansın

Kim ulaşır makamına, ki mücahit Erbakansın!

 

 

Milli Nizam Selametsin, Refahsın Sen Faziletsin

Müminlere Saadetsin, zalim kafire zilletsin

Rabbim sana kem gözleri, hainleri rezil etsin

Davan Allah rızasıydı, taş atana gül takansın

Kim yetişir ki manana, Metin Mekin Erbakansın!

 

 

Başbakan olmak kolaydı, Erbakan’a askerlik zor

Hıyanetle Cumhurbaşkan, olsan da akıbetin hor

Milli Görüş ne ağır yük, sen gel kahır çekene sor

Ömür boyu Aziz Hocam, alnından hep ter akansın

Kim ulaşır makamına, zira ki sen Erbakansın!

 

 

Ölmeden efsane oldun, nice destanlar yazansın

Çağrı yaptın Altın Çağa, âleme kutlu ezansın

Seni övmek ne haddime, sözlerim kıymet kazansın

Dini tebliğ temsil ettin, Hak tercümanı Kur’ansın

Kim erişir ayarına, Sen Rabbani Erbakansın!

 

 

Ey gönlümün rabıtası, kalbimin sevdası Sultan

Ey ruhumun rayihası, fikrimin ravzası Sultan

Şuurumun şahikası, Ahmedin duası Sultan

Kuşatırdı kıtaları, gök katları firekansın

Kim ulaşır makamına, zira ki Sen Erbakansın!

                                                    Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL

TEK KİŞİLİK ORDU

O, tek kişilik bir ordu.

Deccalin en has ekibi

Ve enikleri

Hala, seksen yaşındaki gölgesinden korkuyordu…

 

 O, sanki yoğunlaşmış nurdu.

Tüm şerliler

Ve şerefsizler

Sürekli çevresine tuzaklar kuruyordu…

Ama O hep, cihadı seçmiş,

Beş ihtilalden

Beş yüz mahkemeden

Hem de

Ekmeğini yemiş, emeğinden geçmiş

Beş bin dönek kahpeye

AB'ye ve ABD'ye

Ve beş milyon İsrail'e rağmen

Yine alnının akıyla çıkıyordu…

Onu yenmek zordu!..

 

O, billurlaşmış onurdu.

O şuurdu, huzurdu

Sevenleri ve sevdikleri için; gururdu.

Ve O bir kişilik ordu,

Tek başına

Ve seksen yaşına rağmen

Dünyaya meydan okuyordu…

                                                          Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL

SELAMET KERVANI

 

Selamet kervanı, geçsin ileri

Sadıklara ferman, yazar ERBAKAN

Yanağında açmış, cennet gülleri

Teri reyhan kokar, güzel ERBAKAN

 


Hakkı seven kişi, hayra yorulur

Hainlerden bir bir, hesap sorulur

Boz bulanık akan, sular durulur

Tevhid tekbir ile, gezer ERBAKAN

 


Batıldan bağları, kesmiş gideriz

Çağdaş zalimlere, küsmüş gideriz

Aşkından yollara, düşmüş giderkiz

Hasretiyle gönül, yakar ERBAKAN

 


Mehdiyet mührünü, gördüm yüzünde

Hakikat sırların sezdim sözünde

Hikmet deryaları, parlar gözünde

Feraset nuruyla, bakar ERBAKAN

 


Meydanlarda dolup, taşar yürekler

Bu coşkuyla kanat ,çırpar melekler

Yerde kalmaz bunca, dua dilekler

Ümit çiçekleri, açar ERBAKAN

                                                      Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL

ERBAKAN’A SESLENİŞ

 

 

Affet bizi be Hocam, bilmedik kıymetini

Yüzümüz karasından, kim bizi aklayacak!

Pişmanız perişanız, bekleriz himmetini

Bu nefse kölelikten, ruhumuz paklayacak!

 

 

Adil düzen yerine, adi sisteme kaldık

ABD AB diye, Haçlı hileye kandık

İşbirlikçi gafili, Senin takipçin sandık

“Alttan toprak kayıyor”, kim bizi saklayacak!

 

 

Bak yolundan cayanlar, işi gücü istismar

Dava yerini aldı, “demokrasi istikrar(!)”

Bilmem kabul olur mu, gayrı tövbe istiğfar

Bir inkılap gerekir, beynimiz şoklayacak!

 

 

Özelleşme özerklik, devlet laçkalaşıyor

Moda oldu mozaik, millet başkalaşıyor

Ülkem parçalanırken, asker şakalaşıyor

Vatan hainlerini, şehitler haklayacak!

 

 

Bayrak indirilirken; “anarşistler çocukmuş!”

Vatan parçalanırken; “boşver, çakıl boncukmuş!” 

Elbet bu kahpeliğe, göz yumanlar kancıkmış.

Diriliş devranıyla, herkes akıllanacak!

 

 

İslam ki mayamızdı, şirkle uzlaştırdılar

Ahlak ki hayâmızdı, bozup yozlaştırdılar

Hak, granit kayamızdı; ezip tozlaştırdılar

Zorlu bir dönüşümle, beynimiz zonklayacak!

 

 

PKK’ya postacı, olan “boşbakan”ların

Siyonist küstahlığa, hala hoş bakanların

Çağdaş münafıklığa, dindar kulp takanların

Küflenmiş kafasını, zülfikar yoklayacak!

 

 

Gam yükü ağırlaştı, dayanmıyor bel artık

Milli Görüş, D-8; sisteminle gel artık

Ey Hadi “Necm-üs-Sakib”, karanlığı del artık

Nur akan yüz terinden, Ahmet gül koklayacak

                                                   Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL

HOCA-İ KÂİNAT

 

Hem sebebi kâinat, hem meyve-i mahlûkat

Mehdiyi ahir zaman, Muhammet’tir Efendim..

İnsü cin hükmündedir, melekler kanat kanat

Saltanatı uzması[1], müebbettir[2] Efendim…

 

 

Hem hidayet siyaset, medeniyet rehberi

“Hulki azim” mertebe, sıfatının her biri

Saadet Ona uymak, bezmi elest'ten[3] beri

İman halka ve Hakka, muhabbettir Efendim..

 

 

Nuri mücessem odur, tecelli-i Rabbani

Cihat biat alamet, ol temsili Rahmani

Sözleri, “Vahyün yuha”[4] her ameli Kur'ani

Adil Düzen âleme, merhamettir Efendim.

 

Ahmedin mimi düşse, Ahed olacak zahir

Cemal celal sıfatlar, her an lütuf ve kahir

Allah'ı bilen kişi, tevhit ilminde mahir[5]

Aynel yakinsiz ilim, bir mihnettir Efendim..

 

 

Bu beden dedikleri, ilahi ruha sargı

Eğer imanın varsa, niçin çekersin kaygı

Sevgi sevda sahtedir, yok ise gerçek kaygı

Hoca-i Kâinatta, mehabettir[6] Efendim.

 

 

Ol dersin oluverir, yaratırsın sebepsiz

Senden medet umulur, makam ister edepsiz

Üç gram hizmetini, minnet sayar nesepsiz

Nefsine pay ayırmak, ihanettir Efendim..

 

 

Ucuz uyuz adamlar, geçinir bedavadan

Dünya ehli davarlar, ne anlasın sevdadan

Mal makam otu versen, kaytarırlar davadan

Zoru görünce kaçan, muhannettir[7] Efendim.

 

 

Fakru mihnet sayılmaz, hidayetin kâr olsa

Ruhum cennette gezer, bütün dünyam dar olsa

Tek in'amu ihsanın, inayetin yar olsa

O zaman Ahmedine, mürüvvettir[8] Efendim.

 

                                                                    Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL


[1] Saltanatı-uzma: Büyük ve kutsi tasarruf ve iktidarı

[2] Müebbet: Ebedi, sonsuz

[3] Bezmi elest: Ruhlar âleminde Allah’a verilen söz

[4] Vahyun yuha: Hz Peygamber AS. Kendi heva ve hevesiyle değil Allah’ın vahyi ile konuşur.

[5] Mahir: Becerikli bilgili

[6] Mehabet: Heybet, ululuk, saygınlık

[7] Muhanet: Adi aşağılık adam

[8] Mürüvvet: Mutluluk, huzur

 


AZİZ HOCAM'A

 

Hakikat mesajına, son tercüman gibiydin
Bu garip ruhumuza, taze güman gibiydin
Münafıklara maraz, bize derman gibiydin
Gönüllerin duası, gözlerin yaşı mıydın?
Ey şerefli şahsiyet, Sen sabır taşı mıydın?

Kesin olgunlaşmadan, çıbanları deşmezdin.
Teşhis, tespit olmadan, tedaviye geçmezdin
Hainlerin kurduğu, tuzaklara düşmezdin
Zalimlerin kâbusu, bilginler başı mıydın?
Bu ne soylu tavırdı, sen sabır taşı mıydın?

Sen Hakka sevdalıydın, haksızı kayırmazdın
Ucuz kahramanlığa, tenezzül buyurmazdın
Uzun, ince hesaplar; şeytana duyurmazdın
Himmeti huzur veren, veliler şahı mıydın?
Yorulmaz ve yılmazdın, Sen sabır taşı mıydın?

Hiç bileğin bükülmez, devamlı dipdirisin
Sevgi bağın sökülmez, sadıkların pirisin
Sırrına akıl ermez, ulaşılmaz birisin
Dokunan cezbe alır, hikmet kumaşı mıydın?
Hiç acele etmezdin, Sen sabır taşı mıydın?

Siyonist canavarı, can evinden vuracak
Zulüm ve sömürüye, son verip durduracak
Türkiye eserinle, fermanlar buyuracak
Nebi ve sıddıkların; salih yoldaşı mıydın?
Bu ne onurlu sebat, Sen sabır taşımıydın?

Dünya değiştirmeğe, soyunan adam Sendin
Bıkmadan mazlumları, savunan adam Sendin
Has gönülde sevilip, sayılan adam Sendin
Ters görene sormalı: Ya hu, sen şaşı mıydın?
Ey korkusuz kahraman, sen sabır taşı mıydın?

Zuhurat bekliyoruz, gayrı bitsin bu sancı
Nasipsiz nankörlerin, yüze vursun utancı
Sen Aziz Hocamızsın, başlarımızın tacı
Sohbetlerin sağaltır, ruhlara aşımıydın?
O ne bitmez bereket, Sen sabır taşı mıydın?

Soruna ürkek değil, tamda erce bakardın
Saadet ikliminde, şimdi yüce Hakandın
Ey mutluluk müjdesi, çünkü sen Erbakan'dın
Sen Süleyman mührünün, o sırlı kaşı mıydın?
Bu ne büyük dirayet, Sen sabır taşı mıydın?

Göklere mi çekildin; gaybubet mi başladı
Bu ne acı haberdir, beyin yürek haşladı
Gafiller ölüm sanır, hayat yeni taçlandı
Mübarek vücudunla, nur beden naşı mıydın?
Aziz Asil Hocamız; Sen Sabır taşı mıydın?

                                                     Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL


Rağbet Akibetedir ve şerefli
akıbet muttakilerindir, Mücahitlerindir!..
 

 

ERBAKAN’IN
ARDINDAN 
 

 

Sağlığı sarsmıştı, ölmü diriltti

Son
kez mesajını, verdi Erbakan

Rahman sevindirdi, Şeytan delirtti

Milyarlar başında, “bir”di Erbakan

 

 

Milletle
devleti, barıştırmıştı

Herkesi hayırda, yarıştırmıştı

Hain fitne yaksa, yatıştırmıştı

Zulüm zincirlerin, kırdı Erbakan

 

 

O
bir tezahürdü, O bir tecelli

Hakka havlayanlar, düşer temelli

Dosta Kıtmir olmak, büyük teselli

Çünkü sadıklara, “pir”di Erbakan

 

 

Kadere
inanan, çeker mi keder

Bir anını bile, etmedi heder

Zahirde Mücahit, muttaki lider

Batında serapa, sırdı Erbakan

 

 

Mehdiyet
bu sırrın, ilk halkasıydı

Varisi Nübüvvet, alakasıydı

Kimi Sadık, kimi; yalakasıydı

“Biz kuluz, ümmetiz!”, derdi Erbakan

 

 

Ruh
bedenlenip te, nura dönüştü

Müminler pervane, olup üşüştü

Hedefi; batıldan, Hakka dönüştü

İnşaallah cennete, girdi Erbakan

 

 

Bir
millet ağlıyor, her bir ferdiyle

Sağcı solcu över, ama merdiyle

Sizin olsun dünya, bütün derdiyle

“Refiki Ala” ya, erdi Erbakan

 

 

Mü’min
müstakimdi, baş müşahitti

Hakka biat ettik, bu bir ahitti

Şehitler ölmezdi, o mücahitti

Seccadeyi Arşa, serdi Erbakan…

 

                                                     Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL

SAYENDE HOCAM

 

Sayende niceler, erdi devlete

Çokları kavuştu şan-u şöhrete

Kimileri kondu, mal-u servete

Nankörlük ederler, hayrettir Hocam!

 

Ahmaklar anlamaz siyasetini

Nicelerin gördük, hıyanetini

Sattılar dinini, diyanetini

Bilinmez ki bu ne, hikmettir Hocam!

 

İnsaftan ihlastan, hep tamtakırlar

Cilası dökülse, paslı bakırlar

Kargalar bülbülsüz, diye şakırlar

Bu ne yüzsüzlüktür, şirrettir Hocam!

 

Babamızın nesli, bedbaht nesildi

Hakkı söyleyenin, dili kesildi

Sayende kediler, kaplan kesildi

Varlığın ne büyük, nimettir Hocam!

 

Hizmet şuurumuz, senden hediye

Nasipsizler kârı, yükler kediye

Siyonizmin sonu, geliyor diye

Kudurmuş saldırır, cinnettir Hocam!

 

Bu iman selleri, benzer taşkına

Münafık masonlar, dönmüş şaşkına

Hakkı candan seven, kullar aşkına

Dilediğim sadece, himmettir Hocam!

 

Hasretle bekleriz, Hakkı rahmeti

Yeter çektiğimiz zulmü zilleti

Nice yıldır sefil, İslam ümmeti

Saadet nizamına, hasrettir Hocam!

 

Bu millete sahip, çıkmazsan eğer

Hainler bizlere, verir mi değer?

Sen ölü canlara, canmışsın meğer

Sana hizmet cana, minnettir Hocam!

 

Ahmedim körlere, renk anlatılmaz

Sağır pazarında, hikmet satılmaz

Nankör nasipsizler, safa katılmaz

Her sözün ayrı bir, kıymettir Hocam!

                               Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL


BAHAR GELDİ, ERBAKAN GEÇTİ!

 

Karakış gibi

Kara bir devir, dondurdu yüreklerimizi…

Tufana tutulmuştuk

Gözlerimiz dondu, kulaklarımız dondu

Ve kara kapkara yeller esti

Dondurdu, kavurdu belleklerimizi

Gayrı göremez, duyamaz, bilemez olmuştuk

Kendi gerçeklerimizi

Neylersin başımıza baykuşlar konmuştu

 

Karakış gibi

Kara bir devir geçti üzerimizden

Dalındaki gül dondu

Yuvada bülbül dondu

 

Damarlarımızdaki kan dondu

Ruhlarımızdaki can dondu

Yaş dondu gözlerimizde…

Ve derken, dayanamamıştı,

Bu karakışın karayellerine.

Şuur donmuştu, iz’an donmuştu…

Ve iman donmuştu gönüllerimizde

Ve artık şeytanlar,

Saltanat kurmuştu yeryüzünde.

Hainler kurtarıcı,

Zalimler baş tacı,

Çağdaş münafıklar;

Mehdi olmuştu,

Dengesizlik düzeninde…

Metreler kısalmıştı,

Teraziler bozulmuştu

 

Ama bir gün,,,

Bir yiğit çıktı karşımıza…

Avuçlarıyla ısıttı,

Buz bağlamış bağırlarımızı.

Ve bir türkü başladı,

Karanlık devirleri ışık gibi delecek:

“Aldırma bu küfrün karakışına

Yakındır, Zeynebim, bahar gelecek”

Yine bülbüller şenlendirecek

Viran olmuş bağlarımızı.

Ve özlenen yiğit,

Can çekişen vicdanlara yöneldi;

Nefesiyle eritti, donmuş yüreklerimizi

Sesiyle, sohbetiyle diriltti,

Bir bir beyinlerimizi…

Yeniden can geldi Anadolu’ya, kan geldi

Kırklar, üçler, yediler geldi.

Bu çağı dirilten çağrıya,

Melekler, şehitler geldi.

Her mekan dinledi,

Her makam geldi…

Sen hala uyur musun,

Yoksa gavur musun, ey nefis!

Haydi, uyansana,

Ve uyandırsana artık…

Bak bahar geldi.

Ve selam dursana

ERBAKAN geldi…!

ERBAKAN geçti!

                                               Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL

               

               HİMMET BE HOCAM!


İman lafta kaldı,  yozlaştı ahlak

Meal değil masal, okunur Hocam!

Haktan saptırıldı, azıttı bu halk

Her biri bin günah, kokuyor Hocam!

 

Ayarı bozuğu, Siyon ayartıp

Gömleğin çıkarıp, haktan kaytarıp

Sırtına alırsın, selden kurtarıp

Sonra yılan gibi, sokuyor Hocam!

 

Gayretsiz aşamaz, nefis dağını

Eritmez cihatla, göbek yağını

Şeytan tezgâhında, tuzak ağını

Hainler kahpece, dokuyor Hocam!

 

Muhtaç eylediler, yüz gram ete

Ülkem sürüklenir, bir kıyamete

Bunlar akrep gibi, her hıyanete

Rahatlıkla batıp, çıkıyor Hocam!

 

Eve su sızmazsa, rutubet olmaz

Kiralık kukladan, hükümet olmaz

Zulüm karşısında, sükûnet olmaz

Dilsiz şeytan durup, bakıyor Hocam!

 

Sabataist soysuz, Dinim sorgular

Sütü bozuk kalkmış, sizi yargılar

Ganimet kuzgunu, karakargalar

Kendin bülbül sanıp, şakıyor Hocam!

 

Vaazda ağlar, ayet; hadis dem vurur

Münafık ılımlı, bir din uydurur

Gerçeği konuşmaz, ağza gem vurur

Tanrısı Amerka, korkuyor Hocam!

 

Lütfet mazlumların, bu gözyaşına

Nur yağsın ülkemin; dağı taşına

Yoksa bak cahiller, gafil başına

Taç diye tezeği, takıyor Hocam!

 

Taha Akyol övgü, dizer Numan'a*

Mason sahip çıkar, çağdaş Haman'a

Rahmet yağmaz, bakma; kömür duman'a

Bu hıyanet kalbim, yakıyor Hocam!

                                                   

* Bak: Erbakan’ın Vesayetine Son. – Taha Akyol/Milliyet/30 Haziran 2010

                                         Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL

 

Erdoğan Erbakan’ın

 “A TAKIMI” MI, AYAK TAKANI MI?

 

Aldanma dünya rüya, iki kapılı handır

Bunu bilen bir insan, nasıl gönül eğlesin!

Ömür sermayen saçma, hayat bir imtihandır

Allah bir elek kurdu, sadık fasık elesin!

.

Hiç merak etmez misin, yahu acep nerde Hak

Terazi Kur’an’dır tart, kaç gramsın hele bak

İbadet hizmet işle, sonra bir kibritle yak

Din satıp dünya aldın, vallahi sen böylesin!

.

Bir Kur’an mealini, dikkatle okudun mu

Nefsine hitap edip; benliğen dokundun mu

Dinin davan uğrunda, hiç çile dokundun mu

“Duan ve takvan yoksa, Rabbin seni neylesin?”1

.

Kadir Allah’tır diyor, Yahudi’ye yakarır

Faiz fuhuş hoş görür, Hak gömleğin çıkarır

Zalim tuzak kurar ya, Rabbim boşa çıkarır

Allah’a hiç söker mi, projesin hilesin!

.

Adil Düzen derdi yok, bu nasıl dindarlıktır

Amerka’ya hayranlık, Kur’an’a kindarlıktır

Batı münafıklıktır, batıldır barbarlıktır

AB’cilik Allah’la, savaşmaktır bilesin!

.

Döneklere muhabbet, Erbakan’a nefretin

Farklı tezahürüdür, şuuraltı şehvetin

Hıyanete kılıftır, münafıkça gafletin

İslam’la bağdaşır mı, insaf ehli söylesin!

.

Gerçi Kur’an’a bakmaz, yeter zannı kafası

Ona şeytan vahyeder; ilah: mantık hevası

Dalalet çöplüğünde, sürer şahlık sefası

Marazlı sapkınları, Allah rezil eylesin!

.

Kırk yıl boyunca bazı, kancık kafadan kaçık:

“Demrel, Özal, Erdoğan; hain, dönek, münafık”

Dedikten sonra şimdi: “Milli, dindar, müvafık”

Diyenler çarpılmıştır, olmuş şeytan kölesin!

.

Bekleyin ki yakında, çıkar bütün foyanız

Dökülecek cilanız, kirli nifak boyanız

Yüznüze tükürecek, safça size uyanız

Bu utançla yaşayıp, bu utançla ölesiz!

.

 

1 Furkan: 77. ayet

                                         Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL


      HASRET ŞARKISI

 

 

Şol
cenneti Ala’ya, girseydi yetim ruhum

Tecelli
ikliminde, cemalini arardım!..

Mutluluğum
lütfundur, Seninledir huzurum

Rüyalarıma
gelsen, nur hayalin sarardım!

 

Ayrılığın
acısı, kollarımı bağladı

Seni
özleyen gözler, gizli gizli ağladı

Hasretin
harareti, yüreğimi dağladı

Dizlerime
uzansan, saçlarını tarardım!

 

Muhammedi
gerçeğin, “Necmüs-sakibi” Sensin

Şeytanın,
şer odağın; asıl rakibi Sensin

“Rakıb”[1] olan Rabbimin, temsil takibi Sensin

Kıtmir’in
olmak için, sultanlıktan cayardım!

 

Meramım
Mevlanamsın, Sultanımsın Hocamsın

Garip
gönül bahçemde, hiç solmayan goncamsın

Güvencem
himayendir, sığınağım recamsın

İnayetin
çekersen, bilmem neye yarardım?

 

Sayende
hakikate, erdi aklım vicdanım

Hidayet
rehberimsin, Efendimsin ey canım

Sensiz
bütün ömrümü, sanki boşa harcadım

Sen
sahip çıkmasaydın, baştan sona zarardım!

 

Nur
tecellisi yüzün, hakikatin aynası

Hikmet
tefsiri sözün, dört Kitabın manası

Mehdiyet
mührü özün, nice sırrın aynası

Böyle
aşkın derdiyle, gece gündüz yanardım!

 

Davasız
bir insanla, ne farkı var mezarın

Lafla
kalbi doyar mı, düşünen bir yazarın

Terk
etme hiç nefsime, eksiltme hak nazarın

Lütfedip
sor halimi, çünkü soldum sarardım!

 

Fiilden
önce fikre, hoş sözden önce öze

Önem
vermek öğrendik, riyakârdık biz bize

“Hayat;
iman, cihat”mış, alışmıştık hep düze

Taleben
olmasaydım, hidayetten kayardım!

 

Davetine
muhatap, olmak ne büyük devlet

Hakikati
kavramak, âlemden üstün servet

Elinle
sundu Rabbim, hikmet yüklü bir demet

Günahla
kararmıştım, nazarınla ağardım!

 

 

Ebedi
lanet olsun, davanı saptırana

Dosttan
çekip gönlünü, dünyaya kaptırana

Hakikat
hatırına, bağlıyız hatırana

Duan
sevdan olmazsa, kendim kütük sayardım!

 

Kalbim
dilim tutulur, huzuruna varınca

Şah
kartalın yanında, kaça gider karınca

Şeref
İslam’a hizmet, karınca kararınca

Kur’an
vicdan bıraksam, insanlıktan çıkardım!



[1] Rakıp: Her şeyi ve her an görüp
gözeten, murakabe edip denetleyen anlamında Allah’ın bir sıfatı ve Esmai
Hüsnası

 

                                              Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL

 


ERBAKAN’A HAVLAR KULAĞI KESİK!

 

  

Elbet mükemmellik, Allah’a mahsus

Biz aciz bir kuluz, O Yüce Halık!..

Bu garip ruhumuz, bedende mahpus

Ölmeden ölmeyi, vermişler salık!..

  

Kâinat kitabın, eylesen teşrih

Her şey tecellidir, anlatır teşbih

Bak bütün mahlukat, ediyor tesbih

Gökte kuş, yerde kurt; denizde balık!

  

Kabahatlarımız, ketmetmeseydi

Onca ayıbımız, setretmeseydi

Nice günahımız, affetmeseydi

Alemler olurdu, sırrıma tanık!..

  

Cemaat tarikat, hikmet çeşmesi

Bunlarla sulanır, ümmet bahçesi

Amma karışırsa, lağım deşmesi

Dervişler yozlaşır, olurlar fasık!

  

Ayet hadis oku, din iman sömür

Faize fetva ver, feraset kömür

Haçlı kapısında, tükettin ömür

Kendin mü’min sanan, zavallı alık!..

  

Erbakan’a havlar, kulağı kesik

Hidayet kararmış, vicdanı ezik

Dini demokrasi, AB’si beşik

Zikri fikri para, şeyhi papalık!..

  

Ey sakallı Hüsnü, sarıklı züppe

Nifakın örter mi, şalvarla cübbe

İsrail’e uşak, ne rezil rütbe

Allah’ı unutmuş, Amerka Razık!..

  

Hani Müslümandın, nerde şeriat

Kahbeliğe kılıf, oldu tarikat

İmanız hastadır, budur hakikat

Size acil lazım, tabib-i hazık!..

  

Kur’an nizamını, gereksiz sayan

Kıble İsrail’e, AB’ye kayan

Zinaya ceza yok, serbest bay bayan

Boynuzlu kahraman, mahf oldu yazık!..

  

Sakın olma kitap, yüklenen aygır

Bilir tersin yapar, riyakâr cazgır

Ey Ramazan korkma, sen Hakkı haykır

 Gerçekleri yazan, eline sağlık!..

                                            Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL

EFENDİM

 

Yollarına güller dökem, Sultanım

Huzurunda boyun bükem, Sultanım

Senden ayrı, garip düşen gönlümden

Hasretini nasıl sökem, Sultanım.

 

Senden hediyemdir, aşkım nişanım

Himmet inayetin, tüm namu şanım

Hasretin aklımı, aldı başımdan

Senden ayrı derbeder perişanım.

 

Sensiz viraneye, döndü sarayım

Gafil sanır, delirmişim, sârayım

Ayrılık kâr etti cana Efendim

Rüyama gir, hasret ile sarayım.

 

Eserin okunur, âlem cüzünde

Terk eyleme, ıssız çöller düzünde

Hayalin karşımda, ilham kaynağım

Hakkın tecellisi, nurlu yüzünde.

 

 

Cihat dolu yaşadın hep doyunca

Kur’an’a tercüman, ömrün boyunca

Yüreğime yara oldu Efendim

 

Mübarek vücudun, kabre koyunca.

 

                                        Arş. Yzr. Ahmet AKGÜL


1978'de Aziz Erbakan İçin
Yazılan Efsane Şiir

1978'de Erbakan İçin Yazılan Efsane Şiir 

Bayburtlu Şair Hafız Adem Yaya'nın,
Milli Görüş Lideri Merhum Necmettin Erbakan için 1978 yılında Berlin'de yazdığı
şiiri kendi ağzından istifadelerinize sunuyoruz.

Bir dönem Büro-Memur-Sen'de Genel Başkan Yardımcılığı görevinde
bulunan ve şu anda Yalova Retaj Thermal Otel'in Ceo'su olan Nail Uslu bu videoyu
tevafuken çekti ve sosyal medyada şu notla birlikte paylaştı:

“Bu sabah Termal'de yürüyüş yaparken bankta oturan yaşlı bir çifte
selam verdim. Baktım bankta 2 metre arayla oturmuşlar. Ve espriyi patlattım…
'Hacı abi 50 sene önce olsaydı hacı teyzeyle böyle mi oturursunuz” dedim.
Buyur etti oturduk, bana hayatını anlattı. Hoş sohbet biri… 1978'de Erbakan
Hocama yazdığı şiiri okudu ben de videoya çektim.”

NOT: YAZILI ŞİİRLER
MİLLİ ÇÖZÜM DERGİSİNDEN, AHMET AKGÜL HOCAMIZIN ŞİİR KİTABINDAN
 ALINTIDIR!..

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi