Aytunç Altındalın Tarihi İtirafları!
(23 Şubat 2013 ESAM Konuşması)
28 Şubat sürecinde tanklar yürürken beni canlı yayına davet eden Flaş TVde Yılmaz Tuncaya dedim ki: Artık yapılması gereken Genelkurmay Başkanından Albayına kadar bu isyana kalkışanların hepsini emekliye ayırmaktır! Fakat bu konu Rahmetli Erbakana aktarıldığında Hoca o kadar büyük ve sabırlı bir devlet adamı ve olayların perde arkasını hesaba katan bir siyaset erbabıydı ki; Böyle çok kan dökülebilir, gereksiz yere milletimizle askerimiz birbirlerine düşürülebilir. Onun için böyle risklere hiç gerek yok, biz hazırız!.. Partilerimizi dört defa mı kapattılar beş defa kapatırlar olur biter. Ama biz ülkenin karışmasına rıza göstermez, şahsi ikbal için milli çıkarlarımızı feda etmeyiz! diye karşı çıkmıştır. Yok öyle korkup kaçmışmış, yok imzayı çakmasaymış! Bunlar palavradır ve kuru propagandadır. Çünkü O Mücahit Erbakandır, öyle ucuz kahramanlıklara soyunmamıştır, ama zalim ve hain girişimlere de pabuç bırakmamıştır. Yoksa Kıbrısa çıkmaya imzayı çakan adam öbür tarafta MGKdaki dayatmadan mı korkacaktı? Eğer çok fazla kan döküleceğini ve ülkenin kaosa sürükleneceğini bilmeseydi o tedbirlere başvurmazdı. Bize kimse masal anlatmasın!.
Aytunç Altındalın 18 Kasım 2013 Konuşması:
Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca demiyorum, öncelikle O bir beyefendi idi, bilge bir şahsiyetti. Hoca olmak Prof. unvanı kazanmak kolaydı ama beyefendi olmak öyle kolay değildi. Çoğunuz bilirsiniz Türkiyede bir ara 141-142-163. maddeler geçerliydi. Ben Sayın Erbakanı 1973 yılında tanıdım, ben o sırada Avrupanın İsviçre, Almanya, Avusturya, Belçika ve Fransa Ortadoğunun Politik Analiz Uzmanı olarak görevliydim. 1973te Diyarbakırdaki seçimleri izlemek ve Erbakanın etkinliğini ölçmek için İsviçreli devlet televizyonuyla beraber Diyarbakıra gittik. Henüz havaalanına iner inmez beni ve dört İsviçreliyi polis gözaltına aldı. Yahu nedir mesele? diye sorunca dediler ki Takriri sükun kanunu halâ geçerli, buna rağmen ne maksatla buraya geldiniz? Biz ise: Seçimleri izlemeye ve özellikle Batılı merkezlerin merak ettiği Erbakanı gözlemlemeye geldikdeyince bize Hayır. Adalet Partisiyle, Halk Partisini çekin Erbakanla işiniz yok! şeklinde çıkışmışlardı. Bu adam çok tehlikelidir. Çünkü aynı karpuz gibi dışı yeşil (İslam) içi kırmızı (komünisttir). Bu adam faizi kaldıracağını, bankaları sömürü aracı olmaktan çıkaracağını söylemekte; NATOdan, Avrupadan, Amerikadan ayrılıp İslam Birliği kuracağını söylemektedir. Bu tehlikeli adamı engellemek için hem 163. maddeden hem de 141 ve 142den dava açmamız için bize görev verilmiştir diyerek ve çekim yapmamamız gerektiğini söyleyerek bizi bıraktılar. Biz onları dinlemedik, Hocanın konuşmasını çektik ve çok önemli bir lider olduğunu fark ettik, ama filmlerimize el koydular. Bütün bunlara rağmen şu anda Türkiyenin kurtuluşu halâ Erbakanın projelerinde saklıdır. O gün Erbakanın söylediği faiz halâ ülkemizin ve insanlık âleminin baş belasıdır. Erbakanı 28 Şubatta dahi görevinden alıkoyan faiz ve rantiye düzeniyle uğraşmasıdır. Bugün geldiğimiz noktada bakınız faiz hiç tartışılmamaktadır. İslamcılar sanki faizle ilgili ayet ve hadisleri unutmuşlardır.
Sayın Erbakan hem İslam âlemine hem de Türkiyeye bir persfektif ve şahsiyetli duruş, kazandırmıştır. Türkiye kendine olan güvenini kaybetmiş bir ülke konumundaydı. İnsanımızın kendine güveni kalmamıştı. İçerideki batılı ajanlar ve sahte İslamcılar sürekli olarak, konuşmalarına hep: Birader bu millet adam olmaz! lafıyla başlarlardı. Sağcılar, solcular, bütün dandik masonlar, fosonlar her konuşmalarına başlarken Yok canım, bu milletle bir yere varılmaz! diye aşağılık kompleksi aşılarlardı. İşte Hoca bunları kırdı. Hem milletimize, hem özellikle dindar kesimlere bir güven duygusu kazandırdı. Hem de bu milletin yeniden dirilip derleneceğini ispatladı. Bugünküler, AKP eliyle yapılmasına fırsat verilenler Onun iz düşümü sayılmalıdır. Gerçek işi yapan Hoca idi. Bunlar Onun istismarını yaparak büyük projelerine engel olmak üzere iktidara taşınmıştır.
Amerikada Erbakan Uyarısı!
1973 yılında Diyarbakırda duyduğum cümleleri 1996 yılında Osman Altuğ Hoca ile beraber Amerikada IMF tavsiyelerine uyulmayacağını bildiren görüşme sırasında duyunca şaşırmıştım.İki tane CIAdan iki MOSSADdan adamlar gelip bizi uyarmak için şunları anlatmışlardı. Şu gerçeği biliniz ve ona göre hareket ediniz! Biz bu Erbakandan hiç hoşnut değiliz ve endişeliyiz. Bu siyasi hareketin başında Erbakan olmasın biz bunları havada idare ederiz! Bunları söyleyen şahısların adları bile halâ saklıdır. Ayrıca JİNSA diye bir teşkilat var. İsrailin güvenliğinden sorumlu bu oluşumun yetkilileri bize aynen şunları söylediler; Bu Erbakan çok tehlikelidir. Onunla birlikte olanlar da dikkat etmelidir! Hayret, Diyarbakıra 40 yıl önce gidiyorsun polis şefleri bu adam çok tehlikelidir diye uyarıyor. Amerikaya gidiyorsun MOSSAD yöneticileri bu Adam çok tehlikelidir diye bizi ürkütüyor. O zaman dedim ki Bu adam çok faydalı birisidir!
Erbakanla Aytunç Bey Almanyada özel bir Uçak ve Silah Fabrikasına niye uğramışlardı?
Sayın Erbakanın kendisiyle çok özel gezilere ve ziyaretlere birlikte gittik. Bir günMuhterem siz de gelin lütfen! diye davet ettiler. Bindik uçağa ve Almanyanın adı sanı bilinmeyen bir yerine indik, Yav Hocam buralarda ne işimiz var, nereye geldik? Buraların özelliğini değil, ismini bile işitmemiştik. Neyse Almanlar Devlet Başkanı gibi bizi misafir ettiler. Ben erken uyumama rağmen, Erbakanla yarı gecelere kadar görüşeceklerdi. Vay anasını sabah saat 06:00da Hoca ayakta idi. Derken bizi de yanına alıp gizemli bir sanayi bölgesine gittik. Hoca bana; Burada Almanların özel uçak fabrikaları var. Şimdi o uçak fabrikalarına gideceğiz ve onları denetleyeceğiz deyince hayret etmiştik. Vay be Almanyanın hiç bilinmeyen bir yerinde uçak fabrikasını denetlemek üzere Erbakanı davet ediyorlar ve bizleri büyük bir izzet ikramla kapılarda karşılıyorlar!? Sonuç olarak Hoca o uçak fabrikasında denetlemelerini yaptı, bazı öneri ve uyarıları not alındı ve tabii ben hiçbir şey anlamıyordum!..
Erbakanın kilise papazlarına tebliğ ve uyarıları!
Almanya Milli Görüş yetkilileri dediler ki; Burada bir kilise var. (Sayntolaca kilisesi) Bunlar bizimle dostluk kurmak istiyorlar. Aytunç bey, Hocamız buraya geldiğinde siz de beraber şu kiliseye lütfen bir uğrayın! Konuyu Rahmetli Sayın Erbakana açınca; Olur, beraber gidelim ve kiliseyi görelim, dertleri neymiş öğrenelim dedi. Neyse birlikte gittik. Kilise kapısının önünde 900-1000 kadar kişi (Alman) ellerinde Türk bayrakları ile bizi karşıladılar. Girdik içeri biz iki kişiyiz; Hoca ile ben Hoca dedi ki; Vakit geçirmeden ben önce namazımı kılayım. Şurada lütfen bir yer açın dedi. Almanlar hemen Hocaya bir yer ayarladılar. Hoca orada namazını kıldı ve çıktı. Bana şöyle bir baktı, hiç unutmuyorum Muhterem dedi, bunlar da Allahın kulları, Milli Görüşü ve Adil Düzeni bunlara da anlatmanın zamanı gelmiş, insani tavsiyelerimizi ve İslami görevimizi yapar sonra çıkar gideriz dedi.
Hoca başladı, çok mükemmel ve mest edici bir Almancayla onlara İslamın güzelliklerini, Milli Görüşün prensiplerini ve Adil Düzenin gereklerini özetle anlatıverdi. Almanlar ağzı açık dinlediler ve en yetkili profesör papazları bile teşekkür edip saygı gösterdiler. Şunu yakinen biliyorum, Sayın Erbakanın daveti ve tebliği neticesinde İslama geçmiş olan en az 300 (üç yüz) kadar seçkin ve seviyeli Hristiyan vardır. Bunlar sadece benim bildiğim kadarıdır. Belki bunun çok daha fazlası da çıkacaktır. Bu konu maalesef hiç araştırılmamıştır! diyen büyük birikimli ve bilge kişi Sn. Aytunç Altındalı rahmetle anıyoruz.
Defalarca bizimle ortak konferanslara ve TV programlarına katılan ve kitaplarımızı dikkatle okuduğunu anlatan Sn. Aytunç Altındal bir özel sohbetinde arkadaşlarımıza şu itirafta bulunmuşlardı:
Hem Erbakanın yakın çevresinde, hem tanıdığım Milletvekilleri içerisinde; Onun stratejik dehasını, Milli Görüşün esaslarını ve amaçlarını ve özellikle Adil Düzen Programlarını (başta Ahmet Akgül olarak) sizin kadar doğru biçimde anlayan ve doyurucu şekilde anlatan hiç kimseye rastlamadım. Hocaya sadakat ve sahiplenme noktasında da Sn. Akgül ayarında samimi ve cesaretli birisiyle karşılaşmadım. Ama bütün bunlara rağmen; ne parti teşkilatlarında, ne de yakın çalışma arkadaşları arasında ona hiçbir yer verilmemesinin sebebini de, şu ana kadar henüz anlayamadım. Hocanın vefasını ve yüksek zekâsını fark etmesem Adam tanımıyor veya kadir kıymet bilmiyor zannına kapılacaktım. Konyada bir konferans sonrası kaldığımız otelde Ahmet Hocaya bu hayretimi aktarmış ve latife yollu bize Kim bilir, belki de özel dönemler ve gizli görevler için hazırlayıp saklamıştır! yanıtını alınca, gerçekten rahatlamıştım!
İyi de, Almanyayı bile Siyonist sömürü işgalinden ve gizli Yahudi hâkimiyetinden kurtarmaya çalışan Rahmetli Erbakan, Türkiyenin yeniden şahlanışı ve özlenen dünya barışının sigortası olması için acaba hangi hazırlıkları yapmış ve bunları kahraman ordumuzun hangi ilgili birimlerine bırakmıştı?