Anasayfa » Bir Tasfiye Hikayesi: ÇERKEZ ETHEM OLAYI

Bir Tasfiye Hikayesi: ÇERKEZ ETHEM OLAYI

Yazar: yonetici
0 Yorum 50 Görüntüleyen

Bir Tasfiye Hikayesi:
ÇERKEZ ETHEM OLAYI

Çerkez Ethem yakın tarihimizde “kısa” bir dönem kahraman olarak
vasıflandırılmışken, sonra “hain” sıfatını almıştır. İşin ilginç yanı
Ankara’nın onu makbul görmesinin sebebi ile hain olarak tanımlamasının sebebi
aynıdır. Değişen Çerkez Ethem değil, Ankara’dır esasen. Çerkez Ethem’in
Ankara’nın Muhalifleri kitabındaki rolü de “muhalifliğinden” ziyade bu değişimi
anlatabilecek bir ayna olarak anlamlı bir hikâyesi olmasıdır. Yoksa Hüseyin
Avni Ulaş gibi siyasi kişilerle aynı kefeye konması çabası değildir yapmak
istediğim.     

Çerkez Ethem Kafkasya’dan Anadolu’ya hicret etmek zorunda kalan ve
Bandırma’nın Emreköy adlı köyüne yerleşen Çerkez (Şapsığ) bir ailenin beşinci
erkek çocuğu olarak 1886 yılında dünyaya geldi. Babası Ali Bey’in beş oğlunun
en küçüğüydü Ethem. Ağabeyleri İlyas ve Nuri Beyler, Rum eşkıyalarıyla
çarpışırken ölmüşler, Reşit ve Tevfik beyler de 1901 ve 1902 yıllarında
Harbiye’yi bitirerek subay çıkmışlardı. Reşit Bey çeşitli cephelerde çarpıştı.
1919’da Meclisi Mebusan’a Saruhan Milletvekili olarak katıldı. Oradan Birinci
TBMM’ye geçti.

Asker olmak için kaçan Ethem

Çerkez Ethem de ağabeyleri gibi Harbiye’ye gitmeyi çok arzular. Ancak
babası Ali Bey “Çakır” diye hitap ettiği en küçük oğlu Ethem’in sürekli olarak
yanında kalmasını ister. Çerkez Ethem 19 yaşına geldiğinde babası Ali Bey’in
düşüncesi bedel-i nakdi vererek onu askere göndermemektir. Bu durumu hisseden
Çerkez Ethem Bandırma’dan İstanbul’a kaçar ve Bakırköy Süvari Küçük Zabit
Mektebi’ne girerek askerlik hayatına başlar. Başçavuş olarak terhis olur.
Balkan savaşına Çürüksulu Mahmut Paşa ismindeki Osmanlı subayının yönettiği
kolorduda subay vekili olarak görev alır ve Bulgar cephesinde yaralanınca kıdem
zammı ve madalya alır.

Birinci Dünya Savaşı’nda Eşref Kuşçubaşı’nın yönettiği Pan Turanist
Teşkilatı Mahsusa’ya büyük ağabeyi Reşit Bey aracılığıyla katılarak İran,
Afganistan ve Irak’a yapılan akınlara katılan Çerkez Ethem, yaralandığı bu uzun
savaşın sonunda köyüne çekildi. Ancak Ethem’in köy hayatı çok da uzun sürmedi.
Ethem hatıralarında yaklaşık olarak 1918’in ikinci yarısına denk düşen günleri
şöyle anlatır: “Umumi Harbin neticesi olarak en ağır şartlarda Mondros
Mütarekesi kabul ettirilmesine rağmen galip devletler mütareke hükümlerini
bozmaya başlayınca, İzmir’de teşekkül eden gizli cemiyetin kararı ile ben ilk
isyan bayrağını tam iki buçuk yıl önce açmıştım.”

Bir çocuk kaçırma vakası

Çerkez Ethem 12 Şubat 1919 tarihinde İttihatçı olduğu söylenen İzmir
Valisi Rahmi Bey’in oğlunu kaçırır ve elli bin lira fidye alır. Çerkez Ethem’in
bu eylemi çok farklı yorumlara sebep olur. Mesela Doğan Avcıoğlu Milli Kurtuluş
Tarihi’nde[1] olayı
Ethem’in İngilizlere yaranma çabası olarak niteler. “Çerkezler ile
Müslümanların en içten koruyucusu olan Büyük Britanya’ya manevi bağlılık ve
saygı duygularını göstermeyi başaramayan Ethem Bey, İngilizlerin tutukladıkları
valinin oğlunu kaçırarak İngilizlere saygı göstermektedir.”

Çerkez Ethem Olayı isimli kitapta Cemal Şener de, Çerkez Ethem’in kaçırma
olayını, Demirci Efe’nin Derviş Ağa isminde bir kişinin oğlunu kaçırmasına
özenerek kişisel nedenlerle gerçekleştirmiş olabileceğini öne sürer. Şener’e
göre Çerkez Ethem, o günlerde İttihatçı düşmanı kesilmiş olması, söz konusu
olayın da sebebi olmuştur. Kesin olan Ethem’in İzmir’in Yunanlılarca işgalinden
önce aktif bir şekilde mücadeleye katılmış olmasıdır. Çerkez Ethem’in ise bu
olayla ilgili olarak şunları anlatır: “Seyyah haldeki kuvvetlerimin iaşelerini
kendi yöntemlerimle temin ederdim. Bir yerde kaldığımız zamanlarda İzmir’in
Yunanlılar tarafından işgalinden önce Müdafa-i Hukuk ve işgalden sonra Reddi
İlhak ve daha sonraları Müdafa-i Milliye Cemiyetleri vasıtasıyla askerlerimi
beslerdim. Maaşlarını da bu cemiyetler vasıtasıyla verirdim. İşgalden önce
Yunan tehsi belirdiği zaman İzmir Valisi Rahmi Bey’den elli bin lira, isyanları
bastırma sırasında Adapazarı tüccarlarından Arapzade bilmem kimden, bir de
Karacabey eşrafından birisinden beş bin lira almıştım. Cepheleri teşvik etmek,
kuvvetlerimi tutmak, İtilaf Devletleri’nin işgalindeki Afyon ve Kütahya
mühimmat depolarından gizlice cephane alabilmek için bana para lazım.”[2]

Ankara’nın hizmetindeki Ethem Bey

Anadolu’ya geçen Rauf Orbay, Çerkez Ethem’e Salihli civarında işgalin
önünde barikat görevi görecek bir cephe oluşturma görevi verir. Doğan
Avcıoğlu’na göre Çerkez Ethem, Salihli cephesini şöyle oluşturmuştur: “Ethem
sekiz arkadaşıyla Salihli’yle gelir. Orada çetecilikle yetişmiş Dramalılardan
bazıları ile birleşir. Balıkesir, Gönen, Kirmasti (Bugünkü adıyla Balıkesir’in
ilçesi olan Mustafa Kemal Paşa), Bandırma ve Bursa’da sözünü geçirdiği
Çerkezlere haber gönderip çağırır. Ve kuvvetlerine katar. İttihatçı diye
İstanbul Hükümetince peşine düşüldüğünden Akhisar bölgesinde dolaşan Serenli
Parti Pehlivan da Ethem’in hizmetine girer. Böylece güçlenen Ethem, kuvvetini
arttırmak çabasındadır.”[3]

Çerkez Ethem’in başındaki Salihli cephesi ile, her geçen gün biraz daha
genişleyen işgal güçlerinin önüne önemli bir set çekildi ve o dönemde Amasya
Tamimi, Erzurum ve Sivas Kongreleriyle uğraşan Mustafa Kemal ekibinin ciddi bir
nefes almasını sağladı. Salihli cephesinin oluşumunun bir başka sonucu da
Çerkez Ethem’in Ankara ekibi ile yol arkadaşlığının başlamış olmasıdır.

Ankara’nın kurtarıcısı Ethem Bey

Ankara’nın o dönemde en büyük handikabı silahlı bir güce sahip
olmamasıdır. Bu sebeple millî mücadele yerel Kuva-i Milliyeler aracılığıyla
yürütülmeye başlanır. Ancak Ankara’nın önünde daha pek çok engel vardır ve
henüz tam anlamıyla yerleşmemiş olan merkezi otoriteye karşı çıkan isyanlara
karşı devreye girecek en önemli kozu Çerkez Ethem olur. Bir başka Çerkez olan
Anzavur’un başını çektiği isyan bu hareketlerin ilkidir: “Salihli komutanı
Ethem Beyefendiye (10 Mart 1920) Biga civarında kuvvetlerimizi bozmayı başaran
Anzavur melunu bir kaç gün önce Gönen üzerine ilerleyerek Kaymakam Rahmi Bey
alayını yenmiş. Esir ettiği subaylara ve askerlere halife adına yemin
ettiriyor. Sonra serbest bırakıyor. Böylelikle zihinleri karıştırıyor. Ve
Kuvayı Milliye aleyhine tahrik ediyor. Durumu tehli gören kolordu
komutanlarımız Yusuf İzzet Paşa Bandırma’dan çekilmiş, Anzavur ise Bandırma’ya
girmiştir. Asilerin Balıkesir’i ellerine geçirmeleri Yunanlılarla ilişki
kurmalarına olanak sağlayacaktı ki, bunun ne kadar vahim bir sonuç doğuracağını
tahmin edebilirsiniz. Bu yüzden bizzat ve herhalde kafi bir kuvvetle ve süratle
Balıkesir’e hareket ediniz. 28. Tümen Komutanı Albay Kazım Bey.[4]

Kuvayi Seyyare komutanı Çerkez Ethem bu telgrafı aldıktan iki gün sonra
Balıkesir’e ulaşır. 9–10 saat süren bir yoğun çatışma sürecinden sonra Anzavur
Ahmet’in kuvvetlerini büyük bir bozguna uğratır. Anzavur kuvvetlerinin
dağıtılmasından kısa bir süre sonra Genelkurmay Başkanı İsmet İnönü ile Çerkez
Ethem arasında şu telgraf konuşması geçer:

“İnönü: Merhaba Ethem Bey Nasılsınız, iyisiniz inşallah. Gazanız
mübarek olsun.

Ethem: Merhaba efendim. Teşekkür ederim. Ben iyiyim. Siz nasılsınız?

İnönü: Genel durumumuz iyi değil. Mustafa Kemal Paşa ve Reşit Bey
yanımdalar. Makine başındayız. Size genel durumu izah ederken bazı acı haberler
de vereceğim.

Ethem: Söyleyiniz efendim. Acı da olsa gerçeği bilmek daha iyidir.

İsmet Bey: Sizinle şu görüşmeyi temin edebilmek için çok zorluğa
uğradık. Bazı yerlerde şimendifer tellerinden yararlandık. Birçok yerde
itibarımız yoktur. Merkezde ise kuvvetimiz kalmadı. Bulunduğunuz yerde ikinci
derecedeki işleri tümen komutanı Kazım Bey’e bırakarak Geyve Boğazı’nda Ali
Fuat Paşa’nın yardımına koşmanızı rica ederiz.

Ethem: Yarın Geyve’ye hareket edeceğim.”

Çerkez dediği gibi yapar. Geyve’ye ulaşır ulaşmaz hemen bir taarruz planı
yapar.

Çerkez Ethem’in kuvvetleri ile İstanbul hükümetinin olan İnzibatiye
Kuvvetleri arasında Geyve Boğazı’nın gerisinde şiddetli bir çatışma yaşanır.
Kuvay-i Seyyare büyük bir başarı kazanır.

Ethem Bey için hızlı bir dönem başlamıştır böylece. Hemen ardından Düzce
isyanı başlar.

Düzce’den Yozgat’a

Çerkez Ethem kuvvetleri Adapazarı civarındayken Düzce yöresinde yeni bir
ayaklanma başlar. Ethem Bey, Hendek üzerinden Düzce’ye hareket eder. Çerkez
Ethem kuvvetlerinin bu ani müdahalesi ile duruma kısa sürede hâkim olunur.
Çerkez Ethem bir an önce Yunan cephesine dönmek istemektedir. Tam bu esnada
Ankara’dan Ali Fuat Paşa aracılığıyla Çerkez Ethem’e bir telgraf gelir.
Telgrafta Çapanoğullarının ayaklandıkları, bu yüzden acilen Yozgat’a gitmesi
istenmektedir. Çerkez Ethem ise bir an önce Yunan işgalinin devam ettiği Batı
Cephesine dönmeyi arzulamaktadır. Bu Telgrafı Ethem’in ağabeyi Reşit’in
Adapazarı’na gelmesi izler. Reşit Bey de kardeşi Çerkez Ethem’in Yozgat’a
gitmesinde ısrar etmektedir. Çerkez Ethem’in Batı cephesinde aldığı haberler,
Yunanlıların işgali yayma hazırlıklarını yoğunlaştırdıkları yönündedir. Buna rağmen
Çerkez Ethem Ankara’nın ve ağabeyi Reşit Beyin ısrarlarına dayanamaz.
Birliklerinin bir kısmını Yunan saldırısını karşılamak üzere Salihli’ye
gönderirken kendi de Ankara’ya geçer.

Ankara’nın tek otomobiline kurulan Ethem

Ankara’da Ethem, iltifatlarla karşılanır. Çerkez Ethem’in Ankara’ya
gelişini Halide Edip Adıvar şöyle anlatır: “Ethem Ankara’ya silahlı
kuvvetleriyle girdiği zaman, sokaklar doldurulmuştu. Adamları arasında kadınlar
da vardı. Ethem büyük şevkle karşılandı. Mustafa Kemal Paşa otomobilini ona
verdi. Bu Ankara’da bulunan tek otomobildi. Ethem TBMM’ne geldiği zaman
coşkuyla karşılandı.” (Dağa Çıkan Kurt)

Nitekim İstiklal Mahkemeleri’nin meşhur Aliler divanında yer alan Kılıç
Ali, Mustafa Kemal Paşa’nın Çerkez Ethem’e bakışını şöyle anlatır: “Ben
Ethem’in bütün bu taşkınlıklarının ve şımarıklıklarının Mustafa Kemal
tarafından bilinmesine rağmen, nasıl olup da tahammül ettiğine şaşardım.
Mustafa Kemal, Ethem’in kendisini istirkap ettiğinin, öldürmek istediğinin de
farkında idi. Fakat buna rağmen kendi sözlerinden o tarihte vaziyeti idare
etmeği, Ethem’i mümkün olduğu kadar zararsız bir hale sokmağı, onu ayrıca
uğraşılacak bir belâ haline koymamağı, bilakis kabil olduğu kadar
kuvvetlerinden faydalanmayı düşündüğünü hissediyordum, anlıyordum.”

Çerkez Ethem Ankara’da Mustafa Kemal Paşa’nın özel konuğudur. Fevzi
Çakmak ve İsmet İnönü, Çerkez Ethem’i ziyarete gelirler. Sohbet konusu mevcut
durum ve Yozgat isyanıdır. Bu toplantıda Çerkez Ethem ile İsmet İnönü ilk kez
yüzyüze gelmektedirler. Konuyu İsmet İnönü açar: “Bizim Yozgat dolaylarındaki
ayaklanışı ne yazık ki kökünden söndürecek bir gücümüz kalmamıştır. Bu gerçeği
acı da olsa aramızda açığa vurmalıyız.”[5]

Ankara’da gerçekleşen bu toplantı ve tartışmaya ilişkin olarak Çerkez
Ethem hatıralarında oldukça ayrıntılı bilgi verir: “İsmet Bey: İstirahate olan
ihtiyacınıza rağmen, ziyaretçiler üşüşmeden, mevcut önemli sorunlar hakkında
lütfen görüşmelere başlayalım. Bilhassa malum olan şu isyan meselesi hakkında
yolumuzu ve kararımızı tespit edelim ki, istiharati kalp ve sükuneti fikirle
hem istiharatinizin teminine ve hem de diğer musahafemize sıra gelsin. Son
istirhamımız üzerine, Eskişehir’den cepheye sevkiyatınızın geri
bıraktırılmasına dair emir vermeyi herhalde unutmamışsınızdır.”

Çerkez Ethem: Evet, cepheye olan asker sevkiyatımız zaten genel
değil. Yozgat cihetine ilişkin düşüncenizi dikkate alarak kuvvetlerimin çoğunu
Eskişehir’de tutuyorum. Zaten Ankara’yı ziyaret maksadım da daha çok benim
önemsiz gördüğüm ve sizin pek çok önem verdiğiniz Yozgat cihetindeki isyanın
derecesini hakkıyla anlamak, sonra Yunan cephesine dair teh arzeden
şüphelerimle mukayese ederek ona göre en önemlisini tercih ederek, yahut mümkün
mertebe her iki ciheti de ihmal etmeyerek hatasızca bir karar vermemiz içindir.

Fevzi Paşa: Biz hiç ihtimal vermeyiz ki, Yunan ordusunun ciddi bir
taarruzu karşısında bulunmuş olalım. Eğer Yunanlıların öyle bir niyeti ve
yeteneği olsaydı, bu taarruzu üç aydır devam eden iç ihtilallerimizin şiddetli
geçen safhaları sırasında yapmaları lazım gelirdi.

İsmet Bey: Bununla beraber biz cepheleri de ihmal etmek taraftarı
değiliz. Asıl gaye ve amacımız vatanı düşman ayağından temizlemektir. Yunan
ordusu en tehlisidir. Bu böyle olmakla beraber, iç sorunlar da çok önemli bir
esas teşkil eder. Bizim Yozgat ve civarındaki isyanı kökünden söndürmeye
maalesef bir kuvvetimiz kalmamıştır.”

Ergun Aybars İstiklal Mahkemeleri adlı kitabında Çerkez Ethem’in
Yozgat’taki ayaklanmayı çok kanlı bir şekilde bastırdığını, halkın malına el
koyduğunu, buna karşı çıkanların evlerinin yakıldığı ya da asıldıklarını
anlatır. Yozgat’ı yağmalayan Ethem ve adamları ganimeti Ankara’da satışa
çıkarmışlardır.

İsyan başlıyor

1920 yılı sonlarına doğru Çerkez Ethem ve emrindeki 1. Seyyar Kuvvetler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’ne karşı 29 Aralık 1920’de isyan
başlattı. Bu isyanın birçok nedeni vardı.

Çerkez Ethem isyanı 5 Ocak 1921’de kısmen bastırılmışsa da, Yunan ileri
hareketi devam ettiğinden, ona yönelik harekat yarım kaldı.

Yunanlıların İnönü mevzilerine taarruz ettikleri 9 Ocak 1921 günü akşamı
saat 16.00 sıralarında Uşak tarafından gelen bir Yunan uçağı, Afyon üzerinde 15
dakika kadar uçup şehir ve civarına beyanname attı. Türkçe basılmış, altında
Kuvvayı Millîye Komutanı Ethem imzalı beyannamenin içeriği şöyle idi.

“Masum millet ve asker kardeşlerim…

Ankara Hükümeti rezilleşmektedir. 29 Aralık tarihinde gönderdiğim
memleket ihtiyaçlarına ait telgrafımın gazetelerde yayınlanmasını isteyiniz.

Ey Askerler, şerre alet olmayacağız, ahirette mesuliyetinizden korkunuz.

Maziden intibah olarak her türlü felaketi ve vatanı kurtarmayı haris
menfaatlerine kurban etmek isteyenlere karşı hakkınızı müdafaa ediniz. Şahsi
ihtiraslara alet olmayınız.

Ey subay arkadaşlar; emir kulu olmaktan sarfınazar ediniz. Allah’ın kulu
değilseniz, aksi halde geliyorum ha, son pişmanlık fayda vermez.

Umumi Kuvvay-ı Milliyeti Komutanı Ethem”

23 Ocak 1921’de Çerkez Ethem kuvvetleri İzzettin Paşa (Çalışlar)
komutasındaki güçler karşısında kesin yenilgiye uğradı ve dağıldı. Ethem bir
süre Sındırgı Bölgesi’nde dolaştı. Ordu birliklerinin Çerkez Ethem ve asileri
yakalamak için baskıları artınca Yunanlılara sığındı. Çerkez Ethem bu
hareketiyle ilgili olarak şu yorumu yaptı: “Beni ihanetle itham edenlere
soruyorum: Ben ne zaman, hangi tarihte ve mevzide esasen müdafaa ettiğim
cepheden bir adım dönmüşümdür, bir tek kardeş kanı dökmüşümdür?”

Çerkez Ethem isyanını fırsat bilen Yunan Komutanlığı, 6 Ocak 1921’de
Bursa – Eskişehir ve Uşak – Afyon bölgelerinde ileri harekete geçti. Cephe
Komutanlığı, durumun ciddiyetini görerek Ethem’e karşı Kütahya’da iki alaylı
bir tümen ile bir süvari grubu bırakıp, geri kalan kuvvetleri süratle Batı
Cephesine çekti ve İnönü’de mevziine girdi.

Ocak 1921’de 3’üncü Yunan Kolordu birliklerinin bir kısmı ile yaptıkları
taarruz harekatı iyi yönetilemeyen bir tertip ve şekilde cereyan etmişti. Uşak
bölgesindeki 1. Yunan Kolordusu başarılı bir harekat yapamadı. Türk
birliklerini de tesbit edemedi. Çerkez Ethem de Yunanlılara beklediklerini veremedi.
Yunan komutanlığı, İnönü cephesine gelen Türk takviye birlikleri hakkında
abartılmış belgeler atmıştı. Sonraki günlerde daha üstün Türk kuvvetleri ile
çarpışma ve yenilme endişesi, alınan çekilme kararına gerekçe teşkil ediyordu.

Birinci İnönü Savaşı’nda Yunan kuvvetleri sayısal olarak, Türk
kuvvetlerinin üç katıydı. İnönü Savaşı devam ederken, Çerkez Ethem’e karşı
Kütahya’da bırakılan 61. Tümen şiddetle direniyordu.

Çerkez Ethem daha sonra Yunanlılara sığındı. İzmir’e, oradan da Atina’ya
gönderildi. Ankara İstiklâl Mahkemesi’nin, ağabeyleri ve yakın adamlarıyla
birlikte, Ethem Bey’in de gıyabında verdiği 9 Mayıs 1921 tarihli ve 573 sayılı
karar ile “Müsellahan takibi hükümet cürmünü irtikap ederek”, düşman tarafına
firarından dolayı idama mahkum oldu. Türkiye’den ayrıldıktan sonra, önce
Berlin’e gitti. Daha sonra, bir süre Kahire’de yaşadı ve son yıllarını Ürdün ve
Lübnan’da geçirdi. 150’likler için çıkartılan af yasasından yararlanmak
istemedi 1948 yılında öldü. Ürdün’deki bir Çerkez mezarlığına defnedildi.[6]

İşte:

§         Milis ruhundan,
Milli Şuura geçemeyen…

§         Nefsaniyet
gururunu devlet huzuruna feda edemeyen…

§         Çete reisi
cesaretini Liderlik, feraset ve faziletine eriştiremeyen

§         Şahsi
ihtiraslarının sonucu düştüğü bir şahsiyet iflasıyla, düşman saflarına
sığınmaktan çekinmeyen bir kuru kahramanlık hikâyesi…

 



[1] Cilt
2, sayfa 576

[2] Çerkez
Ethem Anıları, Berfin Yayınları, sayfa 8

[3] Doğan
Avcıoğlu Milli Kurtuluş Tarihi, cilt 3, sayfa 1117

[4] Çerkez
Ethem, Hatıralarım, Berfin Yayınları, sayfa 19–20

[5] H.
İzzettin Dinoma, Kutsal İsyan, Cilt 7, sayfa 219

[6] 14.11.2005
Milli Gazete Sh:13 Suavi Kemal


BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi