Anasayfa » DECCAL ' İN DİNİ : DARWİNİZM, DECCALİN DERNEĞİ : MASONLUK

DECCAL ' İN DİNİ : DARWİNİZM, DECCALİN DERNEĞİ : MASONLUK

Yazar: yonetici
0 Yorum 227 Görüntüleyen

DECCAL ' İN DİNİ : DARWİNİZM, DECCALİN DERNEĞİ : MASONLUK

 

Masonların ve Darwinistlerin Karanlık İttifakı

 

1. Atatürk Masonluk Hakkında Ne Düşünüyordu?

 

Atatürk, “Çocuklarımıza her şeyden evvel Türkiye’ye düşman bütün uluslarla mücadele etmek öğretilmelidir.” demektedir. Mustafa Kemal Atatürk, kökü dışarıda olan bütün kurumlara karşı net bir tavır almıştır. 1935 tarihinde mason localarını kapatmıştır. Dr. M. Kemal Öke, Atatürk’ü masonların tabii reisi göstermek için gayret sarf etmiş, Atatürk bu teklifi reddetmiş ve şöyle demiştir:

 

“Ben bu cemiyete girmem, ben başkalarının yaptığı prensiplere değil, ancak kendi prensiplerime uyarım.”

 

Masonlar, 1935 yılında da Cumhurbaşkanlığı konutu olarak kullanılan Çankaya Köşkü’nü kovularak terk etmişlerdi. Mason localarının kapatılmak istenmesi üzerine Atatürk’ü ikna etmek için 11 Ocak 1935 tarihinde Cumhurbaşkanlığı konutuna çıkan Mason heyeti, Atatürk’ün büyük tepkisiyle karşılaşmıştı. Dönemin Van Milletvekili İbrahim Arvasi anılarında bu tarihi gerçeği şu şekilde anlatıyor:

 

“Masonların Büyük Üstadı Mim Kemal, Reis-i Cumhur’a hitaben:

 

“Efendimiz biz zaten maiyet-i devletindeyiz, fakat siz Meşrik-i Azam‘ımız olursanız, bir pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız demiş. Reis-i Cumhur da; peki bir şey soracağım, bana cevap veriniz de sonra… Siz Avrupa’da hangi locaya bağlısınız ve mektebinizin ismi nedir?” diye sormuş.

 

Mason Üstadı Mim Kemal “Biz Cenova‘ya tabiyiz ve Reisimiz Barca Mişon’dur” diye cevap verince küplere binen Mustafa Kemal Paşa,

 

“Haydi defolun buradan, cehennem olun gidin. Yahudi uşakları Benim milletim bana kahraman sıfatı verdi. Ben sizin gibi bir çift Yahudi’ye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiye’deki bütün locaları kapatmadığınız takdirde, yarın teşkil edeceğim Divan-ı Harb-i Örfi’ye hepinizi verir ve astırırım. Haydi defolun karşımdan” diyerek masonları kovdu.”

 

İbrahim Arvasi’nin “Tarihi Hakikatler” isimli kitabının 71 ve 72. sayfalarında anlattığına göre;

 

“Atatürk’ten ağır hakaret işiterek kovulan masonlar, o gece adeta yıldırım hızıyla durumu İzmir, İstanbul ve Adana’daki localara bildirirler. Sabah olmadan Türkiye‘deki bütün locaların kapanma kararlarını aldırıp, ilgili belgeleri daha sabah kahvaltısı sofrasından kalkmayan Atatürk’ün önüne koyup derin bir nefes alırlar.”

 

28 Ağustos 2002 tarihli Zaman gazetesinin konuyla ilgili haberleri aşağıdadır;

 

Atatürk, mason localarını kapatmıştı

 

Masonluk; kaynaklarda kökenleri eski Mısır’a kadar giden, gizli ritüelleri olan ve sembollerin önem taşıdığı gizli bir cemiyet şeklinde tanımlanıyor. Osmanlı Devleti sınırları içindeki ilk mason locasının 1721’de İstanbul’da Fransız masonlar tarafından kurulduğu biliniyor. 1730’lu yıllarda başlayarak, 18. ve 19. yüzyıl boyunca İstanbul başta olmak üzere Anadolu’daki birçok ilde mason locası kuruldu. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise, 10 Ekim 1935’te mason locaları kapatılması emri verilmişti.

 

Atatürk 1935’te mason localarını kapatmıştı

 

Aynı tarihli gazeteler Türk Mason Cumhuriyetlerinin “Türkiye Cumhuriyetindeki terakkileri nazar-ı itibare alarak” faaliyetlerine ara verdiğini duyurdu. 13 Ekim 1935’te de tüm localar içişleri bakanlığı tarafından resmen kapatıldı. Masonlar bu dönemi “uyku dönemi” olarak tanımladı. 1947’de İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı sırasında localar açılıp tekrar faaliyete başladı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’da 1952’de Tokat milletvekili Ahmet Gürkan’ın mason localarının kapatılmasını öngören kanun teklifini reddederek, dolaylı yoldan bu tür dernekleri yasal zemine kavuşturmuş oldu. 1909 yılına kadar Osmanlı Devleti sınırları içinde kurularak çalışmış olan mason localarından hiçbiri ulusal (milli) bir nitelik taşımamıştır. Zaman zaman ve yer yer (özellikle İstanbul, Batı Trakya ve Makedonya’da) bu localara Türkler de üye olarak girmiştir. Bunların arasında adı bilinen pek çok ünlü isim bulunmaktadır. Fakat bu locaların hepsi Batı ülkelerinde kurulu büyük localara bağlı olarak çalışmıştır.

 

2. Masonlukta Gizlilik Neden Önemlidir?

 

Masonlar bu sorunun da en açık cevabını yine kendi kaynaklarında vermektedirler:

 

“Masonluk sırlarını ve hakikatleri maskeler. Arzu edenler ise esasen hafifçe maskelenmiş olan bu hakikatleri bulabilirler. Bu hakikatlerin ise bazen zayıf ve düşüncesizlere açıklanması tehli olabilir. Hatta onların mevcut olan inançlarını bile yok edebilir. Masonluğa intisab edenlerinkini (girenlerinkini) ise kuvvetlendirir. Kadim (daimi) sırların tesis edilme sebebi bundan ileri gelmektedir. Bunlar bilgi ve hikmet arayıcıları için bu işe başlangıç veya verilecek malumata hazırlık safhası vazifesini gören mekteptir.

 

Doğru dürüst bir hazırlık safhasından geçmeden verilen hakikatler bunları alanlar için yıkıcı ve şaşırtıcı olabilir.”[1]

 

“Bize tevdi (emanet) edilen sırları kalbimizin en derin köşelerinde saklamalıyız. Bir ölü kadar sessiz, bir mezar kadar ketum olmalıyız. Bu bizler için bir yemin, bir şeref, bir vicdan borcudur.”[2]

 

3. Masonlar Neden Birçok Gizli Gerçeği Sembollerle İfade Ederler?

 

Semboller, sır ve gizlilik konusunda son derece titiz olan masonlar için büyük önem taşır. Çünkü dışarıdan bakıldığında belirli bir mana taşımayan birçok sembol, masonlar için çok şey ifade edebilmektedir. Bu sayede kendi aralarında rahatlıkla anlaşabilmekte ancak harici olanlara (mason olmayanlara) da fark edilmemektedirler. Gizli bir örgüt olan masonluk, sembollerle Yahudi mistizmi olan Kabalist yapıyı devam ettirmektedirler. Mimar Sinan dergisinde sembollerin önemi şöyle dile getirilir:

 

“Masonluğun bir tarifi onun “Allegori perdesi arkasına gizlenmiş sembollerle tasvir edilen bir ahlak sistemi” olduğudur. Loca içinde dilsiz, sessiz, hatta tozlanmış duran amblemlerin manalarını incelemek ve bu suretle hakikatleri meydana çıkarmak hepimizin vazifesidir. Yani Masonluğun sistemiyle, allegorileriyle, sembolleriyle ne öğretmek istediği hakkında bilgimiz olmalıdır.”[3]

 

Masonik sembolizm, tamamen büyü ve okültizm üzerine kurulu Kabalizm kaynaklıdır. Sembollerdeki benzerlik, ifade ettikleri anlamlar hep bunu ispat etmektedir.

 

4. Masonların Dine Bakışları Nasıldır?

 

Masonluk hakkında günümüze kadar yazılan pek çok eserde, masonların “dinsiz” ve “din düşmanı” oldukları ısrarla vurgulanmıştır. Masonlar ise kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda ve her vesileyle bu iddiaları yalanlamış, kendilerinin bütün dinleri kabul ettiklerini, hatta ateist olanların masonluğa alınmadığını, locaya kabul sırasında ise üç mukaddes kitabın da bulundurulup yemin töreninin öyle gerçekleştirildiğini ifade etmişlerdir. Ancak kendi kaynaklarında din ahlakına olan bakış açılarını anlatırlarken yaptıkları izahlarda dini, bir dogma olarak, sözde boş bir inanç olarak ifade ederler, işte masonların kendi ağızlarından birkaç örnek: (Bu alıntılarda geçen uygunsuz anlatımdan Rabbimiz’i tenzih ederiz.)

 

“Bu evrenin bir mimari vardır. Buna Tanrı, Allah, Total enerji (kudreti külliye) Sait güç (kudreti mutlaka) Kutsal Güç (kudreti ulviye) Doğa, Evren… denebilmektedir. Bizce bu güç, ulu ve yücedir ve “Evrenin Ulu Mimarıdır”. İnkâr edilemez (yadsınamaz) nitelendirilemez (tavsif edilemez). Olumlu bilim akıl, bilgelik, mantık bunu reddetmez…

 

…Burada bir açıklama yapmak isterim: Olumlu bilim, doğa, toplum ve insana özgü (ait) olayların, gözlem (müşahede), inceleme (tetkik), deneme (tecrübe), olayları çoğaltarak aynı işlemleri yenileme (tekrar), sonucu anlatma, tartışma ve eleştirmeden ve bilimsel yasaların bulunmasından doğar. Bu bilimsel eylemlerden geçmeyen bütün düşünü ve inançlar, bize göre dogmatiktir, boş inançlardır (batıl) dır. Olumlu akıl da, olumlu bilimden ve onun sonuçlarından başka bir şey benimsemeyen akıl (aklıselim, sağduyu) dur.”[4]

 

Mimar Sinan dergisindeki “Masonluğun İlk Devirleri” başlıklı bir makalede belirtildiği gibi, “Masonluk, kiliselerin dışında hakikati arayanların bir araya geldiği, toplandığı yer, melce (sığınılacak yer) oluyordu.”[5]

 

“Hakikati dinin dışında arayan” bu zümre, din ahlakına karşı da büyük bir husumet duyuyordu. Bu nedenle örgüt, kısa sürede Kilisenin, özellikle de Katolik Kilisesinin rahatsızlık duyduğu bir güç merkezi haline geldi. Bu masonluk-Kilise çatışması giderek büyüyerek 18. ve 19. yüzyıl Avrupasına damgasını vurdu. 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa dışındaki coğrafyalara da yayılmaya başlayan masonluk, gittiği her ülkede din karşıtı felsefelerin ve hareketlerin çıkış noktası haline geldi.

 

Masonların kendi yayın organlarından bu konudaki diğer alıntılar da şu şekildedir:

 

“Bir dinin tesirinden hala kendini kurtaramayan Masonik prensip ve hakikatleri kavrayamayan Masonların bol miktarda mevcudiyeti çok üzücüdür.”[6] “Ölümden sonra hayat var mı? İnsanoğlu bu sorunun cevabını henüz vermiş değil.”[7]

 

“Ruhun ölmezliğine inanmak, imgeye (hayale) kapılmaktır.”[8]

 

“Beşeriyet de ruh fikri, ölüm korkusundan, daha doğrusu birdenbire ‘yok oluşun’ kabul edilememesi, bu korkunun elem ve azabının hafifletilmesi düşüncelerinden doğmuştur.”[9]

 

 Yukarıdaki alıntılardan da anlaşılacağı gibi Masonlar, aslında dine inanmazlar ve inanmadıklarını sadece kendi üyelerinin okuyabilecekleri dergi ve yayınlarda açıklarlar. Halka yönelik yayınlarda ise bu gerçeği perdeleyerek, dine inandıklarını, aralarında dini inançlara saygılı insanların da olduğunu özellikle vurgularlar.

 

Masonlar kendi kaynaklarında din ahlakına olan bakış açılarını anlatırlarken yaptıkları izahlara dini bir dogma olarak sözde boş bir inanç olarak ifade ederler.

 

Masonik Sembollerden Bazıları:

 

Masonlar, felsefelerini, gerçek manalarını sadece kendi üyelerine açıkladıkları semboller aracılığıyla ifade ederler. 33 derecelik masonik hiyerarşi içinde kademe kademe yükselen mason, her derecede masonik sembollerin yeni anlamlarını öğrenir.

 

Çift Sütun: Üzerlerine “Jakin” ve “Boaz” kelimeleri kazınmış olan bu sütunlarda masonların amacı, ilham aldıkları pagan inançları ifade etmektir. Mason localarının değişmez dekorlarından biri, locanın girişinde yer alan bu ikiz sütunlardır.

 

Göz Altındaki Piramit: Bu sembol hakkında yapılan araştırmalarda, 1 dolarlık Amerikan banknotunun üzerinde yer alan bu sembolü benimseyen ABD kurucularının mason olduklarına, bu nedenle hümanist felsefeyi benimsediklerine vurgu yapılmaktadır.

 

Altı Köşeli Yıldız: Masonlar altı köşeli yıldızı, Eski Mısır’ın putperest kültürünün sembolü olarak benimsemişlerdir.

 

Gönye ve Pergel: Bu sembolün, aslında yine Eski Mısır’dan veya Hıristiyanlık öncesi Aryan inançlarından kaynaklanan pagan bir hurafenin işareti olduğu masonik kaynaklarda da kabul edilmektedir.

 

5. Masonlar Ateizme Temel Oluşturan Evrimi Neden Desteklerler?

 

Bilimsel hiçbir dayanağı olmadığı halde bilimsel bir gerçekmiş gibi lanse edilen evrim teorisi Türkiye’ye ilk defa Masonlar tarafından sokulmuş ve din ahlakına karşı kullanılmaya başlanmıştır. Masonlar kendilerine özel yayınları olan Mimar Sinan Dergisi’nde bu konuyu şu şekilde anlatmaktadırlar:

 

“Bizde de Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde (Mason) Ahmet Mithat Efendi’nin kendi çıkardığı “Dağarcık” dergisinde “Dünyada İnsan Zuhuru” adlı kısa makalede Lamarck’in “Dönüşüm” teorisine dayanarak insanın maymundan türediğini bildirmesi üzerine İstanbul din bilginlerinin tepkisine yol açtı.”[10]

 

Masonlar evrim teorisini kabulle yetinmeyip, bunu topluma da yayma ve benimsetmenin en büyük görevlerinden biri olduğunu şöyle ifade etmektedirler:

 

“Hepimize düşen en büyük insancıl ve Masonik görev, olumlu bilim ve akıldan ayrılmamak bunun Evrimde en iyi ve tek yol olduğunu benimseyerek, bu inancımızı insanlar arasında yaymak halkı olumlu bilimlerle yetiştirmektir.”[11]

 

Masonluğun gizli bir örgüt olmasının belki de en önemli sebebi din ahlakına karşı olan yapılarını belli etmemeye çalışmalarıdır. Çünkü masonluk dine inanmaz ve bunu topluma yaymak için çaba harcar. Din ahlakının ortadan kalkması için ilk başvurdukları yöntem de bilimsellikten uzak bir aldatmaca olan evrim teorisini gerçekmiş gibi topluma yaymaya çalışmalarıdır. Yine kendi yayın organları olan bir dergide Üstadları Selami lşındağ evrimi çıraklarına şöyle öğütlüyor:

 

“Araştırmalara göre, XIX. asrın sonları ile XX. asrın başlarında İngiltere’nin Sussex Kontluğunda ve Piltdown bölgesinde bulunan iskeletler, insan ile maymun arasında bir taslak mevcuda aittir. Bu taslağa, iki ayak üzerinde yürüdüğünden (Ayakta duran insan maymun-Pitocantrus erektus) ismi verilmiştir. Yani evvela yüksek maymunlar, sonra da Tantativ Men ve sonra da insan, gelmiş gibi görülmektedir.”[12]

 

Önemli Not: Piltdown bölgesinde bulunduğu iddia edilen kafatasının gerçek olmadığı, çenesinin yeni ölmüş orangutana, kafatasının ise 500 yaşında bir insana ait olduğu, eskitmek için de çeşitli kimyasallar kullanıldığı anlaşıldıktan sonra, bu olay bilim tarihine Piltdown Sahtekârlığı olarak geçmiştir.[13]

 

Bilimsel hiçbir dayanağı olmadığı halde bilimsel bir gerçekmiş gibi lanse edilen evrim teorisi Türkiye’ye ilk defa Masonlar tarafından sokulmuş ve din ahlakına karşı kullanılmaya başlanmıştır.

 

6. Yakın Tarihimizde Türk Masonlarının Dine Karşı Yürüttükleri Mücadeleler Nelerdir?

 

Yıllar boyunca kendilerini bir ‘hayır kurumu’ olarak tanıtan masonların en rahatsız oldukları konulardan birisi, gerçek yüzlerinin açığa çıkarılması, gizli faaliyetlerinin deşifre edilmesidir. Dünyanın pek çok ülkesinde, bu yönde faaliyet yapan kişiler masonlar tarafından engellenmiş, bir şekilde faaliyetleri durdurulmuştur. İtalya’da P2 mason locasının açığa çıkmasının ardından, bu konuyu soruşturan savcıların ve emniyet görevlerinin birer birer faili meçhul bir şekilde öldürülmeleri bu durumun yakın tarihten çarpıcı bir örneğidir. Ülkemizde ise, masonların iç yüzlerini açığa çıkaran çalışmalar yapan kişilere karşı da, zaman zaman çeşitli komplolar yapılmış, ancak bu komplolar bir sonuca ulaşamamıştır.

 

Bu durum İslam tarihinde de birçok defa yaşanmıştır. İnkârcılar hep tuzak kurmuşlar ancak Allah kurdukları tuzakları inananlardan uzaklaştırmış, hayra çevirmiştir. Bu durum bir ayette şöyle bildirilmiştir:

 

“Hani o inkâr edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır.”[14]

 

Değerli İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur’da masonların kendisine olan özel düşmanlıklarını da ifade etmiştir. Bu büyük alime yapılan haksız baskı ve zulümlerde masonların büyük rolü vardır:

 

“Burada bir günde çektiğim sıkıntı ve azabı, Eskişehir’de bir ayda çekmezdim. Dehşetli masonlar, insafsız bir masonu bana musallat etmişler, ta ki hiddetimden ve işkencelerine karşı “artık yeter” dememden bir bahane bulup, zalimane tecavüzlerine bir sebep göstererek yalanlarını gizlesinler.”

 

Bediüzzaman’ın hayatını anlatan Son Şahitler adlı kitapta, bu büyük İslam alimine masonların çektirdiği sıkıntı ve eziyetler anlatılmaktadır. Bediüzzaman’ın kendi ağzından masonların suçsuz yere kendisini hapse attırdığı açıklanmaktadır.

 

7. Türkiye’deki Masonlar Yabancı Ülkelerdeki Masonlarla Nasıl Bir İlişki İçindedirler?

 

Masonluk varlığını ilk kez 1717’de İngiltere’de resmi olarak ilan etti. Bu tarihten sonra, önce İngiltere’de, ardından başta Fransa olmak üzere kıta Avrupa’sında yayılan masonluk, her ülkede din ahlakına karşı olan kişilerin toplanma yeri oldu. Kendilerini “hür düşünürler” olarak ilan eden -bununla, İlahi dinleri tanımadıklarını ifade eden- (Allah’ı tenzih ederiz.) pek çok Avrupalı mason, localarda buluştu. Kendi anlatımlarında uluslarüstü olduklarını şu şekilde açıklıyorlardı:

 

“Franmasonluk siyasal bir parti olmamakla beraber, siyasal ve sosyal olayların akımına uygun olarak uluslararası birleşik ve sosyal bir kuruluş halinde örgütlenmesi 18. yüzyılın başlarına rastlar. Mezheplerin özgürlük kurallarını uygulamaya çalıştığı sırada, onlara yardım için, din adamları kurallarının (ruhban heyetlerinin) nüfuz ve iktidarlarına karşı savaş açmak durumuna giren farmasonluğun yıkmak istediği şey, Kilisenin hükümetler ve halk üzerindeki tahakkümü idi. Bundan dolayı 1738 ve 1751 yıllarında Papa tarafından dinsiz olarak ilan edilmiştir…”[15]

 

Masonlar tüm dünyayı bir ‘tapınak’ haline getirme amacındadır. Ama hayal ettikleri bu tapınak, İlahi bir dinin değil, hümanist bir dinin tapınağıdır. ‘İnsan’ kavramının putlaştırıldığı, materyalist ve evrime, felsefenin tek doğru sayıldığı bir dünya hayalidir bu.[16]

 


 


[1] (Masonlara Özel) Mimar Sinan Dergisi,. Masonluk ve Esasları adlı yazı, Raşit Temel, 2. yıl, Eylül 1968, sayı:7, sf:11

 

[2] (Masonlara Özel) Mimar Sinan Dergisi Masonluk Sırları-Ketumıvet vs Susmanın Fazileti adlı yazı, Hanri Benazus, 2. yıl, Eylül 1968, sayı:7 sf:16

 

[3] Mimar Sinan – Sayı: 13, Yıl:4

 

[4] Masonluk Bir Ahlak Okuludur. Dr. Selami Işındağ, sf:13

 

[5] Neşet Sırman, Masonluğun İlk Devirleri; Mimar Sinan, 1997, Sayı 104, sf: 41

 

[6] Mimar Sinan, S:4, sf: 40

 

[7] Mimar Sinan 1977 S:24, sf:8

 

[8] Mason Dergisi, Ocak 1975, sf:8

 

[9] Türk Mason Dergisi 1965 S:59 sf:30-36

 

[10] Mimar Sinan Dergisi Sayı: 39, sf: 38

 

[11] Türk Mason Dergisi Sayı:25-26, Mart 1977, sf: 59

 

[12] Otuzuncu Derece Ritüelinin Tetkiki Dr. Selami Işındağ 1966, sf: 34

 

[13] Daha fazla bilgi için Hayatın Gerçek Kökeni, Harun Yahya, Araştırma Yayıncılık

 

[14] Enfal: 30

 

[15] Naki Cevad Akkerman, Politika ve Masonluk, Mimar Sinan, Eylül 1968, Sayı 7, sf: 66-67

 

[16] İlmi Araştırma / Nisan – 2006

 



 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi