Anasayfa » ADİL DÜZEN`DE SİYASİ VE İDARİ YAPILANMA- VE BÖLGE VALİLİKLERİ

ADİL DÜZEN`DE SİYASİ VE İDARİ YAPILANMA- VE BÖLGE VALİLİKLERİ

Yazar: yonetici
0 Yorum 5 Görüntüleyen

ADİL DÜZEN`DE SİYASİ VE İDARİ YAPILANMA- VE BÖLGE VALİLİKLERİ

İhtiyaç duyulan Adil Düzen`de, yani tabii ve evrensel fıtrat kanunlarına (doğal ve sosyal yasalara) uygun olarak şekillenecek bu yeni dünya sisteminde, idari ve siyasi yapılanma da değişecek ve yeniden düzenlenecektir.

Bu yeni siyasi düzende:

1 – Hem, hür ve adil seçimler yoluyla halkın yönetime etkili bir şekilde katılması sağlanacak.

2 – Hem de, merkezi güç olan devletin tayin, takip ve tasarruf gücü ve yetkisi korunarak, ikili ve dengeli bir yapılanma oluşturulacaktır.

Bu yeni adil sistemle, “yerinden yönetimle merkezi yönetim” dengesi kurulmuş ve korunmuş olacaktır. Böylece şimdiki demokrasilerdeki; dağınıklık ve aşırı nüfus yoğunluğu çıkmazı ile, doğrudan ve temsili seçim sisteminin sorunları ve zararları da ortadan kalkacaktır. Çoğunluğun azınlığı ezmesine yol açan veya çeşitli hilelerle sermaye çevrelerinin veya dış güçlerin yönetime hakim olmasını sağlayan sahtekarlıklar da son bulacaktır. Ayrıca çeşitli yollarla iş başına gelmiş bulunan, bütün yetkileri ve (basın-yayın gibi) etkili güçleri elinde tutan merkezi yönetimlerin seçim hileleriyle, sandıktan işine gelen sonuçları çıkaracak şekilde, halkı istediği gibi yönlendirmesine ve biçimlendirmesine de meydan bırakılmayacaktır.

Adil Düzen, kuvvetler ayrılığını, bugünkü gibi “kuvvetlerin boğuşması ve çatışması” şeklinde değil, “kuvvetlerin uyuşması ve kendi sahasında çalışması” şeklinde dengeleyecek ve değerlendirecektir.

Adil Düzen` de:

1 – Teşri (Kanun Koyma: Yasama)

2 – İcra: (Uygulama: Yürütme.)

3 – Kaza (Mahkemeler Yargı)

kuvvetlerine, bir de dini – ahlaki kurumların (her türlü din ve mezhep mensuplarının ve oluşumlarının) üstlenip yerine getireceği;

4 – Murakabe (Kontrol ve Denetleme) erki eklenecektir.

Adil Düzen`de ve özellikle “geçiş döneminde” tek tip kanun sistemi yerine, meşhur Medine sözleşmesindeki: oradaki Yahudiler, Hıristiyanlar ve yerIi kabilelerle “Birlikte Yaşama ve Ortak Savunma” şartlarını içeren barış anlaşmasına benzeyen, bugün de Almanya ve Amerika gibi bir çok ülkede kısmen tatbik edilen, “farklı hukuk sistemlerinden oluşan ortak bir anayasa uygulaması” ve genel düzen içerisinde özel statülere de imkan tanınması daha uygun olabilir. Zaten İSLAM, barış ve selamet düzeni öngörmektedir. Bu yapılanmada, herkesi bağlayıcı ortak ve genel bir anayasa yanında, farklı din, mezhep ve cemaatlere, belirli sahalarda kendi özel hukuklarını uygulayabilme imkanı getirilecektir.

Bu yeni ve adil siyasi yapılanmada bütün temel insan hak ve hürriyetlerine sahip olacak fertlerin (vatandaşların) ahlaki, siyasi, ilmi ve iktisadi kuruluşlara katılması mecburi olacak, herkes siyasi yönden partisini, ilmi yönden mezhebini ve mektebini, ekonomik yönden sendikasını veya meslek derneğini, ahlaki yönden de meşrebini veya manevi tercihini mutlaka belirleyecek, bunları kendi hür iradesiyle benimseyip seçecek, istediği zaman da değiştirebilecektir. Ancak bu sosyal kuruluşlara katılım şimdiki gibi üyelik şeklinde değil, ortaklık sözleşmesi şeklinde olacaktır. Örneğin, siyasi partiler veya dernekler tam bir tanışma, kaynaşma ve dayanışma merkezleri olacak, her teşkilat, kendi ortaklarının (mensuplarının) her türlü haklarını koruyan ve savunan yetkili ve etkili bir konuma gelecektir. Tabii, kişiler de nimet-külfet dengesi esasına göre bu kuruluşlarla ilgili maddi sorumluluk yüklenecektir. Siyasi, ahlaki, ilmi ve iktisadi kuruluşlar kendi mensuplarına ticaret, sanat, memuriyet gibi faaliyetler için “mensubumuz olan şu kişi emin ve ehildir” şeklinde tezkiye ve teminat beratları verecekler, hırsızlık ve hıyanet yapmaları durumlarında ise bunların zararını tekeffül ve tazmin edeceklerdir. Bu tazminat ise, o kuruluşun bütün üyeleri arasında ortaklaşa toplanacaktır. Yani, Kurumun özel bütçesinden karşılanacaktır.

Böyle bir düzende herkes mesleğinde becerikli ve ehil, ticaretinde dürüst ve emin, ahlaken de olgun ve asil olmak için çalışacaktır. Zira başka türlü kendisini ortaklığa kabul edecek ve sahiplenecek bir teşkilat bulamayacak ve ortada kalacaktır.

İşte o zaman insanlar ve kuruluşlar, şimdiki gibi haksızlıkta ve hayasızlıkta değil tam tersine hayırda ve hizmette yarışacak, böylece mutlu ve huzurlu bir toplum oluşacaktır.

A – Genel Durum.

Adil Siyasi Düzen, genel devlet düzeni içinde ve diğer (ekonomik, ilmi ve ahlaki) kurumlarla uyum halinde bulunacaktır.

Adil Siyasi Düzenin dünyada ve ülkede görevi:

1- Huzur ve güvenin sağlanması.

2- Hak ve hürriyetlerin muhafazası.

3- Adaletin kurulması ve uygulanması.

4- Ülkenin üniter birliğinin ve milletin dirliğinin korunması olacaktır.

Adil Siyasi Düzen bu görevlerini yapabilmek için de, hem ülke planında hem de dünya çapında gerekli teşkilatlanmayı hazırlamıştır.

B – Çalışma Esasları.

1 – Adil Düzende Siyasi yapı “Yerinden yönetimleMerkezi yönetim” esasına göre ayarlanmıştır… Bu sistemde hem devletin merkezi otorite ve organizesi korunmuş, hem de halkın her kademede yönetime katılımı ve konsensüsün oluşması sağlanmış olacaktır. Ama ülke bütünlüğü ve milli birlik mutlaka korunacaktır.

2 – a) “Fert, sokak (veya site)BucakilDevlet ” gibi birimler, demokratik birimler olarak kabul edilmiş ve site, bucak, il ve devlet başkanlarının seçimle iş başına gelmesi amaçlanmıştır.

b) “Aile, köy (semt)İlçeBölge” gibi birimler ise ekonomik birimler olarak değerlendirilmiş ve başkanlarının merkezi yönetim tarafından tayinle gelmesi kararlaştırılmıştır.

Şöyle ki, fertler sokak reisini veya  (site temsilcisini ) seçecek, bu temsilciler toplanıp bucak (belde) başkanını seçecek, bucak başkanları valileri (il başkanlarını) seçecek valiler ise devlet başkanını seçecektir. Gerekirse Devlet başkanlarının doğrudan halk tarafından seçilmesine de imkân verilecektir

Bundan sonra seçilmiş yetkililer, bazı birim başkanlarını tayinle atayacaktır. Şöyle ki; Devlet başkanları Bölge valilerini atayacak, çünkü (ülke, coğrafi ve ekonomik benzerlikleri yönünden hizmet bölgelerine ayrılacak, başkentin sıkıntı ve tıkanıklığı dağıtılmış olacaktır.)

Seçilmiş valiler, kaymakamları (İlçe başkanlarını) atayacak,

Seçilmiş bucak (belde) başkanları ise köy ve mahalle muhtarlarını atayacaktır.

Bu durum; dış güçlerin ülkemize dayattığı “fedaratif yapı”dan tamamen farklı ve ayrı bir olaydır.

C – Adil Düzen`de siyasi yapı “Dayanışma Ortaklığı Sistemi” ne göre planlanmıştır:

1 – Bu sistemde “4” temel yapı vardır:

  Ekonomik, Siyasi, İlmi ve Dini.

2 – Her vatandaşın;

a – Ekonomik yönden (odası, sendikası)

b – Siyasi yönden (partisi)

c – İlmi yönden (okulu ve ekolü)

d – Dini yönden ise (mezhebi, manevi disiplin mesleği)  belli olacak ve resmiyet kazanacaktır.

3 – Her vatandaş “Diğer mensuplarının vereceği zararı birlikte tazmin etmek ve mali sorumluluk yüklenmek suretiyle bir nevi ortaklık stratejisinde” üye olduğu bu grupların ana sözleşmesine ve ortak esaslarının hazırlanmasına katılacak ve böylece “İcmaKonsensüs” oluşacaktır.

4 – Partiler ortak – Üyelerinin ” siyasi ve hukuki sorunlarına “, oda ve sendikalar, “ekonomik ve ticari” sıkıntılarına, okullar ve ekoller “ilmi ve içtimai”, Dini merkez ve meşrepler ise “ahlaki ve sosyal” ihtiyaçların karşılanmasına yardımcı olmakla yükümlü ve yetkili sayılacaktır.

5 – Her vatandaş istediği an partisini, sendikasını veya ahlaki grubunu değiştirme hakkına sahip olacak ama mutlaka başka bir gruba mecburen katılacaktır. Aksi halde sahipsiz kalacaktır. Çünkü nimet-külfet dengesi esastır.

6 – Üyelerden birinin kasıtlı veya ihmal sonucu topluma verdiği zararlar için diğer ortakların da belli oranlarda tazminat ödemekle mükellef tutulması ve böylece ortak-üyelerin bir oto-kontrol sistemiyle biri birini takip ve sahiplik etmelerini sağlayacak ve toplumda tabii ve etkili bir “emr-i bil ma`ruf ve nehyi anil münker” uygulanmış olacak ve hayırda yarış başlayacaktır.

7 – Sosyal Denge:

a- İlmi (ehliyetli) gruplar: Kural koyucu, kanun yapıcı,

b- Mali (ekonomik) gruplar: Ticari ve İktisadi hayatı ayarlayıcı,

c- Siyasi (parti) gruplar:  Düzen koruyucu, hükümet kurucu ve yönetimi planlayıcı

d- Ahlâkî ve dini gruplar ise (murakabe) kontroI ve denetlemeyi sağlayıcı olacak ve böylece sosyal denge kurulmuş olacaktır.

8 – Adil düzen`de ayrıca “Serbest ehliyetli ve yeminli kamu hizmetleri” birimleri devreye sokulacak ve uyuşmazlıklarda hakemlik sistemine başlanacaktır.

ADİL DÜZENDE ŞURA SİSTEMİ

Yeni geliştirilen “ŞURA SİSTEMİ” her kesimin ve her yerde, en etkin biçimde yönetime katılımını sağlayacaktır.

ŞURA SİSTEMİ şudur:

Adil Siyasi Düzen` de;

1 – En küçük devlet modeli şeklinde teşkilatlanacak olan Bucaklarda (Belde) seçimle gelen bucak başkanının yanında o bucaktaki;

a – İlmi yönden, Okul ve ekollerin yetkililerinden

b – Ekonomik yönden, Sendika ve oda temsilcilerinden

c – Dini – ahlaki grupların en üst seviyelilerinden

d – Siyasi yönden, parti ve dernek idarecilerinden oluşan bir “BUCAK ŞURASI” bulunacak ve başkanlar bu şurayla irtibat ve istişare sonucu karar alıp uygulamaya koyacaktır.

2 – İllerde ise seçimle gelmiş valilerin yanında, o ildeki dini, siyasi, İlmi ve iktisadi grup ve kurumların yetkili temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen bir “İL ŞURASI” oluşturulacak ve il çapındaki program ve kararlarda bunların teklif ve tenkitleri göz önünde tutulacaktır.

3 – Ve yine seçimle gelen devlet başkanının yanında, o ülkedeki;

a – Bütün siyasi parti ve demeklerin en üst seviye yöneticilerinden

b – Sendika ve odaların genel başkan ve temsilcilerinden

c – Ülkedeki farklı din, mezhep, tarikat ve meşreplerin genel yetkililerinden

d – Yüksek ilmi şahsiyet ve üniversite temsilcilerinden oluşan bir “DEVLET ŞURASI” kurulacaktır. Devlet şurası dediğimiz 4 meclisli bir parlâmento konumundadır.

Böylece bugünkü iktidar – muhalefet kavgası ve kargaşası, yerini, barışa ve ülkeye hizmet yarışına bırakacaktır. İktidarda olsun, muhalefette olsun, bütün birimlerin ve seçkin beyinlerin yapıcı tenkitleri ve yararlı teklifleri değerlendirilmiş olacaktır.

Hatırlanacağı gibi Asr-ı Saadette Efendimizden sonra Hz. Ebubekir belirli grup ve kesimlerin fiili temsilcisi durumunda olan zevatın seçimiyle, Hz. Ömer, Halife olan Hz. Ebubekir`in tayin etmesiyle, Hz. Osman (ra) ise Aşere-i mübeşşereden oluşan bir şuranın karar vermesiyle iş başına gelmişlerdi. Hz. Ali (ra) ise her halifenin döneminde çok ciddi ve cesaretli bir denetleme ve danışman görevini yerine getirmişti.

Şimdi ne güzel bir tevafuk ve tecellidir ki, Adil Siyasi Düzen bünyesinde de hem seçim, hem tayin, hem şura ve hem de dini denetleme kurumlarının hepsi tam bir uygunluk ve uygarlık içerisinde bulunmaktadır.

Şimdi Adil Siyasi Düzenin önemini ve özelliğini daha iyi kavrayabilmek için bugünkü batıl siyasi sistemlerin bozuk yapısına bir göz atalım:

a – Siyonizmin dünya hakimiyeti amacı ve süper güçlerin ezme ve sömürme anlayışı.

b -Yeryüzündeki taksimatın haksızlığı (Aynı kavimden ve aynı dinden insanların farklı ülkelere bölünmesi ve dünyanın doğu – batı blokları diye kasıtlı olarak kamplara ayrılması)

c – Devletlerin içişlerine haksız müdahaleye kalkışılması.

d – Genel dünya düzeninin ve onun ülkelerdeki kopyelerinin karmaşıklığı ve adil olmayışı

e – Hak ve adaletin değil, kuvvetin ve menfaatin üstün tutulması.

f – Bu haksız ve ahlaksız düzenlerin “merkezi sistem“le ve devletin silahlı güçleriyle zorla yürütülmeye çalışılması.

g – “Din” in devlet ve toplum hayatından dışlanması ve etkisiz kılınması.

h – Kapitalizmdeki göstermelik ve güdümlü demokrasilerin halkın yönetime gerçek katılımını önlemesi ve hükümetlerin halkın iradesini yansıtmaması.

i – Bürokrasinin yönetime hakim olması ve mevzuatların çokluğu ve karmaşası.

j – Sistemin çıkar çatışması ve menfaat boğuşması üzerine kurulması.

k – Hürriyetleri bağlayıcı cezaların bulunması ve kanunların klasik ve kopye olması ve toplumsal uzlaşmaya dayanmaması gibi nedenler yüzünden aşağıdaki problemler ortaya çıkmış ve kangrenleşmeye başlamıştır.

A – Mevcut Dünya Düzeni ve taklitleri; insanlığın huzur ve güvenliğinin sarsılması açısından şu kötü sonuçları doğurmuştur:

1 – Siyasi düzensizlik: İstikrarsızlık, iktidarsızlık ve hükümet bunalımları artmıştır.

2 – Sosyal dengesizlik: Kıtalar, kavimler ve aynı ülkedeki farklı kesimler arasında derin uçurumlar açılmıştır.

3 – İç güvensizlik: Anarşik olaylar, sosyal patlamalar artmıştır, pek çok ülkede fiilen bir iç savaş yaşanmaktadır.

4 – İktisadi belirsizlik: Mason locaları ve MAFİA babaları işbirliği sonucu ticari ahlak ve iktisadi güven bozulmuş ve ekonomide emniyet ve adalet ortadan kaldırılmıştır.

5- Sırf silahları satılsın ve yıkılan şehirlerin yeniden inşası ve imarından para kazanılsın ve siyonizme ve batı emperyalizmine kimse başkaldırmasın diye, kasıtlı olarak savaşlar çıkarılmakta ve dehşet saçan silahlar kullanılmaktadır.

6 – Devletler yine dış tahrik ve teşviklerle korkunç bir silahlanma yarışına itilmiş, bütçelerini halkın refahı ve ülkenin kalkınması yerine, bu silahlara harcamaya başlamıştır. Ve bütün bunların neticesi topyekün bütün dünya ve insanlık çok ciddi bir tehdit ve teh ile karşı karşıya bırakılmıştır.

B – Demokrasi kılıflı gizli-derin masonik diktatörlükler genel hak ve hürriyetlerin kısıtlanması ve tecavüze uğraması açısından da toplumların başına bela olmuştur:

1 – Mevcut siyasi rejimler eksik ve yanlıştır. İnsan ve toplum fıtratına aykırıdır. (Yürütme, Yasama, Yargı) daki kuvvetler ayrılığı sadece lafta kalmaktadır

Her şey siyasi sultanın, o da dış mihrakların ve sermaye baronlarının tesiri altındadır.

2 – Barışma ve uzlaşma yerine çatışma ve boğuşma düzeni ortaya çıkmıştır. İşçi-patron, amir-memur, asker-sivil, sağcı-solcu, dindar-laik gibi aslında uyuşup anlaşması ve kucaklaşması gereken kesimler bir kavga ve kaos ortamına atılmıştır.

3 – Mevcut demokrasi ve seçimler; halkın yönetime katılımını (konsensüsü) ve milli iradenin hükümete yansımasını sağlamaktan uzak bir aldatmacadır. Tam bir bürokrasi diktatörlüğü sağlanmıştır.

4 – Mevzuat kargaşası ve bürokratik hantallık yüzünden işlerin sürüncemede kalması ve mahkeme kararlarının yıllar alması yüzünden hükümete ve adalete olan güven sarsılmış, bunun neticesinde de rüşvet, torpil, yolsuzluk ve MAFİA`cılık yaygınlaşmıştır.

5 – Mevcut kanunlar yaşamın ve çağdaş ihtiyaçların çok gerisinde kalmıştır.

6 – Soruşturmaların zulüm ve işkence noktasına varması ve araştırma gerekçesiyle kişilik haklarına tecavüze kalkışılması halkın devlete olan güven ve bağlılığını sarsmıştır.

7 – Cezaların yanlışlığı, haksızlığı ve caydırıcı olmaması, suçları ve suçluları artırmıştır.

8 – Mağdurların ve mazlumların korunmaması, zarar verenin yanına kar kalması ve hele hak arama yollarının ve savunma mekanizmasının tıkanması ve çok pahalı olması, herkesin kendi işini kendi metotlarıyla halletmesi veya MAFİA gibi gayri – meşru karanlık güçlere havale etmesi sonucunu ortaya çıkarmıştır.

Bütün bu sosyal ve siyasal sorunların ve sıkıntıların yegâne çaresi ise: “ADİL SİYASÎ DÜZEN” dir.

Adil Siyasi Düzen`in genel düzen içinde ekonomik, ilmi ve ahlaki düzenlerle uyum içinde olacağını da unutmamak gerekir.

Adil Siyasi Düzen huzur ve güvenliğin sağlanması için ne gibi tedbirler almıştır?

A – Dünya Genelinde:

1 – Hakka dayalı bir Birleşmiş Milletler Teşkilatının kurulmasını.

2 – İhtilafların savaş değil, sulh yoluyla çözüme bağlanmasını.

3 – Öngörülen B.M. Teşkilatının:

a – Bütün ülkelerde her dinden, her kökenden, her düşünceden ve her seviyeden bütün insanların temel hak ve hürriyetlerinin korunması,

b – Bütün ülkelerdeki temel nizamların mutlaka adil olması

c – Ekonomik, siyasi, ilmi ve ahlaki düzenlerin biri birine müdahale ve insan haklarına tecavüz etmeyecek şartların sağlanması.

d – Silahlanma yarışının mutlaka kontrol altına alınması gibi görevleri vardır.

4 – Dünya genelinde devletler idari taksimatının Adil Düzen esaslarına göre yeniden yapılanmasını esas alır.

B – Ülke Düzeyinde İse:

1 – Genel düzenin Hak ve adalete dayanması.

2 – İdari teşkilatlanmanın Adil Düzen esaslarına ve üIke şartlarına göre yeniden plânlanması.

3 – Bekçi, polis ve jandarma teşkilatının Adil Siyasi düzen prensiplerine uygun yeniden yapılanması.

4 – Hukuk, tahkikat, yargı ve tahkim (Hakem) sisteminin yeniden düzenlenip temel esaslara uygun çalışması.

5 – Ülkede inançlı, vicdanlı, hayırlı ve yararlı insanların yetiştirilmesinin amaçlanması, Sorumluluk düşüncesi ve ahiret endişesi taşıyan huzur ve refah toplumunun oluşturulması.

6 – Sosyal büyümenin “dayanışma sistemine” göre yeniden yapılanması ve toplumsal yapının sağlıklı bir organizeye kavuşturulması amaçlanmaktadır.

Hak ve Hürriyetlerin Korunması için de:

1 – Dini ve ahlaki düzenin ve ilmi – eğitim sisteminin de etkisi ve katkısıyla toplumda “HAK” anlayışı hakim kılınacak ve herkes hakkına razı olacak.

2 – Çıkar çatışması yerine menfaat ortaklığı esas alınacak.

3 – Merkezi yönetimle, yerel yönetim arasında yetki ve sorumluluk sınırları belirlenecek ve “yerel yönetimlere” imkan ve fırsat kazandırılacak.

4 – Nispî temsil sistemi esasına göre her kesimin yönetime katılımı sağlanacak.

5 – Mevzuat ve kanunlar ilim ve ehliyet sahibi kimseler tarafından yapılacak.

6 – İcma ve içtihat sistemi uygulanacak, yani şartlara ve ihtiyaçlara uygun kurallar koyma yolu açılacak.

7- Denetim (müfettişlik ve murakabe) genelde dini-ahlaki gruplar tarafından yürütülecek ve tamamıyla bağımsız çalışacak ve bu kurumların yetkileri kadar yükümlülükleri de artırılacak.

8 – Hizmetlerde rekabet ve teminat düzeni kurulacak.

9 – Teminatlı (yeminli) polis teşkilatı oluşturulacak, açıktan ve dışarıdan soruşturma imkanı hazırlanacak.

10 – Adil siyasi düzen, “imkân, eleman ve zaman” israfını önleyecek, pratik ve sade bir yapıda olacaktır.

 

2007 YAZILARINİSAN2007

 

Yazar Milli Çözüm Araştırma Ekibi

MİLLİ ÇÖZÜM DERGİSİ

 



 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi