Yazar: yonetici
0 Yorum 108 Görüntüleyen

İsrail’in İstediği Kürdistan Kurulsun Diye;
AKP, TERÖRİSTBAŞI ÖCALAN’LA
UZLAŞMAK ŞARTIYLA MI İKTİDARA TAŞINMIŞTI?
-2-

“Yeni Açılım” Tuzağı Bir Siyonist Tezgâhıdır!

15-16 Şubat 2025 tarihlerinde Diyarbakır’da düzenlenen; HAK İnisiyatifi Derneği ve HÜDA PAR’ın “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı”na, AKP’li Milletvekilleri de katılmışlardı.

HÜDA PAR’ın:

1- Kürtçenin Anayasal güvenceye kavuşturulması,

2- Eşit vatandaşlık temelli yeni bir Anayasa hazırlanması,

3- Mevcut Anayasa’dan; “Herkesin Türk olduğu” tanımının çıkarılması teklifleri aslında İsrail’in ve Siyonist Yahudi Lobileri güdümlü ABD ve AB’nin dayattığı Türkiye’yi parçalama ve geciktirilen SEVR’i uygulama çabalarıydı.

Bu tekliflerin açılımı şunlardı:

1- Kürtçeye resmiyet kazandırılması, eğitim ve yargı dili olarak kullanılması,

2- Kürtlerin ayrı ve farklı bir “MİLLET” olarak tanıtılması ve Türkiye’nin parçalanmasına zemin oluşturulması,

3- Anayasa’nın 54. maddesinde: “T.C. Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” kaydı yer almaktadır. Yani bu ifade; “Bu ülkede yaşayan ve bu Devlet’e bağlı olan herkes ırken olmasa da hukuken Türk Milleti’nin asli bir unsuru konumundadır.” anlamını taşımaktadır. Bundan rahatsızlık duyanların, bu ülkeyi ve bu Milleti parçalama heves ve hesapları açıktır. Ve zaten “YENİ AÇILIM” tuzağı işte tam da bu amaçla ortaya atılmıştır!.. Abdurrahman Kurt, Galip Ensarioğlu ve Orhan Miroğlu gibi AKP’li siyasetçilerin de katıldığı sözde çalıştayda “Ankara’nın saadeti, Diyarbakır’ın huzuruna bağlıdır!..” şantajını ve küstahlığını beyan etmekten bile sakınmayacak kadar şımarmışlardır. Bu talihsiz ve edepsiz çıkışların anlamı ve açılımı; “HÜDA PAR çalıştayındaki teklif ve taleplerimiz yerine getirilmezse, o zaman Türkiye karıştırılacak ve Ankara şaşırıp kalacaktır!..”

Ülkemizdeki sorunların, sosyal ve ekonomik sıkıntıların tek çaresi, gerçek kurtuluş reçetesi ve hatta tüm insanlığın huzur, refah ve hürriyet prensipleri; Rahmetli Erbakan Hocamızın hazırladığı Aklıselim, Müspet İlim, Tarihi Tecrübe ve Birikim, Vicdani Kanaat ve Tatmin, Evrensel Hukuk Kaideleri ve elbette KUR’AN-I KERİM dayanaklı ADİL DÜZEN projeleridir. İslam kardeşliği temelli, Milli ve manevi birlik ve dirlik ölçüleridir. Ülkemizde KÜRT Sorunu dedikleri; suni, sinsi ve Siyonist-emperyalist hesap ve heveslerdir. Bizim asıl sorunlarımız; geri kalmışlık, az kalkınmışlık, işsizlik ve açlık, temel insan haklarından mahrum bırakılmışlık, imani, ahlâki ve ailevi yozlaşmışlık ve bunları doğuran bu bâtıl ve Batıcı (AB’ci) sistemler ve işbirlikçi hükümetlerdir.

HÜDA PAR gibi Dinci Kürtçülerin de; PKK, YPG ve DEM Parti gibi Dinsiz Kürtçülerin de… AKP gibi Din istismarcısı ve İsrail’le Normalleşme amaçlısı işbirlikçi partilerin de; Türkçülüğün, Kürtçülüğün mezesi yapılmasından bile gocunmayan ve APO’ya Meclis’te konuşma çağrısı yapan MHP’nin de… Bütün bu talihsiz ve tehlikeli gelişmelere sessiz ve tepkisiz kalıp dolaylı destek sunarak sözde muhalefet rolü oynayan Özgür Özel CHP’sinin de… Kemalist kılıflı Siyonist severlerin de… Bugünlerde en çok okumaları ve gerçek Atatürkçülerin sürekli gündemde tutmaları gereken Mustafa Kemal’in Gençliğe Hitabesi’ni yeniden hatırlatıyoruz:

“Ey Türk Gençliği!

İstiklal (her bakımdan tam bağımsızlık) ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin (sermaye ve silah yönünden çok üstün bir kuvvetin) temsilcisi olabilirler. Cebren ve hile ile, (saldırı veya zorla veya hain iktidarların yaptığı ve milletten sakladığı hileli kanun ve anlaşmalar yoluyla) aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş (ekonomik ve stratejik kurumları ele geçirilmiş), bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış, (etkisiz, yetkisiz ve çaresiz konuma getirilmiş) ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu ortam ve durumdan daha elim (üzücü) ve daha vahim (ürkütücü) olmak üzere, memleketin içerisinde iktidar sahibi olanlar (hükümet ve muhalefet partileri, sivil ve asker yüksek bürokrasi, yargı ve diğer yönetim yetkilileri) gaflet (vurdumduymazlık) ve dalâlet (azgınlık ve dış güçlere yaslanmak) ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Daha da beteri, bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini; müstevlilerin (işgalci güçlerin, küresel sömürü çevrelerinin ve Siyonist-emperyalist merkezlerin) siyasi emelleriyle (sinsi ve şeytani hâkimiyet projeleriyle) tevhit edebilir (düşmanlarla iş birliğine girişebilir)ler.

Millet, fakr-u zaruret (işsizlik, fakirlik ve çaresizlik) içinde harap ve bitap düşmüş (yıkılmış ve yılgınlaşmış) olabilir.

Ey Türk istikbalinin (geleceğinin) evladı! İşte, bu ahval ve şerait (en kötü şartlar ve durumlar) içinde bile vazifen; Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurtarmak (milli bağımsızlık ve bekamızı ve halkımızın ülke yönetimine hâkim olmasını sağlamak)tır.

Muhtaç olduğun kudret (sana gerekli ve yeterli olacak kuvvet ve cesaret, dış güçlerin himayesinde değil) damarlarındaki asil kanda mevcuttur. (Bizi asil ve şerefli kılan milli ve manevi değerlerimize; tarihi ve talihli dinamiklerimize, yani öz benliğimize ve bağımsızlık bilincimize sahip çıkmak suretiyle bütün bu tehdit ve tehlikeler aşılacaktır).”

Evet Atatürk’ün, tam doksan sene önce, hem çöküş nedenlerini, hem de çıkış çarelerini gösterdiği meşhur Gençliğe Hitabesi’ni okuyup, anlayıp gereğini yapmazsak, Allah korusun çözülüş ve çöküş kaçınılmazdır!

Artık, Erbakan Projelerine Acilen İhtiyaç Vardır!

Konya Merhaba gazetesinin haberine göre Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi, Kudüs Tarihçisi Dr. Üsame el-Aşgar’ın tarihi itirafı ile; “Türk halkı artık bilmeli ki; HAMAS’ın kuruluşunda öncü rolü oynayan ve onlara hizmet yollarını ve hedefe ulaşma metotlarını anlatan ve gerekli desteği sağlayan Merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır. Ben de bu görüşmelere bizzat şahit olanlar arasındayım!..”

İşte, o İslami hamiyet ve haysiyet sahibi HAMAS ki, süper şeytani güçlerin destek çıkmalarına ve İslam Ülkelerindeki işbirlikçi iktidarların yalnız bırakmalarına rağmen kuduz İsrail’e direnmeyi başarmış ve Allah’ın izniyle barışa mecbur bırakmışlardır. (Milli Çözüm Dergisi. Sayı: 259 Nisan 2025 “Yeni Açılım Safsatası; Kürt ve Türk Yahudilerin Ortak Planıdır!”)

TRT’nin Küstahlığı!

19 Ocak 2025 Pazar günü TRT 1’de yayınlanan “Enine Boyuna” programının sonlarına doğru denk geldim. Katılımcılardan Murat Yeşiltaş: “Trump Başkanlığındaki Amerika’da ve bütün dünyada gelişen teknolojilerin elbette bizim ülkemizi de etkileyeceği” anlamındaki ifadelerinden sonra: “Bunların karşısında Türkiye’nin de özerkliğini ve otonom özelliğini koruması yönünde tedbirler alması gerekecektir.” cümlesini kurmuşlardı. Kulaklarıma inanamamıştım. Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir devletti. Ülkemizin “özerkliğini ve otonom özelliğini” koruyacağını söylemek bir dil sürçmesi veya bilgi yetersizliği olamazdı. Bu ifadeler; “Siyonizm’in Tek Dünya hâkimiyeti içerisinde, Türkiye’nin Özerk bir bölge olduğunu” beyinlere kazımak için mi kurgulanmıştı? Çünkü; örneğin Sincan-Doğu Türkistan, ÇİN işgalinde bir özerk ülke konumundaydı. Irak’tan koparılan Barzanistan bir özerk bölge sayılmaktaydı. Hatta maalesef Filistin, Kuduz İsrail kontrolünde bir özerk bölge statüsü taşımaktaydı. “Otonom” kavramı da aynı manada kullanılmaktaydı.

Şimdi soralım ve vicdanı olanlara sorumluluklarını hatırlatalım: Şanlı Kurtuluş Savaşı’mızla ve ülkemizin tapusu olan Lozan Antlaşması’yla bağımsız bir Devlet olarak ortaya çıkan Türkiye Cumhuriyeti’nde, hem de TRT 1 gibi bir devlet TV’sinde, ve AKP iktidarı (Cumhur İttifakı) yandaşı bir şahsın kalkıp da “Özerk Türkiye’den ve otonom özelliğinden” bahsetmesi… Ve hele hem sunucu Gurbet Ece Zorba Hanımefendi’nin, hem katılımcılar Muhittin Ataman ve Nebi Miş Bey’lerin bu ifadelere hiç itiraz etmemeleri, toplumun beynini yıkamak ve Türkiye’yi özerk bölgelere ayırmaya çalışan Siyonist-emperyalist odaklara ajanlık yapmak değilse, hangi mazeretlere ve bilimsel(!) gevezeliklere sığınacaklardı? Yoksa Irak Barzanistanı’ndan sonra, Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan Rojava Kürdistanı’na ve bu maksatla gündeme taşınan“APO’nun çağrılarıyla barışa ve huzura kavuşma” kılıfı sarılan Yeni Çözüm Arayışı safsatalarına toplumu fikren hazırlama seansları mı başlatılmıştı?

Gurbet Ece Zorba’nın sunduğu Enine Boyuna programına; Muhittin Ataman, Nebi Miş ve Murat Yeşiltaş katılmışlardı. Arkadaşlarımız sağ olsunlar, Murat Yeşiltaş’ın ilgili sözlerinin aynen çözümünü çıkarmışlardı:

“Önümüzdeki süreçte teknoloji meselesi çok kritik olacak. 18 ve 19. yüzyıldaki teknolojik denklem yok artık ve burada bir mücadele var. Bu süreçte ABD’nin durumu da bu teknoloji konusunda kritik. Burada önemli kısım; Türkiye’nin üzerine düşenin ne olduğu ve Türkiye’nin kendisini nasıl koruyacağı? Yani, Milli Güvenlik Siyaseti diyoruz ya… Teknoloji artık onun en önemli sütunlarından biri oldu. Orası yukarı çıkaracak, orası koruyacak… Türkiye’nin özerkliğini, Türkiye’nin otonomisini ve Türkiye’nin bağımsızlığını sağlayacak yer de orası.”

Tekrar soruyoruz; bağımsız bir devlet olan Türkiye’nin “Özerkliğinden ve otonomisinden” bahseden bu şahıs, özerklik ve otonomi kavramlarını bilmeyecek kadar cahil takımından mıydı? Yoksa ülkemizi; Siyonizm’in Tek Dünya Hâkimiyeti içerisinde ve bu ırkçı emperyalizmin güdümünde “Özerk ve otonom” bir bölge gibi gösterme amacı ve çabasıyla mı görevli kılınmışlardı? Şayet bilinçsizce ve istemeden bu sözler kullanılmışsa, hemen milletimizden özür dilemeleri ve artık sözlerine dikkat etmeleri lazımdı. Ve merak ediyoruz, acaba RTÜK ne işe yarardı ve bu pervasız ve patavatsız tavırlara nasıl fırsat sağlanırdı?!…

Neymiş… Türkiye yüksek teknolojilerle özerkliğini sağlayacakmış… Otonomi özelliğini koruyacakmış!.. Yahu biz sömürge ülkesi konumunda mıyız? Biz dominyon bölge mi sayılmaktayız? Yoksa Murat Yeşiltaş“Aslında Türkiye; ABD, AB ve NATO’nun güdümünde, iç işlerinde serbest bırakılmış, ama dış işlerinde bu odaklara bağımlı kılınmış bir otonom ve özerk yapıdır!..” demeye mi çalışmıştı?

Bu uyarılar aklını ve vicdanını kullanabilenler için yapılmaktadır. Bakınız İsrail, Suriye ordusuna ait kritik yerleri vurup durmaktadır. Askeri hava alanlarını, mühimmat-silah depolarını, hava savunma rampalarını yakıp yıkmaktadır. Özellikle Şam çevresindeki işgallerin hedefleri açıktır. İsrail, Suriye ordusunun altyapısını yok ediyor, çöküşe sürüklüyor. ABD’nin 2003’te Irak’ta yaptığı gibi davranıyor. İsrail, Suriye güneyini tampon bölge gerekçesiyle işgale başladı. Şimdi PYD terör örgütüyle kuzeyde birleşme hazırlığındadır. Ve sarı koridorla Akdeniz’e açılan bir otonom-özerk devlet ortaya çıkacaktır!.. Bunlar, en düşük bir ihtimal ve endişe bile olsa, Devletin ve Milletin artık uyanması lazımdır! (Milli Çözüm Dergisi. Sayı: 258 Mart 2025 “TRT 1’e Göre: Türkiye Bağımsız Ülke mi, Yoksa Özerk Bölge mi Sayılmaktaydı?”)

Kürdistan’a Meşruiyet Hazırlığı mıydı?

Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Erhan Afyoncu, üniversite tarafından yayımlanan “Türk Dili Kompozisyon ve Hitabet” adlı kitabın kapağındaki görselde Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunun bir bölümünün farklı renkle boyandığının ortaya çıkmasıyla ilgili açıklama yapmıştı. Milli Savunma Üniversitesi’nin hazırladığı “Türk Dili Kompozisyon ve Hitabet” adlı kitabın kapağındaki görselde Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunun bir bölümünün farklı renkle boyanmasına karşı: “Kitabın kapağında Türk dilinin konuşulduğu bölgeler bulunmaktadır. Bu bölgeler arasından Türkiye’nin doğu ve güneydoğusu çıkarılmıştır. Bu coğrafyayı ne zaman, hangi savaşta kaybettik ki veya bu bölgeden askerlerimiz ve devletimiz de çekildi mi ki, doğu ve güneydoğumuz ayrı renklere boyanmaktadır?” diye sormaları haklıdır.

Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Erhan Afyoncu, konuyla ilgili bir açıklama yaparak:

“Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Türk Dili Kompozisyon ve Hitabet Dersi için hazırlanan ve Senato tarafından basılmasına izin verilen ‘Ders Notu’ kitabının kapağında herhangi bir görsel bulunmamaktadır.” Ancak bu kapağın kurumda görevli editör tarafından idarenin bilgisi dışında matbaaya verildiğini ve kapaktaki uygunsuzluk fark edilir edilmez kitabın toplatıldığını vurgulamıştı. (Milli Çözüm Dergisi. Sayı: 256 Ocak 2025 “Suriye’yi Parçalama Fermanları ve Hıyanetin Figüranları”)

HÜDA PAR’ın Ayarı ve İtirafları!

HÜDA PAR Gn. Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun, Rûdaw TV’ye verdiği röportajda: Devlet Bahçeli’nin barış çağrılarının ve sözde PKK’nın silah bırakmasının ardından yaşananların arkasında; “Bana göre, bazı uluslararası taraflar da bu süreçte yer almaktadır.” itirafı aslında her şeyi açığa vurmaktaydı!..

Yani Dış Güçler plan kurmakta, içeridekiler figüranlık yapmaktalardı… Ve bütün bunların Türkiye’mizin yararına olacağını sanmak ve savunmak ise, ya akıl fukaralığının veya kiralanmışlığın alâmet-i farikasıydı…

 

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..

 

 

 

Yorum Yap

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi