O
BİR İDEOLOGDU Merhum Liderimiz muhterem babam Prof. Dr. Necmettin Erbakan usta
bir siyasetçi ve başarılı bir devlet adamı olmasının yanında düşünce ve kavram
üreten 'ideolog' bir kimseydi. Daha önceden başkaları ve özellikle Batılılar
tarafından ortaya konmuş mevcut düşünceleri, ideolojileri kullanmamış, taklit
etmemiş, bunun yerine kendi siyasi hareketinin fikri temellerini, düşünce
yapısını kendisi kurgulayarak oluşturmuştur.
Milli
Görüş fikriyatının fiziğini ve kimyasını ayrı ayrı kurgulamış, Milli Görüş
zihniyetini kendisinin sahip olduğu temel değerlere, milli ve manevi
değerlerimize bağlı olarak bizzat kendisi ortaya koymuştur. Milli Görüş
Hareketi'nin temel esaslarını, bir Milli Görüşçünün sahip olması gereken temel
özelikleri ve prensipleri ayrıntılarıyla, madde madde ortaya koymuştur.
İdeolog
bir kimse oluşunun en önemli göstergesi 1969 yılında başlatmış olduğu siyasi
hareketi mevcut kavramlarla (sağcı, solcu, muhafazakâr, liberal gibi) değil,
Türk siyasi hayatında tamamen yeni, özgün bir fikir olarak ortaya koymuş olması
ve bizzat kendisinin belirlediği özgün bir isimle 'Milli Görüş'le nitelemiş
olmasıdır.
O BİR AKTİVİSTTİ
Kendisinin
en önemli ayrıt edici özelliklerinden bir tanesi sadece bir fikir ve düşünce
adamı değil, aynı zamanda uygulayıcı bir kimse oluşuydu. O sadece konuşmuyor,
aynı zamanda yapıyordu.
Sahip
olduğu fikirlerin, benimsemiş olduğu değerlerin uygulama örneklerini de somut
biçimde ortaya koyan ve bunların uygulanması için sonuna kadar mücadele eden
bir kimseydi. Sadece teşhis ve tespit yapan değil, ayı zamanda tedaviyi de
ortaya koyan ve uygulayan bir siyasetçiydi. Azimli, kararlı, mücadeleci,
aktivist bir şahsiyet oluşunun en önemli göstergesi dünyada belki de başka
hiçbir siyasi liderin başına gelmeyen bir biçimde dört tane partisi üst üste
kapatılmasına rağmen beşincisini kurup yoluna devam etmesidir.
Yine
bununla ilgili bir örnek aktif siyasi tecrübesi henüz olmayan, genç bir
akademisyen olarak ilk girdiği 1969 milletvekili seçimlerinde Konya'dan tek
başına tam üç milletvekili çıkarmaya yetecek düzeyde oy almayı başarmasıdır.
Sahip
olduğu temel değerler doğrultusunda ortaya koymuş olduğu Mili Görüş
prensiplerini sadece kâğıt üzerinde yazılı düşünceler olarak bırakmamış, tüm
yurtta ve dünyada bizzat kendisinin verdiği konferanslar ve eğitim
programlarıyla bu prensiplerin tüm takipçilerine aşılanmasını ve fiili olarak
uygulanmasını temin etmiştir. Dolayısıyla kendisi canıyla ve başıyla
mücadelesini yürütmüştür.
Sadece
aklıyla beyniyle yürüttüğü zihniyle, fikri bir mücadele değil, aynı zamanda
bedeniyle, canıyla, maddi imkânlarıyla da bir mücadele yürütmüştür.
Onun
fikirleri sadece konferanslar, nutuklar ve seçim sloganları olarak kalmamış
kendisi tarafından fiilen uygulanmış, hayata geçirilmiştir.
Sadece
"Uydu değil, lider ülke Türkiye" demekle kalmamış, Kıbrıs Barış
Harekâtı'nı da gerçekleştirmiştir. Sadece "Yeniden Büyük Türkiye"
dememiş, Ağır Sanayi Hamlesi'ni Denk Bütçe'yi de gerçekleştirmiştir. Sadece
"Yeni Bir Dünya" sloganıyla kalmamış, aynı zamanda D-8 Projesini de
hayata geçirmiştir. Sadece "Önce Ahlak ve Maneviyat" demekle
kalmamış, 5000 Kur'an kursu ve 600 İHL'nin açılmasını da sağlamıştır. Sadece
"Sömürü değil, adil paylaşım" demekle kalmamış, Adil Ekonomik Düzen
Projesi'ni de ortaya koymuştur.
O BİR STRATEJİSTTİ
İyi
bir stratejist olmanın, günübirlik değil planlı-programlı ve bütüncül hareket
etmenin, doğru zamanda doğru taktikler geliştirebilmenin ilk şartı mücadele
edilen karşı tarafın çok iyi tanınmasıdır. Kendisi kendilerine karşı mücadele
verdiği unsurları çok iyi tanıyan, onların organizasyonlarını, temel
önceliklerini, tipik taktiklerini çok iyi bilen ve tanıyan bir kimseydi. Öyle
ki; Milli Görüş Hareketi olarak asıl mücadele ettiğimiz Dünya Siyonizm'ini
Irkçı Emperyalizmi iyi tanımayan bir kimse Milli Görüş'ü de, bizim verdiğimiz
mücadeleyi de tam olarak kavrayamaz derdi.
Karşısındaki
güç odaklarını çok iyi tanıdığı için onlara karşı geliştirdiği stratejiler ve
taktikler de her zaman en uygunları olmuş ve bu sayede çoğu zaman onların
oyunlarını bozmuş, planlarını bertaraf etmiştir.
Herkes
için huzur, barış, adalet, refah ve saygınlık esasına dayanan Yeni Bir
Dünya'nın kurulması için bizzat kendisinin geliştirip ortaya koyduğu D-8
projesi de çok ciddi bir stratejik düşüncenin, çok geniş bir vizyonun ve uzun
dönemli planlamanın ürünüdür. D-8 projesi, bu özellikleri nedeniyle son
yüzyılda Müslümanların geliştirdiği belki de en önemli ve en kapsamlı stratejik
plandır. Tüm Müslümanlar için en somut en ciddi kurtuluş planıdır.
O ÖRNEK BİR MÜSLAMANDI
Kendisin
buraya kadar belirttiğimiz bu benzersiz büyük başarılarının, azminin, zekasının
ve ilminin derinliğinin yanında, ideolog, aktivist ve stratejist bir kimse
olmasının yanında, ahlaki özellikleri ve dinine bağlılığı da son derece üstün
ve benzersizdi; "En akıllı insan Allah'tan en çok korkandır" sözünü
sık sık tekrarlardı ve daima bu söze uygun hareket ederdi. Allah korkusunda,
ibadetlerine titizlikle, şefkat, merhamet ve tevazu da herkese örnekti.
Hayatı
boyunca hiçbir zaman gıybet yaptığına şahit olmadık. Kimseyi kırıcı bir şekilde
azarlamadı, kalp kırmadı. Kimseye kırılıp küsüp surat asmadı. Asla kin gütmedi.
Hiç kimsenin duymayacağı en özel toplantılarda dahi doğrudan doğruya şahısların
aleyhinde konuşmadı.
Açıkça
kendisinin aleyhinde bulunan kimseler için dahi hiçbir karşılık vermez,
"Hayır, o kimse öyle bir şey söylemez" deyip konuyu kapatırdı. Hiçbir
zaman kibirlenmedi, böbürlenmedi.
"Ben"
demedi, hep "Biz" dedi. Biraz önce açıklamaya çalıştığımız büyük
başarılarını hiçbir zaman kendisine mal etmedi. Bunların hepsini daima Milli
Görüşçülere atfetti.
Bizzat
kendisinin en büyük sahibi olduğu tarihi projelerin hepsi için sürekli olarak
"Bunlar Milli Görüş'ün eseridir" derdi. Çok yüksek düzeyde edep ve
tevazu sahibi olduğu için, evladı yaşındaki kimseleri dahi ayakta karşılar,
gidecekleri zaman kapıda kadar uğurlardı.
Şefkat
ve merhamet konusunda adeta engin denizler gibiydi. Affetmeyi çok severdi.
Allah'ın dinine açıktan ve bilerek karşı gelenler dışında, her insanı ayrım
yapmadan çok severdi. Allah için sever ve Allah için buğz ederdi. Çok usta bir
siyasetçi olmasına rağmen her zaman herkese karşı samimiydi. İçi dışı birdi.
Düşündüğünden, hissettiğinden farklı tavır takınmaz, asla rol yapmazdı.
Yıllarca kendisinin en yakınındaki kimselerin hatalarını, kusurlarını örttü.
Hatta çok yakınındaki insanların kendisine karşı menfi düşüncelerini ve
hareketlerini dahi görmezden geldi. Hiçbir kimsenin kendisinden ve bu davadan
uzaklaşmasında vebal sahibi olmamaya özen gösterdi. Kendisinin son günleri ve
vefatı da aynen tüm hayatı gibi hepimiz için büyük dersler ihtiva etmektedir.
Kendisi
son günlerinde hastanede hasta yatağından zor doğrulurken dahi, düşündü. O
şartlarda dahi teşkilat toplantılarını yaptı. Gelecek seçimler için hazırlıklar
yaptı.
Çünkü
O siyaseti Allah rızası için, dünyadaki tüm zulümlerin ve haksızlıkların
ortadan kalkması için, ezilenlerin, mazlumların ve tüm insanlığın kurtuluşu
için yapıyordu ve "Biz namazı niçin kılıyorsak bu yaptığımız faaliyetleri
de onun için yapıyoruz" diyordu.
Hastanede
sadece odasında değil, yoğun bakımdayken dahi başucunda teyemmüm için kiremidi
hazır bulunuyordu. O şartlar altında dahi namazlarını asla aksatmadı. Hastanede
son günlerinde durumunu soran hemşirelere, doktorlara ve biz yakınlarına daima
"Çok şükür" diyerek cevap verdi. Asla rahatsızlıklarını dile
getirmedi. Halinden şikayet etmedi.
Allah
kendisinden binlerce kez razı olsun. Kendisine gani gani rahmet etsin. Biz
Milli Görüşçülere mükemmel bir örnek teşkil etti. Muhteşem bir miras bıraktı ve
kendisinden sonra yürüyeceğimiz yolu da bizlere gösterdi.
O
taraftarlarına, kendisiyle birlikte hareket edenlere makam, mevki, ihale,
dünyalık menfaat vaat etmedi. Kendisiyle birlikte olanlara sabır, mücadele,
çile ve manevi ödüller, ecir kazanmayı vaat etti. Dünyacı olmadı. Ahret öncelik
oldu. Nefse esareti değil nefis terbiyesini şiar edindi. Beraberindekilere de
nefis terbiyesini ve ahret öncelikli olmayı öğütledi.
Para
peşinde olsaydı sahip olduğu üstün özelliklere, elindeki fırsatlarla dünyanın
sayılı işadamlarından, zenginlerinden olabilirdi. Makam, mevki peşinde olsaydı
şu anda örneklerini gördüğümüz kimselerden çok daha önce çeşitli güç
odaklarıyla işbirliği yapıp, davasından, değerlerinden taviz verip ömür boyu
başbakan ve cumhurbaşkanı olabilirdi. Ama o dünyayı değil ahreti tercih etti.
Parayı, koltuğu, şöhreti değil ecri ve sevabı tercih etti.
Tüm
Milli Görüşçüler olarak duamız ve niyazımız odur ki, Cenabı Allah mekanını
cennet, makamını ali etsin. Onu Bedir Ashabı ile mücahitlerin piri, şeyhi Hz.
Hamza R.A. ile Peygamberimizin övgüsüne mazhar olmuş kutlu kumandan Fatih
Sultan Mehmet Han Hazretleri ile büyük mücahit ve sahabe Eba Eyyup El Ensari
Hazretleri ile birlikte haşretsin. Peygamber Efendimiz S.A.V.'e komşu etsin ve
bizleri de onlarla cennetinde buluştursun inşallah.
FATİH ERBAKAN SİZİ ÇOK ÖZLEDiM...
Çok
muhterem babacığım;
Sizi
çok özledim...
Güler
yüzünüzü özledim...
"Mehmet,
bir gelsin" demenizi özledim...
Baba
sıcaklığınızı, şefkatinizi özledim...
Sabrınızı
özledim..
Bizi,
bizden çok düşünmenizi özeldim...
Sizinle
birlikte olmayı, elinizi öpmeyi özledim...Birlikte sabah namazına kalkmayı
özledim...
Sizinle
umre yapmayı, Kâbe-i Muazzama'nın kapı eşiğine tutunup ağlamayı özledim...
Sizi
çok severdim ama ne kadar çok sevdiğimi şimdi daha iyi anlıyorum...
Sizin
büyük bir lider olduğunuzu biliyordum, ama ne kadar büyük bir lider olduğunuzu
şimdi daha iyi anlıyorum...
Çok muhterem babacığım;
Rahmeti
Rahmana kavuştuğunuzdan bu yana evinize bir kere girebildim. O da şahsınıza ait
eşyalarınızın düzenlenmesi içindi. Balgat ve Altınoluk sizden sonra susuz
çöllere döndü... Renkliydi, canlıydı... Matlaştı, siyah beyaz oldu...
Hamza,
sizden sonra sık sık 'dedeme gideceğim' dese de, evinizin kapısına gelince
'dedem, dedem' diyerek içeri girmeye çalışsa da, artık sadece sizin
fotoğraflarınızı öperek teselli buluyor.
Geçen
hafta Milli Gazete'den Mustafa Kurdaş Bey bizlerden, sizin çocukluk-gençlik
fotoğraflarınızı ve size ait bazı özel bilgiler - belgeler istedi. Sizin
arşivden; Trabzon'daki evinizin önündeki merdivenlerde kardeşlerinizle çekilmiş
bir fotoğrafınızı buldum ve kendisine takdim ettim. İnanın, Hamza'nın size bu
kadar benzeyeceğini tahmin edemezdim. Fotoğraftaki siz, bizim Hamza'nın ta
kendisiydi. Torununuz size ne kadar benziyormuş...
Çok muhterem babacığım;
Sizin
ve annemizin vasiyetlerinizi yerine getiriyoruz. Bizim için farzdır... Bu farzı
yerine getirirken Cenab-ı Allah yardımcımızdır, elhamdülillah...
İnançlı,
sadık ve samimi bir teşkilat bıraktınız. Cenab-ı Allah'a ne kadar şükretsek
azdır. Evlatlarımızın sizin gibi mücahit bir dedeleri var, Cenab-ı Allah'a ne
kadar şükretsek azdır... Bizlerin sizin gibi malıyla, canıyla cihad eden bir
babamız var.
Cenab-ı
Allah'a ne kadar şükretsek azdır. Ümmetin sizin gibi bir lideri var...
Yaşanabilir bir Türkiye için
Yeniden
büyük bir Türkiye için
Yeni
bir Dünya için çalışacağımıza namusumuz ve şerefimiz için söz veriyoruz...
Rabbim; tüm mücahitler ve mücahidelerden, sizden ve annemiz Hatice Nemin
Erbakan'dan razı olsun. Mekânınız Al-i, mekânınız cennet olsun.
Mehmet
Altınöz
CENNET MEKÂN MÜCAHİD ERBAKAN
Erbakan
hocamızı, yani muhterem babamı kelimelerle anlatabilmek çok zor, hatta mümkün
değil diyebiliriz. Bir insanın doğumundan ölümüne eğitimini, çalışma hayatını,
yaşadığı yeri, hobilerini, ortaya çıkardığı başarılarını anlatabilirsiniz.
Kıymetli babamı da bu yönleriyle anlatmak nispeten kola, fakat O'ndaki
ruhu anlamak ve anlatmak zor olanı. Bütün hayatını Allah rızası için harcayan,
her anını ve yaptığı her işi sadece Allah rızası doğrultusunda tanzim eden bir insanı
anlatmaktan ziyade yaşamak gerekir. Rabbimin lütfuyla bizler ailesi olarak en
özen anları kendisiyle paylaşma şansını elde ettik elhamdülillah.
Kendisi
için ayırdığı kısacık zamanlarda bile zihni daima davasıyla ve nasıl hizmet
edebilirim düşüncesiyle meşguldü. En özel sohbetlerinde hep cihadı anlatırdı.
Vefatından önceki hastane günlerinde, sıkıntılı dönemlerinde dahi sadece davası
ve cihadla ilgili bir konu geçiyorsa konuşur, yoksa susardı. Kendisi bizlere ve
bütün insanlığa "Halat iman ve cihaddır" sözünün en güzel örneğini
vermiştir. Tabii söz konusu kişi böyle bir şahsiyet olunca vefatı da bütün
insanlık için çok büyük bir kayıptır.
Vefatının
ardından geçen bir yılda görüyoruz ki, böyle şahsiyetler yeryüzüne çok az
geliyor. Yerlerinin doldurulması, yokluklarının hissedilmemesi mümkün olmuyor.
Kendisi Milli Görüş davasının hem mimarı, hem lideri, hem de en fedakar eriydi.
Şimdi Milli Görüş'ün samimi gönül verenleri olarak her geçen gün kendisinin
varlığının ne büyük bir lütuf olduğunu, yokluğunun ne büyük bir zorluk,
mesuliyet ve boşluk olduğunu fazlasıyla yaşıyoruz.
Erbakan
hocamızı anmanın önemine inanıyoruz. Ama kendisini anmak kadar, anlamanın ve
davasını yaşatmanın da önemine dikkat etmeliyiz. Şahitlik ediyoruz ki, O
üzerine düşen kulluk görevini, cihad mükellefiyetini hakkıyla, en güzel şekilde
yerine getirdi ve ebedi hayata intikal etti. Aynı vazifeler bizim üzerimizde de
farzdır. Öyleyse, ardından O'nun yaşantısını, daha aşkını, çalışma azmini,
fedakarlığını kendi yaşantımıza rehber etmeli, takatimizin sonuna kadar, halis
bir niyetle, Allah'ın bütün emir ve yasaklarına uymaya çalışarak, sadece rıza-i
İlahi ve insanlığın kurtuluşu için çalışmaya gayret göstermeliyiz.
Büyük
davaların zaferleri şehitlik ve şehadet gerektirir. Bizler de kendisinin Allah için
bir dava şehidi olduğuna inanıyoruz. O'nun gibi büyük şahsiyetlerin
şehadetlerinin zaferleri yaklaştırdığına da inanıyoruz. Kendisinin ve bu uğurda
yaşayıp, hayatını kaybeden bütün mücahidlerin hürmetine Rabbim, Milli Görüş'e
zafer verecektir. Yeter ki, O'nların ardından bizler hakkıyla çalışıp,
fedakarlık yapalım, kısacası zafere layık olalım... Rabbim insanlığın kurtuluşu
için emek veren bütün mücahidlerden ve kıymetli babamdan razı olsun.
Mekanlarını Al-i etsin, en sevdiği kullarıyla haşreylesin, Peygamber Efendimiz
(S.A.V)'e komşu etsin inşallah. Bizleri de himmet ve şefaatlerinden ayırmasın.
Amin...
ELİF ERBAKAN ALTINÖZ ASLA TAVİZ VERMEZDİ
Muhterem
babamın vefatının üzerinden tam bir yıl geçti. Bizler kadere inanmış ve
teslim olmuş insanlarız. Ama yine de yokluğuna alışmak bizim için zor. Hâlâ o
sıcak tebessümüyle ve şefkatiyle kapıyı açıp geliverecekmiş gibi hissediyorum.
İnşallah Rabbim bizi cennetinde buluşturur.
Bir
baba olarak her zaman müşfikti. İnsani ilişkilerinde son derece nazikti. Ama mücadele
ettiği idealleri söz konusu olduğunda asla taviz vermezdi. Babam, İslam'ın
emirlerine göre yaşamayı hayatında en büyük ilke edinmişti. Diğer insanlarında
bu ilkelere göre yaşamasını canı gönülden istiyordu. Bunun en güzel ve etkili
yolunun ise siyasi çalışma ile olacağını düşünüyordu. Türkiye'nin yaşadığı
olumlu değişimlerin büyük kısmında babamın 42 yıllık mücadelesinin etkisi
olduğunu düşünüyorum. Milletimizin büyük çoğunluğunun da aynı şekilde
düşündüğüne inanıyorum. Cenazesindeki sevgi seli de O'nun nasıl bir lider
olduğunu göstermiştir. Tarihte pek az insana nasip olacak, milyonlarca insanın
katıldığı cenaze namazıyla ebedi aleme uğurlanması ailesi olarak bizleri de
derinden etkiledi. Bu büyük teveccüh nedeniyle milletimize bir kez daha teşekkür
ediyoruz. Bu uğurlama sadece sevenlerinin ve milletimizin katıldığı bir tören
değildi. Aynı zaman da, sivil ve askeriyle bütün devlet erkanının iştirak
etmesi devlet-millet kaynaşması açısından da sanıyorum bir dönüm noktası
oldu. Sadece Türkiye'deki siyasi partiler değil, dünyanın her yerinden
bir çok İslami hareketin lideri veya temsilcisinin gelmesi, Babamın bütün
dünyada Müslümanlar tarafından ne kadar sevildiğinin en büyük göstergesiydi.
İlahi
takdirin önüne geçilemez. Evet bedenen bugün Necmettin Erbakan yok ama onun
ideallerini, mücadelesini, davasını sonsuza kadar yaşatmak için and içmiş
binlerce insan var. Güçlü bir teşkilat var. Babamın bıraktığı en büyük miras
bu. O, ömrünü Müslümanların birliği için harcadı. Hayatı boyunca, İslam
Nato'sunun, İslam Ortak Pazarı'nın, İslam Ortak Parası'nın önemini anlattı.
Bugün İslam ülkelerinde yaşanan gelişmeler O'nun bu mücadelesinde ne kadar
haklı olduğunu ortaya koyuyor.
Rahmetli
Babam, 85 yaşında, Saadet Partisi Genel Başkanı olarak son nefesini verdi.
Sadece Refah, Fazilet ve Saadet değil, Milli Nizam ve Milli Selameti de buna
eklemek gerek. İnşallah biz de Babamız gibi bütün gayretimizle, ömrümüzün
sonuna kadar çalışmakla müşerref oluruz. Rabbimizden dileğim budur.
ZEYNEP ERBAKAN ÇOK ÖZLÜYORUM
Dedemizi
kaybedeli 1 yıl oldu ama bana bin yıl gibi geliyor. O'nu o kadar çok özlüyorum
ki. Eminim O gittiği yerde çok mutlu ama biz burada O'nsuz çok mutsuzuz. O
üzücü günü hatırlıyorum da, milyonlarca insan O'na bir Fatiha okumak için
Almanya'dan, Endonezya'dan, dünyanın dört bir yanından geldiler. Allah razı
olsun. Bu kadar yaşamak nasip oldu. O'nla daha çok beraber olmak isterdim ama
takdir böyleymiş. O bütün hayatını cihat yoluna adamış bir insandı. Bizi çok
severdi. Dünya büyük bir değerini kaybetti. O'nun Kur'an-ı Kerim okuyuşuna,
namaz kılışına birkaç kez denk gelmiştim. Büyük bir zevkle yapardı ibadetini.
Asla sıkılmazdı. Bizi hiç ihmal etmezdi. Seninle gurur duyuyor ve seni
çok seviyorum dedeciğim. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
Hüdanur
Baykoç (13 Yaşında)
DEDEM İNSANLAR İÇİN YAŞADI
O
çok sevdiğim, saygı duyduğum, herkes tarafından değer verilen bir insandı. Çoğu
insan doğar, kendi hayatını yaşar ve en sonunda yaşadığı kendi hayatıyla
beraber dünyaya veda eder. Fakat O'nda öyle olmadı. O asla kendi hayatını
yaşamadı, hep insanlar için yaşadı. Bu ülkenin insanlarını rahat ettirmek için
yaşadı. Almanya'da projeler yaparken, milletimizi düşünüp, vatanına geri
dönmesi bunun en büyük kanıtıdır. Almanya'da kalıp yaptığı projelere devam
edip, iyi bir ekmek parası kazanıp iyi bir yuva kurup kendi hayatını
yaşayabilirdi. Fakat kendini düşünmedi ve Türk halkını düşündü.
Bu
yüzden oradaki rahat yaşamını bırakıp, davası uğruna hapse dahi gireceği
memleketine döndü. Fakat her gün zorluk çektiği bu davasında bile akşam eve
gelirken bize aldığı hediyelerle birlikte gülümsemesini de getirirdi. Belki çok
mutlu bir gün geçirmemişti ama öyle göstermeye çalışırdı bize. İşte böyle
insanlar kolay kolay unutulmazlar. Bu yazıyı yazarken dedemin vefatının
üzerinden 1 sene geçti. Fakat 50 sene de geçse dedeme duyduğum bu özlem, bu
sevgi hiç azalmayacak. O'nun yeri bende ayrı. Allah onun yerini cennet eylesin
inşallah.
Enes
Baykoç (16 Yaşında)
GURUR DUYUYORUM
Dedemi
çok severdik. O'nu çok ama çok özledik. Dedemle birlikte olmayı çok isterdim.
Ama O aramızdan ayrıldı. O'nun yokluğuna hâlâ alışamadık. Sanki tekrar
gelecekmiş gibi dedemi bekliyorum. Onu özlüyorum. Dedemin yolundan gitmek
istiyorum. Herkesin böyle düşünmesini isterdim. O bizi hep mutlu ederdi.
Kendisi de inşallah çok mutludur. Herkese iyi şeyler kazandırdığına inanıyorum.
Dedemin hayal ettiği bir dünyayı istiyorum. Dedemin istek ve görüşlerini
herkesin yaşamasını istiyorum. Bu ülkede dedem gibi insanların yetişmesini arzu
ediyorum. Dedemle gurur duyuyorum. Ömrüm boyunca Sen'i hep hatırlayacağım
dedeciğim. Allah rahmet eylesin, mekanın cennet olsun.
Ahmet
Yasir Baykoç(10 Yaşında)
EN ZORU BU YIL OLACAK
Dedemiz
vefat edeli tam 1 yıl olmuş. Sanki bana 2-3 ay geçmiş gibi geliyor. Sanki
cenaze, taziyeler dün olmuş gibi. O cenazedeki tekbirler, şahadetler, o mahşeri
kalabalık hâlâ gözümün önünde. O soğukta milyonların İstanbul'u doldurması,
Fatih'teki insan seli aklıma geldikçe hüzünleniyorum. Hayatımdaki 16 yılı
dedemle geçirdim. Bu 17'nci yıl ve dedem olmadan geçen ilk yıl. "En zoru
bu yıl olacak" demiştim içimden.
Dedem
dünyadaki Müslümanların lideri konumunda olmasının, vatanını canından çok seven
bir vatan sevdalısı olmasının yanında aynı zamanda bir baba ve bir dedeydi. Biz
O'na bu kadar yakındık. Kimi insanlar vardı O'nu bir kere görebilmek için
binlerce kilometre yol yapan. Buna ne kadar şükretsek azdır.
Şimdi
O'nun bize emanet ettiği davanın büyüklüğünü ve doğruluğunu çok daha iyi
anlıyorum. O, yapması gerekeni yaptı ve kalanını bizlere bıraktı. İnşallah
Allah bizi bu yolda güçlü kılar.
Vefatından
sonra herkes, tüm din büyükleri, siyasiler, dava arkadaşları ve bizler...
Kısacası onu tanıyan herkes güzel şeyler söyledi arkasından. Herkes hakkını helal
etti. Okunan Kur'anların, hatimlerin, Fatihaların sayısı belirsiz. Tek bir
kimse bile kötü bir insandı demedi. Bu nasıl doğru bir yolda gittiğinin ve
dinine nasıl bağlı olduğunun göstergesidir. Bazen yaşadığımız anılar, bize
söyledikleri aklıma geliyor. Şimdi O'nsuz geçen bir yıldan sonra çok daha iyi
anlıyorum O'nu. Bizimleyken bu kadar farkında değildik. Ama aramızdan ayrılınca
daha iyi anlıyoruz neyin ne olduğunu.
Son
derece şefkatli, merhametli, ailesini çok seven ve hiçbirimizi bir kere bile
kırmayan, üzmeyen, incitmeyen dedemizin yokluğu bu yıl gerçekten hissedildi.
Her zaman bizimle beraber olmak isterdi ama bu kadar nasipmiş. İnşallah öbür
dünyada, cennette beraber oluruz. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Talha
Baykoç (17 Yaşında)
MEKÂNI CENNET OLSUN
Dedem
çok sabırlı, azimli ve gayretli birisiydi. Onu anlatacak kelimeler bulamıyorum.
3 yaşındayken anneannemi cennete doğru uğurladık, 9 yaşında ise dedemi. Dedem
zor yürüyordu. Benden su isteyince hemen mutfağa koşar su götürürdüm. Suyu götürünce
önce biraz elimi tutar sonra alırdı. Bunu bir tek bana yapardı. Belki bu ona
mutluluk verirdi. Karne günü hepimiz heyecan ile evinde toplanırdık. Bize karne
parası verirdi. Biz de elini öperdik. Bu bir gelenekti. geçen yıl yarıyıl
tatilinde hastanede olduğu için karnemizi hastanede gösterdik ve elini
hastanede öptük. Sonra babamla Bursa'ya gittik. Bursa'dan dönerken bir telefon
geldi. Babam telefondan sonra ağlamaya başladı ve babamı ilk defa böyle
görmüştüm. Ve sonun da acıyla dedemin öldüğü haberinin geldiğini anladım. Dedem
tarihe adını altın harflerle yazmış bir insandı. en iyi bildiğim şey cennete
gireceğiydi. Recai Kutan amcanın anlattığına göre dedem her işten sonra İNTAÇ
dermiş. Yani neticelendirme.
Bundan
da, dedemin ne kadar akıllı bir insan olduğunu bir kez daha gördüm.
Dedem
ile daha uzun süre yaşayacağımı bekliyordum. Hiç bir zaman ananem ve dedemin ne
kadar azimli, dürüst, şefkatli, erdemli, iyi kalpli ve yardımsever olduklarını
unutmadım. Sözlerimi şu şekilde noktalayacağım. Onu çok çok çok çok çok
severdim. Mekânı cennet olsun. Allah bizleri cennetine koysun.
Hatice
Altınöz
Batı sözden anlamıyor, onlara caydırıcı güç gerekiyor!
Haberi Oku*** Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın En Kapsamlı Video Arşivi ***
Haberi OkuERBAKAN HOCAMIZLA AHMET AKGÜL ÜSTADIMIZIN İLGİNÇ ANILARI
Haberi Oku