Halkı her geçen gün daha da fakirleşen güzel ülkemin yetkilileri! Uyanın!..
Erbakan’ı dinlemekten başka çaremiz yok
Önceki hafta cuma gecesi yayınlanan, ATV’deki Ali Kırca’nın sunduğu “Siyaset Meydanı” programının konuğu Millî Görüş Lideri Muhterem Prof. Dr. Necmettin Erbakan idi. O gece, zevkle takip ettiğimiz oldukça faydalı bir program izleme imkânı bulduk. Erbakan Hoca’nın Türkiye ve dünya olaylarını nasıl büyük bir dirayetle tahlil ve analiz yaptığına şahit olduk. Kaliteli ve seviyeli bir programla yüz yüze geldik. Bu yüzden, muhterem Erbakan ve Ali Kırca’ya teşekkür ediyorum.
Erbakan bu program vesilesiyle liderlik karizması ve devlet adamlığı vasfını bir kez daha herkes gördü. Problemlerimize vakıf oluşu ve gösterdiği çözüm yollarının Türkiye gerçekleriyle örtüşmesi programın en dikkate değer özelliğiydi.
Millî Görüş Lideri, “Saadet Partisi’nin Türkiye’nin kurtuluş ümidi olduğunu” belirtti. “11 Mayıs 2003 günü gerçekleşen SP Birinci Olağan Kongresi’yle birlikte 2. Şahlanış’ın başladığını” anlattı. “Millî Görüş’ün 1. Şahlanışı’nın 1969’da Millî Nizam Partisi’yle gerçekleştiğini, milletimizin kendi görüşü olan Millî Görüş’ün şimdi de çelikleşme harekatının başladığını” vurguladı.
Çelikleşmeyi ise, “Teşkilâtın bütün kademelerinin eksiksiz çalışması ve dinamik hale gelmesi” olarak değerlendirdi.
İçi yanan bir lider
Muhterem Erbakan, ülkesine sevdalı bir insan olarak konuşuyordu. Ülkenin içinde bulunduğu acıklı durum sebebiyle içi yandığı belliydi. Hükümeti oluşturan yönetici kadroyu şöyle tahlil etti:
“Bunlar bizim kardeşlerimiz. Dıştan üfürdüler.Dış mihraklar tarafından büyülendiler. Bir şey yapıyoruz zannettiler. Ne bulurlarsa satmaya kalkıştılar. Özelleştirme adına evin buzdolabı ve halısını satılığa çıkardılar.
Millî Görüş’ün temsil ettiği Refah-Yol Hükümeti, işe fakirlerden başladı. Sacit Günbey 800 bin fakiri belirleyen bir liste yaptı. Hepsine yardım ettik. Fakirlerin duasını aldık. Kaynak paketi ve tatlı reçetelerle işçi, memur, esnaf ve emeklilerin durumunu iyileştirdik. Borçları azalttık.
Saadet Partisi vatan aşkıyla ülkenin yaşanabilir hale gelmesi ve Yeniden Büyük Türkiye’nin kurulması için çalışmaktadır. Saadet Partisi, Türkiye’nin ve bütün insanlığın kurtuluşunun tek vesilesidir.”
Kurtuluş Millî Görüş’te
SP Lideri Erbakan, şefkatli bir baba, öğrencisine ders öğreten bir hoca üslûbuyla konuşuyor; ülkenin yangın yerine dönmesini, insanımızın geçen her gün daha da fakirleşmesini dert ediniyordu. Saldırganlığı sevmiyor, mazlumun yanında yer alıyordu. Hükümetin dış politika konusundaki akıl almaz uygulamalarını şöyle değerlendiriyordu:
“Irak’ta çocuklar parçalanır, anneler feryat ederken Başbakan, Amerikan askerlerinin en az zayiatla dönmesi için dua ediyorum, diyor. Peki, mazlum Irak halkı ne olacak?
Bu millet haksızın değil, kolu bacağı kopan Irak halkının yanında yer alır.
Dış mihrakların gözüne gireceğiz diye İsrail’in emellerine alet oluyorlar.
Biz 34 senedir, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü savunduk. Lider ülke olmamız için çalıştık. Uydu bir ülke olamayacağımızı söyledik.”
Erbakan, Türkiye’nin geldiği noktanın analizini yaptı. “Sağcılık ve solculuğun hükmünün kalmadığını” belirtti. “Ecevit, özelleştirme ve IMF’den yana. Böyle solculuk mu olur? Türkiye, “Millî Görüş” ve “işbirlikçi görüş” şeklinde iki görüş olarak temsil edilen bir dönemece girmiştir. İşbirlikçi görüşler Türkiye’yi bölecek sonuçlar ortaya çıkarır. Millî Görüş ise, bu milletin kendisi ve özüdür. Türkiye’nin kurtuluş ümididir” dedi.
Ümitsizlik yok
Muhterem Erbakan, yalnız problemleri ortaya koymak ve eleştiri yapmakla yetinmedi. Geniş izahlarla çözümleri de ortaya koydu. Milletimize olan güvenini dile getirdi. Bu milletin en sıkıntılı zamanlarda bile çıkış ve çözüm yolunu bulduğunu şöyle anlattı:
“Bu ülke bitti zannedildiği zamanda bile en büyük şahlanışı yapmıştır. 1402’de Timur Osmanlı’yı işgal etti. Osmanlı kısa sürede kendini topladı. 1453’te çağı değiştirdi.
1918’deki Sevr ile yok olmuş görünen bu millet 1923’te Cumhuriyet’i kurdu. Bu millet, böyle bir millettir. Yine bütün sıkıntılardan kurtulacaktır.”
Erbakan hep haklı çıktı
Erbakan’ın 34 yıllık siyasi mücadelesi herkesin gözleri önünde cereyan etmiştir. Projeleri bellidir. Her fırsatta Türkiye ve dünya barışını savunmuştur. Sunduğu çözüm yolları ve değerlendirmelerinde hep haklı çıkmıştır. Olayların varacağı sonuçları önceden haber vermiştir.
SP Lideri proje üreten bir insandır. Bunu Türkiye ve dünyaya ispat etmiştir. Bir bilim adamıdır. Manevî derinliğe sahiptir. Türkiye sevdasıyla dolu bir insandır.
Türkiye’nin böyle bir dehadan faydalanmaması büyük bir kayıptır. Yarın, bir Erbakan daha bulamayabiliriz.
Bir düşünürün şöyle bir sözünü hatırlıyorum:
“Büyük adamlar, yaşadıkları toplumun garipleridir.” Onlar sıradan insanlardan farklı oldukları için zamanında anlaşılamıyorlar. Büyük filozof Sokrat zamanında anlaşılamadığı için baldıran zehiriyle öldürülmüştür. Gallilee, “Dünya dönüyor” dediği için başına gelmedik kalmamıştır. İmam-ı Azam menfaatperestlere alet olmadığı için zindana atılmıştır. Bu tür büyük mazlumlardan biri de, son dönem devlet adamlarından Sultan Abdülhamit Han’dır.
Elimizdeki fırsatı değerlendirelim
Büyük sosyolog İbni Haldun, “Suyun suya benzediği gibi, gelecek de, geçmişe benzer” der.
Bugün de benzer bir imtihandan geçiyoruz, diye düşünüyorum. Erbakan Hoca’nın projelerinin Türkiye gerçekleriyle ne kadar örtüştüğü apaçık ortada. Refah-Yol döneminin başarı grafikleri insanın gözünün içine girecek kadar yüksek… Başarı resmî belgelerle de tescil edilmiş.
Ömrünü, insan hakları, huzur ve barış için harcamış bir insan var karşımızda… Samimi… Davasına bağlı… Yılmayan, vazgeçmeyen, başarıya kilitlenmiş bir insan… Bilgili, tecrübeli, dirayetli… Hizmete hazır…
Böyle bir insandan faydalanmayan Türkiye’nin geleceğini iyi görmüyorum. Dış mihraklar Türkiye’yi parçalamak için plânlar yapıyor. İçimizdeki gâfiller, Türkiye üzerinde oynanan tuzakları yeteri kadar göremiyor. Tehlikenin büyüklüğü oranında bir proje üretebilmiş değiller…
Erbakan’ın 34 yıllık siyasi mücadelesi bir tarafa, yalnız ATV’de yayınlanan son “Siyaset Meydanı” programı bile, O’nun ihata ve tahlil gücünü, sunduğu çözümlerin ne kadar sağlıklı olduğunu göstermeye yetecektir.
Türkiye, tarihi bir sorumluluk ile karşı karşıyadır. Yetişmiş ve vatan sevgisiyle dolu beyinleri hizmet ve görevden uzak tutmamak zorundadır.
Muhterem Erbakan’ın 77 yıllık hayatı ve başarıları ortada… Refah-Yol dönemindeki projeler devam ettirilirse, Türkiye’nin 5 senede düzlüğe çıkacağı apaçık belli olmuştur.
Tekrar ediyorum. İnsan kolay yetişmiyor. Bazen güçlü bir devlet adamı yüz yılda bir zor yetişiyor. Bugün, Erbakan’ı aktif devlet hizmetinde değerlendirmeyen Türkiye, yarın bir Erbakan bulmakta zorluk çekecektir.
ABDÜLHAMİT DE ANLAŞILMAMIŞTI
Büyük Türkiye Tarihi yazarı Yılmaz Öztuna’nın belirttiğine göre, Sultan Abdülhamit bir büyük dehadır. Osmanlı’nın içinde bulunduğu durumdan kurtulması için büyük projeleri vardır. Eğer, bu projeleri uygulanabilseydi, Osmanlı yeniden parlak bir döneme kavuşabilecekti. Nice ilim adamı ve sanatçı, onun siyasi projelerini kavrayamadı. Şiddetli bir muhalefetle Abdülhamit’i tahttan indirmeyi başardılar.
Fakat, Abdülhamit sonrası felâketler yağmur gibi yağdı. Kısa sürede Balkanlar elimizden çıktı. Ülke, Birinci Dünya Savaşı’na sokuldu. Kaybedilen topraklardan sonra 780.000 km2lik topraklara sıkışıp kaldık.
Bütün bunlar olup bittikten sonra, Abdülhamit’e karşı en büyük muhalefeti yapan filozof Rıza Tevfik “Sultan Abdülhamit’in Ruhaniyetinden İstimdad” başlıklı şiirinde bu pişmanlığı şöyle dile getirmişti:
“Tarihler ismini andığı zaman
Sana hak verecek, ey koca sultan
Bizdik utanmadan iftira atan
Asrın en siyasi padişahına…”
Evet, işte bir dehaya sahip çıkmamanın acı sonucu…
22.06.2003, Sakir Tarim, Milli Gazete