DÖNMELER 31 MART LA
HEDEFİNE ERİŞTİ..
Bazılarınca iddia budur ama,
gerçek odur ki, 31 Martta Abdülhamid Hânın parmağı yoktur. 31 Mart olayı bize
göre: düşman şer kuvvetlerce, Necip Fazıl Kısakürek rahmetlinin ifadesiyle tam
otuzüç sene bir ölüyü ensesinden tutup ayakta durdurmuş, İslâm-Türk tamamlığını
yabancı kozmopolit tesirlere karşı muhafaza etmekten başka gaye edinmemiş ve bu
tesirlerin ajanları tarafından eli kolu bağlanmış bir hükümdarı büsbütün
kudretsiz kılıp tahttan indirmek üzere tertiplenmişdir.
Rumî takvimle 31 Mart 1325 günkü vaka/olay, şimdi kullanılan Milâdî
takvime göre 13 Nisan 1909 Salı günü patlak vermiştir. Nedir bu yaklaşık bir
asır evvelki olayın içyüzü?.. O günden bugünlere dek fırsat düştükçe ()
tekrarlanan lâflara bakılırsa olayın tertip ve teşvikçisi Sultan İkinci
Abdülhamid Hândır.. Nasıl 93 Savaşını (1877) bahane ederek ilk Meclis-i
Mebûsânı kapatıp yıllar boyu istibdâdını () sürdürdüyse, bu kere de 1908
Meşrutiyetine paydos deyip eski keyfî idaresine () devam azmiyle bu olayı/31
Martı tertiplemiş (), âsileri tahrik ve teşvikle () onları el altından
beslemiş (), ama muvaffak olamamış ()… Yetişen Hareket Ordusu Meşrutiyete
sahip çıkarak () Pâdişahı tahtından indirip Selânike sürmüştür..
31 Mart olayı bize düşman şer kuvvetlerce, Necip Fazıl Kısakürek rahmetlinin
ifadesiyle tam otuzüç sene batmakta olan bir gemiyi su üstünde tutmayı
başarmış, İslâm-Türk varlığını yabancı kozmopolit tesirlere karşı muhafaza
etmekten başka gaye taşımamış ve bu tesirlerin ajanları tarafından eli kolu
bağlanmış bir hükümdarı; büsbütün kudretsiz kılıp tahttan indirmek üzere
tertiplenmişdir. Gizli ve hain güçler, 31 Martı bahane ederek ve olayı Sultan
Hamide mal ederek () pâdişahı tahtından indirmiştir sahipsiz kalan Osmanlıyı
ittihatçıların hıyanetiyle yıkıma sürüklemişlerdir.
Yukarıda kaydettiğimiz gibi 31 Mart olayında Abdülhamid Hânın
parmağı yoktur. Bu mevzuda yerli yabancı pek çok şahadet vardır. Çeşitli
vesileyle bazılarını naklettiğimiz bu şahadetlerden birini, hem de pek ibrete
değer birini yine kaydedelim. Kendi ifadesiyle: 31 Martı yaşamış ve ona
bir şekilde karışmış biri olan Burhan Felek: Sultan Hamid devrini görmüş,
yaşamış biz yaştaki kimseler, bu pâdişah hakkında doğruya yakın hükümler vermek
imkânına herkesten ziyade sahibiz. Onun için ben sırası geldikçe bu padişaha
yorulan birtakım yalan yanlış işleri düzeltmeye çalışırım. Nitekim 31 Mart
Vakasında umumî kanaat hilâfına, Sultan Hamidin eli yoktur ve bu tarihen de
sabittir. Aksini iddia etmek, tarih bahsinde çok lüzumlu olan tarafsızlığa ve
gerçeklere sadakat prensibine ve nihayet münevver haysiyetine aykırı olur diyerek,
yabancı tarihi tekzip etmiştir.
31 Martta Ermenilerin Adanadaki vahşeti..
Bugünlerde pek çok konuşan Ermenilerin Anadoludaki vahşeti, 31 Martta
da görülmüş, İstanbulda olayın hemen ertesi günü, 14 Nisan 1909da AdanadaErmeni
Piskoposu Muşeğ idaresinde ayaklanarak Çukurovayı kana boyamışlardır..
Ellerinde o günlerin en mükemmel silah ve bombaları olduğu halde Müslüman
mahallelerine saldıran ve kundaktaki çocuktan, yatalak hastalara kadar herkesi
öldüren Ermeniler bu kanlı tecavüzü kısa zamanda Tarsus, Erzin, Misis ve
Dörtyola sıçramış, dört gün dört gece devam eden bu vahşiyâne tecavüz, bütün o
havaliyi kan ve ateş içinde bırakmıştır..
Zabıtanın önleyemediği bu Ermeni tecavüzüne nihayet halk karşı koymuş,
ırzını, malını, canını müdafaa için ayaklanıp Ermenilere mukabeleye mecbur
kalmıştır. Ermenileri en modern silâhlarla donatarak Adana isyanını hazırlayan Piskopos
Muşeğ, bizim mukabelemiz başlayınca kaçıp İskenderiyeye gitmiş ve orada
yaptığı yayınla Türklerin, masûm Ermenileri () öldürdüklerini yazmaya
başlamıştır. Her Ermeni isyanında olduğu gibi bu kere de Piskoposun bu
hezeyanları Avrupa ve Amerika gazetelerinde geniş yer almış () ve medenî dünya
() bizim barbarlığımızdan şikayetle (), zavallı Ermenilerin () haklarını
müdafaaya koyulmuşlardır..
Yabancı basının bu yayınından ürken daha doğrusu, sanki böyle bir bahane
bekleyen, Mason Talat Paşanın başını çektiği İttihatçılar hemen Cemal
Beyi (Paşa) Adana Valisi yapmışlar ve içlerinde Babikyan adında bir
Ermeni milletvekilinin de bulunduğu Meclis-i Mebusan heyetini tahkikat için
Çukurovaya yollanmışlardır.. Yeni Adana Valisi Cemal Bey/Paşa, icraata
başlarken mütecaviz Ermenileri cezalandıracağı yerde, kurduğu Divan-ı Harb-i
Örfiye hep Müslümanları sevketmiş ve Hatıralarında Adana şehrinde otuz,
Erzinde on yedi Müslümanı idâm ettirdiğini, bu idâm edilenlerin hep köklü
ailelere mensup olduklarını, bilhassa Bahçe Müftüsünün o havalide çok
sevildiğini yazmaktan çekinmemiş,Talât Paşa ise Ermenilere değil de, meşru
müdafaa halindeki Müslümanlara verilen cezaların hükümetçe acele tasdikini ben
temin ettim diyerek övünmekten utanmamıştır..
Ecnebî devletlere yaranmak için beni asıyorlar..
Bu konuya başlık yaptığımız feryat, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Beye
aittir Birinci Cihan Savaşında Sevkiyat Kanunu gereğince savaş bölgesinden
çıkarılan ve şimdilerde de Ermeni tehciri diye yabancılarca da istismara
kalkışılan göç dolayısıyla ittihatçı kuklası Sadrazam Dâmâd Ferid Paşa pek
çok masumu Divan-ı Harp huzuruna çıkarmış ve bu mahkemede () gûya
yargılananlardan bir çok vatanperver devlet adamı türlü Ermeni tertipleri ve bu
tertiplere maalesef göz yuman ittihatcı dönmelerin marifetiyle idâm
edilmişlerdir Bu masumlardan biri de Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey olup
1991 yılının 8 Nisan Salı günü Bâyezid meydanında idâm edilmiştir.. Yazımızın
başlığı işte o gün, şimdiki İstanbul Üniversitesinin âbidemsi kapısı önündeki
darağacı altında söylemiştir.
Kemal Beyin yakalanması, yargılanması, idâm ve cenaze merasimi mevzuunda
yazacaklarımızı şimdilik Dünden Bugüne Ermeni Dosyasına bırakarak geçelim bu
mashum idare adamının yazıp bıraktığı vasiyyetnâmeye… Şudur 30 Mart 1335
tarihli ve Boğazlıyan Kaymakam-sabıkı Kemal imzalı vasiyetnâme; Merhum sevgili
oğlum Adnanın medfun bulunduğu Kadıköy Kuşdili çayırındaki kabristanda
yavrumun yanında gömülmemi diliyorum. Teyzem ve kardeşim Kadıköyünde
sakindirler. Teyzemin adresi: Mühürdar Caddesinde 67 numaralı hanedir, adı
İsmet Hanımdır. Defin masrafı teyzeme tevdi buyurulmalıdır. Kabir taşım,
hamiyyetli Türk ve Müslüman kardeşlerim tarafından dikilmeli ve üstüne şöyle
yazılmalıdır Millet ve memleket uğruna şehid olan Boğazlıyan Kaymakamı
Kemalin ruhuna Fâtiha Perişan zevcem Haticeye, yavrularım Müzehher ve
Müşerrefe muavenet edilmesini, yavrularımın tahsil ve terbiyesine ihtimam
buyurulmasını vatandaşlarımdan beklerim. Babam Karamürsel aşar memur-u sabıkı
Arif Bey de acizdir. Kardeşim Münir de kimsesizdir, bunlara da yardımcı
olunursa memnun olurum. Türk Milleti ebediyyen yaşayacak, Müslümanlık asla
zeval bulmayacaktır. Allah millet ve memlekete zeval vermesin, ferdler ölür, millet
yaşar…
Urfa Mutasarrıfı Nusret Beyin yine bu Ermeni meselesinden dolayı
ittihatcılar eliyle idâmı da Kemal Beyinkine benzer… [1]
[1]Mustafa
Müftüoğlu / 08.04.2005 / Milli gazete