ADİL EKONOMİK DÜZEN ( BÖLÜM – 3 )
III. ADİL EKONOMİK DÜZEN İDEAL BİR DÜZENDİR. EKONOMİYİ HIZLA GELİŞTİRİR HERKESE REFAH GETİRİR
a) Kısa Tarihçesi
İnsanlık bugünkü durumuna bir a gelmedi, ilk in-san bugüne kadar bir çok devrelerden geçerek gel-di. Bu devreler incelendiği zaman görülmektedir ki in-sanların zamanla çoğalmaları, yaşama ihtiyaçlarını karşılamaları bakımından çeşitli ekonomik aşamaların; meydana gelmesine sebebiyet vermiştir. Bu ekonomik aşamalar bir yan o dönemlerin medeniyetlerini etki-lemiş, medeniyetler de ekonomik aşamaları ve düzenleri etkilemiştir.
Aşağıdaki şekilde insanlık tarihinde geçirilen bugüne kadarki ekonomik aşamalar özet bir tablo halinde tak-dim olunmuştur. (Tablo IV)
Bu tabloya göre ilk insanlar meyvalarla geçiniyorlardı. Ekonomide “Toplayıcılık = Meyvacılık” dönemi yaşadılar. Zamanla nüfus çoğaldı, meyvalar yetmemeye başladı, insanlar hayvanları av-layacak aletleri keşfettiler ve ateşi keşfettiler. Böylece hayvan etlerini pişirerek yemek imkanına kavuştular bu gelişme insanlık tarihinde “Avcılık” dönemini başlattı. Nüfus daha da çoğaldığı zaman yapılan avlanmalarla elde edilen besinler yetmemeye başladı bunun üzerine insanlar besi hayvanlarını sürüler halinde besleyerek çoğaltmaya başladılar. Bu gelişme ekonomide “Çobanlık” dönemine geçilmesine etken oldu. Daha-da sonra nüfus daha çok artınca gerek kendileri ve gerekse hayvanları için, sürüleri için topladıktan, bulduk-ları meyva ve tarım ürünleri yetmemeye başladı. Bunun üzerine insanlar bu tarım ürünlerini daha bolca üretme ihtiyacını duydular. Bu ihtiyaç ekonomik bakımdan “Çiftçilik” dönemine geçilmesini sağladı. Çiftçilik bakımından su, güneş ve verimli toprak faktörleri açısından ilk gelişmeyi Mezapotamya`da görüyoruz. Böylece insanlar göçebelikten site hayatına döndüler, yazı bulundu ve tarihi devirler başladı. Bu devire kadar ekonomik faaliyetler hep aile, aşiret ve kabile içerisinde kalıyordu. Dolayısıyla bir “Kapalı Ekonomi” söz kon-usuydu, toplayıcılık ve avcılık döneminde meyvalar hayvan ve etler için mülkiyet vardı. Çobanlık ve çiftçilik döneminde ise sadece tüketim mallarında değil üretim araçlarında da mülkiyet ortaya çıktı.
Çiftçilikten sonraki dönemler de bir göz attığımızda ilk gelişme olarak üreten insanın ürettiği malı pazara getirip ihtiyaç sahiplerine arz etmesi ve onların ürettikleri mallarla kendi ürettiğini değiştirmesi dönemini görüyoruz. Yani artık kapalı ekonomiden “Piyasa Ekonomisi”ne geçildiğini “Mal Mübadelesi” yapıldığını ve bu değiştirmenin de doğrudan doğruya üretenler arasında yapıldığını görüyoruz. Bu dönem “Doğrudan Mübadele” dönemini teşkil etmektedir. Zamanla insanlar dünyanın daha geniş bölgelerine yayıldılar, ulaşım imkanları arttı, daha geniş sahalar arasında mal mübadelesi yapmaya başladılar. Fakat bu yayılmanın neticesi olarak artık değişim doğrudan doğruya üretenler arasında olmaktan çıktı “Aracılı Mübadele Dönemi” başladı. Yani bir tüccar sınıfı meydana geldi. Bunlar üretenlerin mallarını aldılar değişik yerlerdeki piyasalara arzettiler oradaki ihtiyaç sahiplerine sattılar.
İnsanların nüfuslarının artması, ulaşım imkanlarının artması, Avrupa ile Asya arasında ticaret yollarının gelişmesi, Amerika`nın keşfi deniz yoluyla ulaşımın gelişmesi sonucu olarak yavaş yavaş bilhassa sömürgeci batıda zengin tüccarların ortaya çıkması ve bu zenginlik sayesinde fabrikalar kurulması insanlık tari-hinde ekonomik ala “işçilik dönemi” ne geçilmesine sebep oldu. İşçilik döneminde artık yavaş yavaş ekonominin ana karakteri malın , malzemenin değil, insan emeğinin birikiminin alınıp satılması olmuştur. Mesela bir mercedes otomobili satılırken satılan bu otomobilin malzemelerinden daha çok bu otomobilin, bütün parçalarının üretimi için harcanan emek-tir. Böylece “Emek Mübadelesi” dönemine geçilmiş oldu. Böylece bugünkü noktaya gelindi. TABLO IV`de bugünkü nokta düşey olarak çizilmiş olan çift çizgiyle belirlenmiştir.
Diğer yan insanlık tarihindeki bu ekonomik aşamalar birbirine takiben yürürken yukarıda da işaret olunduğu gibi ekonomik faktörler medeniyeti etkilemiş, medeniyette ekonomik düzeni etkilemiştir.
İnsanlık tarihinin bugüne kadar geçirdiği medeniyet dönemlerine de bir bakış yapıldığında görülmektedir ki insanlık tarihi boyunca hep “Hakkı Üstün Tutan” bir medeniyet kurulmuş bu medeniyet insanlığa saadet getirmiş yeryüzünü etkilemiştir. Ancak bir müddet sonra “Hakkı Üstün Tutan” medeniyetin etkisinde kalan bölgelerin birisinde bu medeniyet dejenere edilmiş ve “Kuvveti Üstün Tutan” bir medeniyet haline dönüştürülmüştür. Bunun sonucu olarak hakkı üstün tutan medeniyetin yerine kuvveti üstün tutan bir mede-niyet yeryüzüne hakim olmaya başlamıştır. Ancak bu da devam edememiş arkadan yeniden hakkı üstün tu-tan bir medeniyet kurulmuş ve yeryüzünde hakim olmuştur.
Medeniyetler tarihindeki bu gelişme Tablo V`de özet bir grafik hafinde ortaya konmuştur. Medeniyetler tari-hine bir bakış yapıldığı zaman görülüyor ki Mezapotamya`da ilk yazının keşfiyle başlayan tarihi dönemlerin başlangıcında önce İbrahim (A.S.) öncülüğünde hakkı üstün tutan bir medeniyet kurulmuş. Bu medeniyet Mısır`1 etkilemiş ne var ki Mısır’da firavunlar bu medeniye-ti dejenere etmişler ve yerine kuvveti üstün tutan Mısır medeniyetini kurmuşlardır.
Mısır`daki bu medeniyetin karşısında bu sefer Musa A.S. öncülüğünde yeniden Hakkı Üstün Tutan bir medeniyetin kurulduğunu görüyoruz. Bu medeniyet Yunanistan`ı etkiledi ve fakat Yunanlılar bu medeniyeti dejenere ettiler ve yerine “Kuvveti Üstün Tutan” bir medeniyet kurarak yeryüzüne hakim oldular. Bu med-eniyetin karşısında ise bir müddet sonra Isa A.S. öncülüğünde yeniden Hakkı Üstün Tutan bir medeniyet kuruldu. Bu medeniyet de Roma’yı etkiledi. Romalılar hatta biz de Hrisitiyan olduk dedikleri halde İsa (as)`ın öncülüğünü yaptığı medeniyeti dejenere ettiler. Yeni-den “Kuvveti Üstün Tutan” Roma Medeniyetini kurdular. Roma Medeniyeti asırlarca insanlığa zulmetti. Bu zulmün karşısında Hz. Muhammed (sav) öncülüğünü yaptığı Hakkı Üstün Tutan “İslam Mede-niyeti” kuruldu. Bu medeniyet en az 1000 yıl yeryüzüne hakim oldu ve insanlığa saadet getirdi.
Batı Avrupa bu medeniyetin etkisi altında kaldı. Bir yan Edülüs`teki büyük İslam medeniyetinden ve diğer yan denizcilikte ilerlemiş Venedik Cenevizlerin Müslüman ülkelerden getirdikleri kitaplar ve haberler vasıtasıyla Müslümanlardan bir çok şey öğrendiler. Bu etkilerin sebebiyle Rönesans başladı. Batı Avrupa Müslümanlığın etkisiyle Ortaçağın karanlık Engizisyon döneminde bugünkü batı medeniyetine geçen değişimi yaşadı. Ancak ne var ki batılılar Müslümanlıktan öğrendiklerini dejenere ettiler. Tıpkı eski Mısır Yunan ve Roma medeniyetlerinde olduğu gibi kuvveti üstün tutan batı medeniyetini kurdular.
Ekonomik düzen medeniyetin etkisi altındadır. Onun için batıda gelişen ekonomik düzen medeniyetinin etki-siyle adil bir düzen olarak değil bir “Ezen-Ezilen” düzeni olarak gelişmiştir. Yukarıda da açıklığı gibi bu medeniyet üç asırdan fazla bir zamır İnsanlığa iki ikiz kardeşle zulmetmektedir. Bunlardan birisi “Kapitalizm” diğeri ise “Komünizm”dir.
İnsanlık tarihinde ekonomik dönem olarak emek mübadelesi dönemine geçilince batıda kapitalizm hakim oklu. Bu kapitalizm aşağıda daha açık ve berrak olarak belirtilmiş olan özellikleriyle belirli sermaye sahipleri tarafından bütün çalışanların ve insanlığın sömürülmesine yol açtı. Büyük halk kütlelerini ezdi. Emperyalizm ve Siyonizmin yürütücüsü ufak bir sermayedar zümreyi gittikçe zenginleştirdi. Tekeller, karteller oluştu. Bu grup siyasi düzeni ve bütün toplum düzenini etkileri altına aldılar. insanlık tam bir haksızlık, sömürü, zulüm dönemine girdi.
Bu kapitalizmin zulmü karşısında bir yan sosyal pullamalar ve harpler çıktı. Diğer yan da kapitalizme karşı yeni bir düzen ortaya konmaya çalışıldı. Böylece “Komünizm” ortaya çıktı.
Yine yukarıda açıklığı gibi komünizm de temelde kuvveti üstün tutan medeniyetinin bir ekonomik düzeni olduğu için temelde kapitalizmin aynıdır ve bir “Ezen-Ezilen” düzenidir.
Böylece batıda yapılan iş bir arabanın düz yolda giderken yolun sağına yuvarlığı görülünce direksiyonu hızla ve fazlaca kırıp bu sefer de arabayı yolun solu-nu yuvarlamak oldu. Komünizm kapitalizmin zulmünü ortaya koydu. Fakat tedavisini yapamadı. Bir hastalık yerine diğer bir hastalığı ortaya getirdi. Halbuki eko-nominin bir de sağlam, sıhhatli, saadet getiren, haklı düzeni vardır. Bunun ise Adil Düzendir.
Adil Düzen temel ilkeleri itibariyle asırlar boyu insanlık tarihinde zaman zaman o günün şartlarına göre uygulanmıştır. Ancak bugünün şartlarına göre maalesef henüz hiçbir ülkede bütün bir, düzen olarak mevcut değildir. Ancak ne var ki bütün insanlık bugün bu düzene muhtaçtır ve bu düzeni beklemek-tedir.
İşte yukarıki tarihçe tablosunda düşey iki çizgiyle gösterilen, insanlığın bugünkü bulunduğu noktada du-rum budur.
Nasıl insanlık bugüne kadar adeta gündüz ve gece-nin birbirini takip ettiği gibi hep “Hakkı Üstün Tutan” bir “Aydınlık Saadet Dönemi`nden sonra, “Kuv-veti Üstün Tutan” bir “Karanlık Zulüm Dönemi” yaşamışsa takriben 3 asırdan beri insanlığa zulmeden karanlık batı medeniyetinin arkasından şimdi inşaallah en kısa zama “Hakkı üstün tutan aydınlık saadet dönemine” geçecektir. Bu yeni dönemin ekonomik düzeni “Adil ekonomik düzen” olacaktır.
Yukarıda da açıklığı gibi Adil Ekonomik Düzende ana yapısal karakter üretim, üretimi meydana getiren müteşebbis-yönetici, işçi, tesis, hammadde ve genel hizmetleri yapan devletin ortaklığıyla yapılması, üretimden sonra paylaşmada bu ortaklar arasında Adil ölçüler içinde gerçekleştirilmesidir. Onun için bu yeni dönemin gayesi işçi-işveren çatışması dönemi olmayıp “Ortaklık Dönemi” olmasıdır.
Bunun için Tablo IV tarihçe grafiğinde insanlığın bugün bulunduğu noktayı belirleyen düşey çift çizginin sağındaki “insanlığın gelecek dönemi”nde ekon-omik düzenin adı “Ortaklık Dönemi” olarak gösterilmiştir. Bundan maksat “Adil Ekonomik Düzen”dir.
b) Adli Düzen İdeal Bir Düzendir.
Yukarıda da açıklığı gibi tarihi seyir bakımından Adil Düzen temel esasları itibariyle asırlar boyu o devir-lerin gereklerine uygun olarak tatbik edilmiş bir düzendir ve tam bir düzendir. Kuvveti üstün tutan batı medeniyetinin bir dejenerasyona uğrayarak “kalkmıyoruz, gelişiyoruz” adı altında sonradan kurduğu kapitalizm ve sosyalizm ise Adil Düzeni bozarak, çarpıtarak meydana getirilmiş haksız düzenlerdir. Bu-nun için şimdi bütün insanlığın yeniden Adil Düzene dönmesi, temel prensipler itibariyle, kapitalizm ve komünizmin bazı ilkelerini bir araya toplayarak yeni suni bir düzenin kurulmasına çalışılması olayı değil insanlığın uzun süre kapitalizm ve komünizmi denedikten, bunların zulüm, sosyal patlama ve felaketten başka bir şey getir-mediğini gördükten sonra bu dejenere sakat düzenleri, bu düzenler vasıtasıyla kabul edilmiş olan yanlış, haksız ve insan tabına aykırı prensipleri terk ederek zulümden hakka dönmek ve böylece gerçekte var olan, tabiî olan, hakka dayalı olan bir düzenin bugünün şartlarına göre yürürlüğe konması demektir.
Tablo VI`da Adil Düzen ile kuvveti üstün tutan kapi-talizm ve sosyalizmin temel yapıları ve tatbikattaki özellikleri bakımından aralarındaki farklar bir tablo ha-linde belirlenmiştir. Bu tablonun incelenmesinden de görülmektedir ki sosyalizm ve kapitalizm temelde aynı oldukları halde nasıl birbirinden farklı iki sistemse Adil Düzen de bunlardan farklı ve nemde bunlardan temel-den ayrı, bütün özellikleriyle uyumlu tam ve mükemmel bir sistemdir.
Adil ekonomik sistem hakkı üstün tuttuğu için, toplumda sınıf ayrımı yapmadığı için, bir çatışma değil barış sistemi olduğu için, açık, sade, basit, tatbikatı kolay bir sistem olduğu için, toplumda herkesi kuşattığı, herkesi üretime teşvik ettiği için, ekonominin önündeki maniaları kaldırıp ekonomik kalkınmayı hızlırdığı için, herkese refah getirdiği için ideal bir sistemdir. Diğer sistem-lerin faydalı yönleri Adil Düzende fazlasıyla mevcuttur. Zararlı yönleri ise Adil Düzende yer almamaktadır.
c) Adil Düzen Herkese Refah Getirir Ve Ekonomiyi Hızla Geliştirir
Yukarıda temel esasları açıklanmış olan Adil Düzen yürürlüğe konduğu zaman ne olacaktır:
1- Ucuzluk – enflasyonun önlenmesi
Önce bir defa faizci kapitalist düzenin yukarıda açıklanmış olan 5 mikrobu ortadan kalkmış olacaktır. Çünkü bu mikroplar bilindiği gibi:
1-Faiz
2-Haksız Vergi
3-Darphane. Yani piyasaya karşılıksız para sürülmesi
4-Kambiyo. Paranın değerinin emirle düşürülmesi.
5- Kapitalist sistemin banka düzeni.
Her türlü faiz , kredi dağıtımındaki haksızlık ve yüksek kredi faizlerinin masrafa yazılıp fakir fukaraya ödettirilmesi sonucunda fakirden alıp zengine aktaran düzendir.
Halbuki yukarıda açıklığı gibi Adil Düzende faiz yoktur, paranın değerinin düşürülmesi yoktur, fakirden alıp zengine aktaran banka düzeni yoktur.
Önce bir defa Adil Düzen tatbikatına geçilirken bütün faizlerin kaldırılması ve bütün vergilerin kaldırılması ile üretim maliyetleri ve dolayısıyla fiyatlar, mesela Türkiye`deki faizci kapitalist sistemin halihazır şartlarına nazaran üçte bire düşecektir. Mesela bugün 900 TL. sına satılan 400 gr. ekmeğin fiyatı 300 TL. sına inecektir. Bütün diğer mallarda da durum aynıdır. Çünkü fiyatların üçte bire inmesi tabiidir.
Bu görülmemiş büyük nisbette ucuzluk; bir sihir-bazlık değildir. Yapılan iş sâdece faizci kapitalist nizam vasıtayla vataşların manevi olarak sırtına takılmış olan siyonizmin emme hortumunu ve onların işbirlikçisi holdinglerin emme hortumlarını söküp atmaktan ibaret-tir. Adil Düzen olunca vataş her ekmek alınca önce İsrail`e 300 TL.sı, sonra işbirlikçilerine ayrıca 300 TL. sı ödemekte n-kurtulacak ve o bugün 900 TL.sı ödeyerek aldığı ekmeği böylece sadece 300 TL.sına almak imkanına kavuşacaktır.
Adil Ekonomik düzende enflasyon söz konusu doğaldır, yoktur, sıfırdır.
Çünkü:
Enflasyon faizci kapitalist nizamın bünyesel haş-inliğidir ve fakiri ezer. Faizci kapitalist düzende enflas-yonun meydana gelmesinin sebebi bu düzenin yukar-da bir kere daha belirtilen 5 mikrobudur. Halbuki Adil no/önde bu mikroplara yer verilmemiştir. Dolayısıyla enflasyon için herhangi bir sebep mevcut değildir. Enflasyon fiyatların gittikçe artması ve Satın Alma gücünün dövmesi olayıdır. Adil Düzende bunun tam tersi söz konusudur. Çünkü fiyatların artması için herhangi bir sebep mevcut olmadığı gibi zamanla ekonominin ve tek-nolojinin gelişmesi sebebiyle fiyatların reel ve nisbi olmak düşmesi söz konusudur.
2- Üretimin artması
Malların maliyetleri ve satış fiyatları bugünkünden üçte birine düşünce o zaman halihazır mevcut işletme sermayesiyle bile bugünkü üretimin 3 mislini yapmak imkanı hasıl olacaktır. Böylece üretim hızla katlanmış olacaktır.
Kaldı ki Adil Düzende makro plan yapılmış her bölgedeki öncelikli,verimli yatırımların projeleri hazırlattırılmış ve bunların gerçekleşmesi için, yatırımın lamamı için yeterli faizsiz kredi dahil “Tam Teşvik” uygulanıyor. Bu ne demektir? Ayrıca makina yağlanıyor ve ekonomi hızla gelişiyor, demektir. Bu yönden de üretim ve milli gelir hızla katlanacaktır.
3- İşsizliğin önlenmesi
Aynı işletme sermayesi ile 3 misli fazla üretim yapılması demek bugünkünün 3 misli fazla işçi çalıştırılması demektir.
Kaldı ki Adil Düzen bir yan bütün yatırımlar “Tam Teşvik”le desteklenip geliştirildiği için, diğer yan “Faizsiz Emek Kredisi” ile çalışan her insanın hakkı olan ücreti ödendiği için ortada işsizlik diye bir mesele kalmayacaktır. Bilakis herkes çalıştıracak insan aramaya başlayacaktır. işte işsizlik böyle önlenir. Bu gün halen 5 milyon evladını işsizlikten dolayı kahvehane köşelerinde çürüten bir Türkiye için Adil Düzen bu kadar zaruridir.
4- İhracat patlaması
Adil Düzende maliyetlerin ve fiyatların içine hiçbir faiz ve hiçbir vergi girmediği için yeryüzünde en ucuz fiyat Adil Düzenin tatbik edildiği yerde olacaktır. Çünkü faizci kapitalist nizamın tatbik edildiği bütün ülkelerde değişik nisbetlerde de olsa üretimin maliyetleri ve fiyat-ları içine az çok nisbette faizler ve haksız vergiler gir-mektedir. Bunlar ise üretimin her kademesinde katlana-rak artan bir şekilde maliyetlere ve fiyatlara intikal etmektedirler. Dolayısıyla bunlar yüzünden maliyetler ve fiyatlar artmaktadır.
Mesela bu nisbetlerin en az olduğu ülkelerden birisi Ortak Pazar ülkeleridir. Onlarda faiz oranı takriben 10, vergi ve sigorta oranı ise en az 35 tir. Bunlar kat-lanarak fiyatların ve maliyetlerin içine girmektedir.
Üretim, maliyet ve fiyatları en düşük Adil Düzendedir. Çünkü üretim fiyatları içine giren faiz, vergi ve sigorta pirimleri sıfırdır. Bu ucuz mal Adil Düzende olduğu için herkes ihtiyacını Adil Düzenin pazarından karşılamaya çalışacaktır. Bu ise hakiki ihracat patlaması demektir.
İhracat “Hayali İhracat” ile patlamaz Adil Düzenle patlar.
d) Gelir Dağılımının Bozulmasının Önlenmesi Ve Herkese Refah
Adil Düzende, faizci kapitalist düzenin 5 mikrobu her türlü ekonomik ve sosyal tahribatı meydana getirirken gelir dağılımını gittikçe bozmakta, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmaktadır. Düzenin temelindeki mik-roplardan doğan bu felaketi önlemek için alınan pansuman tedbirleri ise neticede yeni haksız zulümlerden başka bir şey değildir ve esasen sonucu da değiştirmemektedir. Böylece faizci kapitalist düzen netice itibariyle zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmakta ve bunun sonucundan da ülkeleri ve dünyayı sosyal patlamalar ve harplere sürüklemektedir.
Adil Düzende, faizci kapitalist sistemin bu mikropları tamamen ortadan kaldırıldığı için sözü edilen mahsurlar, zulümler ve felaketler önlenmiştir. Tam tersine Adil Düzende Refahın herkese dağılması için bütün tedbir-im alınmış, imkanlar mevcuttur. Ve esasen Adil Düzen “Hakkı Üstün Tutan” bir düzen olduğu için herkesin hakkını korumakta ve kimsenin kimseyi sömürmesine izin vermemekte, yer bırakmamaktadır. Ve yine Adil Düzen esasen temelde bir “Barış Düzeni” ve “Çıkar Paralelliği” düzeni olduğu için, kuvveti üstün tutan ve temeli çıkar çatışmasına dayanan ve dolayısıyla bir sömürü ve zulüm düzeni olan faizci kapitalist düzendeki bütün mahsurları ortadan kaldırmakta, ve re-fahı herkese yaymakta ve götürmektedir. Böylece Adil Düzen “Herkese Refah” düzenidir.
Ayrıca Adil Düzen devlete öncelikle herkese insan onuruna yaraşır şekilde yaşama imkanı temin etme görevi verdiği için Adil Düzende, bütün global zenginlik rakamlarına rağmen kapitalist toplumların bünyesel hastalığı olan ve nüfusun büyük bir kısmına yayılmış bu-lunan açlık ve fakirlik hastalıkları da söz konusu değildir.
e) Adil Ekonomik Düzen Geri Kalmışlığı, Rüşvet Ve Ahlak Bozukluğunu Önler
Yukarıda yapılan açıklamalar Adil Ekonomik Düzenin, ekonomiyi hızla geliştireceğini, devleti kat kat zengin yapacağını, refahı herkese ve her bölgeye ya-yacağını açıkça göstermektedir. Bu yüzden Adil Ekono-mik Düzen geri kalmışlığı zümreler ve bölgeler arası dengesizliği ortadan kaldırır.
Diğer yan faizci kapitalist düzen bir yan ma-teryalizmi esas alıp insanların nefis terbiyesine ve ma-nevi gelişmesine önem vermediği için diğer yan da bilhassa “Faiz” mikrobuyla zengini daha zengin, fakiri daha fakir yaptığı için fertleri ve toplumu “Ahlâk Bozukluğu”na itmektedir. Bu da kapitalizmin en büyük tahribatıdır ve yıkılışının ve iflasının temel sebebidir.
Çünkü nefis terbiyesi görmemiş bir insan fakru zaru-retin karşılaşınca daha kolaylıkla ahlak bozukluğuna itilmektedir. Faiz yoluyla ve haksız kredilerle çok zengin olan zümrede ahlak bozukluğuna itilmektedir. Çünkü “Haydan Gelen Huya Gider” Haksız olarak faizlerle ve kredilerle ve enflasyonla zengin olan nefis terbiyesi görmemiş bir insan eline astronomik paralar geçince uyuşturucu, alkolizm, kumar ve diğer ah-laksızlıklara itilmektedir. Bu ahlak bozukluklarına merkezlik yapan tesisler kurmakta, yuvalar açmaktadır. Bir kere zenginler tarafından buralar açılınca fakirler ve diğer insanlarda buraların etkisiyle ahlak bozuk-luğuna sürüklenmekte ve bu ahlak bozucu tesisler ve teşebbüsler toplumu bir kanser gibi mahvetmekte ve helaka götürmektedir.
İşte batıda kriminal olayların artması, uyuşturucu, al-kolizm, hırsızlık, mafya ve ayrıca her türlü ahlaksızlığın çoğalması ve bu meya AİDS hastalığının hızla art-ması ve korkunç boyutlara varması yani kısaca Ahlâk çöküşü toplumu helaka, kapitalist nizamı da iflasa götürmektedir.
Adil Düzen bütün bu felaketleri önleyen, insanlığa, topluma saadet getiren ilaçtır.