GAZZE’DE ABD’YE TAŞERONLUK POLİTİKALARI
VE
SN. BAHÇELİ’NİN KAHRAMANLIK PALAVRALARI!
2025 yılı Ekim ayının ilk haftasında, yani Kuduz İsrail’in Gazze soykırımını başlatmasından tam 2 yıl sonra; ABD Başkanı Trump’ın, Türkiye, Mısır ve Katar’ı da yanına alarak HAMAS’la başlattıkları sözde barış dayatmaları, aslında HAMAS’ı devre dışı bırakmanın ve kutlu direnişi kırmanın son adımlarıydı!.. Çünkü Kuduz İsrail’in en az 30 bin asker kaybına uğradığı ve Şanlı Gazze direnişi karşısında iyice bunaldığı ortaya çıkmıştı. İşte böyle bir sıkışmışlık ortamında, en acımasız saldırı ve soykırımla başaramadığını, sözde barış tuzağıyla elde etme çabasındaydı. Kuduz İsrail, dünya halklarında oluşan derin nefret duygularının da ağır baskısı altındaydı. İsrail Terör Meclisi elemanlarının ve bazı soysuz ve Siyonist Bakanların HAMAS’la anlaşmaya bu denli karşı çıkmalarının sebebi de, “İsrail’in yenilmiş ve pes etmiş sayılacağının” farkında olmalarındandı.
Sözde barış anlaşması sonrası, Siyonist İsrail gazetelerinin manşetleri bu yenilgi psikolojisini yansıtmaktaydı:
• “Bu sonuç zafer değil, tam bir hezimet fotoğrafıdır!”
• “İsrail, sadece askeri değil, siyasi, psikolojik ve ekonomik yönden de perişan durumdadır!”
• “İsrail’in güvenliği ve geleceği, hiçbir zaman bu denli karartılmamıştı. Netanyahu’nun hırsları başımıza bela açmıştır!”
İsrail Deniz Kuvvetlerinden E. Tümgeneral MAROM’un Siyonist 103 FM radyosunda: “HAMAS sadece Gazze’de değil, Batı Şeria’da bile tek kurtarıcı olarak en az %75 oy alacak seviyeye ulaşmıştır. Bu durum İsrail için en önemli tehlike anlamındadır. İşte bu nedenle ABD’nin Netanyahu’yu, Türkiye’nin ise HAMAS’ı barışa ikna etmesi bizim için tarihi bir önem taşımaktadır!” itirafları üzerinde dikkatle durulmalıdır.
Yeni Bir Siyonist Tuzak: Trump’ın Gazze Planı’ndaki Başlıca Tartışma Noktaları
İsrail ve HAMAS müzakerecileri, Gazze’deki savaşın sona erdirilmesi için Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde buluşmuşlardı.
Bu toplantı; savaşın iki yıl önce başlamasından bu yana tarafların bir anlaşmaya en çok yaklaştığı noktaydı. Ancak Donald Trump’ın; İsrail’in ve HAMAS’ın da kısmen kabul ettiği 20 maddelik barış planı aslında sadece birkaç sayfalık bir çerçeveden oluşmaktaydı. Ve her iki tarafın da çözmesi gereken önemli anlaşmazlık konuları vardı. İsrail’in Gazze’de yaptığı tam bir soykırımdı ve İkinci Dünya Savaşı’ndan beri böylesi bir vahşet hiç yaşanmamıştı. Trump’ın planında, anlaşmanın imzalanmasından sonraki 72 saat içinde HAMAS’ın elinde kalan tüm rehinelerin serbest bırakılması yer almıştı. Gazze’de 48 İsrailli rehinenin kaldığı ve bunlardan 20’sinin sağ olduğu konuşulmaktaydı.
MİT Başkanı Kalın’ın Katıldığı “Gazze’de Ateşkes Müzakerelerinde” Ana Konular Şunlardı:
İsrail ve HAMAS’tan müzakereciler, Gazze’deki savaşın sona erdirilmesine yönelik dolaylı görüşmelerin 3. gününde Mısır’daki turizm merkezi Şarm el-Şeyh’te yeniden toplanmışlardı.
Görüşmelere, Türkiye’yi temsil eden Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın katılmıştı. Reuters Haber Ajansı’na göre, önemli arabulucu olarak görülen Katar’ın Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman El Sani de müzakerelerde hazırdı. 8 Ekim’deki müzakerelere yeni katılan diğer isimler arasında ise ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı, Yahudi asıllı iş adamı Jared Kushner vardı. Görüşmelere yakın üst düzey bir Filistinli yetkili BBC’ye yaptığı açıklamada, 7 Ekim’deki müzakerelerde somut bir sonuç alınamamasının ardından Witkoff ve Kushner’in katılması kararlaştırılmıştı. Buna göre İsrail’in Gazze’den çekilme planları ve HAMAS’ın anlaşmanın ilk aşamasından sonra İsrail’in yeniden çatışmaya girmemesinin sağlanması için istediği garantiler konusunda anlaşmazlıklar yaşanmıştı. Görüşmelerin “zorlu geçtiğini ve henüz gerçek bir ilerleme kaydedilemediğini” belirten yetkili, arabulucuların iki taraf arasındaki uçurumu kapatmak için yoğun çaba sarf ettiğini açıklamıştı.
Müzakereler Hangi Konulara Odaklanmıştı?
Filistinli bir yetkili daha önce BBC’ye yaptığı açıklamada müzakerelerin beş temel konuya odaklandığını vurgulamıştı:
1- Kalıcı ateşkesin temini,
2- HAMAS’ın elindeki rehinelerin, İsrail’deki Filistinli tutuklu ve hükümlülerle takas edilmesi,
3- İsrail güçlerinin kademeli olarak Gazze’den çekilmesi,
4- İnsani yardımların ulaştırılması için acil düzenlemelere gidilmesi,
5- Savaş sonrası bölgenin yönetimi… başlıkları öne çıkmaktaydı. Ve her iki tarafın da çözmesi gereken önemli anlaşmazlık noktaları bulunmaktaydı. Çünkü anlaşma maddeleri tam bir tuzak olarak hazırlanmıştı.
Rehinelerin Serbest Bırakılması
Trump’ın planında, anlaşmanın imzalanmasından sonraki 72 saat içinde, kalan tüm rehinelerin serbest bırakılması yer almıştı. Gazze’de 48 İsrailli rehinenin kaldığı ve bunlardan 20’sinin sağ olduğu konuşulmaktaydı. HAMAS, Trump’ın planında yer alan rehine “takas formülünü” “sahada belirli koşulların” sağlanması halinde kabul ettiğini hatırlatmıştı. İki taraf arasında güven neredeyse yok denecek kadar azdı. İsrail, 2025’in eylül ayında Doha’ya düzenlediği hava saldırısıyla HAMAS’ın müzakere ekibine suikast yapmaya kalkışmış ve bu durum sadece HAMAS’ı değil, aynı zamanda Donald Trump’ı ve kilit arabuluculardan Katar’ı da kızdırmıştı.
HAMAS’ın Silahsızlanması
İsrail’in savaş boyunca açıkladığı hedef HAMAS’ı ortadan kaldırmaktı. Netanyahu, örgüt bitene kadar durmayacağını defalarca tekrarlamıştı. Trump’ın planındaki kilit noktalardan birisi de HAMAS’ın silahsızlanmasıydı. Ancak HAMAS daha önce silah bırakmayı reddederek, bunu ancak Filistin Devleti kurulduktan sonra yapacağını vurgulamıştı.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..
