Yazar: yonetici
0 Yorum 8 Görüntüleyen

CHP FİİLEN İKİ CEPHEYE AYRILMIŞTI
VE
BU SÜREÇTE İKTİDARIN PARMAĞI VAR MIYDI?

Yargı; Hukuka ve Yasalara Göre mi, Yoksa Siyasi Havalara Göre mi Çalışırdı!?

CHP ile ilgili merakla beklenen mahkeme kararı kesin bir kanaat oluşturmuyordu. Evet, Kılıçdaroğlu taraftarlarının “Tedbir kararı verilmesi” talebinin reddi, karşı tarafta temkinli bir sevince yol açsa da durum hâlâ net görülmüyordu. “Bu CHP’nin iç meselesidir!” diyen iktidar yandaşları da boş durmuyordu ve huzursuzdu. Davanın 24 Ekim’e ertelenmesi pek çok soru işaretini içinde barındırıyordu. Bu arada CHP bünyesindeki saflar da iyice ayrışmış bulunuyordu. Lütfü Savaş’ın Avukatı; Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu cephesini, yani fiili CHP yönetimini “Suç Örgütü” olmakla itham ediyor ve kendince belgeler sunarak yolsuzluktan değil suç örgütü olmaktan yargılanmasını istiyordu. Ama öte yandan, Özgür Özel’in mahkemeyi erteletmeyi başarması da elbette önemli bir başarı sayılıyordu. Ancak 24 Ekim’deki duruşmada nasıl bir karar çıkacağını hiç kimse bilmiyor, hatta tahmin bile edemiyordu.

Hepsinden daha tehlikelisi; herkesin vicdanını şu kuşku rahatsız edip duruyordu: Yargı; hukuka ve yasalara göre mi, yoksa siyasi havalara göre mi hüküm veriyordu?!..

CHP’de bu süreç nasıl başlamıştı?

Hatırlayınız; Kılıçdaroğlu Ekibinden eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve bazı delegeler tarafından CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’na şaibe karıştığı, delegelerin oylarının rüşvet karşılığı satın alındığı gerekçesiyle farklı mahkemelerde açılan davalar; 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde birleştiriliyordu… Davacılar, 38. Olağan Kurultay’da rüşvet ve oylamaya hile karıştırılmasıyla delege iradesinin sakatlandığını savunarak bu kurultayın iptal edilmesi, yok hükmünde (mutlak butlan) sayılarak Özel ve ekibinin görevden uzaklaştırılması ve eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminin görevine iade edilmesi gerektiğini savunuyordu.

Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi, 26 Mayıs 2025’teki duruşmada, davalıların “ihtiyati tedbir” olarak mevcut parti yönetiminin görevden uzaklaştırılması talebini reddediyor ve davayı da “sözlü savunma” için 30 Haziran’a erteliyordu.

30 Haziran 2025’teki 38. Olağan Kurultay’ın iptali istemli davanın görülmesine kısa süre kala Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile 11 kişi hakkında; CHP delegelerine “oy karşılığında para, telefon ve ev verildiği” iddiasıyla başlattığı soruşturma kapsamındaki iddianameyi tamamlıyor ve Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderiyordu.

Ancak, Asliye Ceza Mahkemesi “görevsizlik” kararıyla, dosyayı Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yolluyordu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise mahkemenin “görevsizlik” kararına itiraz ediyor; CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nın görüldüğü Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi ise bu itirazın sonuçlanmasının beklenmesine hükmederek duruşmayı önce 8 Eylül’e erteliyordu. Bu tarihin, CHP’nin 4-9 Eylül tarihleri arasındaki kuruluş yıl dönümü etkinliklerine denk gelmesi nedeniyle partinin yaptığı itiraz üzerine duruşma 15 Eylül’e bırakılıyordu.

Peki bu ceza davası, kurultayın iptali davası açısından bağlayıcı mıydı?

İki davanın doğrudan birbirini bağlaması gerekli sayılmıyordu. Ancak Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne de, 30 Haziran’daki iptal davası öncesinde açılan dava dosyasını inceleme olanağı sağlıyordu.

Siyasi kulislerde, hangi kararın çıkacağına ilişkin farklı tahminler yapılıyordu. “Mahkemenin, kurultay iptali talebini reddetmesi halinde, Özgür Özel yönetimi görevine devam edebilecek ve temyiz süreçleri olsa da parti olağan ve olağanüstü kurultay takvimini işletmeye devam edecek” deniyordu.

“Mutlak butlan” kararı çıkması ise mevcut yönetimin görevinin düşmesi ve 38. Olağan Kurultay’da genel başkanlık koltuğunu kaybeden eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve kurultay öncesinde seçilen Parti Meclisi’nin (PM) göreve dönmesinin yolunu açıyordu.

Kılıçdaroğlu, yeniden partinin başına oturacak mıydı?

Eski CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kurultay davasıyla ilgili sessizliğini sürdürüyordu. Ancak Kılıçdaroğlu’na yakın bazı isimler, mutlak butlan çıkması halinde, “partiye kayyum atanmasının önünü kesmek için” partinin başına geçeceğini öngörüyordu. Gerekçe olarak da delege veya PM çoğunluğunun olağanüstü kurultay talebini, genel başkanın uygulamaya koyacak olması gösteriliyordu.

Kılıçdaroğlu’na yakın bazı siyasetçiler de “Sonuçta delege imzası da olsa, PM kararı da olsa genel başkanın işleme koyma yetkisi var. Kurultayı yapmazsa ne olacak? Diyelim ki salon tutmadı, görevli memur gönderilmedi, yoklama yapılmadı, kurultayı nasıl yapacaklar?” görüşünü dile getiriyordu. CHP kulislerinde Kılıçdaroğlu’nun “hemen kurultay” kararı almayacağı ve olağan kurultay takvimini sonuna kadar kullanabileceği yorumları yapılıyordu. Böyle bir durum, Kılıçdaroğlu’nun Kasım 2026’ya kadar partinin başında kalmasının yolunu açıyordu.

Kurultay davasının ertelenmesi ne anlama geliyor, CHP ne yapacaktı?[1]

Ve sonunda Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nın iptali istemiyle açılan davayı 24 Ekim’e erteliyordu. Kamuoyunda “mutlak butlan” davası olarak da adlandıran davanın ertelenmesi, mevcut CHP açısından “en olumlu ikinci senaryonun” gerçekleşmesi olarak yorumlanıyordu. CHP, 21 Eylül’de yapılacak olağanüstü kurultay ile, “konusuz kaldığı” gerekçesiyle, bir sonraki duruşmada bu davanın reddedilmesini bekliyordu. Mahkemenin tedbir talebini reddetmesiyle, partiye kayyum atanması veya mutlak butlan kararıyla, önceki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun partinin başına geçmesi ihtimali şimdilik ötelenmiş oluyordu.

Mevcut CHP kurmayları karara, “Siyasi bir davaydı, reddedilmesi gerekirdi. Ancak erteleme gerekçelerine bakıldığında, mahkemenin kararı hukuken değerlendirilebilir” yorumunu yapıyordu. Davanın başladığı saatlerde, Genel Başkan Özgür Özel, partisinin Merkez Yönetim Kurulu’nu topluyor ve parti yönetimi duruşmayı bu toplantıda takip ediyordu.

Her ne kadar parti yöneticileri davanın “reddedilmesi” gerektiğini savunsa da, mahkemenin erteleme kararıyla açıkladığı gerekçeler, CHP yönetimini şimdilik büyük ölçüde rahatlatmış görünüyordu. Ancak bu karar, kayyum veya mutlak butlanın ihtimal dışı kaldığını da göstermiyordu.

Mahkemenin erteleme kararı ne anlama geliyordu?

Lütfü Savaş ve bazı delegelerin, Özgür Özel’in genel başkan seçildiği 38. Olağan Kurultay’ın iptal edilerek, “mutlak butlan (yok hükmünde) sayılması” ve Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminin görevine dönmesi istemiyle açtığı davada, davacılar aynı zamanda, mevcut yönetimin “tedbiren” görevden uzaklaştırılmasını istiyordu. Tedbir kararının kabul edilmesi, mevcut yönetimin hemen görevden el çektirilerek, yerine kayyum ya da eski yönetimin getirilmesinin yolunu açıyordu. Bu talebe karşın mahkeme “tedbir” kararına yer olmadığına karar veriyor ve bu ihtimal şimdilik bertaraf edilmiş oluyordu.

 

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..

 

 

Yorum Yap

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi