SP’NİN KALKINMA PLANI
VE
AKP’NİN “NADİR ELEMENT” PAZARLIĞI
Trump’ın ‘Nadir Element’ Sevdasıyla Orta Asyalı Liderleri Ağırlaması
ABD Başkanı Donald Trump, 6 Kasım 2025’te Beyaz Saray’da Orta Asya’dan beş ülkenin liderleriyle bir toplantı yapmıştı. Amaç, akıllı telefonlardan elektrikli araçlara ve savaş uçaklarına kadar yüksek teknolojili cihazlar için gerekli olan “nadir toprak elementleri” için yeni kaynaklar bulmaktı. Trump; Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan liderleriyle önce Oval Ofis’te ikili görüşmeler yapmış, ardından bir çalışma yemeğinde buluşmuşlardı. Nedense “Türk Cumhuriyetlerine sahip çıkma” sevdasındaki AKP İktidarı ve Cumhur İttifakı hiç hesaba katılmamıştı.
Trump akşam yemeğinde yaptığı konuşmada “Ekonomik ortaklıklarımızı güçlendiriyor, güvenlik iş birliğimizi geliştiriyor ve genel bağlarımızı genişletiyoruz,” buyurmuşlardı. Ayrıca bu ülkelerin bir zamanlar Doğu ile Batı’yı birbirine bağlayan İpek Yolu’na ev sahipliği yaptığını hatırlatmıştı. Trump ayrıca “Ne yazık ki, önceki Amerikan Başkanları bu bölgeyi tamamen ihmal etti!” itirafında bulunmuşlardı. Beyaz Saray’daki görüşmeler, Trump’ın Çin ile nadir toprak elementlerinin ihracatı konusundaki gerilimi geçici olarak yumuşatmasının ardından yapılmıştı. Ekim 2025’te Pekin, bu kritik minerallerin ihracatına yeni kısıtlamalar getirmiş, ancak Güney Kore’de yapılan Trump-Xi görüşmesinden sonra bu kısıtlamaların bir yıl erteleneceğini açıklamıştı.
Washington artık Çin’i baypas edecek yeni yollar aramaktaydı. Çin, dünya nadir toprak madenciliğinin yaklaşık %70’ini, işleme kapasitesinin ise %90’ını elinde tutmaktaydı.
Daha önce Kazakistan ve ABD nadir toprak mineralleri anlaşması imzalamıştı.
Kazakistan ile ABD arasında nadir toprak minerallerinin çıkartılması ve tedariki alanında stratejik iş birliği anlaşması sağlanmıştı. Anlaşma, Kazakistan Sanayi ve İnşaat Bakanı Yersain Nagaspayev ile ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick tarafından imzalanmış; törene Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev de katılmıştı. Kazak makamlarından yapılan açıklamada, bu mutabakat zaptının iki ülke arasındaki ekonomik ve stratejik bağları güçlendireceği ve özellikle yeşil ve yüksek teknoloji sektörlerinde kritik minerallerin önemi bakımından yeni bir dönemi başlatacağı vurgulanmıştı.
Cumhur İttifakı’nın Maden Yağmacılığı!
EMEP Milletvekili Sevda Karaca, 2026 bütçesini eleştirerek, “Ülke kaynakları emperyalist hammadde açlığı için peşkeş çekiliyor; işçiler ölüyor, doğa yok oluyor, iktidar sadece siyasi çıkarlarını düşünüyor!” diye uyarmıştı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçesi görüşmelerinde söz alan Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, iktidarın emperyalist hammadde zincirine eklemlenmek için ülke kaynaklarını peşkeş çektiğini vurgulayarak, “Bu bütçe, uluslararası sermayenin hammadde açlığını doyurmak uğruna ülkenin tüm varlıklarını emperyalistlerin talanına açan yeni sömürgeci düzenin kataloğudur. Bu bütçeye; öldürülen, yoksullaşan enerji ve maden işçileri de katledilen doğa da yerinden yurdundan edilen köylü de hayır diyor, biz de hayır diyoruz” diye çıkışmıştı.
“Bakanlığın internet sitesinde bir sekme vardı: ‘Neden Türkiye’ye yatırım yapmalı?’ başlıklı metin İngilizce hazırlanmış bir ‘maden yatırım rehberi’ konumundaydı. Haritada yer altı kaynaklarımız tek tek işaretlenmiş durumdaydı. Altın nerede, bakır nerede, gümüş nerede, ne kadar rezerv var, nasıl ulaşılır? Hepsi yazılmıştı. Yetmemiş, bir de not düşülmüştü: Henüz keşfedilmemiş ama keşfedilmeyi bekleyen rezervler de vardı. Ülkenin yer altı zenginliklerini yabancı tekellere yatırım kataloğu olarak sunup, sonra çıkıp bize ‘yerli ve milli madencilik’ masalı anlatıyorlardı. Ne yazıyor o katalogda? Jeofizik haritalar hazır, koordinatlar açıktı. Yabancılara vergi muafiyeti, ruhsat kolaylığı, 50 yıllık garanti sağlanacaktı. Kârınızı maksimum düzeye çıkarın çağrısı yapılmaktaydı. Özcesi şuydu: Kaynaklar bizden, garanti bizden, kâr sizden… Bu fırsatı kaçırmayın! Sömürge madenciliğinin, emperyalist yağmanın en yalın hali sunulmaktaydı.”
Sömürücü sermayenin açlığını doyurmak için ülke kaynakları emperyalist talana açılmıştı!
“Ülke kaynakları emperyalist hammadde açlığı için peşkeş çekiliyor; işçiler ölüyor, doğa yok oluyor, ülkemizin yer altı kaynakları talan ediliyor!” diyenler haklıydı.
Bakanlığın hazırladığı katalogda hâlâ İliç katili Kanadalı şirketin ortağı Anagold’un adı da yer almıştı. “Şimdi aynı şirket, Artvin’in Hod Vadisi’nde 495 futbol sahası büyüklüğünde yeni bir maden kurmaya hazırlanıyordu. Toprağın %71’i maden ruhsat alanına çevrilmiş bir kentimiz böyle peşkeş çekiliyordu. İşçi ölüyor, doğa yok oluyor, halk zehirleniyor; ama şirketler hâlâ bu ülkede cirit atıyordu. Ne güzel memleket değil mi? Talan serbest, hesap yoktu. Bu tablo, diğer tekellere de açık bir davetiye oluyordu; gelin, siz de buyurun… Bu ülke sizindir. Ve bunun adına da ‘yerli ve milli kalkınma’ deniyordu. Bundan daha iyi ‘yatırım teşviki’, daha iyi ‘motivasyon’ olur muydu?!”
AKP iktidarının hazırladığı katalogda sadece madenlerin değil, işçilerin de pazarlandığı sırıtıyordu. “Bakın ne yazıyordu: ‘Ortalama yaş 33, genç, dinamik, verimli işgücü hazırdır!’ ‘Bol, ucuz, itiraz etmeyen işçilerimiz vardır! Gelin sömürün!’ deniyordu. Ve bu iktidar kendi halkını bu şekilde pazarlamaktan sıkılmıyordu!..”
İktidarın “Bağımsızlık anlayışı”: Kendi toprağında, yabancı şirketlerin hizmetçisi olmak mıydı?
“Gabar’dan yılda 2 milyar dolar değerinde petrol çıkarıyoruz” sözleri de boştu. “Bizim petrolümüz” dediğinizi ABD’li şirketler çıkarıyordu. Kaynak halkın, kazanç Amerikan sermayesinin oluyordu. Gabar’da işçiler köle gibi 12 saat çalışıp, 25-30 bin lira maaş alıyordu. İtiraz edene “defol git” deniyordu. İşte ‘enerjide bağımsızlık’ dedikleri tam olarak buydu: Kendi toprağında, yabancı şirketin kölesi olmaktan hiç utanılmıyordu!
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..
