Anasayfa » BAŞBAKAN BEKİR COŞKUN’A MAAŞ BAĞLATSINDI!

BAŞBAKAN BEKİR COŞKUN’A MAAŞ BAĞLATSINDI!

Yazar: yonetici
0 Yorum 306 Görüntüleyen

BAŞBAKAN BEKİR COŞKUN’A MAAŞ BAĞLATSINDI!

Bekir Coşkun, Cumhuriyetteki “Bu Terör Bitmez” başlıklı yazısında Başbakan Recep T. Erdoğan’ı ve ABD güdümlü AKP iktidarını kastederek “Bu terör nasıl bitsin, çünkü bizzat sen terörsün” diyor ve yargı sürecinde, demokrasi dalaveresinde ve diplomasi densizliğinde estirilen “terör” eylemlerine örnekler veriyordu. Bunlar doğruydu ve Milli Çözüm olarak defalarca “AKP sorunların ortadan kaldırıcısı değil, bizzat kaynağıdır! Yaşanan sıkıntılarımızın ıslahçısı değil, ifsatçısıdır!” dediğimizi okurlarımız hatırlıyordu.

Ancak Bekir Coşkun, İslam düşmanlığına kılıf olarak geçirilen Ulusalcılık dürtüsüyle, hızını ve hıncını alamayıp bizzat İslam’ın “terör kaynağı” olduğunu söyleyip zırvalıyordu. Evet“dil kalbin tercümanıydı. Dil sürçmeleri aslında, bilinçaltını açığa vurmakta”ydı. Yani Bekir Coşkun, bu fırsat ve bahane ile kinini kusuyordu.

“Sevişmen dahi terör, kanlı çarşafı sallamadan olmuyor.” Sözleriyle Bekir Coşkun; Anadolu’da eskiden gerdek gecesi sabahı yapılan yanlış, akıl ve ahlak dışı bir geleneği İslam’ın emriymiş gibi gösterip Recep T. Erdoğan’ın şahsında tüm Anadolu halkına edepsizce saldırıyordu.

“İbadetin terör, barış ve sevgi kitabı Kur’an da olmadığı halde, üçayağını bağlayarak, bir canlı hayvanı keseceksin, illaki kan göreceksin.”

Sözleriyle, hem Kevser Suresinde emredilen, hem de Hz. Peygamberin, bütün sahabelerin ve tüm İslam âlimlerinin uyguladığı Kurban ibadetini vahşilik olarak niteleyip, yine AKP bahanesiyle İslam’a ve Müslüman halkımıza saldırıyordu!

Bekir Coşkun, kürtajın serbest bırakılmasını ima ederken, yahu nasıl bir çarpık kafadır ki, kurban bayramında bir hayvanın kesilmesine karşı çıkıyor, ama anne karnında şekillenmiş bebeklerin katline alkış tutuyor? Sorusu aklımıza takılıyordu.

Bay Bekir Coşkun, “Terör senin çağdaşlığı ve uygar dünyayı reddeden kafanın eseridir…” diyerek, Recep T. Erdoğan ekibinin ve AKP’nin “İslam’dan kaynaklanan kafa yapılarıyla bütün bu yanlışlık ve haksızlıkları yaptıklarını.” İma ediyordu. Oysa bu, inkârlarını açıkça ortaya koymaktan bile korkan karanlık kafaların tapındığı çağdaş ve uygar dünyayı, Siyonizm’in güdümündeki emperyalist Batı oluşturmuştu. Ülkemizdeki ve yeryüzündeki bütün işgal, terör zulüm ve sömürü çarkı işte o uygar ve çağdaş dünyanın eserleri oluyordu.

Bekir Coşkun gibi İslam’a ve Müslüman halkımıza olan kin ve düşmanlıklarını ve intikam duygularını, AKP’ye karşıtlık bahanesiyle kusmaya çalışanlar ve buna “ulusalcılık” kılıfı takanlar, aslında AKP’ye ve tabii İsrail ve ABD’ye en büyük hizmeti veriyordu. Çünkü bunların gizli mahiyetlerini ve kirli niyetlerini sezen halkımız, mecburen can simidi gibi AKP’ye sarılıyordu.

“Kurban kesimi Kur’an da geçmiyor” diyen Bekir Coşkun’a soralım:

Kur’an da çok net ve açık olarak ve defalarca tekrarlanıp emir ve yasak edilen hükümlere ve bunlara uyulması ve uygulanması gerektiğine inanıyor ve bu konudaki gayretlere destek veriyor musun ki, “Kur’an da açıkça geçmiyor” diye Kurban ibadetini ve onu yerine getirenleri suçlayıp saçmalıyorsun? Sizin bu münafık tavrınız da, aynen AKP gibi bir din istismarı olmuyor mu?

Evet evet AKP’nin hayırlı ve yararlı bir icraat yapmasına gerek kalmıyor, ulusalcıların “AKP’yi dindar gösterme ve onlar üzerinden Dine hücum etme” gayretleri AKP’nin her seçimde oylarını arttırmasına yetiyordu. Bekir Coşkun gibilerin yazılarını, şu AKP’liler sokak sokak, ev ev dolaştırıp “Ey vatandaş, ya bize oy atarsınız, ya da işte bu din düşmanlarının elinde kalacaksınız!” propagandası yapıyordu. Sonuç, Bekir Coşkun gibi ulusalcılar, bu kadar safdirik olamazdı, bunlar bilerek ve isteyerek böyle davranıyor, AKP’yi kullanan İsrail ve ABD’ye bilinçli hizmet ediliyordu.

PKK da AKP’ye Çalışıyordu!

PKK, siyasetçi, memur, polis, öğretmen, belediye Başkanı kaçırırken:

“Gözaltına alındı.” “Sorgusu yapıldı.” Hakkında şikâyet vardı.” “Hukuki işlemler tamamlandı.” “Suçlu bulundu ve tutuklandı.” gibi bağımsız ve meşru bir devletin savcılık ve yargıçlık makamlarının “DİL”ini kullanıyordu. Böylece yandaşlarına ve bütün dünyaya: “Artık PKK Kürtlerin tek ve mutlak temsilcisi bir devlet örgütüdür.” mesajını yaymak ve AKP’nin işini kolaylaştırmak istiyordu. Çünkü AKP BOP kâhyalığı ile ülkelerimizin bölünmesine çanak tutuyordu.

“Dil kalbin tercümanıdır.” “Dil sürçmez bilinç sürçer.” “Dervişin fikri ne ise zikri de odur.” Özdeyimleri Recep T. Erdoğan’da tezahür ediyordu.

Başbakan:

“Yargıya gerekenleri söyledik, o görevini yapıyor.” Sözleriyle iktidarının hukuka nasıl yön verdiğini itiraf ediyordu. Yahudi iş adamımız Jak Kamhi, hatıra kitabında:

“Sn. Süleyman Demirel Zincirbozan’da iken, onlara kolaylık olsun diye buzdolabı, televizyon, video ve klimayı bizzat kendim gönderdim” diyordu. Oysa bunların bizzat “Demirel adına” ve rica makamıyla talep edildiği yazılmış ve konuşulmuştu. Bunlardan yani “12 Eylül den ve sonrası gelişmelerden sabataist masonların haberi vardı” anlamı çıkıyordu. Amerika’daki “Demokrat”lar ve “Cumhuriyetçi”lerde aynen bizdeki “sağcı”lar ve “solcu”lar, veya “ulusalcı”lar, “istismarcı İslamcılar” gibi danışıklı dövüş rolü oynuyor ve Siyonist Yahudi lobilerine hizmet veriliyordu.

ABD’de Demokratlar kadın kadına, erkek erkeğe evliliği kabul ediyor, Cumhuriyetçiler buna karşı çıkıyordu, Cumhuriyetçiler kürtaja karşı çıkıp, bunu bebek cinayeti sayıyor, Demokratlar serbest bırakılmasını savunuyordu. Cumhuriyetçiler sağlık sigortasının özelleşmesini istiyor, fakirlerin primini devlet ödesin diyor. Demokratlar, sözde sağlık harcamasını devlet karşılasın diyordu. Ama ABD nüfusunun % 7 diğer %63 ün tam 9 katı sağlık masrafı alıyordu!

Kara Fatmaların Kara Bahtı!

Afyonkarahisar’daki muhteşem zaferden sonra, İzmir’e ulaşan Milli birliklerimizden, Karşıyaka’ya giren süvarilerin başında, siyah atı üzerinde, siyah örtü giysileri ve çizmesiyle esmer güzeli vakur bir kadın kahraman vardı: KARA FATMA! Kalbi imanlı, ağzı Kur’anlı ve başı türbanlı KARA FATMA!

Binbaşı eşini Sarıkamış’ta şehit vermiş, sonra Mustafa Kemal’e gelip cihat ve Milli savunma için özel görev istemiş, kendi kızı dahil kadınlardan 300 kişilik bir mücahide ekibi teşkil etmiş, İnönü, Sakarya ve Dumlupınar da büyük yararlılıklar göstermiş, hatta bir ara yaralanıp esir edilmiş ve onbaşı olarak başladığı Milli Mücadeleyi üsteğmen olarak bitirmiş kahraman KARA FATMA!..

Emekli maaşını Kızılay’a bağışlayacak kadar cömert ve merhametli bu istiklal savaşı gazimize sonradan maalesef sahip çıkılmamıştı. Kurtuluş istismarcısı pek çok sabataist ve mason ittihatçı artığı “ucuz kahramanlıkları ve yüksek makamları” ganimet olarak paylaşırken, Kara Fatma gibi gerçek vatanseverler açlık ve perişanlıkla boğuşmaktaydı… Bu sefalet ve sahipsizlik sonucu bahtı Kara Fatma, İstanbul Galata’daki Rus Manastırı düşkünler yurduna sığınmış, orada tesadüfen farkına varılınca utanma pazarı çıkarılıp Darül Acezeye taşınmış, orada iken 1955 yılında bu dünyadan ayrılmış ve Kasımpaşa kulaksız mezarlığı garipler kısmına yatırılmıştı! Sonunda bir yol inşaatı sırasında mezarı bile yıkılmıştı. Şanlı Kurtuluş Savaşımızın gerçek kahramanlarının binlercesi böylesine mağdur ve mahzun bırakılmıştı.

Mustafa Kemal’in en önemli özellik ve meziyetlerinden birisi de, çevresini kuşatan bir sürü sabataist ve mason ittihatçı artığına ve gizli-açık İslam düşmanına ve onları kullanan dış odaklara rağmen, Milli Kurtuluş Mücadelesini başlatmış, başarmış ve mutlu neticeye ulaştırmış olmasıydı. Ve zaten sonunda saligran zehiriyle ölümüne sebep olacak ve ondan kurtulacaklardı!?

AKP zihniyetinden hayır ve vefa ummak, Akrep zehirinden şifa ummaya benziyordu!

“AKP’nin Erbakan’ın devamı olduklarına ve malum güçleri aldatıp-oyalayıp Milli Görüş davasına hizmet yaptıklarına ve eninde sonunda dönüp asli kimliklerine sahip çıkacaklarına” inanmak şaşkınlıktır. Ve bu iddialara sığınıp AKP’ye destek olmak en azından saflıktır. Bu düşünce; AKP’nin 10 yıllık fiili icraatlarına, resmi ve siyasi açıklamalarına, dış politikalarına, masonik çevrelerin ve şeytani güçlerin bunlara arka çıkmasına ve tabii rahmetli Erbakan’ın bizzat beyanatlarına tamamen aykırıdır. Ve daha da ötesi, bu yaklaşım Kur’anı Kerim’in ayetleriyle de asla bağdaşmamaktadır.

Cenabı Hak Nisa suresi 115. ayetinde mealen şöyle buyurmaktadır:

“Kim kendisine HÜDA (hidayet, hakikat ve istikamet) apaçık belli olduktan sonra, Resule (elçiye) muhalefet ederek (Hak davadan çekilirse) ve müminlerinkinden başka bir yola tabi olup giderse, Onu (bu dünyada) döndüğü şeyde ve yerde terk edip bırakırız, (hidayetini karartıp) yöneldiği ile kaynaştırırız. (ahirette ise) cehenneme sokarız. O ne kötü barınak ve yataktır.”

Yani nefsi ve siyasi hevesler ve dünyevi hedefler hatırına katıldığı ve gerçeğini bizzat anladığı İslami bir davadan ayrılıp gidenlerin, bu hıyanetlerine karşılık hidayetlerinin kararacağı ve bir daha haklı ve hayırlı yola dönmelerine fırsat tanınmayacağı konusunda Kur’an bizi uyarmaktadır. Bu ayeti kerime Kur’anın açık bir mucizesi konumundadır. Bu hüküm ve haberlerin sadece Hz. Peygambere (S.A.V) ve onun dönemine ait olduğunu sanmak ve savunmak ta yanlıştır.

Evet işte çeşitli bahane ve mazeretlerle Milli Görüş’ten kaytarıp, daha önce ANAP’a şimdi AKP’ye kayanlardan, bugüne kadar “filan kasabada AKP beni bu sefer aday yapmayacak, hiç değilse kendi aşiretim ve çevremle birlikte şu Saadet Partililerin de oyunu alayım” gibi dünyevi beklentiler dışında, yaptıkları döneklikten ve Siyonizm’e hizmetçilikten, samimiyetle pişman olup, tekrar davasına katılan tek bir kişiye rastlanmamıştır. Bu nedenle “Onlar hala bizim dava kardeşlerimizdir. Bir gün mutlaka dönüp geleceklerdir” zan ve iddiası, Kur’an’a ters bir safsatadır. Cenabı Allah ise zaferi ve Hakkın hâkimiyetini, döküle-elene çok az kalan bir sadıklar ekibi eliyle vereceğini zaten Kur’an’ında defalarca beyan buyurmaktadır.

Şu Fetullahcılar için söylenen “ABD ve AB’yi aldatıp, Yahudi Lobilerini kullanıp, onların sayesinde iman ve İslam hakikatine hizmet ediyorlar.” İddiaları da, sadece ahmakların inanacağı uydurmalardır. Aklen mantıken vicdanen ve ahlaken zaten mümkün ve münasip olmayan bu safsatalar açıkça Kur’ana da aykırıdır.

Cenabı Hak Maide suresi 80 ve 81. ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:

“Onlardan (münafıklardan ve din istismarcılarından) çoğunu kâfir (ve zalimlere) dostluklar kurduklarını görürsün. Nefislerinin (dünyevi heves ve beklentilerinin) kendileri için takdim edip (önerdiği ve önemsediği) şey ne kadar kötüdür. Allah bunlara gazaplanmıştır ve onlar ebedi azapta kalacaklardır.”

“Eğer (bunlar) Allah’a Peygamberine ve Ona indirilen (Kur’an hükümlerine gerçekten) iman etmiş olsalardı, asla ve hiçbir zaman (müşrik ve saldırgan kâfirleri, Yahudi ve Hıristiyanların zalimlerini) EVLİYA edinip (onların dostluğuna ve himayesi altına sığınmazlardı.) Velâkin onların (yani kâfir ve zalimleri dost tutanların) çoğu fasık (münafık ve marazlı)lardır.”

Koray Aydın Ne Demek İstiyordu!?

Ki, bu şeytani Siyonist merkezler, sadece hükümeti değil, o ülkedeki muhalefeti de kendileri dizayn edip, horoz dövüşleri ve cambaza bak gösterileri ile, sömürü çarklarını döndürme hesabındadır. İşte buna dayanarak diyoruz ki, önümüzdeki MHP Genel Kongresinde DEVLET BAHÇELİ’ye karşı aday olacağını açıklayan KORAY AYDIN’ın, Fatih Altaylı’nın Teke Tek programında sarf ettiği:

“(önümüzdeki) 3 yılda yeni bir Türkiye kurulacak ve siyaset yeniden şekillenecek. Başbakan’ın, baskın bir siyasi karakter olarak Cumhurbaşkanlığı makamına oturmak istek ve arzusunu siyasetçiler ve toplum olarak görüyoruz. Dolayısıyla kartların yeniden dağıtılacağı bir süreçte, MHP’nin baş aktör olmasını istiyoruz. Benim adaylığımın nedeni budur. Yeni bir Türkiye kurulurken (veya kurgulanırken) MHP’nin pasif hali bizi tatmin etmiyor…”[1]Şeklindeki ifadeleri, sanki bir itirafı andırmaktadır. “Dil kalbin tercümanıdır.” “Sözlerdeki ayrıntılar, Siyonist planların ifşaatıdır.”Gerçeği uyarınca sormak lazımdı:

1- Türkiye’de “siyaseti yeniden kurgulayıp şekillendirmeyi” hangi odaklar yapmaktaydı?

2-  Siyasette “kartların yeniden dağıtılması” işlevi kimlerin hesabıydı?

3-  Bu plan ve programları yapanlar mı, Sn. Koray Aydın’ı sahneye çıkarmışlardı?

4- Kurgulanan yeni dönemde, MHP’ye nasıl bir misyon hazırlanmıştı?

5-Sn. Koray Aydın, “Türkiye’nin önemli sorunları ve çözüm yolları” konusundaki, ekonomik, politik ve diplomatik projelerini niçin açıklamaz ve halkımızla paylaşmazdı? Ve böylece hem AKP ve CHP’den, hem de bugünkü MHP’den farkı ortaya çıksındı!

Reşat Nuri Erol’un “AFYON”laşmış AKP başlığı cuk oturuyordu.

“Anayasa ekseriyeti” ile on yıl önce iktidar olan ve adında da “Adalet” ve “Kalkınma” kavramları bulunan bir parti, bizim paralarımızla/vergilerimizle “faizci dünya düzenine” her yıl ortalama “50/elli milyar dolar” olmak üzere on yılda (borçlar ve faizleri) tam “BİR TRİLYON DOLAR FAİZ” ödediler! “İslâm… İslâm Düzeni… Millî Görüş… Adil Düzen… Adil Ekonomik Düzen…” geleneğinden geldikleri ve kırk yıllık “Adil Düzene Göre İNSANLIK ANAYASASI…” çalışmalarımızı bildikleri halde; “ANAYASA” başta olmak üzere, diğer her konuda da ısrar ve de inatla “kör-sağır-dilsiz” bir şekilde üç maymunları oynamaya devam ettiler!.. Maalesef on yıl boyunca başbakandan bakanlara kadar böyle yaptılar!.. Hâlâ aynı şekilde davranmaya devam ediyorlar!.. Nereye ve ne zamana kadar?!. Afyon içmiş gibiler!.. Ve hala “Afyon” trajedisini bile çözemediler! Her gün, her hafta, her ay, her yıl, her on/yüz yılda bu ülkede ve bütün dünyada nice “MUSİBETLER” oldu/oluyor ve bu musibetler maalesef “NASİHAT” yerine geçmedikçe “MUSİBET” olarak kalmaya devam ediyor, böyle giderse olmaya/kalmaya devam edecek… Hem de bu köşede hep hatırlattığımız “SOSYAL TUFAN” seviyesinde… Evet, “SOSYAL TUFAN” ama nereye ve ne zamana kadar?!. Herkes “zalim düzen afyonu” içmiş gibi!.. Faizli zalim düzen afyonu!.. AFYON!.. Futbol sezonu, maçları, yorumları, tartışmaları da başladı; o da “halkı uyutmak” için bir diğer afyon!.. Çok yönlü afyonlaşmaya devam!.. AFYON felaketi bile uyandırmıyor!

AK Parti, yeni AK Parti olacak mı?

“Ak Parti, iki iktidar döneminde iki siyasal vizyon gerçekleştirdi. Birincisinde kalkınma, ikincisinde adalet. Nitekim TOKİ, sağlık reformu, duble yollar, ihracatın artışı gibi faaliyetlerle bunlar somutlaştı. İkinci iktidar döneminde adalet boyutu öne çıktı. Demokratik Açılım, Ergenekon soruşturması, ordu-siyaset ilişkilerinin demokratikleştirilmesi, yeni anayasa yapma arayışları. Kalkınma ve adalet iktidarlarında Türkiye zenginleşti ve özgürleşti.” (Ergün Yıldırım, Yeni Şafak)

Sadece böyle bakar, sadece böyle görürseniz, bu da bir afyonlaşma!.. AFYON!..

“Kürt sorunu, İslâm’la (yani “İslâm düzeni” ile ya da “Adil Düzen” ile…) çözülebilir mi? diye soran/ Türkler ve Kürtler, doğru dürüst okuyor mu Kur’an-ı Kerim’i? / Biz bu kafadayken, İslâm, bizim sorunlarımızı çözmez. Tabii ki Kürt sorununu da çözmez. Bu can sıkıcı soru, isterim ki daima çevremizde dursun. Bize tepemizden baksın. Bizi rahatsız etsin.” (Yusuf Ziya Cömert, Star gazetesi)

YENİ BİR POLİTİKA GEREKSİNİMİ / “Türkiye siyasal bakımdan tarihinin en zor dönemlerinin birinden geçiyor. İç ve dış çevremizde olağanüstü bir kaynama ve belirsizlik var. Yarın ne olacağını, neyin neye yol açacağını, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bir türlü ayırt edemiyoruz. Toplumsal psikolojimiz alt üst olmuş durumda. Kaybettiğimiz sadece insan bedenleri değil; sevgimiz, şefkatimiz, özgüvenimiz, gelecek beklentilerimiz, umutlarımız da yitip gidiyor. / Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışından bu yana suni olarak yaratılan ve sürdürülen siyasi kurgu artık son demlerini yaşıyor. Rejimler, sınırlar, düzenler, gelenekler birbiri ardına yıkılıyor. 100 yıllık birikim tıpkı bir yanardağ gibi patlarken, ortalığa saçılan lavlar önüne ne gelirse kızgın kucağına alıp kavuruyor.” (Deniz Ülke Arıboğan, Akşam)

Evet, Afyon felaketi, afyon yutmuş bir iktidarın ve hipnotize olmuş bir halkın, son uyarısıydı

Erdoğan; “Türkiye’nin onurlu ve huzurlu geleceğinin değil, AKP’yi kime kimlere teslim edeceğinin” telaşındaydı!

R. Tayyip Erdoğan’ın durumu kendi ördüğü kozanın içinde sıkışıp kalmış ipek böceğinin durumuna benziyor. Sayın Başbakan’ın bugünlerde attığı adımları ve yapmaya çalıştığı son hamleleri biraz bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Bir dönemin kapanmakta olduğu, yolun sonuna gelindiği ayan beyan ortada. Erdoğan’ın önünde iki seçenek var: Ya işi bittikten sonra kozayı delip çıkacak ya da içeride kalıp yok olacak. Ama o farklı bir şey yapmaya çalışıyor. Kendi yerine birilerini çekip örgüyü devam ettirmek istiyor. Böylece hem kendisini kurtaracağını hem de işin devam edebileceğini hayal ediyor.

Tayyip Erdoğan’ın Genel Başkan olarak son kez katılacağı parti kongresi bu ayın sonunda yapılacak. Zaman oldukça kısıtlı… Partiye önemli transferlerin olacağı söyleniyor. Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu çantada keklik. Sırada kimlerin olup olmadığını yakında göreceğiz. Süreci bizzat Erdoğan’ın kendisi yönetiyor. Yandaş medyada estirilen rüzgâr müthiş. Parti içinde itirazların olmaması için Abdüllatif Şener, Kemal Unakıtan, Nazım Ekren hatırlatmaları da ihmal edilmemiş. Şimdilik parti içi bir itiraz gözlenmiyor. Ama bu durumun sonuna kadar böyle gitmeyeceğini Sayın Erdoğan da biliyor. Partinin iki numaralı ismi olan Ekrem Erdem’den gelen transfer konusundaki ilk açıklama ve Kurtulmuş’un verdiği cevap hâlâ hafızalardaki tazeliğini koruyor.

Erdoğan gözünü karartmış, planladığı/planlanan hedefe kilitlenmiş, gayet acul bir şekilde işi sonlandırmaya çalışıyor. Bir yanda transferler konuşulurken öbür yanda AK Parti yönetiminin -Genel Başkan dâhil- tepeden tırnağa yenileneceğinden, Bakanlar Kurulunda revizyona gidileceğinden, ilk yapılan genel seçimlerde de Milletvekillerinin değişeceğinden söz ediliyor.

Peki, neden?

Bundan 11 sene önce ala-yı vala ile kurdukları partide ve devlet yönetiminde işler tamamen tıkanmış vaziyette. İçeride ve dışarıda atmış olduğu yanlış adımların faturasını mesul makamda bulunanlara kestirmenin telaşındalar. Yani, “yanlış yapan gitti” demek için fırsat kollanıyor. Bu sayede AK Parti’nin siyasal ömrünü uzatabileceğini düşünüyor. Yoksa partide adam kıtlığı mı var ki Sayın Başbakan böyle bir yola girmek mecburiyetinde kalsın? Sözü uzatmaya gerek yok. Erdoğan’ın önündeki seçenekler belli aslında: Ya Yıldırım Akbulut modelini uygulayacak ya da karizmatik bir lider adayına razı olacak. Asıl kalıcı çözüm ise, 11 yıl önce girdiği yanlış yoldan geri dönmek ve Milli Görüş gömleğini yeniden giymektir. Diyen Sadrettin Karaduman İslami bir tebliğ ve vicdani bir teklif yapıyordu. Ama Kur’an “Hakka hıyanet edip Batıla kayanların hidayetlerinin kararacağını ve gittikleri yerde kalacaklarını” haber veriyordu. (Nisa:115)

“Türkiye’de Lider sultası var” diyerek güya tek adamlığa tepki koymuş ve biz “taban Demokrasisi” uygulayacağız iddiasında bulunmuş olan bir kadronun düştüğü durum içler açısı tabloydu. Şimdi Erdoğan sonrası liderin kim olacağına gene kendileri karar veriyordu.

Hatırlayınız, Başbakan Erbakan’ın “sürüden ayrılanı kurt kapar” uyarısına Kurtulmuş: “biz sürü değiliz” yanıtını yetiştiriyordu. Peki, bu yaptıkları ne anlama geliyordu? Önce bir sürü adamı peşine takıp Saadet’ten ayrılanlar şimdi de kendi elleriyle kurdukları partiyi bırakıp AK Parti’ye katılıyordu[2] Ve Sn. Erdoğan, kukla bir emanetçi bulmakta bayağı zorlanıyordu… Yoksa kendi yaptığı hıyanetin aynısına uğramaktan mı korkuyordu?

Konuyu günümüze ışık tutan şu ayetlerle bağlayalım:

“(Ey Nebim) o halde sen davet olunduğun ve emrolunduğun gibi dosdoğru bir istikamete koyul… Onların heva (i arzularına ve dünyevi tutkularına) uyma! Ve “Ben Allah’ın indirdiği kitaptan (her hüküm ve habere) inandım ve aranızda (Kur’an) adaletiyle davranmakla emir ve görevli kılındım” deyip (Hakkı uygula…)” (Şura:15)

“O’na (Kur’an nizamına) icabet olunduktan, (ardından) Allah hakkında (bir takım uyduruk) deliller öne sürüp (bu zamanda adil Düzen ve İslam Birliği gibi kavram ve kurumların imkânsızlığını ve bunlara lüzum kalmadığını) tartışanların (ve Batıl güçlerle uyuşanların bütün) hüccet ve gerekçeleri, Rableri katında geçersiz sayılmıştır. Onların (bu dönek münafıkların) üzerinde bir gazap vardır ve şiddetli azap bunlarındır.” (Şura:16)

 

 


[1] www.memleket.com.tr

[2] Milli Gazete / 11 09 2012 / Sadrettin Karaduman

https://www.millicozum.com/mc/kasim-2012/basbakan-bekir-coskuna-maas-baglatsindi

 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi

acilis-duyuru-son