ATATÜRK'ÜN VASİYETİ AÇIKLANIYOR!…
Araştırmacı Aytunç Altındal, 50 yıllık gizlilik kararı 1988'de
25 yıl daha uzatılan Mustafa Kemal Atatürk'ün vasiyetinin önümüzdeki Kasım
ayında açıklanacağını söyledi.
ATATÜRK' ÜN
VASİYETİ AÇIKLANACAK
(6DK LIK BİR AÇIKLAMA)
ATATÜRK'ÜN
VASİYETİ AÇIKLANIYOR!…
Araştırmacı Aytunç
kararı 1988de 25 yıl daha uzatılan Mustafa Kemal Atatürkün vasiyetinin
önümüzdeki Kasım ayında açıklanacağını söyledi.
Atatürkün halifelikle ilgili önemli ifadelerinin olduğunu belirtirken
hilafetin aslında kaldırılmadığını öne sürdü.
Çapanın Aytunç
röportaj
Hapishanelerde
böbreğini kaybetmesine
olan
geçmişi, yıllarca
Moskova'da kurduğu Modüs Vivendi adlı devasa yayınevleri ve
çarpıcı
hakkında yapılan çeşitli spekülasyonlarla da anıldı adı. Kimi onun için komplo
teorileri
KGB ve CIA ile
iddia etti. Ama
var ki bugün uluslararası
bir
araştırmacı Aytunç
vasiyeti
yine tartışmalara
oldu
okuyacaklarınız onun iddiaları, bendeniz
aktarmacıyım… Tam 75 yıldır saklanan ve Kasım ayında kamuoyuna açıklanacak
olan Atatürkün vasiyetinde neler var? Halifelik ve Hilafet müessesesi
muhabbetimizde Altındalın anıları eşliğinde ben
aktaran bir
üstlendim.
Uzun
yıllar yurt dışında kaçak olarak yaşadınız… Neydi sizi gurbet ellere firar
etmeye iten
12
Partizan adlı şiir kitabım nedeniyle Orduya hakaretten 7,5 yıl hapse mahkum
olmuştum…
Şiirsel
küfürler mi etmiştiniz?
Apolet yerine omuzlarına dolar takan Türk
paşaları demiştim. Son duruşmaya gitmeden bir gün o¨nce Serhat Bucak telefon
etti ve Sakın mahkemeye gitme, mahkum olacaksın dedi… Hemen o gece
Bulgaristana kaçtım.
Anlamadım.
Serhat eski milletvekili Sedat Bucak'ın ağabeyi,
davayla bir ilgisi yoktu… O olmasaydı tıpış tıpış gidecektim mahkemeye… Ama
tabii ben de zamanında onun hayatını kurtarmıştım.
O
nasıl olmuştu?
Serhatın babası Faik Bucak 55 ağanın başıydı ve
Türkiyenin en önemli Kürt liderlerinden biriydi. Bir gün bunlara pusu
kuruyorlar, babası ölüyor, Serhat 6 kurşun yiyor ama kurtuluyor. Aşiretin diğer
kanadı peşindeydi, o da İstanbula geldi. Serhatı günlerce evimde sakladım…
“KAÇACAĞIM
GECE BABA OLACAĞIMI ÖĞRENDİM”
Bulgaristana
kaçmanızda kalmıştık…
Aynı gece evleneceğim kızla buluştuk. Ona o gece
kaçacağımı söyleyecektim. Baktım gözlerinin içi parlıyor… Benden önce
davranıp hamile olduğunu söyledi bana.
Şok
şok şok…
Hem de nasıl… Ben bu gece gidiyorum, bir
kızımız olacak, adını Emine koy dedim. Gerçekten de kız oldu. Emineyi ancak
bir sene sonra Pariste görebildim. O doğduktan dokuz yıl sonra da evlendik…
Bir
solcu olarak yurt dışına kaçmışsınız ama sonra hakkınızda çeşitli iddialar
ortaya atılmış…
Neler neler… Doğu Perincek beni KGB ajanı ilan
etti. Sonra Sovyetler çöktü, bu sefer CIA ajanı olduk. Bir ara da Mossad
ajanlığına terfi ettim… Sonra MİTçi dediler… İyi ki gülüp geçmeyi erken
öğrenmişim…
Klasik
deyimle hayatınız bir roman gibi, biraz daha devam edersek asıl konuya
gelemeyeceğiz… Eğer Atatürkün siyasi vasiyeti açıklanırsa yer yerinden
oynar diyorsunuz. İslam ülkelerinin birbirinin gözünü oyduğu bu dönemde yeri
yerinden oynatacak kadar önemli olan nedir?
Öncelikle son 33 yıldır neyi iddia ettiğimi bir
kez daha anlatmam gerekiyor. Ben diyorum ki; Atatürkün Hilafet ve Saltanat
konusunda bazı fikirlerini, düşüncelerini, görüşlerini içeren notlar var. Zaten
bunları Nutukta da dile getiriyor.
Atatürk'ün
Nutuk'ta dile getirip bizim anlayamadığımız bir bölüm mü var?
Bugün (1922) dünyada sadece 3 Müslüman ülke var.
Bu sayı ileride 40-50' ye yükselirse, Hilafet işte o zaman yeniden gündeme
gelir diyor. Bakın bunları ben demiyorum Mustafa Kemal diyor ve Nutukta
söylüyor. Yani ortada bir yalancılık durumu varsa, Nutukun yalancısıyım.
Dolayısıyla ben Mustafa Kemalin siyasi vasiyeti ile ilgiliyim; yoksa
Makbuleye 50 Lira, Erdala bilmem kaç lira verin şeklindeki bir vasiyet ne
beni, ne de başkasını ilgilendirir.
ATATÜRK'ÜN
VASİYETİNDE NE VAR?
Peki
bu vasiyette çağdaş dünyayı değiştirecek neler gizli?
Hilafet işte tam bu dönemde yani Müslümanların
atıştıkları günlerde etkili olur. Ben de zaten bu konuda uluslararası bir çağrı
yapıp konferans düzenliyorum.
Nerede
gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz bu konferası?
Bu soruna yanıt vermeden önce tarihten bir sayfa
açayım istersen. Halife Abdülmecid Efendi 3 Mart 1924 tarihinde hal edilince
ailesiyle birlikte İsviçre'de Territet diye bilinen bir kasabaya yerleşti.
Territet de hani şu 1910lu yıllarda Cenevrede bir suikast sonu öldürülen
Habsburg Hanedanı İmparatoriçesi Sissinin (Elizabeth) de yaşadığı yer. Neyse
efendim, Mecid Efendi Territetye geldikten bir hafta sonra, Halife unvanının
Ankara Hükümeti tarafından geri alınışını protesto etmek için ilk kez siyasi
bir bildiri yayınladı ve İslam alemini Hilafet konusunda bir konferans
düzenlemeye çağırdı.
Bu
tarih dersi nasıl sonuçlanacak merak ediyorum…
Ben de tam 8 yıldır Territetde yaşıyorum. Burası
Çaykovski, Marx, hatta Scott Fitzgeraldın da zamanında ikamet ettiği bir
bahtı karalar diyarı. Şimdi gelelim sorunun cevabına. Mecid Efendinin
karşılıksız bırakılan konferans çağrısının tam 90. yılında onun gibi ben de
Territet'den aynı çağrıyı yapıyorum.
Ne
zaman gerçekleşecek bu konferans ?
11 Mart 2014de konferans düzenlenecek, 22 Ekimde
ise Konferansın toplanacağı açıklanacak. Hıristiyan birçok din adamı konferansa
katılıp tebliğ sunacaklar. Uluslararası medya da orada olacak. Bu¨tün temaslar
yapıldı ve hazırlıklar tamamlanıyor.
Bu
kadar sözünü ediyoruz ama nasıl bir hilafetten bahsediyorsunuz?
Bu ayrı bir tartışma konusu. Benim için Hilafet
seküler bir birliktir. Yıllarca bunu yazdım ve anlattım. Hilafet ne Kuranda,
ne de hadislerde vardır, sonradan, tamamen siyasi amaçlarla kurulmuş dini bir
kurumdur.
Yazıldığından
50 yıl sonra açıklanması öngörülen bu vasiyetin içeriğinden neden hala
hiçbirimizin haberi yok peki?
Bu 50 yıllık yasağın üstüne Kenan Evren,
“Halk bunu zor hazmeder” diyerek bir 25 yıl daha yasak koydu da onun
için.
Gerek
darbecilerin, gerekse siyasilerin vasiyetin açılmasını geciktirme hakları var
mı?
Hakları yok ama yasak koydurabiliyorlar. Bütün
dünyada böyledir bu. CIAnin İran'da darbe yaptığı bile resmi olarak 60 yıl
sonra açıklandı. Ama ben bu darbe hakkında 1980'den beri yazıp konuşuyordum.
Türkiye kamuoyunu bu konuda da tam 30 yıl önce Süreç dergisindeki yazılarımla
uyarmıştım.
Hilafet
ile birlikte şeriatın geri gelebilir korkusu muydu acaba onları bu yasaklamaya
iten?
Bu ülkede Şeriat geliyor korkusu hep diri
tutulmuştur. Ayrıca gariban Türk milletini korkutmak için Komünizm bu sene
Mart'ta gelecek, Laiklik elden gitti diyen umacılar yaratırlar. Bunlar
klasik Yan gel yatçı CHPnin palavralarıdır.
Peki
ya şeriat gerçekten gelirse ?
Bu halka, İran, Suudi Arabistan gibi ülkelerdeki
şeriatı yaşatmaya kalkanlara AB, ABD ve İsrail anında ayvayı yedirtir.
Faizsorununu şeriata göre çözmeye kalkarsanız, bugünkü uluslararası faiz
bankacılığı kurallarına göre hemen iflas edersiniz.
Siyasal
ve ekonomik durumu anladık da, peki ya toplumsal etkiler ?
Şeriat sadece kadınları ve kafayı çeken
akşamcıları etkiler. Şeriata göre nükleer silahları nasıl üretir ve
kullanabilirsiniz? Uluslararası futbol maçlarına bile katılmazsınız…
İrandaki şaklabanlıkları eğer Şeriat zannediyorsanız aldanıyorsunuz. Mesela
İsraile bakın… Yahudi şeriatı resmen uygulanıyor ama İsrail kendi şeriatına
karşı ne varsa hepsini yapıyor. Tıpkı İran gibi.
“VASİYETİN
AÇIKLANMASI BU KEZ ERTELENMEZ”
Kasım ayında Ata'nın vasiyetinin 25 yıllık
erteleme süresinin bittiğini söylüyorsunuz. Sizce yine ertelenir mi yoksa
toplum olarak hazır mıyız okunmasına…
Bu kez erteleneceğini sanmıyorum…
Şunu bir kez daha açığa kavuşturalım. Nutukta
Atatürkün üstü kapalı olarak beyan ettiği bir vasiyeti var mı, yok mu?
Vasiyet değil, siyasi öngörüleri var. Adam yeni
bir devlet kurmuş, Cumhuriyeti getirmiş, bunun ilerisini düşünmemiş olabilir
mi? Ayrıca Nutukta üstü örtülü başka anlatımları da var Mustafa Kemalin.
Mesela Fellah-ı- Vatan adlı gizli örgütten bahsediyor. Ama ben ve birkaç
yazarın dışında hiç kimse cesaret edip de bu konuda bir yazı yazamamıştır.
Fellah-ı
Vatanı ilk defa duyuyorum…
Yeni Türkiyenin asıl kurucularından biri de bu
örgüttür. Atatürk Fellah-ı-Vatan diyerek Nutuk'ta örgütü aşağılar ama bu
gizli örgüt olmasaydı, ne 23 Nisan, ne de bugünkü Türkiye olabilirdi.
Şu
işi biraz daha açsanıza…
Mustafa Kemal bu örgütün İslamcı (İttihad-ı İslam)
bir teşkilat olduğunu vurgulamak için Nutukta Fellahı Vatan diyor. Oysa
örgütün gerçek adı Felah-ı Vatandır, tek 'l' ile ve Felah sözcüğü ezandan
alınmıştır. 23 Nisanda Son Osmanlı Meclisi Mebusanının Ankara da toplanmasını
bu örgüte bağlı olan seçilmiş milletvekilleri sağlamıştır. Onlar Ankara'ya
gelmeseler Meclis toplanamazdı.
Evrenin vasiyetnameyi yasakladığı zaman devrin
Başbakanı Özal'ın tavrı neydi?
Özal da bunu Menderesten ve Fellah-ı Vatan ın
gizli arşivinden öğrenmiş diye biliyorum ama yanlış olabilir. Aslolan Mustafa
Kemalin çalışma notlarıdır. Hilafet eğer gerekiyorsa, sırf bu sebepten çağdaş
şekliyle kurulur, Nutukta olmuş olmamış hiç önemli değildir; buna Müslümanlar
karar verirler.
Halifelik unvanı kaldırıldığında makam da
kendiliğinden ortadan kalkmış olmuyor mu?
Başbakan da seçimle geliyor ama onu Başbakan yapan
TBMMnin kararıdır. Başbakan düşürülse bile Başbakanlık makamı aynen kalıyor.
Bunlar TBMM ve Cumhuriyetin kararıdır.
“TBMM HİLAFETİ GERİ GETİREBİLİR”
Yani TBMM isterse hilafeti yeniden getirebilir
diyorsunuz…
Halifeyi halife yapan da, ondan bu görevi alan da
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Sonuçta Halife gitmiş, hilafet kalmıştır.
Bununla ilgili çıkarılan kanunda; Halife hal edilmiştir diyor. Hilafet
kaldırılmıştır demiyor.
Vasiyetten dediğiniz gibi hilafet çıkarsa, laiklik
elden gider mi?
Bazı düşüncelerin tam aksine hilafet sayesinde
Türkiyede sekülerleşme güçlenir. Ben Fransız-Jacoben Laisizminin değil,
Anglo-Saxon Sekülarizminin öncelikle incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Kısacası devlet laisizmi dediğim Fransız modeli Laisizmi değil, daha civic
(yurttaşlarla ilgili) olan diğer modelin geçerli olduğuna inanıyorum.
Hilafetin tekrar gelmesi için bir referandum
gerekli mi?
Referanduma falan gerek yok, partilerin anlaşması
yeterlidir. Bu esasta tüm İslam aleminin konusudur. Onların alacakları
kararlara bakılarak başka yollar da bulunur.
“ATATÜRK'ÜN VASİYETİNİ KİMLER GÖRDÜ?”
Atatürkün vasiyetini kimler gördü bugüne kadar?
Evren, Özal, Menderes, Bayar gibi üst düzey
politikacılar ya okumuş ya da görmüşlerdir. Ancak Ecevit'in 2005'den sonra
haberi oldu sanıyorum. Ben bir dönem Sayın Ecevitlerin danışmanlarından
biriydim. Aramızda bazı ilginç konuşmalar geçmişti. Onlara özellikle ekümenizm
ve devlet laisizmi konularındaki görüşlerimi iletmiştim.
Atatürk, bugün İslam devletlerinin böylesine
sayısının artacağını o zamandan öngörmüştü değil mi?
Aynen öngörmüştü. Bu da onun ne denli bilgili bir
stratejist olduğunun kanıtıdır. İslam alemi yeniden kendine bir çeki düzen
vermeli. Bakın bugün BMde Müslüman ülkelerin esamesi bile okunmuyor.
Birleşmiş milletlerde çok sayıda Müslüman ülke yok
mu ki?
Tam 71 ülke var ama bunların tamamı havagazı. Tek
bir karar bile çıkartamıyorlar. Düşünsene, tüm Arap alemi, onca parasına rağmen
minicik bir bağımsız Filistin Devleti'ni bile kurduramadı. İşte bu yüzden
sadece son 3 ay içinde dünyanın çeşitli ülkelerinde en az 400.000 Müslüman
Hilafet çağrısı yaptı. Bu sayı birkaç ay sonra milyonlara ulaşacak.
“MECLİS KATİPLERİNDEN BİRİ VEHBİ KOÇ'TU”
Hilafetin kaldırılması için 1924 yılının 3 Mart
günü Ankarada mecliste yapılan yedi saatlik gizli celsenin zabıt katibi 23
yaşındaki gencin adı Ahmet Vehbi Efendiymiş… Yani Vehbi Koç…
Vehbi Bey ile tanışmıştım ama bu konular hiç
açılmadı. Zaten Vehbi Bey bunları konuşmazdı. Ama kod adı Anjelik olan bir TBMM
katibesi de gizli oturumlarda bu konuların içinde bulunmuştu.
Madem adını söylemiyorsunuz biraz ipucu verseniz…
Sonradan bir Başbakanın metresi demeyeyim ama
Harem-i İsmeti olmuştu. Ben bu Hilafet meselesini hem ondan, hem de Celal
Bayar'dan dinlemiştim.
İslam ülkelerinin kuracağı bir hilafet sistemi,
dünyadaki terörizmi önleyebilir mi?
Terörizmi değil ama sapık akımların eylemlerini
yavaşlatabilir. Çünkü terörizm dini değil, ideolojik bir akımdır. Al Kaide,
Taliban veya Hizbullah İslami değil ideolojik örgütlerdir.
Hilafetin İslam ülkeleri arasında rotasyonla
degis¸ecek bir kurum olarak canlandırılabilecegini söylüyorsunuz. İslam
ülkeleri acaba bu olgunluğu kaldırabilecek güçte mi? Yoksa bu makamı ele
geçirmek için başımıza yeni belalar açılabilir mi?
Güzel ve cevabı güç bir soru… Konumuz ve
tartışmamız da zaten Nasıl bir hilafet olmalı üzerindedir. Yoksa Hilafet
gelir mi gelmez mi martavalı bu çağda çoktan bitmiştir.
Menderes'in “Eğer isterseniz hilafeti de
getirebiliriz” sözünün 27 Mayıs darbesinin en büyük etkeni olduğunu
söylüyorsunuz. Madem Mustafa Kemalin böyle bir düşüncesi vardı, Atatürkçü
olduğunu düşündüğümüz askerler neden darbe yaptı?
Ben başta Numan Esin olmak üzere pek çok Milli
Birlik Komitesi üyesiyle bu konuyu konuştum. TSKnın, CIAnın ve MI6in,
Menderesin mevcut Laiklik yasalarını değiştireceği yönünde endişeleri vardı.
Hatta Menderesin uçak kazasını bile buna bağlayanlar oldu.
MENDERES VASİYETİ NERDEN BİLİYORDU?
Atatürk, ölümünden iki ay önce bu vasiyeti yazmış,
elli yıl sonra açılmasını istemiş. 1988 yılında açılacak olan vasiyetnameyi
1958de Adnan Menderes nereden biliyordu?
Menderes güçlü bir liderdi. Ve CHPnin içinden
geliyordu. Celal Bayardan veya eski istihbaratçı olan Refik Koraltandan
dinlemiş olabilir.
Türk halkı olarak bizim haberimiz yok ama İngiliz
istihbaratçılar Atatürkün vasiyetini biliyor. Sizce kim sızdırmış olabilir bu
bilgileri?
Türk halkı denen amorf yapı, zaten bir çok tarihi
olayın iç yüzünü bilmez. Ben 1980lerde CIA, Ankaradan İran ve Irakdaki
darbeleri düzenledi ve Başkan Rooseveltin oğlu Kermit Roosevelt Türkiyeden bu
gizli işleri yönetiyordu diye yazdığım zaman; Türk halkı Olmaz öyle şey dedi
ama o zamanlar MİTdeki maaşların bile CIA tarafından ödendiğini bilmiyorlardı.
Gerçekten CIA tarafından mı ödeniyordu?
Tabii ama boşverin bunları… Dünyada hiç bir halk
olayların içyüzünü bilmez. Zaten bilmesi de gerekmez, halkın ilgisini çeken ya
futbolcudur ya da sinema oyuncusu bilmem kimdir. Onun don giyip giymediği,
kimlerle yatıp kalktığı daha önemlidir.
İki önemli bilim adamı Dr. Mehmet Saray ve Prof.
Dr. Salahi Sonyel, bütün araştırmalarına rağmen, arşivlerde Atatürke ait gizli
bir belge ya da vasiyet bulamadıklarını iddia ediyorlar. Hatta Sonyel,
Atatürk'ün siyasi gizli vasiyeti olsa İngilizler bunu mutlaka bir şekilde
kullanırdı” demiş….
Saray da, Sonyel de değerli araştırmacılardır. Ama
onlar belge arıyorlar. Ben belgelerden değil notlardan bahsediyorum.
İngilizlere gelince Mustafa Kemalin sözde vasiyetini zaten kullanıyorlar.
Ben bunları tarihleriyle açıkladım.
“HALİDE EDİP'İN AĞZI ÇOK BOZUKTU”
Bu konuda Atatürke çok yakın olan Halide Edip
Adıvar ile Latife Hanım'dan öğrendiğim şeyler var diyorsunuz.
Laika Manyas hanımefendi aracılığıyla Latife
Hanımı da, Halide Edipi de tanıdım. Onlardan çok şey öğrendim ama bunları
henüz yazmadım, yazacağım. Yalnız şu kadarını şimdiden söyleyebilirim. Halide
Edip tanıdığım en ağzı bozuk kadındı. Elia Kazanın karısı Frances Kazan,
Halide Edip'in hayatıyla ilgili kitabını yazarken New Yorkta benimle uzun uzun
konuşmuştu.
Yine vasiyete dönersek…. Bu vasiyette, önceleri
Misak-ı Milli sınırları içinde görülen Musul ve Kerkükle ilgili bir bölüm de
olabilir mi?
Elbette vardır. Musul ve Kerkükün Misak-ı Milli
içinde olduğunu tüm tarihçiler kabul ediyor. Bu hilafet meselesi özellikle
İsrailin işine gelmiyor. Daha geçen hafta İsrailli bir Askeri Yetkili,
Mısırda Mursinin devrilmesinin nedeni Hilafet meselesini geri getirmektir
dedi.
HALİFE BAŞBAKAN MI OLUR?
Varsayalım Hilafet müessesesi geri geldi. Bu
durumda TC Başbakanı mı halife olacak?
Başbakan Halife falan olmayacak, kimse
heveslenmesin. Çünkü Hilafet kurumu TBMMnin manevi şahsiyetindedir. Hilafeti
meclis temsil eder, şahıs değil. Başbakana gelince, zaten benim
açıklamalarımdan önce bu işlerin içindeydi.
“Türkiyede özellikle 20. yüzyılın başından
bu yana Batı işbirlikçisi olan kişilerin neredeyse tamamına yakını
masondur” diyorsunuz. Sizce bu vasiyetnamenin açıklanmamasında masonların
parmağı var mıdır? Hatta Atatürk'ün zehirlenerek öldürüldüğü, doktorun da
mason olduğu söyleniyor.
Ben Türkiyeyi yönetmiş olan tüm Masonların
listesini Gül ve Haç Kardeşliği kitabında verdim… Bu olayda onların parmağı
olup olmadığını bilemem. Ama Atatürkün doktoru benim çok iyi tanıdığım bir
ailenin mensubuydu. O sadece raporu imzalamıştı, o kadar.
Kenan Evren'in bu yasağına karşı, bunca yıldır bir
oyunbozanın çıkmaması enteresan değil mi?
İşte 1980den beri ben karşı çıkıyorum. Daha ne
istiyorsunuz? Başkası atmıyor, bari ben kendime çiçek atayım, İzzet Paşa. Bu
konuda hiç bu kadar derinlemesine sorguya çekilmemiştim, iyi oldu.. Hiç değilse
birazcık ayrıntıya girebildim. (İzzet Çapa-Hürriyet)