Anasayfa » AKDENİZ’DEKİ HAÇLI KUŞATMASI VE ERDOĞAN’IN G-20 TUTARSIZLIĞI !!!

AKDENİZ’DEKİ HAÇLI KUŞATMASI VE ERDOĞAN’IN G-20 TUTARSIZLIĞI !!!

Yazar: yonetici
0 Yorum 56 Görüntüleyen

AKDENİZ’DEKİ HAÇLI KUŞATMASI

VE

ERDOĞAN’IN G-20 TUTARSIZLIĞI

      

İstanbul hezimeti, AKP iktidarını sarsmıştı. HDP’ye “İmralı’yla irtibatı kesin!”tavrından “Artık Apo’yu dinleyin!”noktasına sığınmışlar, 14 bin oy farkına razı olmayanlar, 850 bin tokatla şaşkınlaşmışlardı. Bu yırtık artık dikiş tutmazdı, AKP parçalanacaktı.

Erbakan Hoca’nın Beygir Fıkrası:

1994’te Refah Partisi’nin adayı Yalçın Demir, Nevşehir Belediye Başkanlığı seçimini yüzde 32 oyla kazanmıştı.

DYP Nevşehir Milletvekili Esat Kıratlıoğlu, bazı oy pusulalarında DYP’nin amblemindeki At’ın sola baktığı gerekçesiyle seçim kuruluna itiraz etmiş; seçimlerin iptaline yol açmıştı. Ancak yenilenen seçimde SHP adayı da DYP adayı Taner Erdoğan lehine çekilmesine rağmen Refah Partisi, oylarını daha da arttırarak yüzde 45 oyla seçimi yine kazanmıştı. Bunun üzerine Erbakan Hoca şu meşhur benzetmesini yapmıştı:

“Yok, beygir sağa bakmışmış… Yok, sola bakmışmış… Bu şarlatanlıklarla bir yere varamazsınız… İşte beygir nalları dikti; şimdi ne yapacaksınız!?.”

Evet, AP’nin ve ANAP’ın devamı olan AKP’nin İstanbul hezimetini ve artı neticelerini en güzel anlatan bir anıdır.

Bu arada, AKP tarafından Ekrem İmamoğlu’na: “İstanbul rantını birlikte paylaşalım, Belediyede Meclis çoğunluğu bizde olduğu için senin de işlerini kolaylaştıralım!” teklifi yapıldığı kulislere yansımıştı.

Bunlar şahsi ikbal ve ihtiras hesaplarıyla uğraşırken, maalesef Türkiye Akdeniz’den kuşatılmıştı. ABD, Rusya ve Avrupa ülkeleri; başta Akdeniz’de ve Kıbrıs çevresinde yüzlerce savaş gemisiyle Türkiye adeta kıskaca alınmıştı.

Temmuz 2019’da İsrail’de; ABD, Rusya ve İsrail ortak güvenlik zirvesi yapmış, ama bu toplantı hakkında Türk medyasında, ne yandaşında ne karşıtlarında bir kelime olsun yer almamıştı.

ABD tam bir düşman tavrıyla F-35’leri Türkiye’ye vermeme kararı almış, S-400 aldığımız Rusya ise İdlib’te kendi güdümündeki rejim güçlerini kontrol noktamıza saldırtıp, askerlerimizin şehit olmasına yol açmışlardı. Ve Rus askeri ataşesi Genelkurmay’a çağrılmıştı.

Zaten tek ve gerçek milli tavır sadece Milli Savunma Bakanlığından gelmekte, Sn. Hulusi Akar: “F-35’ler Türkiye’ye verilmezse, NATO savunması zayıflar!” uyarısında bulunmuşlardı.

G-20 zirvesinde S-400’ler konusunda güya bir orta yol aranmıştı:

• Türkiye bunları alacak ama ya kurmadan hangarlarda saklayacak veya Azerbaycan’a, Hindistan’a satacaktı.

Trump: “Türkiye ne yapsın, Obama Patriot vermedi, o da Rusya’dan S-400 istedi…” şeklinde Erdoğan’ın geri adımını kolaylaştırmaktaydı.

• Zaten kendi milli ve yerli savunma sanayimizi kurmadan S-400’leri de alsanız, Patriotları da alsanız, ABD ve Rusya’ya bağımlı kalacaktınız. Bu nedenle haykırıyoruz ki: “Marifet Başkan olmak değil, Erbakan olmaktır.”

Sn. Erdoğan G-20 zirvesinde Suud Prensi, Kaşıkçı katili Salman ile aynı karede poz dağıtmış ve hiçbir tavır koymamış, ama sonrasında; “Kaşıkçı cinayeti ve Mursi’nin defni mutlaka araştırılmalıdır.” diye hava atmıştı…

Bunlar, “Utanmazsan ve körkütük yandaşların varsa, istediğini konuş…” gerçeğinin muhataplarıydı.

Başkanlık sistemi, dış güçlerce ve tek elden ülkeyi yönetme tezgâhıydı. Günde 1000, ayda 30 bin kanun ve kararnameyi, Sn. Erdoğan’ın okuyarak imzalaması imkânsız olduğuna göre, hangi gizli ve kirli eller devreye sokulmaktaydı?

Maalesef AKP iktidarında; Türkiye Büyük Millet Meclisi, AB uyum yasalarını tasdik noteri yapılmıştı… AKP ile CHP Haçlı Avrupa’nın ahlâksız dayatmalarını kanunlaştırırken hiç kavga ettiklerine rastlanmamıştı.

Artık Melheme-i Kübra, Hz. Peygamberimizin haber verdiği “Büyük Yaralanma ve Tarihi Hesaplaşma”, Armageddon kapışması kaçınılmazdır. Zaten Siyonist İsrail çeteleri Mescid-i Aksa’nın altını oymaya başlamışlardır.

Ankara Büyükelçiliğine; hem de 2 yıl araştırdıktan sonra, Yahudi David M. Satterfield atanmıştı…

Sn. Erdoğan G-20 zirvesinde; “Yahu sizin yüzlerce savaş geminiz, Doğu Akdeniz ve Türkiye çevresinde ne aramaktadır?” diye soramamıştı.

Erdoğan’ın; “Türkiye mültecilere kucak açtı, başka ülkeler yeterli yardımı yapmadı. Bu konuda daha duyarlı olmaları lazımdır!”sözlerini ise, Suriye’de yeni katliamlar başlayacak ve Türkiye’ye yeni mülteci akını başlayacak!Bu konuda Erdoğan’dan söz alındığı şeklinde anlamalıydı. Çünkü Büyük İsrail için Suriye’nin boşaltılması lazımdı.

Bu AKP ile CHP 40 konuda aynıdır:

Ey AKP’li şeyhler, hocalar, dervişler; cevap verin:

– Faizi CHP uygulasa günah, AKP uygulasa mübah mı olmaktaydı?

– Kumarı CHP uygulasa haram, AKP uygulasa helâl mi sayılmaktaydı?

– Fuhşu, zinayı CHP yaygınlaştırsa ayıp, AKP uygulasa sevap mıydı?

Ey Erdoğan; “Düşman güçlerini, sizin gafletiniz Akdeniz’e getirmiştir.”

Hülagü ve Kadıhan Hikâyesi oldukça anlamlı ve uyarıcıdır.

Sakalı bitmemiş âlim Kadıhan, Hülagü’nün otağına bir deve, bir keçi ve bir horozla gider.

Hülagü: “Sizce beni buralara ne getirdi?”diye sorar.

Kadıhan: “Bizim gaflet ve günahlarımız, Hak’tan ayrılmamız ve fitne fesada kaymamız getirdi… Siz Allah’ın bize bir adalet ve intikam kamçısı yerindesiniz.”

Bu sefer Hülagü: “Peki beni buralardan ne geri götürür?” diye sorunca;

Kadıhan: “Biz mü’minlerin tevbe edip Hak’ka dönmesi, Kur’ani kuralları sahiplenmesi, Hz. Peygamberin Sünnetine ve sistemine yönelmesi, birlik ve dirlik içinde cihat etmesi, seni ve zulüm sistemini bertaraf edecektir.”yanıtını verince zalim ve kâfir Hülagü sarsılır.

AKP iktidarının ruh aynası ve yüz karası olan; Erbakan Hoca’nın Trabzon’daki harabe evi, bunların vefasızlık ve vicdansızlık fotoğrafıdır.

Peki, SP yetkililerinin duyarsız tavrı neye yorulmalıydı?

Ya oğlu Fatih Erbakan’ın ilgisiz davranması nasıl okunmalıydı?

CHP-AKP Aynı Saatin Yelkovan ve Akrebi Gibidir!

AKP ve CHP’nin temel zihniyet ve istikamet bakımından çok farklı ve aykırı sanılmaları tam bir aldatmacadır. Aksine kırk yönden bunlar aynıdır.

1- Her ikisi de AB’cidir. Bunlar egemenliğimizin AB’ye devrine rıza göstermektedir… Her ikisi de bağımsızlık haklarımızın AB’ye terkini istemekte, bunu gaye edindiklerini söylemektedir. Bu noktada, örneğin; “Subaylar Sivil Mahkemede mi, Askeri Mahkemede mi Yargılansın?”tartışmaları ve taraf gibi davranmaları, rol gereğidir. Çünkü AB’ye alındıktan sonra zaten askerimizi de polisimizi de sivilimizi ve siyasetimizi de haliyle AB kurumları yargılayıp yönetecektir…

2- Her ikisi de ABD’cidir. Amerika bunların “Tağutu-Tanrısı” yerindedir.

3- Her ikisi de İsrailcidir. Bunlar, İsrail’in bölgemiz ve ülkemizdeki yüksek çıkarlarını(!) gözetmektedir ve zaten İsmet İnönü hükümeti 1948’de İsrail’i ilk tanıma şerefine(!) ermiştir. Sn. Recep T. Erdoğan ise 2016’da İsrail’le normalleşme anlaşmasını imzalamıştır.

4- Her ikisi de Yahudi Lobicidir. Hem AKP hem CHP onların himmet ve himayesine taliptir.

5- Her ikisinin de önemli yönetici ve milletvekillerinin bir kısmı Mason Locası üyesidir.

6- Mason Locasının tahribatlarına ve gizli diktatoryasına her iki parti de tepkisizdir. AKP Dinimizi, CHP devrimi istismar edicidir…

7- Her iki partide de Sabataist ve Karaim Yahudileri üst görevlerdedir. Yan kuruluşları ve yandaş sivil oluşumları da Soros’un beslemeleridir.

8- Her ikisi de Batı taklitçisidir. Eski Milli Eğitim Bakanı ve AKP kurucularından Hüseyin Çelik, Erdoğan’ın kendisini yeni partiye davet ettiğinde;

“Ben, kurulacak partinin Milli Nizam, Milli Selamet, Refah ve Fazilet partilerinin devamı veya başka bir versiyonu olması halinde böyle bir partinin içinde yer almayacağımı; ancak merkezde, ayakları geniş basan, dini değerler üzerinden değil, demokratik değerler platformunda siyaset yapan bir partinin kurulması halinde, severek böyle bir oluşumun içerisinde yer alacağımı söyledim. Kurulması gereken partinin, olması gereken ve olmaması gereken özellikleri ile ilgili bazı detayları dile getirdim. Sayın Erdoğan bana: “Kurmak istediğimiz parti, tam da sizin bu çerçevesini çizdiğiniz partidir” dediğini kişisel internet sitesinde açıklamıştır. (Bak: 23 Mart 2016) Bu itiraflar; Erdoğan’ın, Erbakan’ın Milli Görüş ve Adil Düzen projelerini askıya alma ve Siyonizm’in hedeflerini kolaylaştırma karşılığı iktidara hazırlandığının da kanıtı yerindedir.

9- AKP-CHP, her ikisi de NATO taraftarı ve sadık müttefikidir.

10- Her ikisinin de fikir babaları ve danışmanları Rotary ve Lions müdavimleridir.

11- Her ikisi de İttihat ve Terakki’nin, Siyonist Yahudi Lobilerinin takipçisidir.

12- AKP-CHP, hiçbirisi Milli ve yerli bağımsız proje üretemezler, bunlar taşeron tatbikçilerdir.

13- Her ikisi de faizcidir. Faizsiz bir düzen için hiçbir girişimleri görülmemiştir.

14- Her ikisi de IMF kefalet kurumu aracılığı ile Siyonist bankerlerden borç dilenmektedir.

15- AKP ve CHP’nin yandaş zenginleri farklı ama ikisi de rantiyecidir.

16- Her ikisi de manevi-ahlâki tahripçidir. Hele AKP döneminde ailevi ve ahlâki çöküşe hız verilmiştir.

17- Bunların ikisi de Bilderbergcidir ve Millici değil, küreselcidir.

18- AKP ve CHP, ikisi de Davos müşterisidir.

19- İkisi de KKTC’yi AB önünde bir engel görmektedir ve taviz için takiyye yürütmektedir.

20- İkisinin de politikası; Türk tarımının öldürülmesi ve insanımızın gâvura muhtaç hale getirilmesi yönündedir.

21- AKP-CHP, her ikisi de çiftçimizi İsrail’in geni bozuk tohumlarına mahkûm hale getirmişlerdir. Halk sağlığımız İsrail firmalarına feda edilmiştir. İsrail ise AKP’nin bu kıyağına karşı, Miraç Gecesi TRT’ye Mescid-i Aksa’dan (daha ziyade Kubbet’üs Sahra görüntülü ve tartışma yaratan) yayın yapma izni vermiştir. Ve böylece dindar halkımız uyutuluvermiştir.

22- AKP ve CHP, bunların ikisi de vergiyi fakirden; işçi, köylü ve esnaf kesiminden alıveren zihniyettedir.

23- İkisi de krediyi halk kesimlerinden toplayıp kendi zenginlerine vermektedir. Rahmetli Mustafa Koç ve kardeşi, ailesiyle birlikte vefatından bir gün önce Ankara-Aksaray’da Sn. Cumhurbaşkanı’nın özel misafirleri olacak kadar samimilerdi. Yani; “gündüzleri hacılarla hocalarla, geceleri ise Koç’larla Localarla beraberlerdi”.

24- Bunların her ikisi de “Ruhban okulunun açılması”gibi azınlıkları azdıracak taleplerin hizmetçisidir.

25- AKP, dindar-muhafazakâr kesimleri CHP ile; CHP ise çağdaş geçinenleri AKP ile ürkütüp korkutarak oy devşirmektedir. Yani tahterevallinin denge partileridir.

26- Zaten; Recep T. Erdoğan’a Başbakanlık yolunu CHP, Sn. Abdullah Gül’e Cumhurbaşkanlığı koltuğunu ikisi birlikte açıvermişlerdir.

27- Bu partilerin her ikisi de ülke yararını değil, parti ve yandaş çıkarını düşünmektedir.

28- CHP ve AKP’nin “görünüş”leri ve “yaşam biçimleri”sizi aldatmasın. Çünkü “görüş”leri ve “gaye”leri birdir.

29- Her ikisi de Milli ve yerli bir hukuk ve ahlâk düzenini değil, Batı’nın dayattığı haksız ve ahlâksız sistemleri ve demokratik cilalı despotik yönetim biçimlerini tercih etmektedir. Bu nedenle; AB’den talimatla gelen uyum yasalarını, AKP ile CHP hemen el ele vererek, birlikte Meclis’ten geçirmektedir.

30- AKP; bir zamanlar doğrudan, şimdi perde arkasından BOP’un Eşbaşkanlığını yürütürken, CHP İsrail’e dolaylı yandaşlığını sürdürmektedir.

31- İkisi de yargıyı siyasallaştırma hevesindedir. Birisi Ergenekon davasının avukatı, diğeri savcısı gibi hareket etmişlerdir. Aynı tavır HSK’nın tayin ve terfi yetkisine müdahalede de görülmektedir.

32- AKP-CHP, her ikisi de aynı Siyonist odakların Türkiye değneğinin sağ ve sol uçları gibidir ve zulüm sisteminin temel çıbanlarına dokunmayan pansuman tedbircilerdir.

33- Her ikisinin yöneticileri de evrensel boyutları ve yeni medeniyet programları olan Milli, ilmi ve insani projeler üretmekten aciz ve bilgisizdir. Ulusal ve uluslararası çapta misyon ve vizyon fakirleridir.

34- CHP; Kemalist kesimlerin ve Alevi kardeşlerimizin, AKP ise Masonik merkezlerin ve din sömürücülerinin sözcüleri rolüyle siyasi rant devşirmektedir. Hiçbiri kucaklayıcı, kurtarıcı ve bağımsız teoriler ileri sürememektedir.

35- CHP; Mason ve Moon tarikatının, AKP ise uzun yıllar zalim gâvurlarla diyalog ve dayanışmacı cemaatin hizmetine girmiştir ve Milli Birliğimizi tahribatçı takımının temsilcisidir.

36- Her ikisinin de en büyük endişesi, Milli Görüş zihniyetidir ve en ciddi tepkileri hâlâ Erbakan çizgisinedir. CHP; Milli Görüş karşıtlığıyla, AKP ise Milli Görüş kaçkınlığıyla, ABD ve AB ağabeylerinin gözüne girmişlerdir.

37- AKP ve CHP’nin karşılıklı ve danışıklı kavgaları millete hizmet yarışı düşüncesi değil, Siyonistlerin sömürü arabasına “onun yerine, bizi yemleyip koş…”hevesi ve çekişmesidir.

38- AKP ile CHP’nin kalıpları ve kılıkları farklı da görülse, kafa yapıları ve kankaları (Mason kardaşları) aynı olan partilerdir. Bunlar çağdaş Firavunların; birisi smokin yakalı ve fötr şapkalı, ötekisi külahlı ve çarşaflı kâhyaları ve köleleri yerindedir…

39- Bu iki partiyi farklı zannedenlere, öncelikle, “Zındık” ve “Münafık” kavramlarını çok iyi öğrenmeleri tavsiye edilir.

40- AKP’nin “Muhafazakâr ve Reformist”CHP’nin “Çağdaş ve Kemalist”geçinmeleri; hanımlarının farklı giysiler içinde görünmeleri ve her ikisinin değişik geçmişten gelmeleri, sadece rollerinin gizlenmesine ve kontrollerinin daha kolay yürütülmesine yöneliktir. Elbiselerinin rengi, modası ve astarı farklı da olsa, kumaşları ve asılları aynı maddedendir.

Demek ki; Ya Adil Düzen’e geçilecek veya bugünkü adi ve Siyonist sömürü sistemleri insanlığı ezecektir!.. Bu nedenle Milli ve haysiyetli bir mutabakat girişimi mutlaka gereklidir.

















BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi