Anasayfa » ERBAKAN’LA ERDOĞAN ÇOK FARKLI VE AYKIRI KUTUPLARDAYDI!

ERBAKAN’LA ERDOĞAN ÇOK FARKLI VE AYKIRI KUTUPLARDAYDI!

Yazar: yonetici
0 Yorum 149 Görüntüleyen

ERBAKAN’LA ERDOĞAN ÇOK FARKLI

VE

AYKIRI KUTUPLARDAYDI!

        

Erbakan Hoca’nın Tayyip Bey ile ilgili tespitleri:

ABD ve Batı Avrupa basını, Necmettin Erbakan’ın ölümü ile ilgili haberlerinde O’nun “Batı ve Avrupa karşıtı, milliyetçi” duruşuna vurgu yapmıştı. Hatta Amerikan Wall Street Journal gazetesi, “Türkiye’nin mevcut hükümetindeki haleflerinin aksine, Erbakan’ın görüşleri, arsızca Batı karşıtı ve İslami idi” diyerek Yahudi-Siyonist kinini kusmuşlardı.

İngiliz Guardian gazetesinden Thomas Faulkner ise; “Erbakan’ın liderliğini yaptığı İslamcı hareket, marjinal bir grup olmaktan çıkıp AKP ile Türk siyasetinin ana parçası konumuna ulaştı. Zamanla merkez-sağ ve merkez-solun yerine oturmayı başardı. Erbakan’ın yerini ise genç ve modern liderler aldı” değerlendirmesini yaparak, Recep T. Erdoğan’ın günahlarını Erbakan’ın sırtına yükleme çabasındaydı.

Oysa Erbakan’ın o “genç ve modern liderler” hakkındaki görüşü net ve açıktı. Hoca, bu konudaki kanaatini sık sık kamuoyuna yansıtmıştı. Son olarak 2010 yılı Kasım ayı başında Die Welt gazetesine bir demeç vermiş; Die Welt, bu görüşmeyi, “Erdogan ist ein Kassierer des Zionismus” başlığıyla yayınlamıştı. Erbakan, Die Welt’e “Erdoğan Siyonizm’in veznedarı oldu” şeklinde, gerçeği net olarak ortaya koymuşlardı.

Erbakan, AKP iktidarı için; “Onları bazı dış güçler buraya getirdi. Şu andaki dünya düzeninin sahibi ırkçı, Siyonist emperyalizmin güçleridir. Bizimkiler; Batılı, Siyonist dünya düzenine bilmeden destek oluyor. Yaptıklarının çoğu yanlış. Vergiler ve borçlarla Siyonistlere para kazandırıyorlar. Erdoğan Siyonizm’in veznedarı oldu. O benim öğrencimdi. Ama şimdi amacımız onu devirmek” diye konuşuyor ve ekliyordu: “1923’te kurulan Türkiye, o tarihten 2002’ye kadar 82 milyar dolar dış borç yaptı. Erdoğan ise sekiz yılda bu borcu 580 milyar dolara çıkardı.”

Arslan Bulut’un güzel tespitiyle: “Görüldüğü gibi Erbakan’ın başlattığı Milli Görüş Hareketi, AKP ile merkeze otururken, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın merkezindeki Siyonist güçlerle ittifak yapmış ve kendisi olmaktan çıkmış, Evangelist Batı’nın İslam dünyasındaki Truva atı rolünü benimseyerek gayrı milli bir şebeke halini almıştı. Tabi, Saadet Partisi’nde kalanlar da bu durumun farkındaydı.”

Yeniçağ’dan Arslan Bulut haklı olarak şunları sormaktaydı:

“Erdoğan, 26 Ağustos 2001 günü Kurultay gazetesinde açıkladığım gizli CFR memorandumunu, nasıl partisinin programı haline getirdi? CFR, yani Dış İlişkiler Konseyi adlı Amerikan kuruluşu, TBMM’nin üzerinde midir?

Ben iftira atmıyorum! 2001’in 2 Temmuz tarihinde New York’tan Ayla Bakkallı’ya ait bir lobi şirketi üzerinden Tayyip Erdoğan’a hitaben gönderilen ve küresel güçler adına Erdoğan’dan taleplerde bulunulan gizli memorandumdaki ifadelerin, AKP programına hangi gerekçelerle alındığını tam sekiz yıldır soruyorum. Ve tam sekiz yıldır Erdoğan bu konuda en küçük bir açıklama yapmadı! Bu durumda “ak”lık iddiası geçersiz olmuyor mu? Yine “Türkiye partisi” iddiası geçersiz olmuyor mu? Türkiye partisi ise programı neden Amerika’dan ve CFR destekli bir lobi şirketinden geliyor?

Geçen süre içinde AKP’yi çeşitli yollarla devirmek isteyenler olmuştur. Fakat benim AKP’nin milletin iktidarı olduğunu kabul edebilmem için şu CFR kaynaklı memorandumun neden AKP’nin programı haline getirildiğini öğrenmem gerekiyor!

New York’tan gönderilen memorandumla kurulan ve böylece bir zihniyet değişimine uğrayanların partisinin “ak siyaset” yapabileceğine inanmak mümkün değil! Sekiz yıldır gizli memorandumu yazıyorum ama ne bir dava konusu oldu, ne bir tekzip veya açıklama yapıldı ne de diğer partiler bu meselenin hesabını sordu? Basında da Yeniçağ yazarları dışında kimse bu konuya değinmedi.

Yoksa bütün partilerin Amerika’dan gönderilen bir memorandumu var da onun için mi kimsenin sesi çıkmıyor?

Programı, Anayasa’ya ve Siyasi Partiler Yasası’na aykırı olarak yurtdışından gönderilen bir partiyi başta Anayasa Mahkemesi, Yüksek Seçim Kurulu ve Yargıtay olmak üzere devletin her kademesi meşru kabul etti.

Yayınladığımız CFR belgesinde, AKP’ye dayatılan Anayasa’ya aykırı “yerel yönetimlere otonomi vermek” şartının gerekleri de yasal olarak bir bir yerine getirildi ama gerek devletin kurumları gerekse siyasi partiler, bu bilgi ve belge yokmuş gibi davrandı! Gözlerini kapattılar! Çünkü karşılarındaki güç, AKP’den önce ABD idi!

Hangi milletin iktidarı?[1]

Milli Eğitim Bakanlığı, “Mesleki Eğitim ve Öğretim Hizmeti’nin Güçlendirilmesi Projesi” çerçevesinde Milli Eğitim Müdürlükleri üzerinden Lise Müdürlerine 29 Mayıs 2009 tarihinde resmi yazı göndererek “Eğitim hizmetlerinin yerel yetkililere devri ve Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatları için roller, sorumluluklar ve görev kodlarının belirlenerek ihtiyaçlara göre yeniden tanımlanması” gibi konularda 3 Haziran 2009 tarihine kadar görüş bildirilmesini istedi.

Peki, nereden icap etti Tevhid-i Tedrisat’ın yerine “Yerinden Eğitim”in getirilmesi? Okulların devletin elinden alınıp belediyelere devredilmesini kim istiyor?

2001 yılı Temmuz ayında bir lobi şirketi vasıtasıyla Tayyip Erdoğan’a ABD’den gönderilen CFR kaynaklı memorandumda, “Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir” deniliyordu.

Başlangıçta belgenin gerçek olduğuna ben de inanamamıştım. Fakat AKP kurulup programı açıklandığında gördüm ki memorandumda yazılanlar, neredeyse aynı ifadelerle partinin programı haline getirilmiş!

AKP Program ve tüzüğünde, CFR memorandumundaki talepler şöyle karşılanıyordu:

• Kurucular Kurulu kitabının 8’inci sayfasında “Partimiz merkeziyetçi devlet anlayışından vazgeçilmesini öngörür” deniliyordu.

• Kurucular Kurulu kitabının 11’inci sayfasında da “Partimiz küreselleşmenin gerektirdiği yapısal dönüşümlerin kaçınılmazlığını ve en az maliyetle gerçekleştirilmesini savunur” deniliyordu.

• Hemen arkasından 12’nci sayfada, “Partimiz, eğitim hizmetlerinin yerelleşmesinden ve özelleştirilmesinden yanadır” ifadeleri de aynı bakışın ürünüydü.

• Parti programının 41’inci sayfasında, eğitimin küreselleşme odaklarının şehir devletleri planı gereği gibi fakat aşama aşama uygulanacağı şu ifadelerle belirtiliyordu:

– “Temel eğitim hizmetlerinin verilmesi, pilot uygulamalarla merkezi idarenin taşra birimlerine ve yerel yönetimlere aktarılacaktır.”

– Programın 35’inci sayfasında, “Çağımız bir yönüyle küreselleşme çağı, diğer yönüyle yerelleşme ve yerel yönetimlerin devlet sistemleri içindeki ağırlıklarının arttığı bir çağdır” denilmesi, Tayyip Erdoğan’a verilen memorandumdaki taleplerin kabul edildiğini ortaya çıkarıyordu.

Projeyi uygulayanları uyarıyorum! Bu hareket, CFR’nin Türkiye’yi federe devletçiklere bölme plânının bir uygulamasıdır. Yolun sonunda Yüce Divan görünüyor!”[2]

İşte Erbakan Hoca bu gerçekleri bildiği için:

“Recep T. Erdoğan, Siyonizm’in sömürge tahsildarıdır ve emperyalizmin işbirlikçi ortağıdır” diyerek, hem AKP’lileri hem de Türkiye’yi defalarca uyarmıştı.

…………….

MAKALENİN DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi