ADİL DÜZEN` DE TURİZM
Adil Düzen; tabii hayat sistemi ve insanlığın saadet ve adalet projesidir. Bunun içindir ki, her konuda olduğu gibi turizm (seyahat) hususunda da teşvik edici ve düzenleyici kurum ve kurallar getirmiştir.
Gerek ilim öğrenmek ve bilgi edinmek gerek tabii güzellikleri seyretmek, gerek ibret ve hikmetle tarihi kalıntıları gezip görmek, gerek Hac gibi mukaddes ve mübarek yerleri ziyaret etmek, gerek tebliğ ve davet için gitmek, gerek dinlenmek ve stres gidermek ve gerekse uzaktaki akraba ve arkadaşlarıyla görüşmek (sıla-i rahim) etmek için yapılan yolculukların hepsi “seyahat” kavramı içinde değerlendirilebilir. Hatta ticaret yapmak ve daha iyi hayat şartlarına kavuşmak için çıkılan yolculuklar da bu anlamda ele alınabilir. En başta dinimizdeki Hac emri, çok amaçlı bir ibadetin uzun ve anlamlı bir ziyaretin disiplinize edildiği ve seyahatin (turizmin) kurum ve kurallar haline getirildiği bir olaydır.
“İnsanlar içinde Haccı ilan et (Hac organizelerini tertip ve teşvik et) Gerek yaya olarak gerekse çok uzak yollardan (çeşitli) binekler (kullanarak) sana gelsinler de kendileri için (bu seyahat ve ziyaretten dolayı maddi ve manevi) nice faydalara şahit olsunlar.”[1] ayetleri bu gerçeği ifade etmektedir.
“Herkim (insanlığa yararlı ve hayırlı olacak) bir ilmi öğrenmek üzere evinden ayrılıp çıkarsa, o geri dönünceye kadar Allah yolundadır.” [2]
“Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa, Cenabı Hak ona cennet yolunu kolaylaştırır” [3] gibi hadisler de ilim, eğitim ve araştırma amacıyla yapılan yolculukların teşvik edildiğini göstermektedir.
“Yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden önceki kavimlerin sonlarının nasıl olduğunu görsünler. Ki onlar (bunlardan her bakımdan) daha güçlü idiler. (İşte o geçmiş medeniyetlerin ve milletlerin bu harabelerine baksınlar da) ne göklerde ne de yerde Allah`ı aciz bırakacak hiçbir şey olmadığını (bilsinler)” [4] ayetleri de tarihi kalıntıları ve harabeleri, antik kentleri ve eserleri gezip görmek, bunları ibret ve hikmetle seyretmek ve bugünkü halimizi ona göre değerlendirmek hususunu bizlere ders vermekte ve bu amaçlı turizmi teşvik etmektedir.
“Sizden önce de (sünnetullaha uygun) nice olaylar gelip geçti. Yeryüzünde gezip dolaşın da (Allah’ın hüküm ve haberlerini) yalanlayıcıların ve isyankar mücrim kulların sonlarının nasıl olduğunu görün.” [5] mealindeki ayeti kerimeler bu tür gezilerin gerektiğini haber vermektedir.
“(Müslümanların) küçük büyük bir masraf yapmaları, (cihat ve davet amacıyla) bir vadiyi geçip yürümeleri, mutlaka onların lehine ( sevap hanesine ) yazılır ki, Allah onları yaptıklarının en güzeliyle mükâfatlandırsın.” [6] ayeti de tebliğ, irşat ve cihat maksadıyla yapılan gezi ve seyahatleri övmektedir.
Aleyhisselatü Vesselam Efendimizin “Mü`minin seyahati, Cihattır.” mealindeki hadisi şerifleri “mü`minler, insanları İslam ile tanıştırmak, Hakkı ve adaleti hakim kılmak amacıyla, yani ancak hayır ve hizmet maksadıyla gezip dolaşırlar” anlamına geldiği gibi, “Ziyaret, ticaret, seyahat ve istirahat gibi çeşitli vesilelerle yapılan her türlü gezi ve yolculuk sırasında, müminler Hakkı ve Batılı tanıtmak ve adaleti hakim kılmak için herkese ve her yerde tebliğ, tanışma ve dayanışma görevini yerine getirmeye çalışırlar” şeklinde de anlaşılabilir.
İşte bütün bu hayırlı ve yararlı neticeleri içindir ki “seyahat edenler övülmüş“[7] kolay yolculuk yapabilmemiz için “Karada ve denizde (ve havada) yürüme imkânlarının lütfedildiği bildirilmiştir.” [8]
Dinimizde hem seyahati Müslümanlara kolaylaştırmak hem de cazip kılmak için yolculuk (seferi) halinde su bulunmadığı veya çok pahalı olduğu durumlarda gusül ve aptes için toprakla teyemmümün yeterli sayılması, 4 rekatlı farzların iki kılınması, oruçların kaza edilmek üzere bozulması, ayağa giyilen mestlerin 3 gün boyunca çıkarılmaması, binek üzerinde namazların ifası gibi ruhsatların ve kolaylıkların sağlandığını, bu amaçla kervansaraylar ve lokantaların yapıldığını ve yaygınlaştığını ve seyyahlar (turistler) için her türlü emniyet ve istirahat tedbirlerinin alındığını görüyoruz ve bundan asırlarca önce son derece ilmi ve gerçekçi seyahatnamelerin yazıldığını biliyoruz.
“Sadakalar (zekât vergileri) Allah’tan bir farz olarak, ancak fakirlerle düşkünlere, onlar üzerinde çalışan memurlara, kalpleri (İslam’ a) ısındırılacak olanlara, kölelik ve esaret altında bulunanlara, (her türlü) borçlulara Allah yoluna (cihada) ve yolcuya mahsustur…” [9] ayetindeki İbni Sebil = yol çocuğu kavramı genel ve geniş anlamda turistik trafiğe de işaret eder. Turistik amaçlı yol, köprü, otel, lokanta inşası, yol ve trafik emniyet teşkilatı, seyahat acentaları ve yolcu taşımacılığı için yapılacak harcamaları içine alır. [10]
Hatta “misafirlik üç gündür” hadisini esas alan atalarımız yolcuları ve turist olanları üç gün bedava ağırlayacak misafirhaneler cinsinden kurumlar oluşturmuşlardır.
Evet her konuda olduğu gibi Turizm (seyahat) konusunda da en gerçekçi ve her zaman geçerli olan temel kurum ve kuralları Adil Düzen getirmiş ve çeşitli vesilelerle bunu teşvik ve disiplinize etmiştir.
[1] Hac: 27 – 28
[2] Tirmizi.
[3] Müslim.
[4] Fatır: 44, Yusuf: 109, Hac: 46, Rum: 9, Gafur: 21, Muhammed: 10
[5] Al-i İmran: 137
[6] Tevbe: 121
[7] Tevbe: 112, Tahrim: 5
[8] Yunus: 22
[9] Tevbe: 60
[10] M. Hamidullah – İslama Giriş Sh. 200