Anasayfa » ATATÜRK, O ÇOK TARTIŞILAN KONUŞMASINDA NE DEMEK İSTEMİŞTİ!?..

ATATÜRK, O ÇOK TARTIŞILAN KONUŞMASINDA NE DEMEK İSTEMİŞTİ!?..

Yazar: yonetici
0 Yorum 114 Görüntüleyen


ATATÜRK,
O ÇOK TARTIŞILAN KONUŞMASINDA NE DEMEK İSTEMİŞTİ!?..


Atatürk son Meclis konuşmasında şunları açıklamıştır:

“Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana esaslardır. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır!”

Atatürk'ün “Fakat bu prensipleri” diye hatırlattığı, daha önceki cümlelerde vurguladığı “yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana esaslar” dediği CHP programıdır. Bu ilkeler için “gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır” ifadesini kullanmıştır ve burada çok önemli bir ayrıntı vardır. Atatürk özellikle doğma ifadesini kullanmıştır. Peki, dogma ne demektir? Değişmeyen sorgulanamayan sabit bilgi anlamındadır. O halde Atatürk CHP programı (Kemalizm) hakkında aynı anda iki uyarıda bulunmuşlardır:

1- Kemalizm’i bir din veya kutsal ideoloji gibi görenlere yıllar öncesinden karşı çıkmıştır. İlerde bu ilkelerinin tıpkı “Gökten indiği sanılan, ama sonradan bozulup yozlaştırılan Tevrat ve İncil’deki safsatalar, hatta Kur’an’ın özüne aykırı yorum ve fetvalar gibi kutsallaştırılması ihtimaline karşı açıkça uyarmışlardır.

2- Cumhuriyet’in, akla, vicdana ve bilimsel kurallara uygun ilerici, değişimci ve devrimci bir ideoloji olduğuna dikkat çekerek, sabit ve donuk olan hareket kabiliyeti bulunmayan bir sistem olmadığını; değişen ve gelişen dünya şartlarına karşı kendini hazırlamasını ve ayak uydurmasını başaran bir devlet düzeni olarak algılanmasını hatırlatmışlardır. Şurası da oldukça önemli ve anlamlıdır. Atatürk “Gökten inen kitaplar” demiyor, “Gökten indiği sanılan” ifadesiyle kutsal kitapların yozlaştırılan yorumlarına dikkat çekiyor.

Bu noktada “İyi güzel hoş da Atatürk gökten indiği sanılan kitaplar diyerek Kur’an’ı da reddetmiyor mu? Kur’an’ın ilahi bir kitap olmadığını söylemiyor mu?” diyenlere hatırlatalım ki Atatürk bilerek ve kasten Kur’an kelimesini kullanmamıştır. Ayrıca “Gökten indiği sanılan Kitap” dememiş, çoğul olarak “Kitaplar” ifadesini kullanmıştır. Çünkü Yüce Kuran'a inanmaktadır ve doğru anlaşılıp uygulanması için, en yetkili âlimlere ve resmen tercümesini yaptırmıştır.

Maalesef Kemalizm’e, komünistler ve sosyalistler daha çok sarılmışlardır. Onların Kemalizm'ine göre Türk toplumu “imtiyazsız sınıfsız kaynaşmış bir kitle” sayılmıştır. Gerçekteyse, bizim milletimiz, etnik ve mezhepsel farklılıklar yanında işçiler ve patronlar, ırgatlar ve toprak ağaları, zenginler ve yoksullar olarak çok parçalıdır ve hemen hepsinin ortak paydası ve birlik mayası İSLAM'dır. Oysa gerçek Atatürkçülüğü sola ya da sağa yamamak yanlıştır. Atatürk’ün özlediği ve özendirdiği milli ve manevi dinamikleriyle milletimizin yeniden canlılık kazanmasıdır. O nedenle Atatürk’ün ağzından kimse sol sağ gibi laflar duymamıştır. Kaldı ki CHP'nin Tek parti iktidarlarında solun yeri hapishaneler olacaktır. Sol 1950'ye kadar Kemalistlerin gözünde hiçbir zaman meşru bir kavram olmamıştır. “Milliyetçilik, cumhuriyetçilik ve laikliğin Fransız Devrimi'nden; halkçılık, devletçilik ve devrimcilik oklarının Sovyet Devrimi'nden alındığı”iddiaları da tutarsızdır.

Mustafa Kemal’in, döneminin dünya liderleri içerisinden 21. yüzyıla geçebilen ender liderlerden olması üzerinde durmak lazımdır. Üstelik diğer liderler kendi halkları tarafından yok edilmenin acısını yaşamışken, o hala halkının ve dünyanın nabzında en büyük canlılığıyla ve saygısıyla hala yaşayabilen bir lider konumundadır. “Sanırım önemli olan yaşarken ölmek değil, öldükten sonra da bu kadar uzun süre canlı kalabilmeyi başarmaktır.” Oysa Biz Atatürk’ü hep tarihe mal olmuş yönleriyle tanıdık: Asker Atatürk ya da devlet adamı Atatürk olarak andık. Ama 1938 yılında bir İran'lı şair'in Tahran gazetesine Atatürk'ün ölümü üzerine yazdığı şiirdeki: “Allah bir ülkeye yardım etmek ve onun elinden tutmak isterse, başına Mustafa Kemal gibi lider getirir” dizelerindeki manayı pek kavrayamadık.

Bir İngiliz gazeteci Atatürk'le bir röportaj yapmıştı. Bu röportajı Amerikan Büyük Kütüphanesinde hala korunmaktadır. Gazeteci bir yerinde Mustafa Kemal'e şöyle sormaktadır: “Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?” Mustafa Kemal'in cevabı: bugünkü Batıcı, AB yanlısı ve ABD hayranı Kemalistlere ibret olacak bir içerik taşımaktadır: “Biz şartlarımızı koyarız. Kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için. Eğer davet gelirse düşünürüz.” Evet, bunun üzerine Birleşmiş Milletler sadece Türkiye'yi davet edebilmek için yasasını değiştirecek ve ilk davet edilen ülke Türkiye olacaktır!

Tahsin Coşkan Atatürk döneminde genç bir ziraat mühendisi olarak görev yapmaktadır. “Gel Tahsin seni bir yere götüreceğim fikrini almak istiyorum” diyerek Atatürk kendisini çağırır. Giderler, gösterdiği yere bakar Tahsin Bey. Bataklık, sivrisinek salgını, hayvan leşlerinin olduğu berbat bir arazidir. “Ya Paşam hayrola” deyince Atatürk, “Buraya bütün masrafı cebimden olmak üzere bir orman çiftliği yapmak istiyorum” der. “Aman paşam buranın ıslahı ya sizin paranızı tüketir ya da zamanınızı, neden bu kadar mümbit topraklar varken gelip de burayı tercih ettiniz?” diye sorunca Atatürk'ün cevabı onun ayarını ve amacını ortaya koymaktadır: “Ben en zor olanı yapayım da siz arkamdan kolayları nasıl olsa yaparsınız” buyuracaktır. Çünkü O, slogan Kemalisti ve gösteriş artisti hiç olmamıştır. Ve meşhur Atatürk Orman çiftliği böyle kurulacaktır.

Yine bir gün, Atatürk Galip Arcan'ın yazdığı “Sırat Köprüsü” adlı piyese çağrılır. Gittiği o piyesin başında mutludur ama biraz sonra sinirlenmeye başlayacaktır. Bir müddet sonra bitince “bana Galip Arcan'ı çağarın!” diyecek ve Galip Arcan gelince “bu piyesi siz mi yazdınız?” diye soracaktır. “Evet paşam ben yazdım”. “Hayır, bu bir Bolunun Flor Doranj adlı boldvilin'in aynen çevirisi, neden bunu belirtmediniz hakkınızda soruşturma açtırıyorum” diyerek emek hırsızlığını ve sanat sahtekârlığını ortaya koyacaktır!

Atatürk sadece okumamış, yazmaya da vakit bulabilmiş bir dehadır. Evet, bizler için bir geometri kitabı yazmıştır. Üçgen, açı, dikdörtgen gibi ve 48 tane geometri teriminin isim babası bu yazdığı kitapla bizzat Mustafa Kemal olacaktır. Atatürk her sektöre el atmış ve bir gazete çıkarmıştır. Adı “Mimber”, 52 sayı çıkmıştır. Biliyorsunuz “Mimber” camilerde konuşma yapılan yüksekçe makamdır. Atatürk Gazetesine camiyi hatırlatan bir ismi boşuna koymamış, inancının gayretiyle bunu yapmıştır. Peki, sahte Atatürkçüler ve düzmece Kemalistler niye bu hakikatleri ve hatıraları bu toplumdan sürekli saklamışlardır? “Sansür” kelimesi ilk defa bu gazetede yer almıştır. Keşke bütün Türk gençlerimiz bu gazeteleri okuyabilseydi temennisi haklıydı. Atatürk çok güzel şiirler de yazmış, ilk şiiri 1908 Şanlı Ordu Dergisi’nde yayınlanmıştı. Bu arada Nutku yazmış, tiyatro eserleri yazmış, sinema senaryoları yazmıştı.

Biliyorsunuz 1929’da dünyada bir ekonomik kriz yaşanmaktaydı. Bütün dünyayı sarsan bu ekonomik krizden Türkiye Atatürk'ün sayesinde sorunları kolaylıkla atlatmıştı. Yani 1929'da bütün dünya buhran yaşamış en gelişmiş ülkeler bile sıkışmıştı. Ama Türkiye'de kişi başına düşen milli gelir %51,2 artmıştı. Eksilmeye alışmışız da artma kelimesi garip karşılanacaktı. Enflasyon ne kadardı? % -1.2, bunlar resmi rakamlardı.[1]

Atatürk'ten sonra Türkiye sadece Rahmetli Erbakan döneminde bu gelişme ve Millileşme çizgisini yakalayacak ve aşacaktı. Ama ne hazindir ki, din istismarcısı ve Haçlı hizmetkârı sahtekârlar yanında, Kemalist takınan Masonik kafalar da Erbakan'a şiddetle karşı çıkacaklardı! Ve tabi bu gaflet ve delaletleri, kendilerinin ve ülkenin başına AKP belasının sarılmasına neden olacaktı!

Makalenin Tamamı İçin: 
http://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/kemalizm-kavrami-ve-celiskili-kurgulari

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi