ERBAKAN’IN ŞANLI KIBRIS ÇIKARMASI VE KARARLILIĞI!
(Ahmet Akgül Hoca’mızın Erbakan Devrimi kitabından Kâzım Gülfidan)
Bazı küçük beyinlerin, büyük olayları idrak etmesini beklemek boşunadır. Kindar ve kıskanç kimselere, Lider şahsiyetlerin birtakım üstün başarılarını kabul ettirmek gerçekten kolay olmamaktadır. Bu bakımdan, Erbakan Hocanın, 74 Kıbrıs Zaferini hafife alanların ve asıl kahramanlığı Ecevite yamamaya çalışanların bu tavırları da, ya bu olayın boyutlarını kavrayamadıklarından veya kıskançlık damarlarındandır. Demirel, Ecevit ve Özal dönemleri Masonik Medyanın, hem Kıbrıs konusunda hem diğer tarihi ve talihli atılımlarında, Erbakanı yok sayma veya Onun başarılarını başkalarına yamama nankörlüğünü, maalesef 17 yıllık iktidarları boyunca AKPli kurmayları ve yandaşları da sürdürmeye çalışmışlardır.
Şimdi Kıbrıs Barış Harekâtının hem stratejik, hem psikolojik, hem de siyasi ve askeri sahadaki üstün başarılarının ve mutlu sonuçlarının bir kısmını hatırlatalım:
Her şeyden önce bilinmesi ve kabul edilmesi gereken gerçek şudur ki, 74 Kıbrıs Harekâtının asıl mimarı ve kahramanı Erbakan’dır. Sadece muhalefetteki Demirelin Adalet Partisi değil, koalisyon ortağı Ecevitin Halk Partisi de böyle bir harekâta karşıydı. Çünkü korkuyorlardı ve Amerika ve Avrupa’nın baskısı nedeniyle çıkarma yapmaya cesaret edemiyorlardı. Hükümetin CHP kanadının bu harekâta razı edilmesi için, Erbakan’ın ilk mücadelesini koalisyon içerisinde ve Büyük Millet Meclisinde kazandığını belirtmemiz lazımdır. Umuyorum ki pek yakın bir gelecekte, bütün bu gerçekler, belgeleriyle ortaya konulacak ve milletimiz olup bitenleri o zaman daha iyi anlayacaktır.
Bilindiği gibi 15 Temmuz 1974te Samson adlı EOKAcı, Kıbrısta Makaryosu devirip darbe yapmış ve adayı Yunanistana katacağını ilan etmiş bulunmaktaydı. Artık Kıbrısa müdahale etmemiz kaçınılmazdı. Ama maalesef hem Ecevit, hem de başta Demirel olmak üzere bütün muhalefet, askeri çıkarmayı çılgınlık olarak nitelemekte ve karşı çıkmaktaydı.
Sonunda İngiliz Başkanı Callahanla konuyu görüşmek üzere Ecevit, Oğuzhan Asiltürkle birlikte Londraya gönderiliyor, böylece Erbakan, artık tam yetkili başbakan vekili oluyordu. Erbakan Hoca, CHP ile koalisyon protokolüne, Başbakanın (Ecevitin) Yurt dışına çıkması durumunda, Başbakan Yardımcısının Her konuda ve tam yetkili sayılması şartını yazdırıyor ve bu maddenin ne işe yarayacağının ve ne maksatla kullanılacağının farkına kimse varmıyordu!? Havaalanında Ecevit uğurlandıktan hemen sonra, Genel Kurmay Başkanı Semih Sancar ve Kuvvet Komutanları Erbakanla birlikte özel bir odaya geçiyor ve orada bulunan Süleyman Arif Emre Bey bile içeri alınmıyordu. Bu uzun ve tarihi toplantıda, Kıbrısa derhal çıkarma kararı üzerinde anlaşmaya varılıyordu. Kuvvet Komutanları Yıllardır böylesine onurlu ve olumlu bir karara hasret çektiklerini… Düşmanların dikkatini çekmesin diye, dağıtılarak Dörtyol, İskenderun ve Mersinde konuşlandırılan birliklerimizin çıkarmaya hazır hale gelmesi için 23 gün gerekeceğini bildiriyordu. Bu arada daha önce İnönü ve Demirelin yaptığı gibi verilen karardan geri dönülmemesi için, Erbakandan özellikle ricada bulunuyorlardı. Ve artık Ecevit, Türkiyeye döndüğünde alınan bu karar gereği, hazırlıkları tamamlanan ve Kıbrısa doğru yola çıkan kahraman Ordumuza mani olmaya kalkışamıyordu.
Ecevit, Kıbrıs çıkarması ve sonrasında:
1- Önce çıkarmaya çekingen ve ürkek davranmak, kararın alınmasını uzatmak ve Rumlara vakit kazandırmak,
2- Batının baskısıyla, daha çıkarmanın ilk gününde Bakanlar Kurulunu toplayarak ateşkes kararı için çırpınmak,
3- Bu ateşkes kararını saat 17.00yi bile beklemeden gündüz 11.00de açıklamak,
4- Kanton Çözüm gibi yanlış ve milli çıkarlarımıza aykırı bir öneriyi karşı tarafa acelecilikle sunmak,
5- 2nci Harekâta şiddetle karşı çıkmak ve harekâtın durdurulması için koalisyon ortağından habersiz gizli talimatlar yağdırmak,
6- Kıbrısta Ordumuzun rahatlıkla alabileceği stratejik ve ekonomik bölgelerin ele geçmesine engel olmak,
7- Maraşı boş bırakıp pazarlık gücümüzü zayıflatmak,
8- Federe Devlet sözünü ağzına sakız yapıp Kıbrısta kesin ve kalıcı bir çözümü zora sokmak gibi; 8 tane tarihi ve talihsiz hata yapmıştır. Ama buna rağmen Kıbrıs Fatihi rolü oynamaktan da geri durmamıştır.
Kıbrıs üzerinde, her ne kadar Yunanistan’ın heves ve hesapları bulunduğu ve orayı bütünüyle bir Rum adası yapmayı planladığı biliniyorsa da, Kıbrıs asıl İsrail için önemlidir. Birleşmiş Milletlerin, ABD ve İngilterenin Kıbrıs’ı karıştırmak ve Türk Cumhuriyetini ortadan kaldırmak için çırpınmaları işte bu yüzdendir. Bir dünya haritasını önünüze alıp baktığınızda görülecektir ki, İsrail’in çevresi hep İslam ülkeleriyle çevrilidir. Bu ülkelerdeki kabuk yönetimler ve kiralık beyinler de, eninde sonunda devrilip gidecektir. İsrail ise, sonunun geldiğini hissetmekte ve bunca yıldır Müslümanlara ve İslam dünyasına yaptığı hıyanet ve hakaretlerin, mutlaka hesabının sorulacağını düşünmekte ve psikolojik bir suçluluk korkusu ve kompleksi içinde debelenmektedir. Akdeniz dışında, İsrailin bütün yardım kapıları ve kaçış yolları kapalı vaziyettedir. Çünkü Müslüman ülkelerin kontrolündedir. Akdeniz yollarının kalesi ve kapısı ise Kıbrıs olduğu için terör şebekesi İsrail Siyonist stratejileri açısından Adanın kendi güdümünde olmasını istemektedir. İşte bu yüzden; Kıbrısın Müslüman Türklerden arındırılması, İsrail’in güvenliği ve geleceği açısından hayati bir önem arz etmektedir.
Kıbrıs, İslam alemine yeniden lider ve lokomotif olacak bir potansiyeli bulunan, ve bu nedenle tarihi ve tabii bir sorumluluğu üzerinde taşıyan Türkiye açısından da oldukça önemlidir. Ege ve Akdeniz’de, burnumuzun dibindeki adalar bile maalesef tamamen Yunanlıların ve düşmanların elindedir. Akdeniz’de batmayan bir donanma konumundaki Kıbrıs’ın da bütünüyle elimizden çıkması, Türkiye’nin kolunun kanadının kırılması demektir. Zaten vaktiyle Sokullu Mehmet Paşanın Kıbrısın Fethinden sonra İnebahtı’da Osmanlı Donanmasını yakan Haçlı elçilerine, Siz bizim gemilerimizi yakmakla sadece sakalımızı tıraş etmiş oldunuz. Ama biz sizden Kıbrıs’ı almakla kolunuzu kırmış olduk demesi de bu yüzdendir.
Bu durumu çok iyi bilen ve ortaya çıkan fırsatı yerinde değerlendiren Erbakan, Daha yakın temaslarda bulunmak(!) üzere Ecevit’i Londra’ya uğurluyor ve resmen bütün yetkileri üstlenmiş Başbakan Yardımcısı sıfatıyla Ordular ilk hedefiniz Kıbrıs’tır! komutunu veriyordu. Nice yıllardır böylesine onurlu ve olumlu bir karara hasret çeken kahraman Ordumuz, hem geçmişte bu Peygamber ocağında şehadet rütbesine ulaşmış evliya makamındaki mücahitlerin manevi duası ve himmeti, hem de yakın bir gelecekte yeniden Hak ve adaletin bekçileri olmanın peşin bereketiyle, bir nevi imkânsızı başarıyor, Amerika ve Avrupasıyla bütün batılıları ve batıl kafalıları hayret ve dehşete düşüren bir cesaret ve hareketle, ismini Peygamberlerinden alan Mehmetçikler Kıbrıs’a çıkıyordu.
Kıbrıs Zaferinin mutlu sonuçlarına gelince:
a- İslam dünyasındaki, pek çoğu danışıklı dövüş şüpheli ve şaibeli bulunan ve maalesef sonunda Müslümanları kültüründen ve kimliğinden uzaklaştırıp emperyalistlerin yarı sömürgesi durumuna sokan, bazı kurtuluş hareketlerini hesaba katmazsanız Kıbrıs Barış Harekâtı, yakın tarihte Haçlılara karşı yüzde yüz milli amaçlar ve yerli imkânlarla kazanılan en önemli zaferlerden biri olma özelliğini ve önemini taşımaktadır. Kıbrıs’ta, Amerikası, Avrupası, Rusyası, İngiliz’i, Fransızı, Yunanı, İsraili, kısaca Yahudi ve Hıristiyan dünyası yeni bir Haçlı İttifakı kurup karşımıza çıktıkları… Sözde müttefikimiz olan NATO ülkeleri bile aleyhimize tavır aldıkları… Parasını peşin verdiğimiz silahlara, gemi ve uçaklara el koydukları ve her türlü ambargoyu uyguladıkları halde, Türkiye’nin Kıbrıs’a çıkması ve yarısını kurtarması, yeni bir Kosova’dır, Niğbolu’dur, Mohaçtır…
b- Şanlı Kurtuluş Mücadelemizden sonraki, en milli ve cesaretli girişim olan Kıbrıs zaferi; Afgan direnişi, Bosna mücadelesi ve Çeçenistan zaferi gibi destanlara, dolaylı şekilde zemin hazırlamıştır. Zira Kıbrıstaki bu beklenmedik başarının bereketli ve cesaretli sonuçları, her tarafa yansımıştır. Yeryüzündeki İslami diriliş ve direniş hareketleri Kıbrıs zaferiyle yeni bir hız ve heyecan kazanmıştır. Böylece; Batı yenilmez, Haçlılara karşı gelinmez korkusu ve kompleksi yıkılmıştır.
c- Kıbrıs çıkarması yüzünden ülkemize uygulanan ambargolar sebebiyle, Türkiye kendi ihtiyaç duyduğu başta savunma sanayiini kurup geliştirmeye, bütün harp silah ve gereçlerini üretmeye yönelmiş ve bu sahada başarılı olabileceğini kanıtlamıştır.
Velhasıl 74 Kıbrıs Harekâtı; Cumhuriyet tarihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır. Kıbrıs’ın sadece alınmasının değil, o günden bugüne elimizde kalmasının da kahramanı, yine Erbakan’dır. Erbakan Türkiye’de yıllarca ikinci ve üçüncü sınıf insan muamelesi gören, her vesileyle horlanan ve ezilen dindar insanlarımızın, yeniden kendilerine güven duygusu ve girişimcilik ruhu kazanmalarını sağlamıştır. İnancını yaşayan ve bunu en büyük şeref sayan ve Hakk’ı savunan insanlar, Meclis’e taşınmış… Bunlara Bakanlık yaptırılmış ve yönetim kademelerinde en üst görevlere atanmıştır. Bunun üzerine, Nurculuk ve Süleymancılık gibi kesimlere, tarikat ve İslami hizmet ehli kimselere; sırf Erbakan’a kaymasınlar diye, düzenin partileri ve hükümetleri tarafından müsaade ve müsamaha edilmeye başlanmıştır… Bu da onların daha rahat hizmet vermelerini ve İslami düşünce ve davranışların daha bir gelişmesini ve yerleşmesini sağladığı sanılsa da, aslında Fetullahçılar gibi işbirlikçi hainlerin ve din istismarcısı kesimlerin önünü açmıştır. Yani Selamet ve Refah Partisi dışındaki, manevi hizmetlerin ve İslami gelişmelerin şerefine ve sevabına da, dolaylı olarak Erbakan yine ortaktır; ama Dini yozlaştırmak, dindarları yobazlaştırmak ve Dış Güçlerin maşalığını yapmak gibi tahribatların büyük vebali AKP iktidarının sırtındadır.
Özetle: Önce ahlak ve maneviyat diyerek yola çıkan, manevi kalkınma hamlesini başlatan ve başaran Erbakan, hemen ardından ve özellikle Kıbrıs zaferinin arkasından tarihi Ağır Sanayi hamlesini başlatmış ve bütün iç ve dış mihrakların karşısına dikilmesine rağmen, temelini attığı 200 fabrikanın 68 tanesini tamamlamıştır. Geri kalanları da hizmete sokmak ve sadece yeni bir Türkiye değil, yepyeni bir dünya kurmak üzere, Selamet gemisi, Refah birikimi ve Fazilet kadrosuyla, Saadet burcunda zafer limanına yaklaşmışken; makam ve çıkar uğrana Siyonist odaklarca irtibat ve ittifak kuran Erdoğan ve arkadaşlarının gaflet ve hıyanetiyle, bu tarihi adımlar ve planlar, geçici olarak akamete uğratılmıştır. Erbakan Hocamızın ölümü ise bu kutlu gidişatı aksatmayacak, bilakis hızlandıracaktır. Çünkü Onun sadık talebeleri ve takipçileri Milli Çözüm projelerini uygulayacak inkılap ve iktidarın yolunu açacaktır!