Kutsal inanç ve amaçta,
Ortak tasada ve kıvançta,
Aynı ideal ve ihtiyaçta,
Kaynaşıp tek bir vücut halini alan; DİN,
DİL ve DEĞER (kültür ve tarih) birliği oluşan toplumlara MİLLET denir;
Milletin ortak aklı ve iradesi DEVLETtir,
devletin bedeni ise Kuranı Kerimin DİYAR-YURT, bizim VATAN dediğimiz ülkedir.
Hz. Peygamber Efendimizin, önce Taif ziyareti, ardından Habeşistan ve derken
Medineye hicretleri de, İslama yurt arayışı niyetiyledir. Vatan
sevgisi imandandır buyurması da bunun içindir.
Halkımızın: Dünyada vatan iman,
ahirette cennet mekân deyimi bu gerçeğin ifadesidir.
Her yönden bağımsızlığını elde eden,
kendisinin ve müttefiklerinin haklarını savunabilen bir milletin özgürlük ve
özgüven içinde, hür ve huzurlu yaşadığı, bağımsız toprak parçasına vatan denir.
İnsanın doğup yaşadığı ve tarihi mirasını
devraldığı yurt da olsa, resmen veya fiilen işgal edilmiş ve sömürgeleştirilmiş
bir ülke, maalesef giderek vatan özelliğini yitirecektir.
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır
dizeleri bunun için söylenmiştir.
Vatan bize kılıcımızın emeği, kanımızın
ekmeğidir diyen Namık Kemal bu gerçeğin bilincindedir.
Şeref, haysiyet ve namus duygusundan
mahrum olan kesimler, vatan ve millet gayreti ve sorumluluğu da taşımayan
kimselerdir. Çevremizi ve ülke yönetimimizi bu tiniyetsiz tiplerden uzak
tutunuz diyen Hz. Mevlanaya kulak vermelidir. Mustafa
Kemale Şanlı Kurtuluş Savaşını başlatan ve zafere ulaştıran ruh: Vatan
sevgisi, ruhları ferahlandıran ve şahlandıran en kuvvetli rüzgârdır. Söz konusu
vatansa, gerisi teferruattır sözlerinde gizlidir.
Rahmetli Erbakan Hocanın, AKPnin
tahribatlarını anlatırken Artık uyanmamız ve tedbir almamız
gerekiyor. Çünkü toprak ayaklarımızın altından kayıyor! sözleri
bu tehlikeye dikkat çekmekteydi.
Evet, insan vatanını sevmek ve sahiplenmek
mecburiyetindedir. Çünkü hürriyetinin, haysiyetinin, huzur ve emniyetinin,
namus ve şerefinin ve en önemlisi DİN ve DEVLETİNİN korunması ancak, bağımsız
bir vatan sayesindedir.
İstiklal Marşımızda:
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki
feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
diye haykıran Mehmet Akif, hepimizin duygu
ve düşüncelerine tercümanlık etmektedir.
Kuranda vatan (yurt)
kavramı ve savunma gayreti
Allah, sizinle din
konusunda savaşmayan (Dininizin hükümlerini yaşamaya engel olmaya çalışmayan),
sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara (ve temel insan haklarınızdan mahrum
bırakmayanlara) iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi
sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.
Allah, ancak din
konusunda sizinle savaşanları (İslamı yaşamanıza mani olanları), sizi
yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları
dost edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin
ta kendileridir. (Mümtehine: 8-9) ayetleri VATAN ve
BAĞIMSIZLIĞIN, İslam için nedenli önemli olduğunu bildirmektedir.
Eğer bir kavmin ihanet
(ve huzur ve hürriyet içinde yaşadığınız ülkenize hücum) edeceğinden kesin
olarak korkarsan, sen de açık ve adil bir tutumla (onlarla olan anlaşma metnini
ve diplomatik ilişkiyi) at. Gerçekten Allah, ihanet edenleri sevmez.
(Bağımsızlığınıza,
inancınızı yaşamaya ve vatanınıza düşman) Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar
(her türlü caydırıcı) kuvvet ve besili atlar (savaş ve savunma silahları)
hazırlayın. Bununla, Allah’ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında
sizin bilmeyip Allah’ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız. Allah
yolunda her ne infak ederseniz, size ‘eksiksiz olarak ödenir’ ve siz haksızlığa
uğratılmazsınız. (Enfal: 58-60)ayetleri ise VATAN SAVUNMASInın önemini
ve önceliğini belirtmektedir.
Gerçekten biz onları (sadık ve sağlam
Müslümanları) tam bir (samimiyet ve gayretle) YURDU düşünüp-anan (dünyada
memleket, ahirette cennet şuuru taşıyan) ihlâs sahipleri kıldık (Sad: 47)ayeti de, vatan muhabbeti ve bağımsızlık
gayreti gütmeyenlerin halis ve salih Müslümanlar olamayacağına dikkat
çekmektedir.
Yurduna ve ordusuna sahip çıkmayanlar hain
ve zalimdir
Musa’dan sonra
İsrailoğullarının önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden
birine: “Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım”
demişlerdi, O: “Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak
olursanız?” demişti. “Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım?
Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)”
demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (farz kılındığı) zaman, az bir kısmı
hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir. (Bakara: 246) ayeti ise, yurdunu savunmayan, bu maksatla ordusuna sahip çıkmayan
kimselerin hain ve zalim olduklarını haber vermektedir.
Atatürkün şu sözleri Onun vatan
sevgisini ne güzel ifade etmektedir:
Benim de, üstelik pek
büyük ve ihtiraslı arzularım vardır; ancak bunlar, yüksek mevki ve rütbelere
erişmek, veya büyük menfaat ve servetler elde etmek gibi maddi ve dünyevi
emellerin tatminiyle ilgili sanılmamalıdır. Benim ihtirasım, vatanıma ve
milletime büyük faydaları dokunacak, bana da gönül huzuru ve rahatlığı
sağlayacak, hayırlı ve kalıcı hizmetlere muvaffak olmaktır. Bütün hayatımın
ilkesi ve gayesi, bu kutsal amaca ulaşmaktır ve ölünceye kadar da bu hedefim
şaşmayacaktır.[1]
Bazı solcuların,
ulusalcıların ve Kemalizm istismarcılarının:
Biz vatan kavramına Tanzimattan sonra,
özellikle Cumhuriyetin kurulmasıyla ulaştık gibi iddiaları tamamen safsatadır,
sahte bir tavırdır ve dolaylı biçimde İslamı ve Osmanlıyı karalama gayretidir.
Hz. Peygamber Efendimiz:
Siz aynı gemide
yolculuk eden kimseler gibisiniz. Alt katta bulunan bazı beyinsizlerin,
denizden su almak için bindiğiniz gemiyi deldiklerini gördüğünüzde neme lazım,
boş ver der de onlara müdahale etmezseniz, sonunda gemi su alıp batınca, hep
birlikte boğulup gidersiniz
Mealindeki hadisi şerifte GEMİ örneği
ile asıl dikkat çektiği, üzerinde birlikte yaşadığımız ülkemizdir. Bugün
maalesef ÜLKE GEMİMİZ, yani Türkiyemiz şu beş yönden tahrip edilip batırılmak
istenmektedir:
1- Güneydoğuya özerklik
tanıma ve Kürdistana zemin hazırlayan Sevrin ertelenmiş maddelerini uygulamak
üzere açılımlar yapmak
2- Başta Dersim olmak
üzere, Cumhuriyete yönelik diğer isyanları gündeme taşıyıp kaşıyarak, sözde
insan hakları bahanesiyle devlet-millet barışını baltalamak
3- Çok sinsi ve
tehlikeli bir TSK düşmanlığını körükleyip Vatanımızın birlik ve dirlik
garantisi olan Kahraman Ordumuzu yıpratmak
4- ABye girmemiz, hatta
küreselleşme hevesiyle Siyonist sermaye hâkimiyetine köleleşmemiz önündeki
hukuki engelleri kaldırmak üzere Yani Anayasa hazırlamak
5- Milli birlik ve
dirliğimizin manevi sigortası olan İslam Dinini ılımlaştırıp yozlaştırmak,
ahlaki ve ailevi tahribatla emperyalist zalimlere karşı CİHAT ve milli savunma
ruhunu körletip, gâvur âşıklığını ve Batı uşaklığını meşrulaştırmak.
Bütün sinsi ve şeytani senaryoları bozmak
ve Türkiye merkezli, insan endeksli ve İslam (barış ve bereket) prensipli yeni
ve adil bir medeniyete öncülük yapmak için; artık sağ-sol kamplaşmalarından,
ilerici-gerici, Dinci-devrimci kavgalarından, parti ve dernek inatlaşmasından,
cemaat ve tarikat taassubundan kurtulup, tamamen milli bir şuurla ve insani bir
duyarlılıkla dirilip derlenmemiz gerekmektedir.
Hepimiz Hrantız,
Hepimiz Ermeniyiz diye bağırmanın ilericilik ve çağdaşlık;
ama Hepimiz Mustafayız, Hepimiz Müslümanız demenin ve Ne Mutlu Türküm Diyene sözünün gericilik ve ırkçılık sayıldığı bir toplumsal bunama belirtisinde
ve Milli vicdanı dumura uğratıp duyarsızlaştırma sürecinde ÖNCE VATAN bilinci
daha bir önem arz etmektedir.
Oysa Mustafa Kemal yukarıdaki sözünde: Aynı inanç, aynı amaç ve aynı
ihtiyaç etrafında kaynaşmış; ortak DİN, DİL ve DEĞERLER potasında aynılaşmış
Türk, Kürt, Çerkez, Arap, Laz, Arnavut gibi unsurların, ortak vatan seçtikleri
ve sınırlarını kanları ve canlarıyla çizdikleri Türkiye kıtasındaki herkes
kastedilmiş ve zaten tarihi ve tabii bir olgu olarak bütün dünyada öyle
tanındığı için Ne Mutlu Türküm Diyene demiştir. Dikkat edin Ne mutlu
Türklere dememiştir.
Bu tespit ve teşvik ne
denli doğru ve birleştirici ise, daha sonraları tam bir ırkçılık ve
dayatmacılık kafasıyla okullarda mecbur edilen Türküm, doğruyum,
çalışkanım
Varlığım Türk varlığına armağan olsun tekerlemeleri de o denli yanlış ve yersizdir. Sırası gelmişken bir kere
daha hatırlatalım ki, Rahmetli Erbakan Hoca, malum Bingöl konuşmasında,
bazılarının gaflet ve cehaletle, bazılarının da kasıtlı bir hinlikle
çarpıttıkları gibi:
Ne Mutlu Türküm Diyene sözüne değil, Türküm, doğruyum, çalışkanım tekerlemesine itiraz etmiştir. Bunların farkını anlamayan kalın kafalılara
veya bilimsel ve evrensel düşünemeyen, İslami ve insani bakış açısını bilmeyen
ve kabullenmeyen ırkçılık budalalarına laf anlatmak ise Deveye dere atlatmak gibidir ve gereksiz bir gayrettir.
Şu tarihi ve tabii gerçek asla unutulmasın
ki, bin yıldır Anadolunun bize vatan yapılmasındaki ve bugüne kadar
korunmasındaki en önemli etken İSLAMİYETtir. Evet, Türkler cesur ve cengâver
bir kavimdir. İslamiyetten önce de Atilla gibi Türk akıncıları zaman zaman
Avrupa içlerine kadar olan toprakları ellerine geçirmişler, ama buraları asla
kalıcı vatana çevirememişlerdir. Hatta İslamdan uzak kalan Macarlar gibi
kavimler Türklüklerini bile muhafaza edememiştir. Bir kere daha vurgulayalım
ki; Anadolumuzun bize vatan olması ve bu güne kadar elimizde kalması, ancak
İslamiyet sayesindedir. Bu nedenle İslamı gericilik sayanların ve Dini bir
istismar aracı olarak kullananların vatan sevgisi sahtedir. Böyleleri sadece,
ideolojik bir azınlığın halkın üzerinde hâkimiyet kuracakları bir despotizme
zemin hazırlama peşindedir.
Yeri gelmişken şunu da vurgulayalım ki;
Temel insan haklarını ve evrensel hukuk
kurallarını sadece kendisine, partisine, aydın din ve düşünceden kimselere reva
görüp; karşıtı hatta düşmanı bile olsa, her kesin ve her kesimin insanlık
onuruna, huzuruna ve doğal haklarına sahip çıkmayan ve saygı duymayan kişiler,
samimiyetsiz ve seviyesizdir.
Fehmi Koru gibi yalaka yazarların ve
yandaş medyanın sahte duyarlılığı bu cinstendir:
Polisle dalaşmış ve çıktığı mahkemede
hâkime sataşmış diye 19 yaşında iken 17 yıl hapse mahkûm edilen ve
cezaevlerinde 7 yıldır çile çeken ve üstelik merdiven boşluğundan atılıp felç
olduğu için, şimdi evli olan ağabeyi de cezaevine refakatçi olarak getirilen 26
yaşındaki genci ve ailesini bu duruma sokan çarpık adalet ve yargı anlayışını
eleştiren ve timsah gözyaşları döken FEHMİ KORU (Star. 26 Ocak 2012-Kavanoz
Dipli Dünya)
Acaba, hala ne ile suçlandıkları bile
kesin belli olmayan, çünkü beş yıldır henüz bir çoğunun iddianameleri dahi
tamamlanmayan, Ergenekon bahanesiyle tutuklanan, bazı kimselerin savunmaları
sırasında suç işlediği gerekçesiyle açılan davalar yüzünden 16 (on altı) yıl
hapse mahkum edildiğini niye yazmaz ve kınamazdı?! Şu adalete bakın; belki de
beraat edecek bir davadan dört yıl tutuklu bir insana, bu süreçteki savunmaları
yüzünden 16 yıl ceza veriliyordu!?
Harp Okulunu birincilikle bitiren Teğmeni
Ergenekoncu diye içeri atanlar cep telefonuna PKKlı teröristlerin fihristini
yüklüyor, rezalet ortaya çıkınca da sehven deyip çıkılıyor ve bu sehven
telefon yüklenmesi olayını incelemekle görevlendirilen TÜBİTAK çok yoğunum
yanıtını verdiğinden zavallı okul birincisi teğmen aylarca içeride çürütülüyor
ve Fehmi Koru gibi demokrat ve duyarlı yazarlar bu haksızlıklar karşısında
susan dilsiz şarlatan oluyordu!
Bir kişinin veya ekibin, bazı düşünce ve
davranışlarını çok yanlış, haksız, hatta fesatçı ve kışkırtıcı bulabilir ve
eleştirebilirsiniz. Ama bu bahane ile o kimselerin, ailelerinin ve yakın
çevrelerinin temel insan haklarına yönelik tahrip ve tahrikleri bizzat
kendinize ve çevrenize yapılmış gibi değerlendirip savunmaya geçmezseniz, siz
çifte standart sahibi bir sahtekârın tekisiniz.
İşte böyle tiniyetsiz tiplerin Tanrı diye
Amerikayı, vatan diye de, yemlendikleri ve keyif sürdükleri ortamları
bilmeleri gayet normaldir.
Demokratikleşme, hatta eski itibarını
iade etme gibi jelatinli kılıflarla, ülkemizdeki Türkçe yer isimlerini
kaldırıp, Rumca ve Ermenice isimlerini geri verenler ve böylece Patriklerin ve
Papazların özel iltifatına erenler, acaba vatan diye Bizans dönemine mi hasret
çekmektedir? Acaba Türkiyenin ismini ANATOLİA diye değiştirmeye de sıra
gelecek midir?
[1] Atatürk’ün Vatan ve
Millet Sevgisi / Harun Yahya
http://www.millicozum.com/mc/mart-2012/once-vatan-bilinci.html