ATATÜRK KİMLERE KALDI?
İmam-Hatip okullarının orta
kısmını kapatmayı ve böylece kökünü kurutmayı ve Kur`an kurslarına kilit
vurmayı amaçlayan 8 yıllık kesintisiz eğitimi protesto etmek ve meclise dilekçe
vermek maksadıyla, o sırada Ankarada yürüyen halkımızın karşısına, Atatürk
posteriyle çıkan ve kışkırtıcı provakatör olduğu her halinden anlaşılan
kahraman kızın sonradan hem hüviyeti, hem de mahiyeti ortaya çıktı.
Chantal Zakari adlı provakatör, İzmire yerleşmiş bir Yahudi ailesinin
kızıymış… Solcu bir örgüt tarafından Ankaradaki yürüyüşü karıştırmak ve
masum isteklerle yola çıkan ve meşru haklarını kullanan müslümanları kışkırtmak
üzere kasıtlı olarak kiralanmış… Ve ta Amerikadan özel olarak
ısmarlanmış….
Marazlı medya tarafından Atatürkçülüğün ve Laikliğin sembolü ve çağdaş
Türkiyenin simgesi olarak takdim ve takdis edilen bu Solcu ve sosyete Chantal
Zakari, 1968 de yahudi Jan Zakarinin kızı olarak dünyaya gelmiş Amerikan kız
Kolejini bitirmiş, sonra Şikagodaki özel bir üniversiteye gitmiş ve şimdilik
Amerikalı bir fotoğrafçı olan Mike Mandel ile birlikteymiş… Nüfus
kayıtlarında hala bekar olduğu yazıldığına göre anlaşılan, bu Amerikalı ile
dost hayatı yaşıyormuş..
Ve işte bu yüksek meziyetlerinden ve örnek marifetlerinden dolayı, çağdaş
bir Türk kadını ve candan bir Atatürk hayranı ilan edilmişti Chantal Zakari.
Gerçi Ankaradaki kahramanca kışkırtıcılık görevinde başarılı olamamıştı.
Çünkü onurlu ve şuurlu Müslümanlar Yahudi asıllı ve Hıristiyan kocalı Chantal
Zakariyi madam yerine koymamıştı… Kimse dönüp de yüzüne bile bakmamıştı…
Ama olsun, o yine de görevini yapmıştı ve Atatürk barış ödülünü almaya hak
kazanmıştı…
Okuluma ve Kitabıma dokunma diyerek, en tabii haklarına sahip çıkan
müslüman halkımızı İrticacılar, İsyancılar diye suçlayan, ama buna karşılık
provokatör Chantal Zakari`yi Hoşgörü kahramanı diye alkışlayan Sabah
Gazetesinin patronu Dinç Bilgin de bir Yahudi dönmesiydi…
Aynı tiyniyet ve zihniyetin medyadaki bir diğer temsilcisi olan
Hürriyetin temelini atanlar da Siyonist Simavilerdi…
Şimdi gel de hayret etme Atatürke sahip çıkmak, acaba dönmelere ve
dürzülere mi kaldı? Hayır, bunlar sadece istismar ediyor ve münafıklıklarına
maske yapıyorlar.
Yıllardır söylüyoruz… Bu ülkeyi iki sınıf istismarcıdan kurtarmadıkça,
huzura hasret gideceğiz…
Birisi, maneviyat istismarcısı din yobazları, diğeri de Atatürk
istismarcısı devrim yobazları..
Toplumu, isteyerek ve içinden gelerek değil, kanun zoruyla onu sevmeğe
zorlamak ve en ağır cezalarla koruma altına almak bile, Atatürke yapılacak en
büyük hakaret değil midir?
İzmir`de doğmaktan başka Türkiye ve Türklükle hiçbir alakası bulunmayan,
halen Amerikada yaşayan ve yatağını Amerikalılarla paylaşan bir provokatör
kızın okuluma ve kitabıma dokunmayın diye dilekçe vermek üzere meclise
yürüyen müslüman halkımızın karşısına Atatürk fotoğrafıyla çıkması ve Atatürkü
istismar edip insanları kışkırtması Atatürk için bir şeref midir?
Chantal Zakarinin bu şeytani tahrik ve tertiplerine karşı, onun yüzüne
tükürmeğe bile tenezzül etmeyen müslümanların, bu olumlu ve onurlu tavırları,
tebrik ve takdir edilmesi gerekirken hala gerici, yobaz diye kendilerine
saldırılması, tamamen bir art niyetin ve adiliğin göstergesi değil midir?
Tekrar ifade ediyorum ki Atatürke yapılacak en büyük kötülük O`nu zorla
ve kanunla sevdirmeye çalışmak ve onu tabulaştırmaktır.
Niye acaba? Yoksa insanları kendi takdirine ve vicdani tercihine
bıraksanız Atatürk`ü sevmeyecekleri ve saygı göstermeyecekleri kuşkusunu ve
kanaatini mi taşıyorsunuz?
Hâlbuki Anadolu kapılarını müslüman Türk`e açan Alparslan şehitlerin,
Cihan Devletinin Mimarı Osman Gazilerin, Çağ açıp çağ kapatan Sultan
Fatihlerin, Yavuz Selimlerin, Kanunilerin, Cennetmekan Abdulhamitlerin…
Hiçbirisi için milletimiz tarafından sevilmek, övülmek ve eserlerine saygı
gösterilmek üzere mecbur edici bir kanun çıkarılmamıştır.. Çünkü buna ihtiyaç
duyulmamıştır..
Ne Mevlana erenlerin, ne Yunus Emrelerin, ne Hacı Bayramı Velilerin
manevi hakları ve hatıraları, özel kanunlarla koruma altına alınmamıştır. Ama
hepsine de samimi bir hürmet ve muhabbet beslenmektedir. Çünkü sevgi ve saygı
bir gönül işidir. Bir vicdan meselesidir. Bu millet hak edeni her zaman hayırla
yâd edecektir. Bunun için kanun ve koruma gereksizdir. Dayatma sonucu
gösterilecek sevgi ve saygı ise sahtedir ve sadece baskı ve korku müddetince
sürecektir.
Bakınız… Gerçek ve geçerli olan sevgiye örnek istiyorsanız, dünyanın
her yerinde ve her günün beş vaktinde, 1400 senedir okuna gelen Ezanlardan
ibret alınız..
Milyonlar ve Milyarlarca müslümanın, hiçbir kanuni mecburiyeti olmadan ve
1940lı yılların Türkiyesinde Halk parti barbarlarının yasaklanmasına ve
arapça aslını okuyanları zindanlara atmasına ve hatta bir kısmını asmasına
rağmen, Hz. Peygamber Efendimize gönülden getirdikleri selatü selamları ve
ezanlarda tekrarlanan şehadet nidaları, hem hakiki hürmet ve muhabbetin
tezahürleri ve terannümleridir.. Hem de Resulullaha biat ve bağlılık
yeminleridir..
Meşhur Türk-İslam Filozofu İbni Sinanın talebelerinden bazıları
Üstadımız biz seni bir peygamber gibi görmekteyiz. Şayet peygamberliğini ilan
edersen hemen kabul edecek ve emrine gireceğiz şeklinde saçma bir teklifte
bulunurlar. İbni Sina bunların bozuk ve batıl düşünceler olduğunu anlatmaya
çalışsa da bir kısmı bu sapık saplantıda ısrar eder. Derken Buhara`da o güne
kadar hiç görülmemiş çok şiddetli bir kış gecesinde, İbni Sina Medresedeki
yüksek tahsil talebelerine dönerek Bütün sularımız donmuş.. Birkaç yüz adım uzaklıktaki
ılık akan çeşmeden bize abdest suyunu kim getirecek? Diye sorar. Hiçbirisi
yerinden kalkmaz ve üzerine alınmaz… Çünkü sokağa çıkıp beş-on dakika
kalanların donduğu söylenmektedir. İbni Sina bu sefer, kendisine peygamberlik
teklif edenleri ismen çağırarak su getirmelerini rica eder. Buna rağmen yine
oyalanmaya ve unutturmaya çalışırlar… Tam o sırada, gözleri ama olan, evi de
çok uzakta bulunan ve yıllardır mecannen (karşılıksız) müezzinlik yapan Hafız
Saffet Efendi davudi sesi ve deruni nefesiyle sabah ezanını okumaya başlar.
Bunun üzerine İbni Sina, o talebelere dönerek Yanlışınızı ve
yanıldığınızı şimdi anladınız mı? Evet, Peygamber Hazreti Muhammed (sav) gibi,
ümmet ise Hafız Saffet gibi olur.
Zira Hz. Muhammed (sav) asırlar öncesinden ve öteler ötesinden, hala
milyonlar üzerinde hükmünü yürütüyor… Hafız saffet gibileri de hiçbir kanuni
ve zahiri mecburiyeti olmadan, tam bir muhabbet ve teslimiyetle Hz. Peygambere
olan biatını ve bağlılığını sürdürüyor…
Ben size yalvardığım halde, donma tehsi var diye bir sefer dahi abdest
suyu için çeşmeye gönderemedim. Hafız saffet ise 40 senedir hiç bir vakit
müezzinliği terk etmedi, peygamberinin adını yüceltmekten vazgeçmedi.. Ne
donmak, ne canavarlara yem olmak tehsi, ne de eşkıyalara uğramak endişesi, Onu
yolundan çevirmedi…
Öyle ise kuru hayal ve hevesleri bırakın. Ne benden peygamber, ne de
sizden ümmet olamayacağını artık anlayın…
Evet sağlık ve saltanat dönemlerinde önlerinde zorla secde edilen ve
putları dikilen Firavunlar, Nemrutlar, kıyamete kadar nefret ve lanetle
anılacaklar.. Ama Atatürk gibileri gönüllerde yaşayacaklar
Beyni yıkanmış orduların yarı tanrı gibi peşinden koşturulduğu Hitler
gibi
Milyonların kurtarıcı kahraman diye resmi ve zoraki törenlerde alkış
tuttuğu Lenin gibi çağdaş ve zalim diktatörlerin acı ve alçaltıcı
akıbetlerinden insanlar ne zaman ibret alacaklar?
Ve sakın yanlış anlaşılmasın. Biz Chantal Zakari`ye sırf Yahudi olduğu
için kızıyor ve kınıyor değiliz…
Onu ta Amerikalardan gelip, burada Atatürk istismarcılığı yaptığı için
kınıyoruz
Müslümanlar için oldukça hayati bir konuda ve çok hassas bir ortamda
kışkırtıcılık yaptığı için kızıyoruz
Dinini öğrenmekte ve İslamın emriyle örtünmek isteyenleri yani bu ülkenin
gerçek sahiplerini gerici, yobaz diye horladığı ve bir nevi dağdan gelip
bağdakileri kovmaya çalıştığı için kırılıyoruz…
Yoksa hakkını ve haddini bilen bu ülkenin çilekeş sahipleri olan müslüman
halkımızın dinine ve değerlerine saygı gösteren, ülkemize hıyaneti ve
milletimize hakareti düşünmeyen herkesle birlikte barış içerisinde yaşamayı
elbette istiyoruz…
Ama her şeye rağmen bu kutlu kervan yürüyor…
Sömürü saltanatları sallanan kesimlerle, siyasi sahtekarlıkları son
bulan kesimlerin, bu hırçınlıklarının sebebini de artık milletimiz seziyor..
Faziletin mesajını ve Milli Görüşün manasını giderek daha iyi anlıyor.
Ve mutlu yarınlar bizi bekliyor
Bu arada, Müslüman halkımızın haklı talep ve tepkilerini, sürekli
istismara yeltenen ve bu tür toplantılarda hemen boy gösterip kuru kahramanlık
sergileyen bazı İslamcı kesim ve isimlerin, sahte suratları da, iyice sırıtıyor
ve artık mide bulandırıyor..
Bu din istismarcısı sahtekarlarla, devrim yobazlarının; aynı merkezlerden
beslendiklerini artık bilenler biliyor.
Din istismarcıları, Atatürk düşmanlığı yaparak
Devrim yobazları ise
Atatürkü tabulaştırarak, her iki kesim de; hem İslamiyete, hem Mustafa
Kemale en büyük hakareti yapıyor..
Atatürk`e Açık Mektup:
Ey şanlı Atatürk
Sen öleli, daha doğrusu gönüllere gömüleli neredeyse 70 sene olacak… Bu
mektubu memleketin ahvalini zatı âlinize arz etmek için yazıyorum.
Eskiden evliya türbedarları gibi, sizden sonra da anıtkabir
istismarcıları türedi. Bu çağdaş yobazlar senin adına sapık bir sömürü düzeni
kurdular ve kendi iddialarına göre hiç izinizden ayrılmadılar...
İşte bunlar 70 yılda paramızı dolardan bir buçuk milyon kere
ufalttılar… Milletimizi aç, biilaç insanımızı işsiz çaresiz sokaklara
attılar… Devrimler adına bütün değerlerimizi deviren bu devrim yobazları, 70
yılda her yaştan 100 bin fahişe yarattılar (..) Senin kapattığın mason
localarını açtılar, ama mabetlerimizi ve maneviyat ocaklarımızı kapattılar
Atam..
Seni daha kolay istismar edebilmek ve manevi mirasını sömürebilmek için
bir de Atatürkü koruma kanununu çıkardılar.. Yani Seni; kanun zoruyla
sevdirmeye ve kendi zulümlerine karşı çıkanları devrim düşmanı diye
sindirmeğe kalkıştılar. Sahte saygılarını ispatlamak için de; Putperest
Araplardan bin beter biçimde heykelciliğe sarıldılar. Onlar helva hamurundan
yaptıkları putları, acıktıkça yiyorlardı; bunlar ise kireç çamurundan
yaptıkları heykellerini satıyorlar
Ey Şanlı Atatürk..
Ortak pazar hayaliyle ülkemizi Avrupaya eyalet yapmak istiyorlar…
Madem böyle olacaktıysa, Biz bu ülkeyi batılı işgalcilerden temizlemek için
kurtuluş savaşını niye yaptığımızı söyleyince de, bize gerici diye
saldırıyorlar. Velhasıl Avrupa`ya köleliği ilericilik sayıyorlar… Aynen
gençliğe hitabenizde söylediğiniz gibi, bunlar şimdi gaflet, hatta hiyanet
içinde bulunuyorlar.
Sizin anneniz gibi, Latife Hanım eşiniz gibi başını örten kızlarımızı
okullara sokmuyorlar. Üniversiteyi bitirseler görev yaptırmıyorlar
Namaz kıldığı ve hanımı türban taktığı için dürüst ve değerli vatan
evlatlarını görevinden atıyorlar. Kur`an Kurslarını, İmam Hatip Okullarını,
devrimlerin dibine konan dinamit gibi görüyorlar
İlmi ve İslami eğitimden mahrum ederek kafalarını boş bıraktıkları,
İbadetten, istikametten ve manevi değerlerden uzaklaştırıp, kalplerini
boş bıraktıkları…
Sanayiden teknolojiden ve her türlü ekonomik gelişmeden geri koyup
karınlarını boş ve aç bıraktıkları.,
Üstelik kıro diye, Yobaz diye kültürünü ve kimliğini inkâra zorladıkları
halkımızı; kendi devletine düşman hale getiriyorlar ve gençlerimizi dış
güçlerin kucağına ve şeytanın tuzağına itiyorlar. Yani anarşi canavarını
kendileri besleyip büyütüyorlar… Ve bütün bu vahşet ve rezaletleri de, senin
ilke ve inkilapların adına yaptıklarını savunuyorlar… Yani Atatürk diyerek
anamızı ağlatıyorlar
Bu dönmeler ve dinsizler;
Her türlü haksızlık, hırsızlık ve hayasızlıklarına Atatürkçülük kılıfı
geçirerek, aslında Senden nefret edilmesini sağlayarak, her halde böylece
kurtuluş savaşının intikamını alıyorlar..
Ülkeyi perde arkasından mason locaları ve Mafia babaları yönetiyor; buna
demokrasi diyorlar. Millet Refah Partisini seçip birinci parti yapıyor, bunlar
ona hükümeti kurdurmak istemiyorlar ve kapatıyorlar. Bir yerden İslam kokusu
alınca, bilinmez ki Atam; acaba bunlar niye böylesine kuduruyorlar?
İşte böyle ey Şanlı Atatürk Mirasın pişmanlık, halimiz perişanlıktır Gel
gör ki, ne zor günlere kaldık ..
Artık, Mafia babalarının ilke ve ülkücülüğünden bıktık…
Manukyanların Atatürkçülüğünden utandık
Masonların demokratik
dayatmalarından usandık. Velhasıl sizin adınızı ve hatıranızı istismarcı
münafıkların elinden, bizi de bu zülüm ve zilletten kurtaracak yeni bir milli
kahramana ihtiyaç var.
Acaba bu sözlerimi duyuyor musun? Memleketin bu halini görüp kabrinde
huzur içinde uyuyor musun?
Biliyorum, seni boşuna rahatsız ediyorum… Çünkü bana cevap
veremezsin… Artık geri de gelemezsin
İstismar ve suistimal edildiğini
söyleyemezsin. Öldükten sonra başına gelenleri dile getiremezsin… Kefeninin
suyu bile kurumadan resminizi paralardan ve duvarlardan indiren İsmet Beyin ve
10 barajının altına düşmüş CHP`nin, milli mirasınızı ne hale getirdiğini ifade
edemezsin
Ama ne var ki dertleşmiş olmak ve birazcık boşalmak için bunları
yazıyorum. Yoksa bilirsiniz, büyüklerimiz öyle buyurmuşlar Mahkûmun ahmakı
Jandarmaya, Mazlumun ahmakı da mevtaya yalvarırmış…
Sizi de, diğer milli ve yerli değerlerimizi de; sürekli istismar, hatta
inkâr eden sütü bozukların elinden kurtarmaya
Zatınızı ve mirasınızı; Kendi küfür ve kötülüklerine, sömürü ve
zulümlerine maske yapmak isteyen mason ve sebataist dönmelerin
Ve onların
münafık ve kiralık işbirlikçilerinin, gaflet ve hıyanet bataklığını kurutmaya
söz veriyoruz
Ey kanunla korunmak bahtsızlığına uğrayan ve her melanete maske yapılan
kahraman..
Ve ahretin, niyetlerine ve gayelerine; emanetin Türkiye ise; hayallerine
ve hedeflerine göre olsun, ve ruhun rahat uyusun sayın atam..